tahayyul
1117 (öncelikli)
beşinci nesil yazar 1 takipçi 14.70 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    25 yaş sendromu

    16777215.
  1. insanın hayatındaki ilk sendrom olsa gerek. 20 yaş sendromundayım diyen birisi 35-40 gibi çileden, depresyondan ölür herhalde. diğerlerine göre hafif olan bir sendromdur. bunda hala 20 li yaşları henz ortalamış olmanın verdiği rahatlık etkilidir. bu sendromu sırasıyla 30 yaş sendromu (eyvah yaşlandım), 35 yaş sendromu (etti yolun yarısı) ve 40 yaş sendromu (amca-hala oldum lan resmen)izler. bir de hiç sendrom yaşamadan güle ağlaya yaşlananlar vardır ki tadından yenmez.
    2 ...
  2. pi sayisini 5 almak

    1.
  3. sayıları yuvarlama işini abartmış, kolaycı, matematikle arası bakkal defteri kıvamında olan insan davranışıdır. sınıftaki diğer öğrenciler pi sayısını 3 almanın mücadelesini verirken bu eleman çıkıp "hocam o değil de biz bu sayıyı 5 alalım mı?" diyerek marjinal bir çıkış yapar.

    aslında pi sayısını 3 almakla 5 almak arasında benim açımdan hiç bir fark yoktur. çünkü her iki durumda da sonuç yanlış çıkacaktır. pi sayısı pi sayısıdır. o virgülden sonra eklenen 14159265... kısmı canımız ciğerimizdir, bizi kesin sonuçlara götürür. ama tabi bu uyuşuk heriflere de böyle yol verirsek ilerde daha fazlasını da isteyebilrler:

    -...evet arkadaşlar, çemberin yarı çapı da 6 cm olduğunu göre, çevresi kaç cm dir?
    -hocam pi şeysini 10 alabilir miyiz?
    -pi neysi?
    -anla canım, sayı işte. 10 alalım mı biz onu?
    -sebep?
    -yav yorma işte hoca beni. yuvarlak hesap 10 diyelim biz buna, çıkan sonuca bi sıfır ekleriz olur biter. sonuçta gönüller bir olsun, kafalar yorulmasın.
    8 ...
  4. mahalle genclerinin icatlari

    1.
  5. teknolojinin özellikle de bilgisayarların şimdiki kadar ortalığa hakim olmadığı zamanlarda kalmış olan icatlardır. bunların mucitleri de, el sanatlarının artık yetişmeyen ustaları gibi olmuşlardır, sayıları sürekli azalmaktadır.

    o dönemlerde yaşamış olanların hemen hepsinin yaptığı şeylerdi aslında yeni şeyler yapmak, ya da en azından uğraşarak, çivi çakarak, yontarak oyuncaklar geliştirmek. sapan bile sonuçta bir icattır. fabrikasyon mallar, çocukları bu konuda tembelleştirmeden önce bir nevi "kendi oyuncağını kendin yap" havası hakimdi.

    mahallenin çocukları gününü çoğunu dışarda geçirir pek eve girmezdi. yani nasıl söyleyeyim, insan zorda kalınca proton çarpıştırıcısı bile icat eder ya onun gibi bir şey işte. şöyle ilk aklıma gelenleri örnekleyecek olursam:

    sapan: en bilinen icat. kuş vurmak, cam kırmak için, y şeklinde bir ağaç dalı, serum ve ufak bir deri parçasından yapılırdı. etrafta pek açaçlık arazi ve kuş kalmadığından pek kullanılmaz oldu.

    kaykay: yan yana çakılmış ya da tek parça haldeki tahtaların altına 4 adet büyük rulman monte edilerek yapılırdı. ancak fabrikasyon kaykaylar gibi değillerdi, tahta biraz genişti ve hareket kabiliyeti zordu. bu nedenle birisi kaykaya oturur, öteki onu iple çekerdi. sırf pislik yapmak için arkadaşını yokuş aşağı salan piç kurusu çocuklar bunun sayede farkedilir olmuştur.

    balçık: inşaatların önünde bekleyen kum yığınlarının içinden çıkan çamurlardı. play-doh oyuncak hamurlar devreye girince piyasadan silindiler. bunlardan evcilik için pasta olsun, heykel olsun, bereket tanrısı olsun bir çok nesne yapılırdı. elleri fena boyardı. eve dönüşte anneden dayak yeme sebebidir. bu üstünün başının hali ne yaşamayasıca denilerek girişilen çok çocuk tanıyorum. şimdi hakim, mühendis falan oldu veletler.

    şekilli bisiklet: beni en çok etkileyen icatlar bunlardır. her tarafı fırfırlı, flamalı, bayraklı, lambalı, süslü bisikletler yapılırdı. radyo falan takıp, müzik dinleyerek gezenler ayrıca ilgi toplardı. hatta normal bisikletin arkasına 3. bir tekerlek ve 2. bir pedal takıp, 2 kişinin kullanabildiği bisikletler, hatta hatta bir bisikletin parçalarını kullanarak, yatar pozisyonda kullanılabilen araçlar yapan yaratıcı gençler de vardı.

    uçurtma: hala kullanılıyor ama eski yaygınlığında değil. devasa boyutlarda yapılan, rüzgarda kontrolünün zor olduğu, rekor denemesi kapsamına girebilecek uçurtmalar da bu gençlerin ellerinden çıkmadır.

    seyyar salıncak: gerçi bu daha çok babalara özgü. aslında icat da sayılmaz, var olan bir şeyin yeni yorumu olabilir ancak. bizim peder de evin bahçesine odunlardan, kalaslardan ve minderden müteşekkil seyyar bir salıncak yaptıydı.

    teleferik: bir dağın yamacında bulunan iki ağaca kurulur. ağaçlardan birinin haliyle yukarda olması gerekir. iki ağacın arasına kalın bir ip sağlam bir şekilde gerilerek bağlanır. eller aşınmasın diye, ipin üzerinde kaymak için ek bir aparat kullanılır. bir de aşağıdaki ağaca çarptığında hasar görmemek için sünger falan bişeyler monte etmek gerekir. yoksa teleferiğe binen kişinin ön cephesi dümdüz olabilir.

