izlediğimde beş dakika önceki sahneye kahkahalarla gülerken,sonraki sahnede hüngür hüngür ağlayabildiğim dizi. Bipolar bozukluğum da olabilir.Evet ama bu ;
Vurulan tüm parmaklıklara rağmen kendimi bir ülke sahibi ilan etmemi,
Eksilenlerin ardından eksik devam edebilmemi,
Etrafımdaki tüm nesnelere bir karakter yükleyebilmemi,
Dostlarımla ölümü göze alabilmemi,
Beş parasız beş bin parayı bulup beş dakikada boktan birşeye harcayabilmemi,
Beklenenin ardından uçsuz bucaksız bir denize her sabah kalkıp el sallayabilmemi,
Bir kadının kalbiyle konuşabilmeyi,
Bir yumurtayı bile bir evlat gibi sahiplenebilmeyi,
Kimseyi umursamadan yaşamayı,
ifade ediyor daha çok.
Unutamadığım sahnelere gelince;
iskenderin radyo yayınına bağlanıp yalnızlığı betimlediği sahne,
iskenderin eşinin Almanya'dan geleceğini herkese duyurmasıyla beraber, kadın gelir. Herkes şaşkındır çünkü o ne iskenderin eşi ne mecnunun annesidir.
Onu sadece iskender tanıyordur.
Nitekim, birkaç gün durduktan sonra kadın gel der,gel gidelim oraya beraber ; Garda gitmekten vazgeçer iskender. "Hayır,gelemem." Der."Her giden değişir biraz. Sen o sen değilsin artık. "
150 . Kez başa dönsem sıkılmayacağım dizidir. Her anında kendimden bir şey bulduğum dizidir. Sevmeyeni de seveni kadar çoktur.
Sarkıda bir cümleye başlayınca duramıyorum arkadaş,biri beni durdursun.
Beni kategorize etme ,benle oynama .
Yaftayı yapıştırıp ,
Bana isim koyma .
Karikatürleştirme beni ,
ilahlaştırma .
Tabulaştırma ,
Sakın tapulaştırma.
Ben seni öyle sevdim.
Böyle mi sevdim ?
(bkz: bülent ortaçgil) /beni kategorize etme.
Ben o kız kadar makyaj yapsam,bakım yaptırsam ohoooooğ, slikonludur o ya. Kirpikleri takmaymış onun. Burnu da estetikli, onda para var ondan güzel giyiniyor. Kültürlü müymüş ?yok canım ,para bok da geziyor.
Zeki mi kim o mu? Sabaha kadar ders çalışıyor ya. Ben onun kadar şeyapsam,neyse şey.Şeyi...
Bacakların omuz genişliğinde açılarak ,sırt doksan derece açıda dururken, ağırlıklı ya da ağırlıksız yapılabilen bir antremandır. Tercihim ağırlıksız ve kollar sırtla doksan derece açıda öne doğru uzatılan formudur. "Squat girl " youtube kanalı oldukça dikkatimi çekmektedir . Günde 4 dakikalık antremanlarla, kalıp gibi bir vücudu vaat etmektedir. Her sabah uyandığımda; squat ve karın düzleştirme videolarını uygularım .Kardiosuz sadece düzgün beslenerek, çokça faydasını gördüğüm uygulamadır. Hem bacak hem kalça bölgesi kaslarını güçlendirir hem de muhtemel omurga rahatsızlıkları oluşumunu en aza indirger. Başlangıçta fazla sayıda yapılmaması tavsiyemdir.
Prof.Dr. Stephen Wiliam Hawking, ingiliz fizikçi ve evrenbilimci olmakla beraber , "bi değişik" olmasıyla tanınır.
ALS hastalığıyla bilinmez,bilakis ALS hastalığını bilmemizi sağlayan kişidir kendileri.
"A brief history of time " ın ünüyle entrymi şişirmekten ziyade bu bilim insanıyla ilgili ilginç detaylara değinmek isterim efendim.
1964'te Hawking'e, bir motor nöron hastalığı olan ve tedavisi olmayan Amyotrofik Lateral Skleroz teşhisi konuldu. 1965'te hastalığı öğrenince Jane Wilde yani ilk eşiyle dünya evine girmiştir.
Evliliğinden 3tane nur topu gibi çocuğu olmuştur.
Daha sonra tekerlekli sandalyede eşini aldatmıştır ve evliliği bitmiştir.
