Allah'a ve peygamberine düşman olanlar var ya, işte onlar en aşağı kimselerin arasındadırlar.
Allah, "Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz" diye yazmıştır. Şüphe yok ki Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy-sopları olsalar bile, Allah'a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. işte Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedi kalacakları cennetlere sokacaktır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. işte onlar, Allah'ın tarafında olanlardır. iyi bilin ki, Allah'ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
▪️bu ayetlerin tefsiri hakkında;
Allah Teâlâ, Allah'a ve Rasûlune muhalefet eden inâdçı kâfirlerden haber veriyor. Bunlar Hakk'tan yüz çeviren ve hakîkata karşı çıkanlar olup, bir yanda kendileri, bir yanda şeriat, bir yanda onlar, bir yanda hidâyette olan kişilerdir ki; «En çok zillete düşenlerle beraberdirler.» Dünya ve âhirette en çok zillete düşen, doğru yoldan kovulup uzaklaştırılmış eşkiyâ ile beraber olan kimselerdir.
Onlar, Allah için akraba ve yakınlarının düşmanlığını kazandıklarından, Allah Teâlâ onlara kendi rızasıyla mukabele etmiş, verdiği nimetlerle onları hoşnûd kılarak karşılığın vermiştir. Yüce kurtuluş ve yaygın lütuf onlaradır.
Saîd îbn Abdülazîz ve başkası da der ki:
Bu âyet, Ebu Ubeyde Âmir ibn Abdullah ibn Mücerrah' in Bedir günü babasını öldürmesi üzerine nazil olmuştur. Bu sebeple Hattâb oğlu Ömer kendisinden sonra halifeliğe altı kişinin seçilmesini aday gösterdiğinde; eğer Ebu Ubeyde yaşasaydı, onu halef ta'yîn ederdim, demiştir. Denildi ki ((Babaları da olsa» kavli, babasını öldürdüğü gün Ebu Ubeyde hakkında nazil olmuştur.
«Oğulları» kavli de Bedir günü oğlu Abdurrahmân'ı öldürmek istediğinde Ebubekir es-Sıddîk hakkında nazil olmuştur.
«Kardeşleri» kavli ise, o gün kardeşi Ubeyd ibn Umeyr'i öldürmesi üzerine Mus'ab îbn Umeyr hakkında nazil olmuştur.
«Veya akrabaları» kavli ise, aynı gün yakın bir akrabasını öldüren Ömer, Hamza. Ali ve Ubeyde ibn Haris hakkında nazil olmuştur. Hamza, Ali ve Ubeyde îbn Haris o gün, Utbe'nin oğlu Utbe, Şeybe ve Velîd'i öldürmüşlerdi. Allah, en iyisini bilendir.
Ben derim ki: Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Bedir esirleri hakkında istişare ettiği zaman cereyan eden olay da bu kabildendir.
Nitekim Ebubekir es-Sıddîk ona esirleri değiştirmesini ve onların ellerinde bulunanların müslümanlar için bir güç olarak alıkonulmasını işaret etmiştir. Halbuki onlar amca ve akrâbâ çocuklarıydı. O; belki Allah bunları hidâyete erdirir, diyordu.
Ömer ise şöyle demişti: Ey Allah'ın Rasûlü, ben onun görüşünde değilim. Sen bana imkân ver falancayı —Ömer'in akrabası— öldüreyim, Ali'ye de imkân ver Akîl'i öldürsün. Falancaya da imkân ver, falancayı öldürsün ki, ALLAH BiZiM KALBiMiZDE MÜŞRiKLERE KARŞI BiR DOSTLUK OLMADIĞINI iYiCE BiLSiN!
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1441494/+
Bakınız burası Mosul'un batı yakasındaki Zenceli mahallesinde koalisyona ait savaş uçaklarının 'beyaz fosfor bombası' kullandığı görüntüler !!
Yani özetle, savaşarak ilerleyemedikleri bölgeleri fosfor bombalarıyla kadın çocuk demeden yakmaya çalışıyorlar. O bölgede binlerce sivil var!
Avrupa da saldırılarında kasten hedef alınmamasına rağmen tek bir çocuk yaralandığında ya da öldüğünde dillerinden düşürmeyen kafirlerin işi böyledir işte.
Ve biliyor musunuz?
Mosul da,
Videolarda, tvlerde, basında, kamuoyunda ağlayan kadınları göremeyeceksiniz.
yüzlerce yeşil otobüse binip kaçan korkakları göremeyeceksiniz.
" neredesin ey bilmem kaç milyon,milyar musluman.." diye bağıran kardeşlerimizi de göremeyeceksiniz.
Rafizilerin eline düşmesin diye kadınlarını öldürmek için fetwa isteyen mucahidleri de göremeyeceksiniz.
Çünkü o kadınlar ve adamlar şerefli kimseler. Olan mermilerini kafirlere harcamak yerine kendi kadınlarına-kızlarına harcamayı düşünen ahmaklar değil.
Kadınlarının kafalarını sıkıp namuslarını edebiyat parçalayan hareketlerle savunmazlar. Kaldıki kadınlarımız kendileri musade etmez buna.
Her biri ney olduğunun kim olduğunun farkında. Onlar kafirlerden yardım isteyecek zelil kimseler değil.
Her bir kadının kemeri var. Onlar teslim olucu değil. Kocaları tarafından öldürülmesi gereken, erkekleri ve savaşı tehlikeye sokacak, namusları ile imtihan edilecek kimseler değil.
Kafirlerin onları ölümle korkutması boşa bir çaba.
ister gökten ister yerden saldırın onlar silahlarını bırakıp kaçacak değil.
Onlar iyi biliyorki ölüm kendilerine gelirse sağlam kaleler içinde de olsa Allah onları bulur. Allaha tawakkul etmiş muminleri fosfor bombası korkutmaz. 200 dolara silahlarını bırakıp kaçmak onları ölümden de kurtarmaz.
Allahım senin kelimelerinle sana dua ediyoruz " onları bizi cezalandırdıkları gibi cezalandırmak istiyoruz "
Allah'ım müslümanların fosfor bombaları yok, fakat sen nişanlı nişanlı 5000 melekle yardım edersen kafirlerden kimseyi bırakmazsın.
Bizi onların intikamlarına memur et.
Allahım arzında ve arşında kafirleri sıkıştır.
Onları dünyada ve ahirette yak!
Allahım yerini ve göğünü kirletmelerine izin verme!
Muminlere yardım et Allahım..
Senden haddimizi aşacak şeyler istemiyoruz.. Misli misline istiyoruz.
Bize nasıl saldırıyorlarsa onlara öyle saldır!
Bizim dostumuz,yardımcımız,kuwwatimiz sensin.
Senden başka yardımcı da yoktur!
Ey göğü eliyle düren Rabbim! Bunları göğünden yerin dibine dür!
Subhanallah wallahi Azim! Wallahi Kahhar! Billahi muntakim Allah!
En iyi problem çözeni doktor yaptınız.
içinde insan sevgisi var mı bakmadınız.
En iyi ezber yapanı hukukçu yaptınız.
Kalbinde adalet duygusu var mı bakmadınız.
En iyi matematik bileni mühendis yaptınız.
Kul hakkı korkusu var mı bakmadınız.
işte bu yüzden merhametli pek çoğumuz; problem çözemediği için.
Adil pek çoğumuz; ezber yapamadığı için.
Namuslu olanlarımız da; sınavlarda hata yaptığı için doktor, mühendis, mimar olamadık.
Paran kadar sağlık, adamına göre hukuk varsa,
çöküyorsa binalar, köprüler, yollar ve madenler.
Işte bu yüzden.