    şeker pancarından araba: bu belki sırf bizim köye özgü. mekan itibariyle şehirle uzaktan yakından alakası olmayan bir yer olmasından kelli, amcalarım velet formdaki tahayyül'e şeker pancarından yontarak, sürülebilen arabalar yapmışlardır. yaratıcılıkta uç noktalardan biridir bu.

    bunlar benim ilk aklıma gelenler. eminim mahalleden mahalleye değişiklik gösterirdi bu icatlar.
    8 ...
  6. üniversite son sınıf öğrencisi davranışları

    1.
  7. derslere sürekli geç gelen cinsleri mevcuttur. şafağı tükenmiş asker psikolojisiyle dolaşır ortalıkta. hocalar beni biliyo artık diye düşünür. en çok son sınıf erkekleri göze batar. okulu uzatanların da geneli erkektir zaten. okul uzadıkça hayvanlaşma da artar. üniversiteye yabancılaşır. çoluk çocuğun ortasında kaldık anasını satayım der.
    9 ...
  8. smayt

    1.
  9. yeni sözlük yazarlarımızdan. hoş gelmiş sefa gelmiş.
    1 ...
  10. üniversiteye yeni başlamış öğrenci davranışları

    1.
  11. eskilerden aklımda kalmış bir sınıflandırma:

    1. sınıf öğrencisi, hoca derse gelmeden ders kitabını açar ve beklemeye başlar.
    2. sınıf öğrencisi, hoca dersi başlatınca ders kitabını çıkarır.
    3. sınıf öğrencisi, hoca dersi başlatınca okuduğu gazeteyi kaldırıp kitabı açar.
    4. sınıf öğrencisi, hoca gelince kafasını gazeteden 2 saniyeliğine kaldırır sonra gazete okumaya kaldığı yerden devam eder.

    bildiğim en net sınıflar arası davranış ayrıştırma bu şekildedir.
    192 ...
  12. isini severek yapan ve sistemli calisan seovi

    1.
  13. biliyorum içinde seovi geçen kamyonla başlık var ama bu seoviden bahsetmesem içimde kalır. bu seovi ciddi anlamda seovilerin kralıdır.

    şimdi sözlük ortamı tabi, yazdığınız bi şeye kıl kapmış olan birisi sizin şöyle sıradan 20 entrynizi eksileyip geçebiliyor. bu dertten hemen herkes mustarip. bir nevi telefon sapığı gibi sizi kıl edip gidiyor. yakalayamıyorsun da. ama uzunca bir süredir beraber olduğum seovi (bkz: bir seoviyle beraber olmak) diğerlerinden ayrılıyor.

    artık iyice eminim, bu yazar işini severek yapıyor. hiç bir entrymi aksatmıyor. sabah bi bakıyorum son girdiklerim bi elinden geçmiş. garibim, eski entryleri eksilediği için onlara bir şey yapamıyor artık. anca işte günde 4-5 entry eksileyebiliyor. ama başta sinirlenirken artık seoviyi anlar oldum ve takdir ettim. o kadar güzel takip ediyor ki, bazen ben bi entry girdikten yaklaşık 5 dk sonra hop eksiliyor. her sabah muhtemelen kahvesini yudumlarken son girdğim entrylere tıklayıp sıradan basıyor :( tuşuna. bir de akşam eve dönünce aynı işlemi yapıyor. bunu da akşam yemeği sonrası çay içerken yapıyor sanırım.

    ben bu arkadaşla tanışmak istiyorum. ama sanmayın ki dövmek için istiyorum bunu. ben bu arkadaşa iş bulucam, iş bulamazsam bile sağlam bi referans bulucam. çünkü bu tür kişiler çok güzel iş takibi yapar, sistemli ve düzgün çalışır. sadece hırsıyla bile bir çok işin altından kalkabilir. iş ayrımı da yapmaz. görev verilmişse yaparım der ve ısrarlıdır. işi bitirmezse içine dert olur. amirine saygılıdır ve çalıştığı şirkete çalışkanlığıyla faydalı olur.

    eminim şimdi bunu da eksileyecek, onun canı sağolsun be. ama kendini tanıtsın artık, cv sini göndersin. bu büyük potansiyel, sözlüklerde heba olup gitmesin.

    edit: dediğim gibi tam 5 dk içinde geldi, hoşgeldin seovi.
    9 ...
  14. mac sonrasi klise sorular soran spor muhabiri

    1.
  15. kabak tadı vereli yıllar olmuş muhabirdir.. artık yaratıcılık eksikliğinden mi yoksa maç havasından mı bilinmez sürekli aynı sorular döner durur. haliyle de futbolcudan aynı klişe cevaplar alınır. bu kısır döngüyü bozacak şey ise mac sonrası sıradışı röportaj veren futbolcudur.

    hemen örnekleyelim:

    -evet kerem, 1-0 lık bir galibiyet aldınız, bu skoru bekliyor muydunuz?
    -yok amangoyim beklemiyoduk. biz maç kesin 9-4 biter diye tahmin etmiştik, hatta bu skor üstüne de bütün takım ortak iddaa kuponu oynadık. tutturamadık üzgünüz. töbe yarabbim töbe ya.

