iyisi olunca içmeye doyulmayan fakat aroması kötüyse ya da tömbeki tadı geliyorsa çok afedersiniz bir boka benzemeyen şey. ha şimdi kolalı damla sakızlı bir nargile olsa önümde içmelere doyamazdım o ayrı.
doğal olun doğal. doğal olarak kazanamıyorsanız kırk takla atıp oynadığınız oyunlar ve izlediğiniz taktikler bir gün terse döner. sizin cool, nazlı, karizmatik, çekici olmak için verdiğiniz tüm çabaların sahte olduğu anlaşılırsa haliniz nice olacak? doğal halimi sevmeyecek adam en baştan sevmesin zaten. başka yol bilmiyorum şahsen.
insanlar tarafından iğrenç, çirkin, şekilsiz gibi sıfatlarla şenlendirilen, sadece günümüzün klişe 90 60 90 kadın anlayışına uymayan bir görüntüsü olduğu için duyguları, sahip olması muhtemel bilgisi, kişiliği ve hayalleri görmezden gelinen, zayıf ve güzel hemcinslerine göre hayatın her alanında dezavantajlı ve ikinci planda kalan kadınlar. senin yüzün güzel, kilo sana yakışıyor, yok kilolu değilsin senin boyun var yalanlarıyla yıllarca avutulmuş, birinden hoşlandığında muhtemelen duygularına karşılık alamamış bu kadınlar zaten toplum tarafından da kadın oluşlarından ziyade şişman oluşlarıyla değerlendirilirler. şişman kadının istediği gibi yürümeye, istediğini giymeye, istediği gibi gülüp eğlenmeye ve ne yazık ki sevmeye - sevilmeye - sevişmeye hakkı yoktur çünkü. o şişman olduğu için bunları yaparken her zaman eleştirilendir. irrite eder kimilerini de garip bir şekilde. kendi kilolarının diğerlerine bir zararı varmışçasına eleştirilere - ya da daha da çirkini - hakaretlere maruz kalır. zordur nitekim şişman kadın olmak. sevgiliniz yoktur, şişmanlığınıza bağlarlar. sevgiliniz vardır, sadece sizi becermek için sizinle olduğunu düşünürler. sizin de sevip sevilebileceğiniz hiç akla gelmez. ne de olsa şişmansınızdır. bu ve benzeri zorlukları yaşamanın sıkıcılığı yetmezmiş gibi bir de gene bu klişelerin yüzde doksanını yaratan ve düşünen insanların bulunduğu sözlüklerde gelir entry döşerler umarsızca, içlerini dökercesine. evet şişman bir kadının sözleri bunlar. dağılabilirsiniz.
bir döneme imzasını atmış efsane dergi. çağlan tekil ve tayfası tarafından çıkarılırdı. bahadır uludağlar, pedroloco, kerim tunçay gibi çok kaliteli yazarları vardı. satanist şirinler posteri vermişti de yıllarca duvarımı süslemişti o poster. o dönemin en sert, en kaliteli, en coşkulu dergisiydi. dergi daha çok satsın diye gördüğümüz her yerde arka raflardan alır önlere yerleştirirdik. eski sayılarını bulabilmek için izmirden kalkıp istanbula gitmiş, akmarda bir bir toplamıştım. hala gözüm gibi bakarım, hala arada açar okur nostalji yaparım. dönem dergisiydi nonserviam. doksanlar metali adına türkiyede yapılmış en iyi şeylerden biriydi. 2000li yılların gelişiyle kapağı değişti, adı kısaltılıp NS oldu, kapağına o dönem sansasyonlar yaratmayı göze alarak şebnem ferah'ı falan koydular ama sandığınızın aksine hayır, taviz vermediler. metal dinlemenin, metalci olmanın at gözlüğü takmak için sebep olamayacağını gösterdiler. bugün severek dinlediğim bir çok grubu tanımama sebep oldu o harika dergi. ve ne yazık ki kendisinden sonra çıkan hiç bir dergi ya da fanzin onun verdiği tadı veremedi. hey gidi...
pepsi reklamlarında 'pepsi yaşatır seni, pepsi' diye şakıyarak içimdeki yaşama sevincini söndüren teyze. pepsinin reklam anlayışını cidden sorgulamama sebep oldu bu durum. hayret verici.
aktör eric dane tarafından grey's anatomy'de canlandırılan çapkın, yakışıklı ve karizmatik karakter. mcdreamy saçmalığından sonra çıkıp gelerek gözlere bayram ettiren, hastası olduğumuz mcsteamy lakabının sahibi.
grey's anatomy'de mark sloan karakterini canlandıran 1972 doğumlu aktör. sayesinde dizide derek ucubesinden sonra bir yakışıklıyı izleme şansımız oldu. dizideki karizmatik bakışları, çapkınlığı ve en yakın arkadaşnın karısıyla yatan adam olması sebebiyle kötü çocuklardan hoşlanan kızların başlarını döndürüyor. ya da dün gece rüyama girmesi sebebiyle bana öyle geliyor. bilemedim.
