Yeni Harman dergisiyle yoğun olarak uğraşan, birgün gazetesinde online yazar olarak yazan, yazdıklarını okudukça bir meddah dinlediğinizi hayal ettiren, google görsellerde arattığınızda kankanıza benzediğini düşündürten bir güzel yazar kardeş.
Galip Tekin'in gırgır, limon, leman, penguen gibi karikatür dergilerinde çıkan öykülerinin derlemesinin adıdır. Galip Tekin taramalarına ve uzaylı-köylü diyaloglarına hasta olanlar için tam bir külliyat olup 2 kitaptan oluşan sericik.
Edit: 3 kitap oldu seri.
odtu sosyoloji bölüm başkanı idi bir zamanlar(hala öyle midir bilmiyorum).. ayrıca kıbrıs çıkartmasının parolası olan 'ayşe tatile çıksın' da ki ayşe'nin kocası..
Sabahattin Ali'yi Oğuz Atay ile kıyas etmek sanırım yanlış olur, mevzuu zaten kıyas etmek değil, ikisi de ne güzel romancılar ne yakınlar öyle birbirlerine..
Bu romanda Ömer bizi yerden yere vurmuştur, biz susmuşuz, içimizdekileri Ömer anlatmıştır. Bedri ile Macide'yi evde baş başa gördüğünde geçirdiği nöbet ve anlattıkları tüyler ürperticidir. Romanın salt aydın eleştirisi olduğunu yazmak ve öyle düşünüp, değerlendirmek romana haksızlık olur. Sabahattin Ali'nin yazacak bir romanı varmış, yazmış. Muhakkak ki eleştiri vardır dönem aydınlarına roman içerisinde ve ağır eleştirilerdir ancak romanı sadece bir ayar romanı olarak görürsek Sabahattin Ali sanatını inkar etmiş oluruz. Kendini arayan adamın ve kaybolduğunun farkında olmayan adamların ve güzel bir kadının romanıdır. Şahanedir..
tarih : 16.06.2008
tanım : çek cumhuriyeti galibiyeti.. euro 2008 deçeyrek finale yükseliş tarihi..
insan öküz doğurur mu?!? bu ülkede % 50 ye yakın doğurduğuna şahit olabiliyoruz.. kudurmuş gibi insanlar.. dün taksimde eylem yapmayı öldürülebilme sebebi sayan iktidar bugün mutluluk kurşunuyla öldürülmeyi meşru ve kabul edilebilir sayıyor.. millet, millet olduğunu unutmuş.. milli maç kazanınca kurtuluş savaşını kazanmış olduğumuzdan daha fazla zevk alır durumdayız.. alın özgürlük ve bağımsızlığımızı verin bize seksi ve afyon olabilecek fetişist tüm duyguları.. kudurmamak elde değil..
bir insan öküz doğurur mu?!? tabi ki doğurmaz aptal olmamak lazım.. eğitim diye ot koydular önümüze okuyacağımıza yedik kitapları.. ne kadar da çabuk ve kolay öğrendik onurumuzdan hemencecik vazgeçebilmeyi..
şehit cenazeleri 3.lig takımların yenilgilerinden daha az tepkiyle karşılanıyor.. savaşı ve yenilgiyi bu kadar kanıksamış güzel milletim milli maçı kazandı diye kendimizden geçtik.. mutluluğa bu kadar aç bir millete sattıkça ve aldıkça mutlu sayılabilmeyi öğrettiler..