    -eee, stadın zemini çok ıslaktı bu oyununuzu etkiledi mi?
    -hayır canım benim, yağmur lastiklerini taktığımız için etkilenmedik biz.

    -gol senden geldi. bize golü anlatır mısın?
    -yağmurlu bir kasım akşamıydı. o gün galibiyet yemini etmiş takım arkadaşlarımdan biri bana usulca bir ara pas yolladı. ben de umarsızca hemen yanımdakiyle duvar pası yaptım. topu önümde bulduğumda kaleci ağlamaklıydı. sessizce topu yuvarlayıverdim yanından. öyle sessiz bir goldü ki hakem bile bu sessizliği bozmamak için düdüğünü 45 saniye çalmadı. yaa, işte böyle.

    -camia olarak kenetlendiniz mi? yeni transferler takıma uyum sağladı mı? bu sene şampiyonluk için ne düşünüyorsunuz? hekem nasıldı bu akşam? czzzt bzzzt o pozisyon penaltı ıydı? cozur cozur czzzt
    -anaa robotmuş lan bu, alete ses kaydı yüklemiş allahsızlar, üstüne gidince bozuldu herif.

    -önünüzdeki maççcczzzzt...
    -la sıs. robot seni, kişiksiz kablo yumağı.
    5 ...
  16. benim dersimden kimse kalmaz diyen ogretmen

    1.
  17. benden kimse 100 alamaz diyen ogretmenden ortalama 500 kat daha cana yakın, sempatik olan öğretmen türü, bir nevi onun zıttı. öğrencide bir ferahlama, bir rahatlama hissi uyandırır.

    öğretmen sene başında ilk dersine girer, tanışma faslı, dersin içeriği şu bu. bir iki tane zırto kalkıp "hocam sınavlarınız test mi oluyo yazılı mı?" diyerek dünyanın en amaçsız sorusunu sorar. hoca da konu hazır geçme kalma muhabbetinden açılmışken konuya açıklama getirmek ister ve malum açıklamayı yapar:

    "arkadaşlar benim için önemli olan not değil, dersten ne öğrendiğinizdir. derse istekli olun, ilgi gösterin yeter, yoksa ben dersimden kimseyi bırakmam" der. bu laf sınıfta adeta, bütün kanserlerin çaresi bulundu haberi gibi, böyle iyimser, sevgi kelebeği, sevinç yumağı gibi bir hava estirir. suratlar gevşer, sırıtılır, "ehe ehe, en azından bu dersle uğraşmayacaz len" denir.

    böyle bir sistemi oturtmuş hoca en ideal hocadır. notla öğrenci sindirmekten ziyade, çabalayarak bir şeyler öğretmek istemektedir. candır, kankadır, muhabbet ortamlarının kralıdır. en asil duygunun hocasıdır. biz ona kurban olalım hatta. yürü be.
    6 ...
  18. ellerini sinek gibi ovuşturarak artı beklemek

    1.
  19. kendi kriterlerine göre artılanmayı hakeden yazar kişisinin yaptığı abartılı hareket. bunu yaparken sineğin ellerini ovuşturmasından ilham alır. bildiğimiz gibi sinek de bi yere konup, şekerli bişeylerin kokusunu alınca "vallaha karbonhidrat lan bu, ben aynen uçuyorum hacı" der, ellerini şöyle paragöz gibi ovuşturur, sonra hoop şekerliğin içine konar*.

    yazar insanı da entryi yazar, yollaya basar, ondan sonra ellerini iştahla ovuşturarak "tespitin kralını yaptım resmen aga, şimdi gelsin gani gani artılar keh keh keh" diye sinsice güler. ancak uzaklardan sert vuran seovi kimi zaman yazarımızın bu hayallerini duman eder. böyle yazara az bile anasını satayım.
    8 ...
  20. dua ezberleyemeyen ogrenci

    7.
  21. bu öğrencinin dua ezberleme aşamasındaki halleri de ayrı bir entry konusudur. oturduğu sırada, iki ellerini bacaklarının arasına sıkıştırmış, ileri geri sallana sallana ezber yapar. bi süre sonra ezberlediğinden emin, duaların yazılı olduğu kağıdı arkadaşına verip, duaları ona okuyarak sözlü öncesi deneme yapar. ama ezberleyemediği için yine sürekli karıştırır. ulan burda böyleyse hocanın yanında hepten sıçtım ben diye düşünür ve daha da streslenir. yine baştan bi daha okur duaları böyle boynundan terler aka aka.
    2 ...
  22. windows mantığı kullanarak ilişki yaşayan erkek

