bir odanın bir klima ve aynı zamanda soba barındırdığı bir oturma odasından gelen bir yazar olarak diyebilirim ki bir odun sobası asla yalnızca odun sobası olmayıp aynı zamanda çöp öğütücüsü, yüksek ısı veren bol kalorili kömür yakıcısı, çaydanlık fokurdatıcısı, kestane pişiricisi, turunçgil kabuğu esanslı oda spreyi aynı zamanda yanında kitap okurken uykuya dalınası ailenin bir üyesi kıvamındadır. klima dediğimiz makine ise kurutma makinesinin büyük versiyonudur. sobaya alışkın bir kişilik olarak bir klimadan beklentiniz asla iliklerinize kadar ısınmak olmamalıdır. çünkü o ısıtmaz, sadece sıcak üfürür. bu etiketi açan arkadaşa da ayrıca teşekkürlerimi bir borç bilirim. meğer ne doluymuşum bu konuda. yıllarca neler biriktirmişim içimde.
kelam sahibinin verdiği''açık sözlü olmak üzereyim ve biraz gerilebiliriz'' alarmıdır. dialogta kişinin katılmadığı konular, sevgi saygı çerçevesinde ''tabi o da var ama yani şöyle de bir durum olduğu açık..,sen de haklısın daaa..,öyle değil mi yanlışsam söyle'' gibi şifreler şablonlarla perçinlenerek vazoları kırmadan düşünüleni anlatmaya çalıştığı sancılı kıvrım dönemleridir.
kendisine aga erkek rolune bürünüp ''bir daha mesaj atarsan ararım, aradığımı da bulurum.anladın mı?'' diye bir mesaj attıktan sonra kurtlar vadisinden polat teklifi aldığım(?) tehtidimin unsurudur.*
moda kısmından acilen ayrıştırılması gereken, yarın pazartesi sadede gelseniz de vaktiyle yatsak uyusak denilen ve adaylarda onca iyi film varken en iyi filmin social network olmaması dilenen, natalie portman'a en iyi kadından çok, role en uygun narin fizik ödülünün verilmesi istenilen organizasyondur. narin fizik; narin ruhundan sıyrılıp, istediğini alacak olan bir ruha büründüğünde ''vay be muhteşem oyunculuk'' gazına gelmek ile ''daha etkileyici bir oyunculuk her türlü çıkartılabilirdi'' arasında ince bir çizgide yer alan nam-ı diğer black swan, paralel bir evrende jüri olduğum oscar'da tarafımdan en iyi kadın ödülünü ,hayatta, alamamıştır.
kardeş kardeş oynayan çocukların aklına pipisini pıtısını getiren bir küçük çocuktan kendi sapkın fikirleriyle bir sapık yaratabilecek olan zihniyetlerin, ileriki 5yıl içerisinde'başımıza'gelecekleri aşağı yukarı hesaplamamıza yardımcı oldukları haberdir. ali okulun bahçesinde topu tutarken ışık'ın ılık sütünü evinde içecek zorunda kalması, taytı görünecek diye ip atlamanın ipek'e yasaklanması ihtimalleri (bkz: 3yılda neler oldu 5yılda neler olmaz) beni vatanımdan 45cm'den çok daha fazla uzaklaştırmaktadır.
geçen sene domuz gribiyle birlikte satışı ve popisi bir anda yükselip bir anda sönmüş temizleme hedesidir. yazarın da ölsün mikroplar alarmıyla bir adet edindiği geçen yıl hatırasıdır. domuz gribi canını senin..
adam vurmak önemli bir karardır. en azından 24 yaşına kadar insan canı alırken kişi sarhoş olmasın aklı selim, aldığı karardan iyice memnun olsun diye çıkarılmış kanundur. sarhoştum hatırlamıyorum sendromuna son verilmesi içindir. hep iyiliğimize yapıyorlar ama içimiz fesat..
bütün kanallar başbakanın değil midir? durdurur da kapatır da. yok size tv de der. ben izliyorum siz de izleyin de der. çok üstüne gidiyorsunuz lütfen ama denesi ve sonsuz esler verilesi başlıktır...*
evin içindeki bütün eşyaları sattıktan sonra cebindeki paraya bakan şahsımın''oh be sonunda zengin oldum'' deme nedeniyle aynı kümede yeralacak sözkonusu durumdur. büyümeyi beğenenlere durumu bir venn şeması yardımıyla anlatmak kafa seviyeleri bakımından durumu onlara daha anlaşılabilir kılacaktır.