'zalim karşısında susan dilsiz şeytandır..'
dramatize etmek en kolayı.. trajedi hayatımızın her alanında..
galibiyet sonrası böğüren öküzlerin silah sıkması sonucu öldürülen gençle güneydoğuda pkk ile savaşırken öldürülen bir genç arasında fark var mıdır?!? netice olarak yoktur tabi ki ikiside bok yoluna gitmiştir.. bu satılmış medya kesinlikle maç sonrası ölümü daha da kutsamaktadır.. medyanın ihanetini paylaşan millet zalim karşısında susan dilsiz şeytandır işte.. böyle bir ülkede yaşamak neredeyse hergün öldürülebilmekle eşdeğer.. en kolay yaptığımız şey ölüm.. herşeyi elinden alınmış bir milletin verebileceği tek değer canıdır işte.. verip kurtuluyoruz.. onuru elinden alınmış.. ülke % 200 lük enflasyon ile onursuzlaştırılmış, açlıkla sınanarak Allah'a yaklaşması sağlanmış bir millete sus payı diye başörtüsünü vermeye çalışıyorlar.. kaldı mı işte güzel milletim açlığı ve Allah'ı ile başbaşa.. tevekkel ya Rab.. bu arada Allah'ta onların göstermek istediği Allah..
herşeyi var olandan farklı algılayan paranoyaklarız.. tarih 16.06.2008 ölüm bile daha güzel..
tisörtün üzerinde che baskısı var ve che'nin boynunda puşinin olduğu tisört(tanım).
her boku yerelleştirmeye çalışan sevgili halkım, sonunda che'yi de yerelliştirmenin şeklini bulmuştur.
yani bunu yapan, sipariş eden, giyen gerçekten ne che'yi anlamıştır ne onun temsil ettiği değerleri. hareketin kendisi direk faşizm kokmaktadır. bu nasıl bir zihniyettir..
be kardeşim dandol denyus che kübalı bile değildir. memleketi için savaşıp kahraman olmamıştır yani, bir amacı vardı(bilgi)..
kısacası faşizmin bir şeklidir böyle tişört giymek.(yorum)
ön yargılı toplumlarda-kişilerde daha belirgin bir şekilde öne çıkan durumdur, ingilizce konuşanlarında her arapça konuşanı müslüman sanması gibi bir durumda söz konusudur.
polis filminde ki musa rami tespitleri gibi bir önyargı, sanma durumu.
bir ince cizgi hrant dink ve hepimiz ermeniyiz slogani
konu ince, yanlış anlaşılmalara çok müsait. hepimiz ermeniyiz sloganı çok tehlikeli, hiç istemediğimiz şekilde saf tutulmasına yönelik, içinde art niyetler barındıran(her söyleyen için değil) sonrasında da bir çok kişiyi rahatsız eden bir motto haline dönüştü.
azılı-yazılı-sözlü(radyo)-görsel basın o güne kadar hrant dink'ten toplamda bin kez bahsetmemişken -kaldı ki o da 301 ile ilgili yorumlarından sonra oldu- öldürüldükten sonra sanırım milyondan fazla ismini kullandı ve haber yaptı. basın kahpe. bütün köşe başını tutmuş karaktersiz, kaburgasızlar.
ben hrant'ı okur, düşüncelerine katılırdım ama bu bile ermeniyim dememe yeterli değil.
birincisi hrant öyle çok parlak fikirler ileri sürmüyordu hep aklı selim, demokrasiden yana tercih koyan her insanın söylediği şeyleri söylüyordu. iyi bir demokrat, iyi bir devrimciydi o kadar. ülkenin kesinlikle böyle insanlara ihtiyacı var evet ama basın ihanet içinde o güne kadar yine görmezden geldiler, akbabalıklarını yaptılar ve ceseti görür-görmez paylarına düşeni almak için aç bir leş yiyicisi gibi o onurlu insanı kirletti, zedelediler.
yukarıda da belirttiğim gibi hrant dink'i sadece 301 ile ilgili yargılanırken gündem konusu yaptılar halbuki hrant yıllarca yazdı, düşüncelerini açıkladı. ortalığın karışmasından beslenen dalalet içinde olan basın sadece ortalığı karıştıracak şeyleri haber yaptı. hrant'ın varlığından yasin hayal'in, ogün samast'ın o kafayla,beyin ile haberinin olması mümkün değildir, hayatı boyunca aşk romanı bile okumamış insanlar hrant'ı nereden bileceklerdi ki! işaret eden, boy boy gösteren basındı, katil:basın.
slogana gelince hepimiz ermeniyiz diye slogan atanların büyük bir çoğunluğu zaten ermeniydi ve diğer çoğunluğun ise büyük çoğunluğu kürt vatandaşlardan oluşuyordu.
