kimim kimin evinde ne aradığını sorgulamak hele taraflardan biri ölüyse yargısız infazda bulunmak hangi vicdan ve ahlaka sığar. Yazdıklarında doğruluk payı varsa bile, ölen bir kadına alenen hakaret ederek daha mı fazla "erkek" olunur? Ben ailesinin yerinde olsam hıncal abisinin keratasına ihmal nedeniyle ölüme sebebiyet vermekten dava açardım. Astım krizi yavaş gelişen karşındakinin sana müdahale etmesine olanak tanıyan bir rahatsızlık, demezler mi ki arkadaşım orta zekalı olduğunu varsayıyoruz, kız gözünün önünde kızarıp morarıyor, atlayıp bir taksiye en yakın acile gitseydiniz diye. Sonra "kerata" belli ki kıza fena yazmışsın, duygusal bir kıpraşmalar bir bişeyler hissetmişsin içinde, belli ki kötü emellerine alet etmek için ambiyane tabirle "eve atmışsın", ve kız senin evinde ölmüş bunu tüm Türkiye'ye afişe ederek skor tabelana artı puan mı katıyorsun. Ama unutmuşum akrabası hıncal uluç olandan pek bir şey beklememek lazım. Belden aşağı vurmadan geçemeyeceğim, Hıncal Hıncal dönde kendi pisliğine bak, torunun yaşındakilerle dergilere erotik pozlar verdiğin günleri sen yaşlı olduğun için hatırlayamayabilirsin ama bizim körpecik hafızalarımızda tazeliğini koruyor. Hayır bir ayağın çukurda azrail hep gençlerin kapısında değil, bir gün senide alacak, böyle giderse geride bırakacak hoş seda, nasıl bilirdiniz sorusuna iyi bilirdik diyecek bir Allahın kulu kalmayacak.
sevgilim nedeniyle hayatıma giren, ilk başlarda kendine iyi bakarsa hiç sorun yaşamayacağını zannettiğim, aramızdaki ilişki ciddiye binince insülin mi hap mı kullanıyorsun diye sormayı akıl ettiğim, insulin cevabıyla birlikte kendimi internetteki diyabet sitelerini okumaya verdiğim rahatsızlık. Okudukça, korkularım çoğalıyor, ilerde bir gün organlarını kaybedebileceğini, felç geçirebileceğini, gözünün kör olabileceğini, aniden ölebileceğini düşündükçe içim parçalanıyor. Ailem karşı, çok çok çok seviyorum peki ama evlilikte sevginin galip gelemeyeceği yerler olmayacak mı? Neden diye oturup ağlıyorum bu üzüntüyle çok değil yakın zamanda ben de şeker olurum. Onu bu yüzden bırakmaya yüreğim dayanmıyor dahası onunla bir ömrü beraber geçirmeyi deli gibi istiyorum ama ona evet demek hayatımın kumarı, gittikçe seviyorum gittikçe bağlanıyorum, kırılmasın üzülmesin diye onunla konuşamıyorum. Bazen hiç bir komplikasyon geçirmeden yıllarca yaşamış hastalar var, biz de öyle olabiliriz diyorum bazen de hayatımın kumarını oynamak hatta rus ruleti oynamak gibi geliyor. Diyabete lanet okuyorum
bendeniz, ikinci nesil sözlük yazarı, uzun zamandır suskun olan sadece yazmayı değil aynı zamanda konuşmayı da azaltan, konuşsa da sadece suya sabuna dokunmadan konuşan, kendini akıntıya kaptırıp şelalenin ağzından düşerken aklı başına gelen, kendinden vazgeçme gibi bir hakkı olmadığını ve içini çüretmeye başladığını anlayan ben... Seçimleri, pişmanlıkları, korkuları, korkuları ile dost olması, yaşadıkları yaşayamadıkları yaşayamdıklarından duyduğu pişmalıklarla yoğrulan artık yeni şeyler söylemek lazım diyen bir ben.
Allahı'ım beni affet şu an yaptığım şey. işi yine salladım. Aslında iş son 2 yıldır beni sallamış, ben garip düz bir memur klonu olmuşum. 2 gündür ağır bir şekilde geçirdiğim grip beynimi açtı.
bakkal çırağının bana kur yapmak maksadıyla hediye ettiği kekler. ilk ve son olarak o zaman yedim çok beğendim, acaba bedava sirke baldan tatlı mı geldi bunu düşünmem gerek
lise çağlarında, bilemedin üniversitenin ilk yıllarında tecrübe edilmesi gereken ve birden fazla tecrübe edilmesinde hiçbir yarar bılunmayan aşk türüdür. Aslında gerçekten "aşık"mı olur insan orası tartışılır. Aşk beğenilen sevilen insanla birlikte aynı yöne bakmayı becerebilmektir bana göre, yakınlaşmadan paylaşmadan aşık olunamadığını yaş ilerledikçe anlamış bulunuyorum. Şöyle de denilebilr yaş ilerledikçe(25 ve üstü)platonik aşkın çocukluğa mahsus olduğu anlaşılır. Belki karşılıksız aşklar yaşanabilir ama gönlünüze mukayyet olup kendinizi böyle bir işkenceden korumak en iyisidir.
