öncelikle dikkatli yemekte fayda var, lezzet olarak hurmanın verdiği o çok tatlı içinizi bayan olay cevizle birlikte hafifliyor, muhteşem bir ikili meydana geliyor. bir kaç tane yemiş olmakla beraber an itibariyle vücut da tuhaf tepkimelere yol açmaktadır.
böyle bir yaş yoktur, insanlar fanusta yaşayan birilerinin şekillendirmesine göre davranmaz davranamazlar, kişi kendini evlenmeye hazır hisseder doğru yada yanlış bunun ceremesini kendisi o yolu yürürken çeker, her şeyin sistemli olduğu bir hayat kadar boktan bir şey yoktur.
evlenmek için ne çok kasmak, nede yok ben kesinlikle evlenmem kafasında olmak gerek, akışına bırakmak gerekir bağzı şeyleri akışına..
duyduğumuza göre istediği verilmeyince küsmüş bir kenara çekilmiş. çok öfkeliymiş birde, hadi gel oynayalım diyorlarmış yok ben şatomda iyiyim diyormuş. çeşit çeşit kıyafetli adamlar varmış şatosunda onlara bakıp geçmişi anıyormuş. yanlış hamle yaptım bu oyunda diyip o meşhur süper egosunu yenemiyormuş. ortalık yere çıkmaz olmuş. kendini dört duvar arasına kapatmış.
hpd'nin dışarıdan destek olacağına dair söylentiler var. erken seçime gitme durumu da var. erken seçime gidilir ise akp'nin oylarının dahada düşme durumu çok yüksek. fırsatı iyi yakalamak lazım.
ne başarılı ne başarısız olmuştur. hdp emanet oylardan bahsederken, chp bu konu üzerine şu anda olumlu yada olumsuz bir yanıt gelmedi, sanıyorum ki buda chp+mhp ve hdp nin de dışarıdan destekleyeceği bir koalisyon'a yeşil ışık yakma durumudur. bu noktadan bakarsak akp!nin iktidardan inme durumu hiç uzak olmayan bir ihtimal. umarız muhalefet bu fırsatı kaçırmaz.
30 yıldır devletin, sistemin her sahibine muhalefet etmiş bir kürt hareketinin muhalifliğinden emin olmadığınız için vermeyin. akp tarafından partileri kapanmış, yöneticileri tutuklanmış, bangır bangır "seni başkan yaptırmayacağız" diyen parti gizli akp yardakçısı olabilir. bravo, çok ince gördünüz. vermeyin oy.
yıllarını cezaevinde geçirmiş kürkçü'lerin, kamber ateş'lerin, mahmut memduh uyan'ların aday gösterildiği partinin solculuğunu samimi bulmadığınız için vermeyin. solun her rengine kucak açan hdp 'nin liberalliğini vurun suratlarına. vermeyin.
hdp riyakarlığına oy moy vermeyin. tarihinde meclis'ten cezaevine götürülen milletvekilleri olmasına rağmen hala parlamenter siyaset için çırpınan, barajların altından üstünden delikler açan partiye "onların derdi siyaset değil, silahlı mücadele yapacaklar" deyip oy vermeyin.
feminist, lgbti adayları görmeyin, hdp'nin her kademede kadına tanıdığı pozitif ayrımcılığı inkar edin "kürtlerde töre cinayeti var" bahanesiyle hdp'ye oy vermeyi reddedin.
parti binaları, en büyük mitingi bombalanan, şöförü öldürülen, binası kurşunlanan, müşahitleri tutuklanan ve hala barış çağrısı yapan hdp'yi "onların barış istediği ne malum" diyerek eleştirin. aman oy vermeyin.
dik durmanın, taviz vermemenin tek geçerli değer olarak algılandığı bu günlerde gezi'deki beyanatları için defalarca izahat yapan, yanlış anlaşılmalar için özür dileyen, gülen ve güldüren demirtaş'ı içten bulmadığınız için oy vermeyin.
12 gün taksim'de sokağa çıkıp sonra unuttuğumuz gezi'nin tüm cenazelerine sahip çıkan, her mahkemesinde yer alan hdp'lilerin gözünün içine bakarak "kürt hareketi zaten gezi'ye destek olmadı" deyin ve oy vermeyin.
