turkiye nin, yugoslavya gibi bolunmesi ancak japonya nin sovyetler birligi gibi dagilmasina benzer. yani nasil bir bag vardir anlamak mumkun degildir. bunyesinde birden fazla ulusu eritmemis, federe ya da konfedere olmayan, tarihsel dokusu benzemeyen yapilari karsilastiran zihniyet kanimca gundemdeki butunluk, bayrak konularindan etkilenmistir.
turkiye ve turkiye nin bölünmesi hadisesi, arada bir aklimiza gelen, bizi costuran bir olgudur. yani öyle bir ortam olusturuluyor ki, sanki bir sabah bir uyanacagiz ki memleket bölük pörçük olmus. erzurumda türk bayragi motifi islenmis pastanin kesilememesi gibi. amip mi bu kardesim ? bölünmez öyle. nedir bu kadar paranoya bölünecez bölünecez diye ? biraz kendine güven, biraz dik dur.
ben de dahil olmak uzere bir cok turk gencinin hayatinin bir doneminde icine dustugu yanilgidir. oysa noel 25 araliktadir. yilbasi ise 31 aralikta. ikisinin birbiri ile alakasi yoktur.
televizyonda gorulen suslenilmis cam agaclari, yagan karlar, noel baba ve geyikleri, hediyeler falan hep 25 aralik icindir. buna benzer seyleri 31 aralikta yapmak gaflettir, dalalettir.
eğer biraz da hırslıysa, anasının gözüyse, allah korkusu yoksa, kızdığı an seni dımdızlak ortada bırakbilite, hayatının tam ortasına edebilme kabiliyetine sahiptirler...
hepimiz şerefsiz ve korkak köpekleriz.
ne kadar tiksinilesi bir toplum olduk.
hirsızdan korktuğumuz için evimizi açıp bekler olmuşuz. öyle korkak, dönek, kaypak, onursuz, şerefi için ağzını açıp iki kelime edemeyecek insanlarsınız hepiniz! akşama kadar dünya kadar karşı cinse yaptığınız cilveyi kustuğunuz internette kendi namusunuz ve çocuklarınızın geleceği için iki kelime yazmaya korkan köpeklersiniz. birisnin söylemesi gerekiyordu bunu size.
bir kişinin türk milletine verdiği bir mal beyanı var,
millete beyan! millete beyan etmiş bu kişi.
millet meclisinde! millete! şerefi üzerine yemin bile etmiş.
ve biz aşağıdaki maddeleri gören biz. biz. milet! susuyoruz başımıza bir şey gelir korkusundan. akşama kadar karşı cinse gülen suratlar döktüğümüz internette bile korkudan iki kelime yazıp onurumuza sahip çıkmıyoruz. niye "başımıza bir iş gelir".
aşağıdaki maddeler millet meclisinde millete şerefi üzerine yemin eden bir başvekil hakkında, mal beyanı verdiği milletin bir üyesinin sözleridir.
birisi de gelip bunu söyledim diye başıma kurşun sıkacaksa mutlulukla kabul ediyorum.
a. bir amerikan büyükelçisi kendi ülkesine yazdığı raporda tayyip erdoğan'ın isviçrede 8 banka hesabı var diyor.
b. bunu 2 ayrı devlet görevlisinden doğrulattık diyor.
c. bu ilk iki madde japonya başbakanı için intihar sebebidir.
f. tayyip erdoğan'ın bu boyutta ve resmilikte bir ifşa'dan sonra adını temizlemek için istifa etmesi yetersizdir.
g. adını temizlemek için sadece intihar edebilir.
h. mal beyanı verip, meclisinde şerefi üzerine yemin ettiği milletin bir ferdi olarak kendisini intihara davet ediyorum.
belki gereksiz ve saçma bir eylemdir bu ama daha ilginç bir durum da bunu aynı toplumda erkeklerin hiç yapmıyor olmasıdır.
kızlar böyle gezerken kendilerini hiç garip hissetmemektedirler ama erkekler yanlışlıkla elleri birbirlerine değse irkilip refleksle ellerini geri çekerler birbirlerinden.
ayrıca kızlar hem birbirlerini hem de samimi oldukları erkekleri durup dururken öperler de, okşarlar da; erkekler ise sadece samimi oldukları kızlara bu tür hareketler sergilerler.