çok tehlikeli bir slogan. hiç normal değil. üstüne üstlük hrant ermeni olduğu için öldürülmediği halde sloganı ortaya atan zihniyet ya da belki servis mutfakları meseleyi ülkenin hiçte hayrına olmayan bir yere, ermeni-kürt-türk olayına çekebildiler, istedikleri gibi algılanmasını sağlayabildiler. bizi aldattılar. orada ki vatandaşlarının çoğunluğunun da kürt olması ise daha tehlikeli bir şeye işaret. kardeşlerim hepimiz kandırmaya çalışıyorlar.
durum öyle vahimleşiyor ki türk, türk olduğunu söylerse suçlu olduğu hissine kapılmaya başlıyor ya da faşist damgası vuruluyor, ulan hepimiz türk'üz derken faşistiz ama hepimiz ermeni'yiz derken demokratız, bu koca bir yalan, tuzak, kapan. hırsımdan ağlıyorum. bizi kandırdılar. kötü bir çizgiye çektiler.
sloganlar böyle olunca saflar belirleniyor o güne kadar hepimiz türk'üz demeyi, vurgulamayı aklından bile geçirmeyen insanlar; safların sıklaştığı ve keskinleştirilmeye çalışıldığı şu günler de kendini bir safa katılmak zorunda hissediyor.
katil basın hepimizi kandırmaya, servis mutfaklarında pişen haberleri önümüze servis etmeye devam ediyor, biz bu oyuna gelmeyelim. hepimiz tam bağımsız türkiye ve tam bağımsız dünya istiyoruz. yan yana kilise ve cami de ibadet ettikten sonra kahvelere çay içmeye gidebilen bir ecdadın çocuklarıyız.
not: konu ile bu kadar geç entry girme nedenim. daha sakin kafa ile tekrar baştan düşünmek, öyle tartışmak.
moderatörlerin sürekli dil kurallarına uyulması gerektiği şeklinde baskı yapması neredeyse tamamen yanlış bir eylemdir. basit birkaç örnekle anlatacak olursak;
1. kişi dil kurallarını bilmeyebilir, çok normaldir ve hatta kimse noktalama işaretlerinin nerelerde kullanıldığını bilmekle yükümlü değildir.
2. kişi özgün bir tarzın peşinde de olabilir.(hareket aslında hiç de özgün olmayabilir.) mesela sadece cümle sonlarına .. koyarak cümleyi bitirme alışkanlığı olabilir yada başka birşey. ki birçok yazar vardır özgün tarzlarıyla hatırlanan ve hatta noktalama işaretleri kullanmaması ile anılan yazarlar da vardır-benim okumuşluğum da vardır- (kimsenin burada yazarak oluşturduğu özgün tarzıyla yazar olamayacağını iddia etmek yanlış olur. yada bunların hiçbiri de olmayabilir. yazar bir hiç olduğunun farkında olduğu için de noktayı kullanmayabilir, daha uç örnekle bir nefeslik dünya da nokta koyarak bir nefes almanın zaman kaybı olduğunu da düşünebilir.
kısacası şahsi kanaatim bu tür konularda sınırlayıcı olmak özgünlüğü içinde eritir yönündedir. baskılar tehdit'e kadar varmaya başlamıştır artık, kötü.
kelime anlamı neredesin demek olan, azerice de olduğu gibi antep şivesinde de kullanılan güzide kelimelerimizden biridir.
