cepte faşizanlaştırılmış bir kemalizm, sırtta dini ve mukaddesatı hor görmekle beraber şahısların hürriyetlerini dahi kısıtlayan bir laiklik.. e tüm bunların üstüne boynuna kürt poşusu atarsan siktir ederler adamı.
niceliğinde kendine has bir niteliği vardır demiş lenin. [ hatırla sevgiliyi çok ama çok dikkatli izleyen biriyim evet] ama yine de kemiyet mi yoksa keyfiyet mi dersen tercihim keyfiyetten yana.
mevzuya ilmi açıdan yaklaşıp yahu bu konunun şu şu sebeplerden dolayı akli olması na - mümkindir diyen birisi olsa gam yemeyeceğim. resmi ideolojinin en daşşak masallarını ağzından sular saçarak dinleyen neferlerin içinde muhammed ya da peygamber geçtiği için bu başlıkta sergilediği tavır sadece devasa bir ossuruktur. kıymeti yoktur.
kierkegaard'ın korku ve titremesini okuyup onlada daşşak geçsenize hadi. "ulan gökten koç mu iner" demekten daha farklı fikirler çıkabiliyor demek ki arada. koçlarım benim, koç daşşaklarım.
inanç allah'la kul arasında deyimi son zamanlarda pek bir moda oldu. şimdi şark kurnazlığıyla islam'ı kendilerince bir yere sıkıştıranlar müslüman bir cemiyete kuş kadar akıllarıyla şunu demeye çalışıyorlar: kardeşim senin namazın allah'la sen arasında git çekil köşene , karışma etliye sütlüye, bak dalgana. ya bacım senin inancın allahla senin aranda değil mi? e öyleyse başını açsan nolacak açmasan nolacak? nasıl olsa o senin içini senden iyi bilmiyor mu? [ muhataba dair psikiyatrik yaklaşımlar ve içsel söylemlerle süslü bol kafeinli içecek]
zahirde müspet gibi görünmesine rağmen derinde yoz bir islami birey dileyen ham kafaların söylemi sadece. hazreti peygamber içinde inanç o'nunla allahı arasındaydı. köşesine çekilen bir nebi adı zikredecek olan peltek vaizler çıkar mı acaba?
müslüman hamdederken , şükrederken koyun, kuzu olur. başkaldırınca , itiraz edince yobaz , gerici olur. iran'ın yolu gösterilir. bize kimse yolgöstermeye yeltenmesin. su akar yatağını bulur.
allı pullu modern zaman söylemleri islamın filtresinden bakılmadıkça nasıl da şirin gözüküyor ? gidin kendinizi kandırın.
evet aydın doğan grubunun basım yayın organlarında sıkça rastlanan tutumdur. şimdi yerli malı yurdun malı düşünce sistemi herzaman faal olabildiği gibi bu mevzuda da yansımalarını göstermekten geri durmaz. bu medya grubunun akp'nin göt yalayıcılığını yapması islam ve namaza dair ne varsa saldırmasına sebep teşkil etmez. akp demek eşittir islam demek gibi aristoyu daşşaklarıyla güldürecek kadar kıt ve ham bir mantık sahibi [ ki bu kadar beyinciksiz bir mantığa sahip olmak için soğancık yeterlidir] yurdum sözde muhalifleri nerde durduklarını bir türlü bilemiyorlar.
traş bir arzudur. biraz yalnız kalmayı dilemek kadar, bir adada yek başına ibtidai yaşamayı istemek kadar, kendi içine dönmeyi felsefe olarak tutmak kadar ayağa düşmüştür çoktan. uzaklara gitmeyi düşünerek farklı birşey yapacağını sanan o kadar çok uzak sevdalısı var ki. siz gidin uzaklara ben burda kalayım. sizden daha kolay yalnız kalacağıma eminim.
çölde devemi kaybetsem kuranı kerimde bulurum demiş bir zat ı muhterem. bu laftan yola çıkıp kendince şifreler, pusulalar türetip aha da ben buldum deveyi diyen lafı gayet yuvarlak bir tarafından anlamıştır. şimdi enteersan bir şey var: batı son bir kaç yüzyıldır sanayi ve sosyal konularda bizi hep gerilerde bıraktığı gibi doğunun dinini ve muhteviyatını araştırmakta da doğuyu geçti ! bu coğrafyalarda son bir kaç yıldır aha da kuran da ben bu şifreyi buldum , aha şu ayet şuna işaret ediyor nevinden fikirler bundan yaklaşık yuzyıl önce batı da ortaya atılmıştır. senin mukaddesin başkasına ilgilenmeye çok musait bir mistik olarak gelebilir. kuranda bu tür şeyler arama çabasına dair ilk çabalar fransada mosyo bausell tarafından yapılmıştır. [ adamın adını yanlış yazmışsam da şu an doğru telaffuz ediyorum emin olun ]
ilim bir zati sıfat olarak yaradana hastır. kuranın içinde hikmet vardır, ilim vardır. ama mevzuyu kabbalacılık yapmaya çevirmek manasız. günbegün kendini zemmeden bir bilim dünyasında yaşarken ben şu ayeti şu bilimsel verinin destekçisi olarak görüyürum dersen ertesi gün bilim yola devam eder sen yolda kalırsın. allaha ulaşmak için illa bilim illa bilim diye yırtınmanın manası yok. 18 yaşıma kadar yırtınan birisi olarak konuşuyorum. insan öyle enteresan bir canlı ki herkes tanrısını cebinde taşısa tatmin olmaz. bu yolda bilim yolDA kalır. kalbin öyle işleri vardır ki akıl mana veremez demiş bir fideist paskal. ne işin var parçacık altlarıyla, uzay üstleriyle.