    1.
  23. kız: senden hoşlanıyorum, benimle çıkar mısın?
    erkek: [evet] [hayır] [bu soruyu bir daha sorma]

    kız: ay iki saattir konuşmadan beni inceliyorsun, ne yapıyorsun allah aşkına?
    erkek: göğüsler.jpeg - kalça.jpeg - bacaklar.gif [tümünü kaydet] [iptal]

    bu klasörde zaten "göğüsler" adında bir dosya var, varolan dosyayı yenisiyle değiştirmek istiyor musunuz? [evet] [tümüne evet] [hayır]

    kız: ilişkimizin henüz başındayız, seninle arkadaşının evine gidemem, kusura bakma.
    erkek: [tekrar dene] [vazgeç]
    kız: ısrar etme lütfen, olmaz dedim.
    erkek: isterseniz windows size bu konuyu hatırlatabilir [1 gün içinde] [3 gün içinde] [1 hafta içinde] [iptal]

    kız:...ondan sonra ben de kalktım dedim ki, önce kendine bak sen vır vır dır dır dır...
    erkek: yetersiz disk kapasitesi, beyninizi boşaltın ya da muhabbeti durdurun.
    "sevgilinin geçen yaz yaşadığı maceralar" klasörünü silmek istediğinizden emin misiniz? [evet] [hayır]
    "sevgilinin eski erkek arkadaşları" klasörünü silmek istediğinizden emin misiniz? [evet] [hayır]

    kız: haftaya çarşamba ne olduğunu biliyosun di mi?
    erkek: [göz at: c:\sevgili\önemli günler\sevgilinin_dogum_gunu.doc]
    kız: afferin benim aşkıma.

    kız: o karşı kaldırımdaki sarışına mı bakıyosun yoksa sen? şşt cevap ver.
    erkek: sarışın.jpeg dosyasını ne yapmak istiyorsunuz? [favorilere ekle] [iptal]

    kız: ilişkimizde yürümeyen bazı yerler var. seninle bu konuyu konuşmamız lazım.
    erkek: ilişki.exe programını tekrar yüklemek istediğinizden emin misiniz? [evet] [hayır]
    kız: maalesef. ilişkimizin eski heyecanı kalmadı, hiç inandırıcı değilsin.
    erkek: [bağları kopar] [arkadaş olarak kal] [yalvar yakar]
    kız: kusura bakma, artık seni sevmiyorum.
    erkek: "sevgili" klasörünün adını "eski sevgili" olarak değiştirmek istediğinizden emin misiniz? [evet] [hayır]
    bu işlem bazı psikolojik fonksiyonlarınızın düzgün çalışmasını engelleyebilir, yine de devam etmek istiyor musunuz? [evet] [hayır]

    evet sizin de gördüğünüz gibi bombok bir ilişki oluyor. yapmayın yaptırmayın.
    350 ...
  24. mac sonrasi sira disi roportaj veren futbolcu

    ?.
  25. -hakan geldi hakan, canlı yayın yapıyoruz hemen. evet hakan takımın 3-2 kazandı ve 3 gol de senden geldi. düşüncelerini alalım.
    -valla arkadaş önemli olan takımın başarısı değil bizzat kendi başarım. hiç bakma öyle mal gibi, böyle takıma böyle röportaj. maçı çevircem diye anam ağladı, ne zaman öne geçsek hop bi tane alıyo içeri dangalaklar. ulan bi ben mi ekmek yiyorum bu takımdan pezevenk? iki de sen koşsan nolur? neyse çok terledim ben, duş almam lazım, leş gibi olduk 3 tane atana kadar. nalet olsun böyle mesleğe.
    22 ...
  26. eflak ile bogdan in yarisi

    ?.
  27. gittim araştırdım arkadaş. eflak ile boğdan'ın yarısındaki, yarım muhabbeti, boğdan bölgesinin ortalarından geçen prut nehri'nden geliyormuş. ama hala neden diğer yarısının antlaşmaya dahil olmadığını çözebilmiş değilim.
    3 ...
  28. tatlı su demokratı

    1.
  29. bu entry bir tatlı su demokratı tarafından, jan mayen için yazılmıştır.

    sözlükteki siyasi görüşümün ne doğrultuda olduğunu bilen bilir, bilmek isteyen de hemencecik öğrenir. jan mayen'in de öyle. kendisi tunceli başta olmak üzere bir çok doğu ilinde kimyasal silah kullanılması gerektiğini söylediği için sözlükten silindi.

    ben kendisinin bu başlığı ve entrysini görünce oldukça sinirlenmiştim. o başlığa cahil ergen salak ve faşist olmak diye bir bkz. verdim. bunun üzerine kendisiyle biraz mesajlaştık. aslında atılan mesajları açıklamak pek uygun değil, ama kötü bir amaç için kullanmayacağım bunları. kendisi ergen olmadığını ve gerçek yaşını söyledi. benden büyük birisiymiş. şehit annelerinin acısından ötürü bu tür bir entry girdiğini, acısını ancak böyle hafifletebildiğini, aslında yaptığının klavye delikanlılığı olduğunu ve yanlış bir yol olduğunu bildiğini de söyledi.

    işte bu durum benim karşı karşıya kaldığım en zor durumlardan birisidir. yani bir an için nefret beslediğiniz birisinin size karşı samimi olması ve yaptığı hatayı kabullenmesi, sizi birden bire afallatır. sadece bir kaç entryisini okuyup birden yargılayıverdiğiniz için, suçlu bile hissedebilirsiniz kendinizi. ben de aynı düşüncelerden hareketle izlediği yolun yanlış olduğunu, böyle devam ederse o entryler yüzünden silineceğini söyledim ve entrylerini silmesini bekledim. uyardığım için teşekkür etti. ama entrylerini silmedi. neden silmedi bilmiyorum. delikanlılığın verdiği "ben lafımdan dönmem" sabitliğinden de olmuş olabilir, nasıl olsa silincem bari dursun da demiş olabilir. orasını bilmiyoruz. ama en sonunda kendisi silindi.