30 yıl süren savaşta 30 bin kişinin nasıl öldürüldüğünü sorgulamayın, yalancılığı tescillenen medyadaki bir ölü bebek fotoğrafı tüm politik duruşunuzu belirlesin. 2013'te istanbul'un, ankara'nın, diyarbakır'ın, eskişehir'in, antakya'nın göbeğinde, kameraların önünde çocuk öldüren güvenlik güçlerinin 1989'da şırnak'da bir mezrada tamamen masum kalabileceğine inanın ve bebek katili destekçisi hdp'ye oy vermeyin. enes'i, ceylan'ı, ibrahim'i öldüren resmi kurşunların hesabını sormayın.
ermeni, alevi, ezidi, türk, kürt adayları en tepelere yerleştiren hdp'yi hüda kaya, altan tan üzerinden islamcılıkla eleştirin. sizin derdinizi anlamadıkları için vermeyin kıymetli oyunuzu. bölgesel güç olmayı değil, bölgesel dost olmayı hedefleyen hdp'yi beğenmeyin.
sarıgül'ün samimiyetsiz gülüşüne, mansur yavaş'ın mhp geçmişine rağmen chp'ye basıp geçmeye ikna ettiğiniz solcu arkadaşlarınızın akp'yi geriletmek için istediği bir baraj aşma oyunu çok görün. bildiğiniz tüm matematiğe hakaret etme pahasına, kat'a vermeyin.
kadın cinayetleri ülkesindeki tek kadın (eş) genel başkana oy vermeyin. ortadoğu'da ışid'e kanıyla canıyla barikat olan tek zihniyete oy vermeyin. 2014'ten beri her seçimde ittifak yolu arayan ama reddedilen hdp'yi, 8 yıldır meclis'te var olmasına rağmen (bağımsız adaylarla girdiği için) bir kuruş seçim yardımı alamayan partiyi barajı aşamayacağını bilerek parti olarak girdiği için cezalandırın.
vermeyin arkadaşlar. hdp, samimiyet ne kadar sergilenebilirse o kadar sergiledi. ölenlerini seçim gerilmesin diye sessizce defnetti. sizi dinledi ve kendini anlattı. hiç yalan söylemedi. güldü, empati yaptı. dostluk tohumları ekti. öyle bir bağ kurdu ki seçmeniyle, merak etmeyin, seçimden sonra da hesap sorabileceksiniz. hala ikna olmuyorsanız da, vermeyin kardeşim. oy kullanma yerinde mühür ve pusula ile baş başa kalınca, hdp'nin barajı aşmadığı, akp'nin 300'ün üzerinde vekil çıkardığı bir ülkenin daha iyi olacağını düşünüyorsanız hdp'ye oy vermeyin.
iletişim tarafından yayınlanan edebiyat takviminde kendisi için, ''hazırlık pasları'' başlığında kıvanç koçak tarafından yazılmış şöyle bir şey var.
1-oğuz atay'ın dili zordur,zorludur.Emek çaba ve yüksek konsantrasyon ister. ben buradayım sevgili okuyucum, sen nerdesin acaba? der.ama hayata karşı bir tutum, bir algı da bekler okurundan. yoksa zaten onu okumanın pek bir anlamı olmaz.
2-hızlıca okurum, en kötü ihtimal kütüphanede durur, havamı atarımla girişilmez oğuz atay'a. bu fikriyatla en fazla onun romanlarındaki ''küçük burjuva'', sinik bir karakter olur çıkarsınız.
3-tutunamamak lafının afiliğinden yararlanmak arzusuyla da okunmaz, okunamaz,başlansa da bitirilemez oguz atay. bu durumlar için bilincinin akışını eline alanın , ah oğuz'cuğum diye yazdığı bloglar tavsiye edilir.
mutlu olmanın uzağında kalan belki de kalmak istiyen insanların ara ara yakaladığı mutluluk hali olsa gerek, bir anda gelen sağanak yağış sonrası aniden güneşin çıkması ve gökkuşağının doyumsuz seyri gibi kısa ve en zevkli anlardandır.
an itibariyle program konuklarından ismail hakkı pekin'e ayar üstüne ayar vermektedir. sırf bu adamın meclise girmesi için bile hdp desteklenir. hoca konuşmaya başlayınca i.hakkı pekinin yüzü gerilmeye başlıyor ve ardından herörö, harororo seslerinden başka birşey gelmiyor.
mithat hocayla tartışma yapılacaksa karşısına tam donanımlı birini koymazsanız o tartışmadan bir sonuç çıkmıyor. sevgili şirin payzin bunu bilerekmi yaptı, yoksa zıt kutupları tartıştırarak bir sağlı bir tartışmamı yönetmek istedi, istedi ise ismail hakkı pekin malesef çok pasif kaldı. vatan partisinin hanesine büyük bir eksi daha yazılmış oldu.
bu programda gördük ki meclise ikinci bir sırrı süreyya geliyor. hemde akedemisyen olanından off ki off diyorum. ortalık çok karışcak.