...insan can içre can olana ulaşmak için roketler yapıyor, ses hızlarını aşıyor, ışığa semer vurmaya kalkıyor... çok mistiksin olric çok. senle de hiç ilmi sohbet edilmiyor.
freud'un kuyruğuna takılan adamı allah korkusu ve din kavramlarının menşeine kadar götüren kavramdır baba korkusu. patriarkal fobi çocuğun şuur altında babayı ilahlaştırır. sonra bir çocuk gelir babayı öldürür. kavim lanetlendiğini ve o babanın lanetinin hep üzerlerinde olacağını sanrılar. uzar da uzar.
ruhat mengi yakarışı aklıma geldi. hani nasıl desem mesela: 2008'e geldiğimiz şu zamanlarda gün geçmiyor ki yeni bir gerici hareket yapılmasın tarzından laf ebelikleri. bir de bu işin kurnazlık tarafı vardır: camiye , dine , diyanete karşı içinde beslediği garezi resmen ve aşikar biçimde yansıtamayan bünye dinlisi , dinsizi tarafından müspet addedilen bir fiiliyatla kinini hercümerç eder ve maydonozla ikram eder. oysa ben bu tarzı sevmem. cami olmasın istiyorsan , ya da sayısının fazlalığından yakınıyorsan çık açık açık de. bu çok daha samimi. ama kalkıp camiyle kütüphaneyi birleştirip gereksiz enteleketüel kaygılar taşıyormuş kaygısı verme. hani at sikine kelebek konmuş gibi oluyor. yakışmıyor gerçekten.
gelelim diğer tarafa: bu ülkede her sokağa bir kütüphane kurduk diyelim. nolacak sence? tüm yurdum evlatları lepisma sakkarina* mı olacak. kitap okuyam bir neslin yokluğunun asıl amilleri aranacaksa eğer , kütüphanelerin azlığı ya da ulaşılmazlığı son sıralarda gelecektir. tartıp biçip konuşmak lazım. [ hassas terazim var. dileyene veririm] sen sabahtan akşama kadar tv de , gazetede, internette, orda, burda, bilmem nerde kafası sikilen bir neslin okumamasını böyle ossuruktan bir sebebe bağlayamazsın. sen götünü yırtsan da o gençler alemlere akacaktır, kütüphanelere değil. kaldı ki karnını doyurmak için sabahtan akşama çatlarcasına çalışanların bir de bunun üstüne entelektüel kaygılar çekeceğini sanıyorsan yanıldın. kafa doyumu, karın doyumundan sonra gelir. dedim ya sorunları kıçından tutmamak lazım.
her önüne gelen sokağa, her küçük aralığa bir camii kondurmaya çalışan zihniyette çelişkide. cemaati olmayan camiler inşa etmek de manasız. yalnız bırakacaksın neden allah'ın evlerini yapıyorsun ? öyle yapacağına yürü biraz ilerdeki camiye git. yolda da salavat getirirsin yollar bereketlenir. iş ki sen allah'ın ayağına git. allah ve resulunun unutulduğu cemiyetlerde sokak aralarına camiler sokuşturmak , camii kavramını da yozlaştırmaktan başka neye yarar?
dogmalara sapladım ! şimdi bir cevap versem sebeb - i telifini şivekar mı çıkaracak ? peki ya ordan bakınca neye benzemiyorum ? bir yusuf masalı okudum ama hayatım değişmedi. hayatımın değişmemesi seni benden ayırıyor. her kitap beni benden alır. ve yine beni bana verir. bu yüzden hepsi bir yerde acıdır, bir yerde berbattır.
çocuktum ufacıktım,
okudum acıktım,
tam kendime akacaktım
akacak mecra bulamadım.
ismet özel severim. en azından komunaliz. yani ortak paydamız var. dediklerim yanlış anlaşılsın, haksızlık edeyim haksız olduğum anlaşılsın.
kendisini çirkin bulmak da ne demek? herkes tarafından kabul edilmiş bir tescilli çirkinliği vardır. yahu adam kurbağaya benziyormuş. sadece geceleri dışarı çıktığı anlatılır. kimse görmesin yüzünü diye. o derece yani.
erkeğin dış görünüşünü kadın belirler demiş bir psikiy artist. şekil herşeydir susuzluk hiçbirşey demek istediğim. saçta uzatır erkek, küpe de takar, pircing de. ha bunları yapan yapar bana göre hava loş. ama ben sadece içimden geçeni yazıyorum. lakin kadın ayran gönüllüdür - hele bi ayran çalka da gel. shake det ass ! - dönüverir de haberin olmaz. düne kadar karizma yaptığın şekil ertesi gün demode olabilir. sen yine klasik takıl bence. daha emniyetli.
aslında ben iyi biliyorum. barış olsun, kardeşlik olsun, çocukların hepsi top oynasın, yeni tenis kortları kuralım, denizlerimiz temiz kalsın, sabahları kalkınca aynada kendimize gülümseyelim, sabahları kalkınca bir ceylan bizi kovalasın, ay yanıldım sanırım, sabahları kalkınca monoton bir kovalamaca başlamasın, hep mutlu olalım, sevelim , sevişelim, bu dünya cem uzan'a kalmaz.
kucağında bebeğiyle bir kadın kadar çekici başka bir şey yoktur [ dosto ya da turgenyev sanırım] yazaccaktım ki direkten döndüm. kedinin en güzel olduğu anı "kadının en güzel olduğu an" diye okumuşum. bu kediyle kadın arasında mutlaka anlamlandıramadığımız bir bağ var.