    ben daha önce de jan mayen'lerle karşılaştım. iş arkadaşı olduk, sıra arkadaşı olduk. gayet de iyi geçindim bir çoğuyla. eğer çevremden birisi olsaydı, eminim jan mayen'le de iyi geçinirdim. işte bu yüzden kendisiyle böyle bir ortamda, bir çok laf sokmanın esnasında karşılaşmayı bir kayıp olarak gördüm. eminim ki sözlükte hala böyle gerginlik durumunda olduğum yazarlar var. birbirimizle mesajlaşmadığımız halde böyle bir gerginlik var.

    ben pkk sempatizanı da olsa, en azılı faşist de olsa, insanları bu tür düşüncelere sevkeden şartları ortadan kaldırabildiğimizde, daha az nefret ve önyargı barındıran ilişkiler kurabileceğimizi, ve ülkenin geleceğini ancak böyle şekillendirebileceğimizi düşünüyorum. sanırım bu tür bir hayal (şu an için) kurduğum için de sevgi pıtırcığı, tatlı su demokratı olarak nitelendiriliyorum kimilerince. oysa ki hiç de öyle safsalak, herşeye pembe gözlükle bakan bir tatlı su demokratı değilim, hatta çoğu kimse fikirlerimin çok sivri olduğunu, kötümser yanımın bazen ağır bastığını söyler, ama emin olun "sizin deyiminizle" sevgi pıtırcığı ya da tatlı su demokratı olmak şu an türkiye'de en zor işlerden biridir. sadece kendi yandaşlarınız için değil, karşı taraf için de bol bol düşünür, of çekersiniz.

    jan mayen bu entryleri girerek ne kadar rahatladı bilmiyorum. ama gerçek hayatında aynı görüşlerinin devam edeceğini biliyorum. kızacak, bağıracak, küfredecek. maalesef hiç bir işe de yaramayacak. nefretin bu kadar körüklendiği bir ortamda, bazı dostluklar başlamadan bitecek.
    24 ...
  30. nihat dogan in bos yere nota harciyor olmasi

    1.
  31. çok fazla sayıda gereksiz şarkıcı gördüm, çok fazla sayıda saçma şarkı dinledim. hatta kimisi dilime dolandı, dilimden sökene kadar kendimden nefret ettim. sırf bu tür şarkılar çalacaklar diye, düğünlere, barlara gitmedim ama bu saçmalama meselesinde, nihat doğan kadar pervasızını görmedim arkadaş. en sonunda bu adamın boş yere nota harcadığına kanaat getirdim. resmen ziyan ediyor güzelim notaları. o yer yer kuyruklu, yer yer birleşik, altı siyah noktalı içi dayanılmaz marşmelov kaplı siyah notalar bu adamın elinde tehlikeli birer silaha dönüşüyor. sol anahtarının gözü yaşlı, bemol yorgun, diyez harap.

    çok rica ediyorum bak, birisi artık nihat doğan'ın şarkı söylemesini durdursun. zaten şarkı söylemeden de yeterince saçmalayabiliyor, neden illa bu nota israfı? neden illa şarkı söylemek? serdar ortaç'a bile bir noktaya kadar tahammül edilebiliyor, ama nihat doğan neden var? türkiye'nin ilk deri ceket giyen türkücüsü olması gerektiği için mi? o zaman nihat doğan'ın bu misyonu da tamamlandı demektir. deri ceketini alsın ve seda sayan'la seviyeli-seviyesiz bir beraberlik yaşasınlar. bak ona karışmam. sonuçta anayla oğulun arasına girilmez.

    edit: eksilenmiş. burada da karşıma çıktın nihat. bırak artık peşimi.
    7 ...
  32. peynirim sana yaramaz diyen samimi bakkal

    1.
  33. müşterisiyle dürüstlük bağını son noktaya getirmiş, bildiğin mahalle bakkalıdır. bir bakkal daha dürüst nasıl olunur bilmiyorum. "ablacım borcun 4 lira, bu arada ben erken boşalıyorum biliyor musun?" dese, dürüstlükten kerizliğe doğru bir kayma olur mesela. işe bu yüzden, müşterisiyle olan bağını koparmamak için kendi malını kötülemek, gelinebilecek en son noktadır.

    müşteri bakkala gelir, dolaptaki gıda ürünlerine şöyle bir göz gezdirir. zaten bu bakkal dolabının ürün diziliş yapısı ayrı bir konudur. küçücük dolapta birbirinden farklı onlarca yiyecek (hele de salam, hele de pastırma) insanın iştahını kabartır. ancak bütçesi yarım kilo pastırma almakla bile sarsılacak olan vatandaşımızın gözü eninde sonunda peynire takılır. ve şuna benzer, samimi bir diyalog geçer:

    -hasan, yarım kilo beyaz peynir tart bakalım bana. kahvaltılık.
    -peynirim sana yaramaz abi, bozuldu bozulacak. ama bak zeytinim (my zeytin, oh zeytin) yeni geldi. ayvalık hem de. tartayım mı 250 gram?
    -e ver bakalım, biraz da çizik zeytin yiyelim.
    -hemen abi. al bi tane tat bak, lokum gibi resmen. peynir de yarın gelecek, akşam geçerken uğra da vereyim taze taze.
    -uğrarız uğrarız, 2 de ekmek aldım ne yaptı?
    -3,5 lira abi. bozuğun yoksa sonra ver, sorun değil.
    -var var. al buyur. hadi hayırlı işler.
    -sağolasın abim. afiyet olsun.

