bu kadını ilk okuduğum zamandan beri zaman zaman hatırlayıp gözlerim yaşaracak kadar çok seviyorum. "aynı dili konuşan iki insan" olmamasına rağmen aynı hissedebilen insanlar olabilir belki de...
bugün ölüm yıldönümü. bazı şairler varlıklarında yokluklarındaki kadar hatırlanmaz. her ahımızın, Didem Madak'ın öldükten sonra reenkarne olarak dünyaya geldiğine inanmak istediğimiz ahlar ağacında bir dal olarak büyüsün isteriz. sessiz bir matem tutarız. çünkü içimize içimize yaşarız Didem Madak şiirlerini.
"Bıçağın ucundaydı insanların hafızası
insan unutandır
ve insan unutulmaya mahkum olandır.
Tanrı şöyle derdi o zaman:
Ah! "
Tanrı bütün ahlarını bugün bıçağın ucundaki insan hafızalarını görerek Didem Madak için çekiyor.
insanın her konuya yaklaşışı farklıdır. bir ideolojinin bütün dayatmalarına uygun olarak olaylara yaklaşmak hem özgünlüğü yitirir, hem insanı tutsak eder, hem de zamanla görüşün yozlaşmasını ve bir çözüm noktası olarak ortaya çıkan ideolojiyi yıpratır. isimlendirme sevdası, marka da putlaştırmadır en nihayetinde. dünyada apolitik tek bir insan evladı olamaz ama düşünceyi markalaştırmak da düşünceyi kalitesizleştiren bir hastalıktır.
sahip çıkma içgüdüsü en önemlisidir. misal her türlü ilişkinizde büründüğünüz role bakın. kurtarıcı rolünde veyahut anne/baba mizacında olan sizseniz güçlüsünüzdür çoğunlukla.
israil-filistin olaylarına taraf olma fikri savunulasıdır. dış politikadan anlamayan şahsiyetlerin vicdansızlıkla itham ettikleri şahıstır.
suriyeli mültecilerin gelmesini desteklemeyen adamdır. yine mantıklı bir düşünceye sahiptir. kahramanlığa soyunacak dirayette değildir zira şu sıralar ülke.
ayrıca her ne kadar siyasi düşüncesini desteklemesem de selahattin demirtaşla içinde bulunduğu nezaketli rekabet uzun zamandır göremediğimiz centilmenliği içermektedir. en azından seviyeli bir siyasi yarış görebildik nihayetinde.
dinin haddinden fazla siyasete karışmakta olmasından rahatsız olan insanların bile makul aday olarak gördükleri bir isimdir kendisi.
ikisi de birbirinden beterdir. dokuz eylülün ortamı yoktur, egede eylemler bitmez. haftada 2-3 kere olay çıkar.
eğitim olaraksa: ege'de fen,edebiyat,iletişim ve ziraat; dokuz eylülde eğitim,hukuk,mühendislik fakülteleri iyidir.
alışveriş merkezlerindeki zombi insanlar, eşyalara o kadar odaklanmışlardır ki çarptıkları şeyin birer direk olduğunu zannederler. oysa ki insandır.
tüketim çılgınlığı böyle bir şeydir.
çok şükür bizi hiçbir paragrafta yalnız bırakmadı kendisi. ne çok ısıttı bizi, ne çok ısıttık onu. ne de olsa limanı olanın aşkı olduğuna inanmazdı didem hatun. birini çok sevmek gibiydi, bize de öğretti çok şükür. güçlü bir el silkelerken onu, bizi yalnız bırakmadı. şiirsiz bırakmadı çok şükür. ve o el tanrının eliydi.
bu tespitte bulunulurken neye göre değerlendirme yapıldığını merak ediyorum.
neticede okumak var okumak var.
doğru bir tespitse eğer içler acısı bir durumdur. neticede birbirini anlamaya bile çalışmayan insan topluluğu olmamızın sebebi bu %4 lük orandır. okusunlar da diyoruz çaresizlikten, ne okurlarsa okusunlar.
Boklugun nereden kaynaklandigi tartisilir zira iktidari da muhalefeti de bes para etmez bir ulkede yasiyoruz ancak arti ve eksi birbirini dengeleyemiyor bu ulkede. Cunku guc tek elde muhalifler uzerindeki baski yuksek, muhalifler de bir halt yapmamaya alismis haldeler. Amac taraftar olmak amk ulkesinde.