''zengin ama en azindan yuzumuze vurmuyor, gorgusuzluk etmiyor, zenginligiyle barisik degil, ben de zengin olsam (ki deli gibi olmak istiyorum) aynen boyle olacagimdan buna musamaha gosteririm'' kafasi.
bir kere, sunda anlasalim: zengin mengin olmayacaksin. bunu kabul et, bununla baris, bir kafan rahatlasin.
hadi diyelim oldun. o zaman da 'elalem ne der?'' gibi bir cekincen olmayacak. el ve alem'in ne dedigini kendisine mesele yapan adam zaten zengin olamiyor. zira zenginlik, kural olarak, el ve alem'in diyecegi kotu seyleri sineye cekebilmis olanlarin, sineye cekilmeyi gerektirecek kadar kotu seyleri duymayi hak ve garanti edecek seyleri yapmis olanlarin ulasabildigi bir statu. adam zengin olduysa 'luks araba ile gorunerek gorgusuzluk etmis olmak'tan cok da buyuk ahlaksizliklara imza atmis, atabilmis, atacak oluyor. butun zenginler ayni gerekceyle 'zengin'se aralarinda secici gurmelik yapmak lukslerin en buyugu olmuyor mu?
yani sunu diyorum: zengin denen sey senin nisbi ve gercek anlamda fakir olman, fakir kalman sayesinde zengin oluyorsa 'yuzune vurmamasi' ne anlam ifade ediyor? ''tecavuz ediyor ama en azindan sevgilim gibi davraniyor'' avuntusu degil mi bu? neyi neye ispat ediyor?
esitsizlige yonelik muhalefet ve itirazin temeli de bu tip 'nominal' ya da 'goreli' farkliliklarla degil de, bu farkliliklari yaratan esitsizligin kural haline getirilmesiyle alakali degil mi? esitsizligi dogal 'hal'ler ve 'durum'lar olarak isimlendirip bunlara uygun ahlaki sekil sarti kosmak, bu sartlara da 'gorunur'de uyani kutsayip, olumlamak neye hizmet ediyor?
eski ve yeni liberal iktisat teorisinin de muhafiz ve hafizlari hep bu 'esitsizlik standardi'ni bayrak edinip ''tamam, belki daha avantajli konuma geciyorlar ama verdikleri hizmetlerle (teknoloji, istihdam, gelire oranlanmis alim gucu, genel refahtan anlasilan bir takim politize edilmeye musait demografik birimler) geri donus de yapiyorlar, o halde 'zengin' kotu degildir. zengin dostunuzdur arkadasinizdir. eskiden iphone alamiyordunuz, zengin sayesinde simdi alabiliyorsunuz. demek ki, mesele aslen esitsizlik degil aradaki 'fark'tir, o da zamanla toparlar, moparlar'' demiyorlar mi?
friedman, krugman ve sakirtleri birbirini birbirinden yaratan 'zengin-fakir' ayrimini boylelikle derecelendirilebilir bir ahlak terazisinde temize cekmiyorlar mi? sen de sirf bir sekil ve adab standardini tutturdu diye bu polisli, jandarmali, hapisli, kislali, okullu, medyali, camili, havrali ideolojinin bordrolu, primli, kursulu, nobelli duzenine alkis tutup goygoy cekmis olmuyor musun? sirf zengin -oldugu halde- 'fakir' gorundu, gururunu oksadi diye?
'sayginlik'i tek temel birim yapan bir toplum'a ve degerlerine de bu denli biat etmisken, yani sozde degil ozde elit'in allahina canak acmisken, ahlak mahkemenin tek olcutunu davranis ve psikoloji sahasina hapsetmisken hangi iktidara nasil bir muhalefetten soz ediyorsun?