kavga ederken kendisinin daha çok yıpranacağını bilen, karşısndakinin ne söylediğini fazlasıyla kafay takan, sinirlerine hakim olduğundan değil olamadığından kavgadan uzak duran insandır. Karşıdaki gayet rahat tereyağından kıl çeker gibi haklılığını iddia eder, öyle olmadığını bilseniz haksızsın bu böyle oldu deseniz bile karşıdaki olayı kendi lehinde gösterecek veya hiçbir şey yapmasa bile yaptıklarını inkar ederek sizi deli edecek. Bunu bilip buna dayanamayacağını düşündüğünden susar ama iyi yapmaz.
Söylenmeyenler yüzünden içi içini yer hayali kavgasınıyanlız başınayken sürdürür bir türlü hırsını alamaz.
bilmemek değil öğrenmemek ayıp, hem bir ev hanımıyla evlenilmiyorsa herşeyi sevgili eşinizden beklememek gerekiyor anakuzuları, dünyanın en zor işi olmadığı ve öğrenme kapasitelerinizin de olduğu düşünülürse biraz kolları sıvamaktan zarar gelmez
bilmemek değil öğrenmemek ayıp, hem bir ev hanımıyla evlenilmiyorsa herşeyi sevgili eşinizden beklememek gerekiyor anakuzuları, dünyanın en zor işi olmadığı ve öğrenme kapasitelerinizin de olduğu düşünülürse biraz kolları sıvamaktan zarar gelmez
"arkadaş" kaldı mı gerçekten sorusunu soruyorum kendime. Herkes üvey, herkes çıkarına uygun düştüğü sürece kuzu görünümlü ama aslı çakal yürekli, "herkes" lafını kendi küçük evrenim içinde kullanıyor tanımadığı altı milyar küsür insanı tenzih ediyorum
auraya kısaca bir ortama girdiğinde yaydığın enerji denilebilir. Gözle görülemeyen fakat herkesin sahip olduğu hare de desek yanlış olmaz. Son zamanlarda içinde bulunduğum haleti ruhuyimde değişiklik amacıyla alternatif tıpla uğraşan bir "uzman(?)" la görüşütüm ve bana auramın zayıf ve bulanık olduğunu hayat çoşkumu yitirmiş gözüktüğümü ve bulanık auramın akapunktur, enerji tedavileri ve sair yöntemlerle düzeltilmeye ihtiyacım olduğunu söyledi. Artık nasıl bir uzman ve yaşam koçuysa söylediği moral bozucu şeylerden sonra moralim iyice sıfırın altına geriledi. Uygulayacağı yöntemi merak etmiyor değilim bir tarafımda adamın şarlatan olduğunu haykırıyor hadi hayırlısı bindik bir alamete gidiyorum ama nereye
sunni olup namaz kılmayanlar olabileceği gibi, alevi olup namaz kılanlarda vardır. Namaz kılma ibadet biçimlerinden biridir. Günahını sevabını takdir edecek mercide insanoğlu değildir.
herkesin herkesle sevgili olduğu olmayanlarında ilerde olacağı dizi. Tüm sevgili kombinasyonları tamalanınca karakterler bir şekilde öldürülüp yerlerine yenileri alınıp dizinin devamı sağlanıyor. e2 hafta sonları dizinin bölümlerini arka arkaya veriyor
i.Melih gökçek'in tasbalak suratını, surata yapışmış sırıtışını bilborlarda, televizyonlarda görmekten bıkan, bedava dağıttığı kömür yüzünden artan hava kirliliğinden rahatsız, kendisine oy çıkmadğını düşündüğü semtlerde yapmadığı veya geç yaptığı hizmetlerinden müzdarip ankara halkının her gece yatmadan ettiği dua.