    şimdi tabi bu bakkalı da dürüstlük, samimilik abidesi yapmamak lazım. hatta bu biraz dürüstlükten ziyade, devamlı müşteri yalakalığına bile girebilir. sonuçta yaramaz dediği peyniri hala dolabında saklıyorsa, yolunu şaşırmış ördeğin biri gelsin alsın diye bekliyordur. bak gördün mü şimdi şerefsizi? demek ki şimdi gece evde peynir bitse, 2 sokak ötedeki bakala gitmek zorunda kalsak, herif bize kakalayacak bozuk peyniri. senin böyle tanımamıştık biz bakkal hasan. sen ki süpermarketin karşısındaki kahraman bakkaldın. ver abicim ver, bozulmuş peyniri ver. insanlık bozulmuş anasını satayım, bozuk peynir yemişiz ne yazar?
    52 ...
  34. inecegi duraga yaklastikca saldirganlasan yolcu

    8.
  35. otobüsün başından yolculara doğru;

    -dinleyin ulan develer! şoför sen de dinle. ben var ya ben, bu otobüsten inicem. iş bankası durağında inicem. eğer o durağa geldiğimde inmemi engelleyecek tek bir hareket bile yaparsanız, imdat çekiciyle kafanıza kafanıza vururum. yaparım bunu. şimdi yerime oturuyorum, hayırlı yolculuklar.
    9 ...
  36. seni sevmediğimi yalanlıyor değilim

    1.
  37. sevgilinin ani gelişen ataklar gibi sorduğu; "beni seviyor musun?" sorusuna, ya da "sen artık beni sevmiyorsun" yakınmasına cevap olarak verilebilecek bir cümle. çünkü her ne kadar bu soruya "sevmez olur muyum?" gibi bir cevap da verseniz, kesinlikle tatminlik yaratmayacak ve soruların devamı gelecektir. eğer bu cevabı verirseniz sevgiliniz bir anda ne dediğinizi anlamayacak ve kontrpiyede kalacaktır. işte bu yaklaşk 5 saniye süren gaflet anını iyi değerlendirirseniz, güzel bir hamleyle onu kündeye getirip 2 puanı hanenize yazdırabilirsiniz.
    6 ...
  38. turban yasaginin reddinin iptaline karsi olmak

    ?.
  39. cocugu rezil etme amacli isim koyan ebeveyn

    2.
  40. -abi hayırlısı olsun. altızın olmuş, allah analı babalı büyütsün. adlarını ne koydnuz?
    -sağolasın. adlarını satılmış, durmuş, yosma, yeter, kapçık ve kazma koyduk.
    -abi naptın sen yazık değil mi ya?
    -ulan asıl bana yazık değil mi? eve giren tek para 500 lira asgari ücret. neylen büyütücem ben bu uğursuzları?
    -sen de haklısın abi.
    2 ...
  41. paintbox

    ?.
  42. bir rick wright bestesi. en bi güzide grup pink floyd icra ediyor. bas gitarda roger waters, elektro gitarda syd barrett, elektirikli piyanoda rick wright, elektro bağlamada ankaralı namık var. sözleri:

    last night i had too much to drink
    sitting in a club with so many fools
    playing to rules
    trying to impress but feeling rather empty
    i had another drink

    what a way to spend that evening
    they all turn up with their friends
    playing the game
    they're in the scene i should have been
    far away

    getting up, i feel as if i'm remembering this scene before
    i open the door to an empty room
    then i forget

    the telephone rings and someone speaks
    she would very much like to go
    out to a show
    so what can i do
    i can't think what to say
    she sees through anyway

    out of the front door i go
    traffic's moving rather slow
    arriving late
    there she waits looking very angry
    as cross as she can be

    getting up, i feel as if i'm remembering this scene before
    i open the door to an empty room
    then i forget

    (alın teri değil, copy-paste)
    1 ...
  43. hic sevismemis uuserlari geneleve goturmek

    ?.
  44. bu yazarlar kadar sol frame i de rahatlatacak eylem. gerçi bunu yapınca bir süre 5 numaradaki melahat, 8 numaradaki mualla, vizite ücretlerinin pahalılığı, genelev girişindeki üniformalı tip gibi başlıklarla boğuşuruz ama daha sonra ortalık durulur, herkes rahatlar. bence sözlüğün ileri gelenleri bu işi üstlensin ve herkesten para toplasın. nasıl ki mahallenin abileri 18'ine basan delikanlıya kıyak çekip onu geneleve götürüyorsa, burda da böyle olsun, rahatlasın çocuklar. yazık lan.
    7 ...
  45. taraf genelkurmay pkk turk kurt din

    1.
  46. son birkaç gündür uludağ sözlük'te açılan başlıkların %90'ının beslendiği kaynak. bnlardan rastgele seçilen 2-3 tanesiyle açılan başlıklarda da, benim de bir kısmına dahil olduğum, sonu gelmez tartışmalar dönüyor. gerçi buna tartışma da demek olmaz. bildiğin mahalle kavgası. aynı başlığın onlarca benzerini açarak sesinin çok çıktığını sananlar, bir entryi yalnızca küfürden oluşturanlar, aklı sıra laf soktuğunu sanıp birbirinden geyik bakınızlar verenler yüzünden şöyle adam gibi entrylerin olduğu bir mevzu bile takip edemiyoruz.

    konu artık gerçeklerin, doğruların ortaya çıkarılmasından sapmış, tamamen bir kutuplaşmaya dönmüş durumda. ben artık oylmalarda ya da cevap niteliğindeki entrylerde, diğer tarafın entrysinin okunduğunu bile düşünmüyorum. mimlediği yazarların adını görünce abanıyor klavyeye. e haliyle kimsenin kimseye bir şey anlatabilecek durumu da kalmıyor.