O sıralar sesini kaybeden Hawking, tekerlekli sandalyesindeki, yazıları sese dönüştürebilen bilgisayarı vasıtasıyla iletişim kurmaya başladı.
En önemli detay ise yanağındaki bir kas yardımıyla yönettiği bilgisayarlı tekerlekli sandalyesinde günde 2.400 e yakın kelime yazdığı gerçeğidir. Etrafımızda iki bacaklı ve bir beyin sahibi olduklarını sandığım insanların ,iki kelimeyi yan yana getiremediklerini gördükçe hayrete düşüyorum.
Çok az yaşayabileceği söylentilerine rağmen ALS hastalığıyla 50 yıldır mücadele eden Hawking baba, 75 yaşındadır ve "o adam hala ölmedi mi ?" sorularını hüsrana uğratmaktadır.
Onlarca kitaba, hakkında çevrilen filmlere konu olan Hawking (bkz: The theory of everything) aynı zamanda Einstein'in evrenle ilgili ortaya koyduğu herşeyi açıklayacağına inandığı teoriler ile ilgili sansasyonel ifadeler öne sürmüş ve dikkat cekici tezler ortaya sunmuştur.
Uzaylıların varlığına inanan Hawking geçenlerde "Uzaylıların olmadığına inanmak koca bir okyanusta yalnız başına yaşadığına inanan bir balina olmaktır." şeklindeki sözleriyle bir kez daha dikkatleri üzerine çekmiştir. Onların bize mesaj yollaması durumunda ise tedbirli olmamız gerektiğini ve USA Today’in haberine göre ; Gelişmiş bir uygarlıkla karşılamamız halinde Kristof Kolomb ile karşılaşan Kızılderililerin durumuna düşebiliriz. Biliyorsunuz o işin sonu iyi olmamıştı” demiştir.
Popüler bilimle ilgilenenler için cok değişik kapılar aralayan rölativiteyle ilgili can alıcı iddialar öne süren,kara delik konusunda iddialaşan Hawking kimi zaman yanılmış ama nihayetinde çokça çalışmalara imza atmış,çokça ödüller almıştır.
Bana sorarsanız kendisi kozmo babadır. Değişik de bir adamdır.
Minyondur. yaşlanmaz. Her giydiği yakışır, yüzü de güzelse on mankene bin basar. Vücudu orantılıdır ,türk kadınıdır. Beli incedir, göğüsleri çoğu 1.70 lik kızdan güzeldir. Minik bir kadındır ama asildir. Her cüssede beyefendinin yanına yakışır, evinin hanımı(?) çocuklarının. ...neyse abartmayalım. Çok kısa değilse iyidir be. hoştur. bukadar övdüğüme göre boyumu da anlamış oldunuz. (mutsuz)
oy, tamam ya uzun kızlar güzeldir kabul... Ama biz de sünger bob değiliz, lütfen yani. Kendi içimdeki çelişkimle ve kabul edemediğim 1.58 boyumla entry'i sonlandırayım bari. Belki uslu bir kız olursam bir gün 165 i görebilirim.
Kuzey Amerika Kızılderililerinin inancıyla alakalı, hakkında birçok efsane dönen bu kasnak, söğüt ağacından yapılır . Dallardan yapılan halkaya ipler dolanarak ortası boş bırakılması suretiyle şekillenir. Rivayete göre halka şekli doğum ve ölüm arasındaki kısır döngüyü simgelerken, ipler arasında ortada kalan boşluk kötülükleri yakalar. inanışa göre yatak başına asıldığında kabuslardan bizi korur.
Eğer ki bir kişi dream catcher orada duruyorken kabus görürse sahibi olduğu düş kapanını yakmalıdır denir.
Özellikle tattoo figürü olarak kullanılmaktadır.
Sırtta şahane durmaktadır.
Aynı zamanda Stephan King' in güzel bir romanına isim sahipliği yapmıştır. Sevgiliye arkadaşa verilebilecek güzel ve anlamlı bir hediyedir,en az nazar boncuğu kadar mantıksız ama çok daha ilgi uyandıracak bir inanış sembolü,etnik tarzın vazgeçilmez aksesuarıdır.
Kesinlikle hayatının merkezine koymak diyebilirim. Sevgiliyi sevgili olmaktan öteye taşımak, arkadaşlarından,ailenden uzaklaşmak ve dünyanın onun etrafında döndüğü hissine kapılmasına sebep olmak.