Kardeş türkülerin solistlerinden (bkz: feryal öney)'in bu isimde azeri türkülerinden oluşan solo bir albümü vardır. albüm iyidir, hardasan parçasının müzikleri koparmıştır beni. sanırım bi piyano sesiydi beni o kadar çeken. aman neyse bunlar benim sorunlarım.
kurucusu muhammed yunus 2006 yılı nobel barış oscarını alarak iyi bir hesaplayıcılağa imza atmıştır.
geri kalmış ülkelerin kırsal bölgelerinde ki -özellikle, toplumda yer kazanmaları, daha iyisini yapailecekleri düşüncesi ile- kadın topluluklarına kredi veren mikrokredi-ki mucidi muhammed yunus idir- uygulamasının başlatıcısı, uygulayıcısı, yayıcısıdır.
türkiyede de diyarbakır pilot bölge olarak seçilmiş ve uygulanmaya başlamıştır. -bakın nasılda şaşırmadık pilot bölgenin diyarbakır oluşuna hiçbirimiz.- halbu ki çok daha geri kalmış ve küçük yardımlara muhtaç şehirlerimiz, bölgelerimiz var ama neyse mevzuumuz bu değil. göt gibi diyarbakır,ülkeye giren diyarbakırdan çıkıyor.neyse mevzuu buda değildi.
hıh işte bu grameen bank'ın belirli koşulları ve 16 ilkesi var bu krediyi alabilmeye hak kazanmak için. ha bu arada en son toplantısında citibank gibi büyük kuruluşlarında temsilcileri de vardı. ne alakaysa!!
belirtildiği gibi bir köye kredi verip köyü ondan sorumlu tutularak verilmiyor bu kredi, burada sanırım bi yanlış anlama var, kredi belirli bi amaç için bir araya gelen -özellikle belirtiyorum- kadınlara -kocasına karşı ayakta durmaya çalışan, ayaklarını yere basmaya çalışan kadına-, gruplara verilen bir kredi.
örneğin dikiş yapan bir grup kadın ilkelere -en azından 4 temel ilkeye, uymayı tahattüt etti ve krediyi aldı, dikiş makinesi alıp üretim yapıyolar, kazandıkları para ile taksitlerini ödüyolar falan filan gibi.
bankanın aktif büyüklüğünün yaklaşık 700 milyon usd a vardığı belirtiliyor. ciddi para.
hıı aklıma gelmişken, türkiye de uygulamaya konulması için büyük çaba harcayan 4 akp milletvekilinin ilginç, çapraşık bağları var.
ben bunu anlatmaya daha devam ederim uzun uzun ama şimdilik şu kadarcık bilgiyle daha sonra düzeltip, ayrıntılandırmak üzere bu entryiyi ekleyim.
%8 e falan mal ettiği parayı yaklaşık %20 lerden kredi vermek, üzerine nobeliydi, şanıydı,şöhretiydi, cennetlik yakıştırmaları falan iyidir, herkeslerin işine gelir, citibank neden orada olduğu da anlam kazanır. üstelik kutsanıyor bu banka gittiği ülkelerde kurulan garip bağlantılardan dolayı. her yazı ve muhabbet başa döner ve aslında hiçbirşey anlatmaz der bir efsane yani kısacası göt gibi diyarbakır, ülkeye giren diyarbakırdan çıkıyor. (bankanın internet adresi ekşi sözlükte aynı başlık altında mevcut meraklıları için.)
aslında haklı cem uzan ve aslında o dediklerini yapar da. kimsenin umrunda değil ki ülke fındık 40 ytl, mazot beleş olsa ne yazar ki, kaybedecek ülke, siyasetçiler değil..