    bu konular hakkındaki görüşler o kadar siyah-beyaz ayrılmış ki, bir siyasi akımın en boktan tarafı bile aynı beğeniyi topluyor. türkçe'yi ölümüne desteklediğini söyleyen adama bakıyorsun yazdığı entryle türkçe'nin anasını ağlatmış. faşizmi eleştirmek için açılan başlığa bakıyorsun formatın ebesine atlamış.

    ne kadar çok bağırırsa, ne kadar çok eksi oy verirse dediklerinin o kadar haklı olacağını düşünen tonlarca yazar mevcut. bilgi sıfır, birikim sıfır. freni boşalmış kamyon gibi yardır allah girişmiş klavyeye. sonunda sol frame bir bakıyorsunuz; "taraf, genelkurmay, pkk, turk, kurt, din" kümesinin alt kümeleri.

    ha diyeceksiniz ki okuma. tamam okumam. sen daha iyisini biliyorsan onu yaz. tamam eyvallah. ama sözlüğün genel seviyesi de, yazarın yazdıklarını belirleyen bir etken. bir yazar yazdığının karşılık bulmasını, şöyle sol frame bakınca kafasında yeni bir entrynin canlanmasını ister.

    sözlüğe geldiğimden beri ilk kez içimden herhangibir şey hakkında yazmak gelmedi. bu durumu sallamayabilirsiniz. ama toplasan 10 tane de olsa, yazdıklarımı takip eden arkadaşlara nitelikli birşeyler sunamamanın sıkıntısını taşıyorum. sadece tüm yazarlardan, yazarken şu 6 kelimeyi biraz daha az ve kontrollü kullanmasını istiyorum. arz ederim.
    7 ...
  47. eyvah dokuza bir yakalandik

    ?.
  48. ilker tahsin'in anlattığı bir maçta geçen süper komik laf. 4'e 1 yakalndık lafı bile yeterince ürkütücüyken, durum böyle olunca iş korku filmine dönüyor. artık nasıl bir gaflet anı, nasıl bir kontra ataksa, koskoca takımda herkes ilerde dururken, bir tek gariban defansta kalmış. haliyle bu poziyon, atağa kalkmış 9 kişinin kendi aralarında paslaşıp, defansı ve kaleciyi maymun etmesiyle sonuçlanacak.
    1 ...
  49. çocuğa söylenişi güzel isim koymak

    9.
  50. bunun bir de eskilerden örneği var: sergen. anlamı da raf. bir insan çocuğuna neden raf demek ister ki? bir kısım ebeveyn, sergen yalçın'ın adına ithafen koymuş olabilir, onda sorun yok. ama böyle raf, masa bacağı, 50'lik kalas... anlayamıyorum.
    1 ...
  51. askerligi seven insan

    ?.
  52. askerliği profosyonel olarak yapanları dışarda tutuyorum, "askere elbet gidilecek arkadaş, vatani vazife" diyenleri de dışarda tutuyorum. anlatmak istediğim başka bir şey. yani şafak saymayan, askerden gitmek istemeyen kişi, gerçekten askerliği seven kişidir benim gözümde. vatani görevimdi yaptım geldim diyenlerin tamamına yakını da eninde sonunda tezkereyi alıp memlekete dönmek istemiyor mu sanki?

    dediğim gruba giren ilk asker, tezkere bırakıp uzman çavuş vs olan askerdir. ikinci grup ise daha istisnadır. biriyle de askerlik yaptığım yerde tanışmıştım. ilginçtir, bu kişi abdurrahman adında, siirtli, 27-28 yaşında bir kürt'tü. bütün komutanlar severdi, çünkü hiç işten kaçmazdı. hatta beraber çalıştığı arkadaşları saflığını kullandığı için onlardan daha çok çalışırdı. sürekli bir kürtçe türkü mırıldanır bazen kendi kendine halay çekerdi. askeriyede abdurrahman'a kürtçe türkü serbestti yani, kızmazlardı. askerliği sevme nedenini de şu diyalogla öğrenmiştim:

    +apo şafak kaç ya?
    -valla saymıyom ki. 250 falandır heralde.
    +neden saymıyosun yav insan merak etmez mi?
    -bitince gidecez işte ne sayayım?
    +köyde durumlar nasıl evlilik falan?
    -nişanlıyım, dönünce evlenecem.
    +yav hakkatten şafak saymıyo musun? çok mu seviyosun askerliği?
    -he vallah.
    +nasıl yani yav?
    -yav yatacak yer veriyörler, günde 3 kere yemek veriyörler, aydan aya mayış da veriyörler (100 lira hudut tazminatı, adam bu paranın bir kısmını köye yolluyormuş)... vallahi askerlik çok güzeldir.

    ben hiç bu kadar olacağını tahmin etmemiştim. vatan millet sakarya edebiyatını yapan onlarca insan kendi yakınları oralara* gitmesin diye torpilini kullanırken bu adam şafağı bitecek diye üzülüyordu. ben fakirliği, çaresizliği bilirim sanırdım, bilmediğimi orada anladım.

    apo şimdiye çoktan evlenmiştir. ağzında hala kürtçe bir türkü, ağasının yanında ırgatlık yapıyordur. döşeği asker ranzasından rahattır belki ama 3 öğün yemeği bir daha çok zor görür. o yemekler apo'nun kimseye anlatmadığı askerlik anısıdır artık.
    8 ...
  53. enflasyon dustu diye sevinen issiz