özür dileyen aydınlara sormak istiyorum neden dolayı özür diliyorsun. Ceza hukukunda çok temel bir ilke vardır; "Herkes suçu kesin olarak ispat edilene kadar masumdur" Sen ermeni kardeşlerinden bu özrü dilemedn önce aynı topraklarda yaşadığın kardeşlerine bir kanıtla bakalım özür dilediğin fiilin/suçun gerçekten olduğunu .öyle şahıs ifadeleri, yok ünlü tarihçi böyle dedilerle de değil , şöyle gümbür gümbür resmi belgelerle, o zaman bizde mahcup olup başımızı öne eğelim keselim sesimizi. Efendiler, hanfendiler siz ne yaptığınızın gerçekten farkındamısınız, vicdani yüklerinizden kurtulmak için yaptığınızı haykırmayın televizyonlarda, çok mu günahsız saf hayatlar yaşıyorsunuz ki tek vicdan azabınız "sözde ermeni soykırımı" olsun yoksa sizin vicdanlarınızın TL Dolar/Emtia cinsinden karşılıkları mı var. Hiç mi milli tarih bilincinden, ulus bilincinden nasibinizi almadınız. Aydın olmak yaşadığın toplumu hor görmeyi değil onlara yol göstermeyi gerektirir. Aydın insan toplumu ötekileştirerek, alçaltarak da olunmaz. Aydın olup olmadığınız bilmem ama vatanperver insanlar olmadığınız kesin. Kendinize aydın ve laik diyerek, laik düşmanı irticacıların, devlet düşmanı derin devletçilerin ekmeğine yağ sürüyorsunuz. Yanılıyorsam düzeltin, Cumhuriyet tarihi boyunca, kurtuluş savaşında çarpıştığımız hiçbir devlet bizden özür dilemedi. Sizin bu nazik hareketinizden sonra mesela Yunanlılar da bir jest yaparak bizden özür dilemeliler, hiç sebep yokken geldik batı bÖlgenizi istila ettik, perişan bir halde bizimle savaşmak zorunda kaldınız, yenildiğimizi anlayınca da kaçarken önümüze gelen yerleri yaktık yıktık, erkeklerinizi çocuklarınızı öldürdük, kadınlarınıza kızlarınıza tecavüz ettik diye. ingilizler, fransızlar filan da özür dilese fena olmaz hani.
Neden şimdi bu özür, kim diletiyor kime yaranacaksınız ey "aydınlar"? Ben de özür diliyorum ama ne ermeni kardeşlerden ne de sizden. Bu topraklar için savaşmış ve savaşmakta olan herkesten. Atam bir kez daha haklı çıktın: "Aziz vatanın bütün kaleleri zaptediliyor"
meali:' ey türk kadını çocuk doğur evde otur işini yap senin neyine sosyal hayat insan hakları. vatandaş dediğin erkek olur, biz sana tanınsak tanısak türban takma hakkı tanırız. yoksa kocandan dayak yersin korumayız, tecavüze uğrarsın seni toplumdan dışlarız.sen bu dünyaya erkeklere hizmet için geldin yerini unutma!
Trt'nin eski dizileri vardır edebiyat eserlerinden uyarlanan, fayton o dizilerin ayrılmaz bir parçasıdır. Faytona binmek insanda sanki o zamanlarda yaşıyormuş hissi uyandırır, siz küçükhanım/küçükbeysinizdir. adanın yasemin ve hanımeli kokan yollarında tıngır mıngır paşa babanınızın köşküne gitmektesinizdir, işte bütün bu hissiyat dışardan bir mutluluk hali olarak algılanır
hem sözlüğe üyesin hem de niye saklıyorsun diye hesap sorulması gereken insan modeli. Ya yazdıklarının arkasında olmayan ya da ben kitlelere mal olucam ama deşifre de olmak istemiyorum diye triplere giren kişidir. Düşüncesi ne olursa olsun böyle bir konuda, hele ki karşı taraf sizin yazar olduğunuzu anlamışsa, ona yalan söyleyerek kendini küçültmenin alemi yoktur.
istanbulda boğazda yemenin tadını hiç birşey tutmaz fakat ankarada yaşıyorsanız kış günü dışarda lapa lapa kar siz sakaryada can balık veya şatıroğlunda oturmuş ekmek arası hamsinizi büyük bir iştihla ısırıp yanınada şalgam suyunu yudumluyorsanız keyfinize diyecek yoktur.
07/07/2007 tarihli hürriyette yer alan yalçın bayer'e ait köşe yazısı başlığ. Güzel vatanımın kar eden işletmelerinden sonra doğal kaynaklarınında nasıl biri bir satılmaya hazırlandığını anlatıyor. Malumunuz küresl ısınmayla birlikte tüm dünya büyük bir kuraklık tehddidiyle karşı karşıya. Tabi bizim bürokratlarımız olaya musluğu az açın düşük voltajlı ampül kullanın gibi önlemler alarak yaklaşıyorlar üstüne üstlük nehirlerimizin kullanım hakkını yabancı sermayaye satmaya ilişkin projeler üretiyorlar. Bu, barajlarımıza giren suyun parasını ödeyeceğiz demek; bu, zaten yiyecek aş bulamayan fakirin içecek suyununda kalmaması demek. Türkiye borca batık bir ülke ve ne yazık ki borçlarını uğruna hergün şehitler verdiğimiz vatanın kaynaklarını teker teker satarak kapatmaya çalışıyor oysa atalarımız ne güzel söylemiş hazıra dağ dayanmaz diye. birileri fena halde gaflet ve dalalet içinde, bu ülkenin sahipsiz olmadığı demokratik yollarla anlatılmalı.