1.sini yapmayı planladığım zirvedir, tek başıma olsam da. ölümüne kebap, ölümüne dalak ve bilumum içecekler. tarih alternatifleri konusunda yazışabiliriz. kimse yoksa ben yazar ben gider yerim kebabımı.. sonrasında da menengiş kahvesi tabi ki..
edit'e: menengiç diye yazılan şey menengiş diye okunur anteplilerce, tıpkı ciğer yazılıp anteplilerin cartlak dediği gibi..
güzide ilimiz hakkari'nin pek güzide ilçesi çukurca'nın çok uzaklarda olan hiç küçük ve şirin bir köy olmayan ve aslında hiçbirimize ait olmayan ışıklı köyünün bulunduğu bölgedir.
boşaltılmış bir köydür. evler çok hasar görmüştür, kurşun, havan vs...
her tarafı dağlarla ve toprağı kanlarla çevrili bir köy bölgesidir...
çukurca ilçesine uzaklığı 7-8 km dir. ama çukurca!! ile arasındaki medeniyet farkı en az 10-15 yıldır. ki köye bakınca orada hiç bi zaman bakkal bile olmadığını anlamak da zor değil...
abartısız, bölgeye, yaşam alanının olduğu yere 3 mt. kar yağar... yollar kapanır, allah'ın seni unuttuğunu düşünmeye başlarsın...
zaten insanların hatırlaması olaylarını bitirmişsindir. devletin unuttuğunu herkes unutur çünkü 'bu topraklar'da' ...
cehennemin aslında soğuk olduğunu düşünmeye başlatır, çünkü sıcak ödül gibidir... o ciğer delici soğukta...
beslenen koyunlar kesilir yenir kışın zor durumda kalınırsa...
zor durum derken 40 gün 50 gün makarna-nohut yemek ve hatta bulupta yiyememek zor değil, normaldir...
tek gecede romatizma...
tek gecede tüm duygularını yitirmek...
tek gecede allah'ını kaybetmek...
tek gecede onurunu ahlakını kaybetmek...
tek gecede aklını kaybetmek...
tek gecede herşey mümkündir... heryerde...
ölüm herkese eşit uzaklıktadır aslında...
daha fazlasını yazmak ihanet gibi olur yaşananlara...
okurken neredeyse her satırında ağlatan, hem de hıçkıra hıçkıra ağlatan süper bir nihat genç klasiğidir ve hatta daha da iddialı bir deyişle okuduğum en güzel hikayelerdendir. (kırkikindiler gibi) önce zirvelerde uçuran ve sonra kaldırıp kaldırımın en boktan yerine kafasını vurur insanın öykü, kan akar ağzına kadar gelir ve tam da orda kendi kanını içerken anlarsın hikayeyi.
nihat genç'in güzel hikayeleri olduğu kitabıdır. aynı adı taşıyan hikaye de çok güzeldir. bir de dedemin daşşağı in aşşağı hikayesi vardır, o da iyidir.
gayrettepeyle mecidiyeköyün ortasında, ali sami yeni biraz geçince köşedeki burger king'den 50 mt. aşagıda 5 yıldızın özelliklerini en alt seviyede taşıyan fiyat olarakta diğer 5 yıldızlardan birazcık daha uygun olan ankara ve adanada da şubeleri bulunan otellerin istanbul ayağı. havuzu küçük, açık büfe kahvaltısı iyi olan, ayrıca havuzu gören bi akvaryum restaurant'ı olması yemek yerken yüzen insanları seyretmeye olanak sağlar.tarih itibariyle bayan milli voleybol takımının da kaldığı, çok fazla stajyerin çalıştırıldığı otel.
tamamen yukarıdakilerin keyfiyetiyle alakalı bir durum. sözlük büyüdükçe farklı ses ve istek artacaktır elbet, bununla beraber sözlüğün sundukları da artmalıdır.silmek değildir çözümü, sorumluluk almamaktadır.
Kutsal topraklar da olduğundan neredeyse emindir alimler. bu ve benzer bir çok yönden dolayı filistin illeri olduğu düşünülür. Gönlümün bir yarısı da hep oradadır zaten.
küçükken dedelerimizin, nenelerimizin özel yiyeceklerini ve eşyalarını saklayıp, üzerine bir de kilit vurdukları tel dolaptır. adı geçen her yerde: mazide bir azar sesi kulağımda...