ziraat bankası banka kartımı 5 gündür evimde olmama rağmen sizi evde bulamadık temalı mesaj atan şirket. müşteri hizmetleri yoktur aynı zamanda. kime ulaşacağız lan biz.
yazardır. selçuklular üzerine araştırma yaptığım şu sıralar "bozkırda iki cengaver: tuğrul ve çağrı bey" isimli bir romana denk geldim. "alsam mı ki lan" diye düşünürken yazarına baktım, can güzel yazıyor. şöyle bir hayat hikayesini okuyayım dedim 1990'ı gördüm. 1990'da mı basılmış kitabı acaba diye iyice yaklaştırdım gözlerimi ve yazarın 1990 doğumlu olduğunu gördüm. çok değişik şeyler hissettim.
dexter, braking bad, the big bang theory, two and a half men derken iş çığrından çıkar ve alt yazılı rüya görmeye başlanılır. en yakın zamanda muska yaptırmak kesin çözümüdür. yüzde yüz çalışıyor.
acilen beşiktaşımıza kazandırılması gereken futbolcu. ışık var bu çocukta. biliç ile güzel bi jenerasyon yakaladık gibi. bu oğlan da gelirse çileğimiz tamamlanır.
insanlıktan soğutan görüntülerdir. burada bazı arkadaşların yorumları da hayretler vericidir. oy vermediğim, politikaları hoşuma gitmediği halde burada başbakanı suçlamak insafsızlık olur. ben başbakanın gezicileri sokak aralarında kıstırıp dövün diye talimat vereceğini sanmıyorum bu bir. ikincisine gelirsek. islamcı ve kürtçü arkadaşların da solculardan aşağı kalır bi yanının olmadığını test etmiş olduk böylece. kürtler rojava, islamcı arkadaşlar rabia diye ağlarken maalesef solcu arkadaşlar da "buna niye ağlamıyorsunuz kanını siktiklerim" demekte. haklıdırlar. fakat kendilerinin de ne rojava ne de rabiaya yüreklerinin sızlamadığını biliyorum. herkes kendi acısını sahiplenip kutsamakata ve sürekli kin kusmakta. ayıp beyler ayıp. zulmün dili, dini, partisi olur mu. mısır diye kıçını yırtan islamcı kanalların gezi parkında ölen 5 genci neden 1 kere olsun haber yapmıyor. kraldan da kralcı oldunuz. ya sana ne demeli halk tv ve avanesi! sen neden mısırdaki katliamı yayınlamıyorsun. yazıklar olsun böyle memlekete de insana da.
dursun isminde 6. sınıfa giden bi öğrencim vardı. çelimsiz, kara kuru, baygın gözleriyle müslüm gürsesi andıran, sürekli dayak yiyen ezilen bir çocuktu. nasıl olduysa bi gün birisini haşat etmiş, kendine güveni gelmişti. çocuğu feci dövmüştü ama. sınıf öğretmenleri olmamdan mütevellit dursunu çektim kenara dövmeye kıyamıyordum fakat sınıfa da sert yüzümü göstermeliydim. zira bir otorite boşluğu oluşmuştu. faulleri çekme, elleri havada bekletme gibi çeşitli eziyetlere tabi tuttum. böyle bir eziyeti ilk kez yaşamış olacak ki benden epey tırsmıştı, utana sıkıla bir daha yapmayacağını söylemişti.
günlerden bir gün bizim dursun dayak atmanın lezzetini unutamamış olacak ki teneffüste yine o kendisinden ezik olan çocuğu dövüyordu. ben de uzaktan kendisini mafya babası edasında izliyordum, öğrencilerin uyarmasıyla arkasını döndü ve göz göze geldik. gözlerindeki dehşetengiz ifadeyi bu satırlara aktarmam mümkün değil. "tursuuuğn *,gel buraya" dedim ve kaçmaya başladı. ama nasıl bir kaçmak, köpek kovalar da ölümüne koşuyor sanki. Kovalamadım, hocam yakalayalım mı dediler, bırakın kaçsın dedim. sınıfa girdiğimde kafasını kitaba dayar ve dersi efendi efendi dinlerdi zil çaldığında ise kafamı ona doğru çevirir ve gel lan buraya, hesaplaşacaz der gibi bakacakken gözlerini kaçırır ve koşa koşa kaçardı. arkasından bağırırdım : "tursuuuuğn, gel buraya". hep kaçardı ve paçayı kurtarırdı. ben de ellemezdim. kaçmanın kendisini kurtardığını öğrenmişti. beni gördüğü her an kaçmaya başladı bu senaryo 10-15 kere tekrarlandı. her seferinde ölümüne koştu, bende ellemedim hiçbir zaman. o cılız çocuktan bir afrika çıtası çıkarmıştım. bana da olsa paşa paşa teslim olmasın istedim.
la liga'da messi ve ronaldo'dan sonra beni en çok heyecanlandıran futbolcudur. çöl karıncaları olur ya hani. böyle deli gibi sağa sola koşar. önüne tahta koyarsın sola döner solu kapatırsın birden sağa kırar. işte öyle bi kıvraktır kendisi.