eysel iker egüm ütük ve diğerindeki (bkz: özel isimler büyük harfle yazılır) cahil cesareti bambaşkaydı. insanlar hiç kendini bilmeden, kendini bilmesi gereken insanların olması gerektiği yerlere geldiklerini sanıyorlar ya hani sanki yalayıp yutmuş sindirmiş entelektüel çevrenin içinde kendini eritmiş(!) falan (buncağızların bizim jenerasyondaki versiyonları, kendilerini siyah büyük çerçeveli gözlükler takarak belli ederler plakalarını hemencecik alalım da daha tanımadan görünüşüne bakarak entelektüel kafası olduğunu bilelim diye) olup da dalga geçmeyi eleştirmeyi bile ilkokul yıllarında ne öğrendiyse onunla kotaran insanlar olur ya hani sözlük...işte öyle bir şey.
programı bir insanlık ayıbını izler gibi izledim. ortaya hedef bir insan seçmek suretiyle ''ne o yoksa sen dans etmeyi bilmez misin?nıhaha''**alt metinli kendini o kişiden daha akıllı belleyen bir kaç kişinin o kişi hakkında kendinde saygısızlık etme hakkını görmesi temalı ibretlik bir türk filmini andırdı program. ben Pınar Aydın kişisinden çok onlara üzüldüm ama. mayosundan çok müziği sıradandı ve emek verildiği söylenen bir işin sıradan olması gerçekten üzücü. ama şov programlarında kız üzerinden pirim yapmak 90larda falan kaldı babuşlar. şimdi o tutmuyor. uyaralım da bir daha başka yollar denesinler. iletişim kurmaya alışmış insanların insancıl bir şekilde görüşlerini dile getirmesi taklidi mesela. ya da yaradılış olarak veya anneden alınan öğretiler...kim bilir..ben mesela şu an bu dediklerimi yapmıyorum bunları yazarken oysaki canlı yayında bile degilim.
ayrıca Okan Bayülgen'in emir kuluyuz aman diyim diye takıldığı duvar dibinden göğüs hizasına kadar sansürlü ülkemizin sansürlü programında söylenecekler adam gibi söylenemezken, eleştiri başkaldırıların ancak kinayelerinin yapılabildiği bir programda nasıl oluyor da reality programları aratmayacak ahlak karmaşası yaratmaya elverişli, genç kesime hitap eden programa dönüşebiliyor meraklar içerisindeyiz. ama sansür düşünmeye konuluyordu sahi dejenerasyona hep destek tam destek. Türkiye saatiyle en son bu desteği Pınar Aydın şarkı söylerken diğer konuklarına omuz vererek halay çeken Okan Bayülgen, program boyu sergilediği durumun vücut bulmuş hali oldu.
insan varoluşuyla varolur. varoluşuna yaptığı işler de dahildir. işleri olumlu olumsuz eleştirilir. kabul görür. tutunamaz red görür. dalgası geçilir ilah görülür hatta dedikodusu bile yapılır. ama bunlar o kişinin hakettiğinden fazla yapılırsa, ondan çok o kelamları eden insandaki soruna dikkat çeker. bu bir geyikse de bütün program sürdürülmesi geyiğin boynuzlarındaki rahatsızlığı ifade eder. Pınar Aydın kişisi bidahaki albümünü daha farklı yapar belki ama diğerlerindekiler onların içinde ya..o bambaşka..
gelen bütün telefonları bir programlığına tamamen mantık ürünüymüş gibi hayal edip; iki saatini, başa geçicem diyen boş beleş bir kafaya sinir olmakla harcamış, ara ara yaptığı gibi egosunu gözlere sokmuş kralın; muhtemelen şizofren olan, Okan Bayülgen'in yurtdışından kendini çağırdığını iddia eden bayanın durumunu sadece yayında üç kere * anlatmasının artık kişiye yapılan saygısızlık *boyutuna dönüşmesine neden olmasıyla dikkatleri çektiği disko idi.