bir şarkı düşünün uzaklardaki sevgiliniz için dinlediğinizde size güç versin. bir şarkı düşünün onun yokluğunda sığınacak limanınız olsun. bir şarkı düşünün o bir gün gittiğinde dinleyemediğiniz, kalbinize sokulup bir o yana bir bu yana çevrilen hançeriniz olsun. bir şarkı düşünün, üst üste 20 kere dinleyip sıkılmayacağınız. bir şarkı düşünün her notasında binbir ruh haline bürünebileceğiniz. acıyı, aşkı, hasreti, kırgınlığı, özlemi ve umudu içinde barındırabilen ender şarkılardan olsun. kah dinleyip için, ağlayın. kah sevgilinin kollarına koşacağınız günü düşünüp umutlanın, güç alın kendisinden. işte these living arms böyle bir şarkı. bulun, dinleyin efendim.
these living arms ile ağlatan, requiem ile tüleri diken diken eden, the bazaar ile göbek attıran grup. batı soundunda müzik yapıyorlar ama nedense hep bizden birşeyler varmış gibi hissediyorum bu adamlarda. istanbul hayranı olmalarından belki. çok kaliteli, çok başka bir grup. takipteyiz.
kendisine dalamar the dark da denilen çekici, hırslı, raislin majere kadar kötü ve bencil olmayan, diğer elfler gibi sözde iyiliğin ışığında yürüyüp ayrımcılık ve burnu havadalık yapmayan, dragonlance dünyasının en karizmatik, en seksi ve okuması en zevkli karakteri.
vakti zamanında 'caz için ölebilirim' demişti kendisi bir röportajında. okumuş ve hayretle karışık takdir etmiştim. keşke ömrü yetseydi de caz adına daha çok şey yapabilseydi. koca bir ömrü caz ile geçirebilseydi hatta. kimbilir belki şimdi, gittiği yerde...
erkeklerin anal yolla kadınlardan daha çok zevk aldığı biliniyor malum. anal seks düşkünü erkekler kendi başına gelse alması muhtemel zevki kadının da alacağını düşünüyor, üzücü olan bu. anal seks bir fantezi ürünüdür, zevk unsuru değil. seveni vardır, sevmeyeni vardır, yapanı vardır, yapmayanı vardır o ayrı. ama sadece anal seks yapmak istemiyor ve acısından şikayet ediyor diye kadını seks bilmez, cinsellikten anlamaz sanmak da ayrı bir gerizekalılık. çok hastasıysanız eğer, siz yaptırın anal seks kendinize. madem o kadar zevkli birşey de kadınlar anlamıyor bundan, siz doya doya yaşayın zevkini kendi üzerinizde. vajinal ilişkiyle anal ilişkiyi kıyaslamalarına mı yanayım, her iki (kaba tabirle) deliğin de yapısını aynı sanıp ahkam kesmelerine mi bilemedim. hey gidi yurdumun seks profesörü kılıklı müzmin mastürbatörleri hey. anal seks teklifini reddeden kız keyfinin kahyasıdır. bencilce düşünen erkek arkadaşını reddetmekten korkmayandır. istiyorsa yapsındır o ayrı, ama istemiyorsa da istemediği için kınanmayı umursamayandır. alnından öpüyoruz kendisini.
an itibariyle delice arzuladığım, bazen izmirde yaşamaktan nefret ettiren, minicik boyuna dünyalar kadar lezzet sığdırmış şey. kalori deposu. istanbulu özleme sebebi. ah ulan!
inanılmaz keyifli bir şarkı bu. dinlerken kendimi shire kırlarına vurmak istiyorum ne alakaysa. celt kültürüyle orta dünyayı nasıl birleştirdim bilinmez. kafa bu, gidiveriyor bir yerlere. acayip coşkulu, bir hoş ediyor beni. bir de ingilizce çevirisi var kaynağından bi haber olduğum. buyrun bakalım.
Three young sailors (tra la la la lala la)
Three young sailory went on a journey
The wind drove them
To the new world
Beside the stone of the old mill
They lowered anchor
And in the mill
There was a servant
She asked me
Where we got to know each other
In Nantes at the market
We chose a ring
The ring of engagement
And we were short before marriage
We will marry
Even if we don't have any goods
My mother, you are living comfortable
You don't know who is suffering
We have neither house nor straw
Nor bed to sleep at night
We have neither sheet nor blanket
Or quilt (pillow?) beneath our heads
We will do it like the down-and-out
We will sleep on the floor
We will do it like the partridge
When the sun rises, it runs away
My song is at an end
The on who knows, may continue
mineral makyaj kavramıyla tanışmamı sağlayan, pudra kıvamında bir fondötenin asla kapatıcı olamayacağını düşünen bendenizi bile kapatıcılığıyla kendine hayran bırakan fondötenler üreten, ürünleriyle cildinize zarar vermeyip aksine bakım yapan, muhteşem renklerdeki onlarca allığıyla adeta baş döndüren marka. en güzel yanı ürünleri kullanmadan önce ücretsiz deneme boyu set sipariş edebilmeniz. en kötü yanı da ürünler amerikadan geldiği için minimum 1 hafta beklemek zorunda olmak. yine de her şekilde hastasıyım.
muhteşem kokulu sarah jessica parker parfümü. lavanta, orkide, kehribar ve misk notaları içerir. ilk sıkıldığında nasıl kokuyorsa, sürdükten 1 2 saat sonra da değişmeyen parfümlerden. sadece biraz daha hafif ve tatlı bir hal alıyor. yine de özünü değiştirmiyor. çok ağır bir parfüm değil. çok hafif ve silik bir parfüm de değil. çok modern, çok hoş bir koku.