    ?.
  54. en saf duyguların işsizidr. enflasyon oranı, vatandaş için tamamen alım gücünü ilgilendiren bir oran olduğundan, alım gücü olmayan bir işsizin enflasyon rakamları açıklandığında sallamaması gerekir. ama ekonmiyle olan bağı televizyonda açıklanan, borsa, döviz, enflasyon sayılarından ibaret olan işsizimiz; spikerin heyecanlı bir ses tonuyla söylediği enflasyon "bu ay eksi çıktı" haberine birden sevinir.

    bir işsizin geliri yoktur. yani kazandığı para 0 (yazıyla sıfır) liradır. dolayısıyla bir elmanın fiyatı 50 kuruş da olsa, 2 trilyon lira da olsa alabileceği elma sayısı sıfırdır. ama bunu ekonominin iyi gitmesine ve elbet bir gün iş bulacağına yorar. ha belki orda haklıdır, uzun vadede işsizliğin azalmasında, düşük enflasyon etkili olabilir. ama o uzun vadede açlıktan sürünen işsizimiz ne kadar dayanabilir, orası meçhul.
    1 ...
  55. kızkardeşin enteresan yemek yapma merakı

    ?.
  56. kızkardeş ya da ablalar eğer enteresan yemek yapmakta başarısız olmuşsa, bunu enteresan kahvaltı masası hazırlamak takip eder. ancak bunda başarı oranı %100 e yakındır. içi 10 çeşit malzemeli bir omlet, kızarmış ekmek, herkes için hazırlanmış büyük tabaktaki, zeytin, peynir, domates, salatalık, dilimlenmiş salam, reçel vs. sabahları süper bir görüntü olarak karşımıza çıkar. anne kahvaltısından daha özenle hazırlanır, bu nedenle (#4077328) deki başarısızlık unutulur.
    5 ...
  57. isten eve donmus baba davranislari

    ?.
  58. işten eve dönmüş babanın yatıncaya kadar yaptığı davranışlar bütünüdür. ataerkil yapıya sahip toplumlarda bu davranışlar daha da özel bir yapıya kavuşur. çünkü o eve para getiren babadır. burada örnek olarak yetişkin 2 çocuğu olan 4 kişilik bir babanın davranışları üzerinden genellemelerde bulunacağım.

    işten gelen baba her daim yorgundur. bütün gün çalışmış, bir çok sevmediği adamla muhatap olmuş, bünyeye stres yüklemiştir. bu yüzden evin geri kalanı bir anlamda akşama kadar yatan, gezen, hazıryiyici konumundadır. baba, babalığının farkındadır ama durum buyken de karşılığını görmek ister. bir kere yorgun geldiği için kesinlikle anahtar kullanmaz, zili çalar. diafondan ya da kapıdan kim o diye sorulunca yorgun bir "been" karşılığı alınır. içeri girer girmez banyoya yönelir. bütün günün pisliğini üzerinden atıp salona girer. salon babanın tahtının, yani çekyatın olduğu yerdir. bu çekyat açılır ve baba bu yayla gibi zemine kendini bırakır. arkasında, sırtını destekleyen 20-30 tane kırlent vardır. bu kırlentler sürekli aynı şekilde kullanıldığı için zamanla yassılaşmış kağıt gibi olmuştur. eline bir de kumanda alır ve yemek hazırlanıncaya kadar tv ye bir göz gezdirir.

    ev ahalisi genelde akşam yemeği için babanın gelmesini bekler, çünkü baba ne zaman gelirse gelsin bir sofra daha serilecektir. önüne konan tabağı her daim siler süpürür. en son 1 bardak suyu içip tekrar tahtına döner. bu sefer hava koşullarına göre bir de battaniyesi vardır artık. bundan sonraki uzunca bir süre tv izleyerek geçer. gece boyu çok konuşmaz. en sevdiği şey haber izlemektir. aynı haberi farklı kanallarda 2-3 kere izler, yorum yapar, küfreder. daha sonra dizi, futbol maçı ya da açık oturum başlar, onlara bakar. bir kanalda reklam çıkmışsa mutlaka kanal değiştirir. o 5 dakikalık süreyi bile bir şekilde değerlendirir. yorgunluk durumuna göre bu seyir bir süre sonra babanın koltukta uyumasına neden olacaktır. bu durum için;
    (bkz: uyuyan babanın elinden kumandayı almak)

    babalar bir sürü dizi izler. ancak bu kadar çok dizi izlemeyi erkeklik gururuna yediremediği için her sorulduğunda; "ben izlemiyorum ki annen izliyo ben de arada bakıyorum" der. işte bu laf büyük bir yalandır. babalar dizi izler. pembe dizi bile izleyeni vardır. sadece izliyorum demez.

    bir süre sonra uyku bastırır. o ara tv de izlenen programlar birden saçmalaşır. garip bir huzursuzluk baş gösterir. acaba bu uykuyu dağıtacak bir program bulabilir miyim diye bir kanaldan ötekine zıplar. bıçak seti, süpürge, matkap, paspas gibi bir sürü ilginç aletlerin tanıtımının yapıldığı programlara ilgiyle bakar. aslında bi tane almak lazım der. başka kanala geçince unutur. sonra uyku dayanılmaz hale gelir. banyoya girer çıkar. en son yatar uyur.

    bu davranışlar bütünü sadece işten dönmelere özgüdür ancak aile yapısına ve babanın kişiliğine göre değişkenlik gösterir. mesela tatil günlerinde baba başkalaşır. daha mülayim olur, espiri falan yapar. birden tanıyamazsınız. bu da başka bir entrynin konusudur.

    edit: eksilenmiş. babam kesin bu sözlükte arkadaş. bkz:(#4060851)
    1 ...
  59. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük