davul ve zurnayla ve aynı zamanda halay çektirerek sitem ettiren türküdür.
yazar turkude lé hanımdan yüz bulamadığından yakınmaktadır ve o kadar caresizdir ki artık en üst merciiye
basvurmayı dusunur durumdadır. koskoca pasa degil mi o kadar memleket meselesini cozuyor benim derdim ona cıtır cerez gelir diye dusunmektedir. simdi yazar asık üstelik karsılık da bulamamamış, haliyle kafasına odunla vurulmus bir balık kadar anca düşünebiliryor o yüzden hor gormemek lazım sayın okuyucu.
tamam gideyim de hangi vakitte gitmek lazım pasa da mesgul adam sonucta der kendi kendine.
tüm bunları dusunurken efkarından bir yandan da göğsune vurmaktadır ancak ne var ki yine de sevmek güzel olsa gerek; üzülürken bir yandan da halay çekmektedir.
ayrıca yüz bin beş yüz elli kez lé Lé lé lé lé lé hanım demesinden de anlıyoruz ki sevdiceğinin ismini telefuz etmek bile yazarı mutlu etmeye yetmiştir.
iste bir edebiyat sınavı sorusu edasıyla acıkladığım su turku bende bu cağrısımları yapmıştır sozluk daha da bir diyeceğim yok.*
yarın aslında bugün sabahın köründe kalkıp derse gitmektense akşama kadar uyumak istiyorum, ama gitmek zorundayım yoksa devamsızlıktan kalıcam zalımsın dünya.
normal olan durumdur zira yaratılış bakımından farklıdırlar, farklı düşünürler.
anlamaya çalışmayın, sevmeye de çalışmayın.
zaten anlamak ve sevmek için çalışmaya gerek yoktur hiç enerji harcamadan oturduğunuz yerden sevebilir anlayabilirsiniz.
akışına bırakın.
sözlük evimizi tasarlayan mimara bela okumamak için zor tutuyorum kendimi ha mimar mı tasarladı bir müteahhit kafasına göre mi yaptı bilmiyorum her ikisini de Allah bildiği gibi yapsın. insan iki pencere daha fazla yapar birazcık daha düşünür sabah mı akşam mı yaz mı kış mı anlamıyorum evdeyken. bu nasıl bir karanlıktır bilemezsin. boyna tedaş a çalışıyoruz 7/24 evi aydınlatmamız lazım. gel gör ki bodrumda ya da giriş katında falan olsak tamam diyeceğim de üçüncü katta oturuyoruz sözlük. evin arka cephesine girmiyorum bile, perdeleri azıcık aralasak kendimizi komşunun salonunda buluyoruz o kadar yakın ki bazen ders çalışırken kendimi onların muhabbetine dahil olmuşken yakalıyorum düşün.
ayrıca bu muhteşem binayı bulup bizi ikna eden babama da burdan sevgilerimi yolluyorum, sen ki bu kadar titizsin hiç mi bakmadın komşularımız kimlerdir. tam odamın olduğu yerin hem alt katında hem de üst katında ebebeynleriyle beraber beni de çileden çıkaran iki bebek var sözlük. ve bunlar hiç aralık vermeden ağlama özelliğine sahip. bebeklere karşı zaten soğuktum olan sevgimi de körelttiler. ses yalıtımı dersen hak getire, bebek ağlayınca ilk ben uyanıyorum. odamda tek kişiyken karşı komşu ve bebeklerle beraber yaklaşık 1o kişilik aile olduk. kimse de tanımaz birbirini konuşmaz da ama ben tüm sorunlarını biliyorum.
sözlüğe girmek, tatil hesabı yapıp amaaan dah çok var demek ara vermek, müzik dinlemek, etraftakilere laf yetiştirmek, olur olmaz saçma sapan ne varsa düşünmek vs. vs vs
sözlük bu saatleri geri aldık ya önceden bu duruma sinir olurdum hava erken kararıyor diye lakin bu sene bir şey oldu bu durumu sevmeye başladım, hava kararmış eve gelmişsin diyorsun ki ohoo saat acaba sekiz mi dokuz mu yemek ye haberlere bak derken tonla ödev birikmiş onları da yapana kadar biri falan bulur, sonra saate bakıyorsun beş. evet beş beş ne demek ya neler yapılmaz ki daha gün bitmemiş, haberlere de bakarsın internete de girersin ödevler de biter üstüne vizelere bile çalışırsın. beş ne ya beşte hava mı kararır sözlük?
istanbul da yaşanıyorsa eğer, sonbahar geldiğini anlayamamak yüzünden sevilmeyebilir, sürekli ıslak bir sıcak bir soğuk havalar, her yerde dört mevsim yeşil ağaçlar, kalabalık, trafik, boğucu hava sinirli insanlar böyle sonbahar mı olur?
biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
oysaki seninle güzel olmak var
örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
o başkası yok mu bir yanındakine veriyor
derken karanfil elden ele.
görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
birleşiyoruz sessizce.**