şu anda cnntürk'de şirin payzinin sunduğu programda mithat sancar tarafından ayar üstüne ayar yemekte. konuştukça batmaya başladı. mithat hoca bir sağdan bir soldan evire çevire döndürüyor. yeter artık hoca düşene vurulmaz.
yıllarca mobbing uygulanan çalışanlarda da görülebilir. özellikle dini inancına göre hayatını şekillendiren, özel sektörde çalışan kişiler mesai saatleri içinde patrondan her gün azar ve hakareti işitirler, seslerini çıkartamazlar. iş çıkışı yapılan konuşmalarda; ''onun sayesinde para kazanıyoruz normaldir, işimiz streslidir'' vs. gibi kendisini onun yerine koyarak durumu normalleştiriyorlar. siz onlara tane tane anlattığınız zaman yada sizden biraz cesaret aldıklarında durumu daha iyi kavrayıp karşı duruş gösteriyorlar.
marketlerde kampanyalı ürünlerde olur genellikle bu, işi bilen kuruyemişçi abilerimiz bunları tezgah arkasında saklar ki çoluk çocuk sallayıp kırmasın. bu kutsal yiyecek buralardan alınmalı ki hüsrana uğranılmasın.
Turist force majeure olarak gösterime giren, ruben östlund imzalı film. tatile çıkan bir ailenin ufak bir çığ olayından sonra (aslında bundan öncesine de dayanıyor tabi ki) karşılıklı güvensizlik, bencillik kendini düşünme ve bunlar üzerine kafa yoran film. finalinde roller biraz değişiyor.
filmde beni etkileyen ve çok da hoşuma giden sahne ailenin ayna karşısında diş fırçalama ayini.
dışardan iyi bir insan izlenimi verip, biraz tanıyınca çıkarları için sizinle birlikte olan, hayatındaki tek amacı çıkar ortaklığı olan, herkesle iyi geçinme ilkelerini benimsemiş insanlar. he bunlar toplumun her kesiminde var. kendini sosyalist, devrimci, yurtsever olarak tanımlayan öyle çocuk filan da değil gayet olgun insanlar çıkar ki, işte o zamandan sonra dünyada yalnız olmanın aslında çok güzel bir şey olduğunu anlarsınız.
kimi arkadaşlarda gözlemlediğim, ulan organ bagışı yapayim tamamda sırf bunun için biri beni öldürüp organlarımı katekulliye getirip alırsa diye korkup organ bağışına mesafeli durduğunu görmüşlüğümüz vardır.
çeviri olarak; sessizliğin bakışı adıyla ülkemizde gösterime girmiş Joshua Oppenheimer'ın The Act of Killing (Öldürme eylemi) belgeselinin devamı.
sessizliğin bakışında katillerle kurbanları yüzleşirken görüyoruz. hayır hayır kurmaca değil tamamı ile gerçek. kameralar kayıtta. katiller yaptıkları katliamları kahramanlık edasında anlatıyorlar hiçbir şekilde bundan çekinmiyorlar. nasıl mı? çünkü iktidar kendi tekellerinde halen.
endonezya'da komünistlere yapılan katliamdan sonra ağabeyini kaybeden karakterimiz bizzat abisinin katilleri ve onların ailesiyle konuşuyor, onlara sarılıyor, yanlarında ağlıyor. bazıları halen kendisini tehdit ediyor, ve tabii ki katillerin böyle her şeyi apaçık anlatması nasıl bir dünyada yaşıyoruz sorusunu akla getiriyor.
he tabii ki bu kesme eylemini yapanlar takdir edersiniz ki müslümanlar. izlerken insanlıktan utandıran gerçek bir başyapıttır. aldığı ödüllerle bunu ispatlamıştır.