Gereksiz kapris yapmak,ilişki başlamadan önce yaptığınız nazlar karşı taraf için ilgi uyandırabilecekken nedense ilişki sonrası özellikle erkeklerin canını sıkan durumdur. Kaprissiz ,kurmacasız hareket etmek her zaman en iyisidir ilişkide. Şunu yapsam bunu yapar mı şeklinde kurmacalara girmek ilişkiyi bir sezonluk dizi olmaktan ileri götüremeyecektir.
Birkaç saattir başıma gelen durumdur. Muhtemelen kız çocuğunu kucağına almayan sapkın düşünceli babalar ile ilgili entryme kafayı takan ve bunu mantıklı bulan dar kafalı bir arkadaşın sen ne okuyorsun merak ettim şeklindeki mesajına basmakalıp düşünmemek üzerine okuyorum demem suretiyle bana kafayı takmasıyla ortaya çıkan durumdur. Yapılan yorumlarla okunan bölümleri özdeşleştirmeye çalışan kız çocuğunu sevmeyen babaların cinsel dürtü kaynaklı aşırı islamcı tavırlarını normalleştirmiş ne okuduğunu hiç mi hiç merak etmediğim arkadaşça yapılan eylemdir. Adam bekliyor ben yazınca basıyor eksiyi deli mi ne?
Sonra açıp felsefi kitaplar okumak , benim yüzümde ise makyajı severim ama felsefesi hakkında bilgi sahibi değilim ifadesi. Denizden çıktıktan sonra o rujun yüze dağılması ve akan fondötenin köpürmesi , bikinide bıraktığı iz. Anlayamam.
Yarını hep yarını düşünmek ve yarın için şuandan vazgeçmek. Sosyal konularda,siyasi konularda,içsel konularda kafamızın içinde yarattığımız taslaklar, bazen anlatmak için bazen sadece susmak için, bazense hiç istemeyerek yaptığımız eylem.
Sinir sistemi hücreleri arasında sıkışıp kalmışlık.
Bin düşünüp bir konuşamamışlık,ya da hiç yapmaya vakit kalmamışçasına susmamışlık. izlenen kaldırım taşı da olabilir bazen bir halı figürü de, yarım kalan bir hayal ,ya da yarım kalamayacak kadar başlanamamış bir iş, dokunulmamış bir aşk, unutulmuş bir şarkı sözü.
Arkadaşlarla oynanan bir oyun , uzunca bir yazı, en güzel proje ya da kimsenin beğenmeyeceği kadar kötü bir eser.
Uzun bir yolculukta cam kenarına oturup kafayı cama yaslamaktır ve titreyen otobüsün kafanızı her seferinde cama çarptığından duymadığınız rahatsızlıktır düşünmek. . .
Osman Hamdi Bey 'in meşhur tablosu. Çocukken bu ne saçma tablo şeklinde anneme ve babama eve astıkları için söylenirdim. Sonralarında verdiği mesajı öğrenince, olabilir deyip, yine de abartıldığına inandığım tablodur.
Şöyle ki,Osmanlı'da Lale Devri'nde kaplumbağaların sırtına mum konup salınırmış. Osmanlı için önemli yeri olan bu ağır hareketli canlılar Osman Hamdi Bey'in tablosunda toplumu aydınlatan aydın fakat yorgun kişiler olarak nitelendirilmiştir.
Potansiyel tecavüzcülerdir. Bu kitle kendi çocuğuna tahrik olurum diye dokunmaktan kaçınıp, selam verdiği ilk tanıdığının kız çocuğunu öpe ısıra seven,ve üzerlerinde cinsel fanteziler kuran gizli pedofililerdir. Yaptıkları saçma sapan her davranışı islamiyete bağlayan ama aslında ne ahlak ne de dinle bağı olamayacak kadar kirli zihniyetlerin sahibi, naylon poşetlerdir. Sonrasında ortaya tecavüzcü babalar ve baba sevgisi görmeden 15 yaşında çarşafa bürünmüş çocuklar çıkacaktır. Bu çocuklar evde ve dışarıda gördüğü tüm karşı cinse onun vücut hatlarını izlemeye çalışan ,yanından geçse dokunmaya çalışacak olan, canavarlar gözüyle bakacaktır. Güya savunduklari dinlerindeki ne kardeşlik ne de evlat sevgisi kavramlarından tek bir nasip alamamış bu mahlukatlar ne yazıkki aramızda dolaşmaktadırlar.
