şimdi herhangi bir gün ben yatağımda uzanmış, ortaçağda bir kadın olduğumu, yaşadığım şehrin dokusunu falan düşlerken aniden kendimi bu ortaçağdan fırlamış hıyartonun beyanatı sayesinde düşlemeye hiç gerek kalmadan 2017 senesinde (21.yüzyılda) ortaçağda buluveriyorum. bu hükümet vallahi hizmette çığır açtı. bi de beğenmezsiniz...
gördüğü her kadınla yatmayı düşünen ama daha iki kelimeyi bir araya getirmeyi beceremediği için sürekli reddedilen elizabethciler gelip ne güzel hırlamış.
bu "vermiyo kezban" diye yaftaladıklarınızın ana-babası da sizin gibi tipler olmasın sakın?
"elimden gelen bu ben iki kişiyim
ikisi birden çıkmaya uğraşıyor
bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim
birisi yeni baştan serüvene başlamış
öbürü silahında son mermiyi sıkıyor
çoğalmak neyse ne azalmak zor."
eserlerinde dini konulara yer vermiştir fakat alışılmış rönesans kompozisyonlarının ve anlatımının da dışına çıkmıştır. genellikle merkezi kompozisyonları, geriye doğru perspektifi ve sadeliği seven rönesansın aksine bosch, eserlerinde karmaşık mekanları, abartılı yüz ifadelerini ve adeta üst üste dizili figürleri kullanmıştır.
çağdaşlarına kıyasla dini konuları ele alış biçimi farklıdır. şehveti sembolize eden imgeleri, grotesk figürleri ve sihirbaz tablosunda göze çarpan din adamı göndermeleri, bosch'un kendi döneminde tam olarak anlaşılamamasına, hatta bazıları tarafından sapkın olarak nitelendirilmesine sebebiyet vermiştir.
sayfa sayfa irdelenebilecek triptiklerine rağmen kendisiyle ilgili yazılı-çizili neredeyse hiçbir şey bırakmamış, dolayısıyla şifreli de olsa yazıp çizen, eskizlerini saklayan çılgın da vinci kadar bilinmemiş, popi olamamıştır günümüzde sevgili bosch.
burada "oh olsun" çeken armutlar... iç savaşın eşiğine gelmiş bir ülkede bu tarz söylemlerin ucunun nerelere gidebileceği hakkında bilgi sahibi misiniz? "teröre karşıyız" öyle mi?
tüp patladığı söyleniyor, bomba olsa göbek atacak insanlar var.
su aralar en cok ihtiyacim olan seydir. yoldan gecen birini cevirip baslayacagim anlatmaya, ramak kaldi.
saniyorum en guzel yani ya yargilanmamaktir ya da karsindakinin seni hic tanimiyor olmasinin verdigi rahatlikla seni bir guzel paylayip ufkunu acmasidir.
"...
bu evleri biz mi yaptık bu yolları biz mi çizdik
ölümlerden biz mi kaçtık biz mi düştük ölümlere
senleştirip giriyorum koynuna gecelerin
senleştirip açıyorum gözlerimi sabaha
bir şey eksik biliyorum bir şey artık sen değil
şafak diye söken sendin, sendin gülen penceremde
çayımdaki bahçe sendin, içkimdeki bulut sen
içimdeki kuş sürüsü, çabamdaki arılardın
nere gitsem karşımdaydın ama sen yoktun
sen sahi niçin yoktun?..."