an itibariyle 2.dakikada ilker yasin'den ilk gaf gelmiştir. barcelona'lı busquets'e yapılan bir müdahale sonrası faul demiş sonra manchester'lı oyuncular oyuna devam ederken, hakem avantaja bıraktı diyip barcelona'ya yapıldığını düşündüğü faulun avantajını manchester takımına vermiştir. bu adam maçları anlatmadan önce ne içiyor çok merak ediyorum.
inanılmaz derecede kötü maç anlatan, futbol bilgisi ilkokul düzeyindeki bir çocukla eş değer olan, ama buna rağmen doğan medya grubunun spor servisinin üst kademelerinde yer alan enteresan kişilik. yaptığı hatalar bazen maçı komik bir duruma getirebilir, özellikle takımınız galipken zevkle komik skeç izler gibi bile izleyebilirsiniz. bi kere ertem şener'le şampiyonlar ligi özel programı yapıyorlardı:
ertem şener: vee chelsea çıktı fenerbahçe'nin rakibi chelsea, sayın ilker yasin sizce yeni transfer maldonado bu zorlu maçlar öncesi bir katkı yapabilir mi??
ilker yasin: eee... ben maldonado'yu hiç izlemedim bence yapamaz. (adam maldonado'yu hiç izlemediği için kötü topçu çıkacağını söylüyor -sonra gerçektende maldonado sik gibi çıktı o ayrı- burda önemli olan ilker yasin'in, ilkokul öğrencisinin kuracağı tarzda mantık kurup yorum yapması ve üstüne birde para alması)
bu cevap karşısında ertem şener uzaklara dalıp gider.
bi maçta ise -yanılmıyorsam frankfurt maçıydı- fenerli oyuncu golü attıktan sonra yere düşer. hakem tabi ki gol olduğu için penaltı menaltı vermeyip doğal olarak golü verir. futbol filozofu ilker yasin ise büyük bi heyecanla :
'aman allah'ım gözlerime inanamıyorum. hem penaltı hem gol, hem penaltı hem gol' diye naralar atar. ev ahalisi ise tabi ki yarılmıştır.
ve tabi ki: ilker yasin demek kumandanın ''mute'' tuşuyla akraba olmak demek...
kalitesi yerlerde sürünen, bütün sınıfın ti'ye aldığı iğrenç esprilerdir. belleğimde kalan bir anıma göre lise yıllarındayken biyoloji hocamızın yaptığı bir espri bu konuya cuk oturmaktadır.
biyolojici : -eveaat. bu golgi aygıtı denilen şey naci'nin evinde de bulunuyor. dimi naci mu ha ha ha ha.
naci sınıfın duyacağı şekilde (mırıldanarak) : - golgi ziksin seni...
sınıf naci'ye kopar, hocamız da kendi esprisinin prim yaptığını sanıp, pişkin pişkin sınıfa dönerek: -çok komiğim ama dimi çocuklar der.
mark twain'in unutulmaz eseri olan tom sawyer serisinde, tom'un en yakın arkadaşı olan aylak, serseri ve evsiz kişi. tom, tüm kitap serisi boyunca bütün yaramazlıklarını huckleberry finn'le birlikte yapardı ve sık sık huckleberry finn'e olan hayranlığından bahsederdi. biz de bundan dolayı finn lavuğunun karizmatik olduğu çıkarımını yapabiliriz.
bu tip insanlar o kadar büyük bir nimet kaçırıyordur ki... şöyle bir örnek verecek olursam: bir kaç yıl evvel bir arkadaşım inatla kokoreç tüketmek istemediğini ama kokusunun çok hoş olduğunu söylemekteydi bütün masrafları karşılayacağıma ve ona sadece midye ısmarlayacağıma söz vererek, kolundan tuttuğum gibi, ismi lazım değil bir kokoreç evine soktum. sonra binbir çeşit dil dökmeyle ona bir adet tadımlık çeyrek koko söyledim ve kokonun gücüne bir kez daha şahit oldum. kokoreç yemeyi reddeden embesil arkadaşım, birden godzilla gücüne ulaştı ve iki yarım koko daha yiyip, üstünede dört midye dolması çekip, iki dev ayranla da cila yaparak nirvanaya ulaştı. zannedersem o gün bugündür öyle bir lezzet tattığı için bana teşekkür etmekte. baylar bayanlar işin özü şudur ki kokoreç yiyin, yemeyene de zorla yedirin, yedirin ki dünyanın bütün nimetlerinden faydalansın, gözü açık gitmesin garibanın.
türkiye ve hatta orta doğu'nun efsane(!) spikeri ilker yasin bu repliği söylerken, basketboldaki basket-faul kuralından esinlenmiştir ve futbol oyununa yeni bir boyut kazandırmıştır. ayrıca sözler ağzından dökülürken, sesinin oldukça coşkulu çıkması dikkatlerden kaçmamıştır.
j.k rowling isimli ingiliz bir bayan edebiyatçının yedi kitap şeklinde tasarlayıp kaleme aldığı ve kırdığı satış rekorlarıyla hayatını değiştirdiği, fantastik romanının esas oğlanı. bu romana genelde çocuklar rağbet ediyor gibi gözüksede, hayal gücü oldukça gelişmiş olan yetişkinlerinde kitabı zevkle okuduğu gözlemlenmiştir. o yüzden, bu kitabı okuyanlarla taşak geçen insanlara itibar etmemek ve okumaya tüm hızla devam etmek gerekir.
maltepe'de bulunan ve içinde ferrari, juvecentus vb. hırkalarla dolaşan bir sürü insan barındıran yaklaşık olarak beş bin çeşitten fazla kıro olduğu tahmini yapılan absürd bir mekan.
iki sezon önceki telegol programında, o zaman galatasaray'ın teknik direktörlüğünü yapmakta olan Michael Skibbe için mahalle ağzıyla: ''ben bu skibbe'yi evime kapıcı bile yapmam.'' diyerek koparmıştır. komik yorumlar yapsa da, analizleri futbol adına hiçbişey ifade etmez ve oldukça seviyesizdir. ayrıca bu gökmen özdenak kişisini gece geç saatlere kadar stüdyo ışıklarına maruz bırakırsanız, kendisinden ''amuga koyu'' gibi tepkiler almanız işten bile değildir.
bu tip amcaları hemen hemen her halı saha maçında görebilirsiniz. göbekli oldukları için çok fazla koşamazlar, ama çeneleriyle her tarafa yetişirler. gençlere verdikleri talimatlarla da bi nevi teknik direktörlük rolüne girişirler. aynı zamanda maç esnasında çok sinirli olan bu amcalar, hatalı oynadığınız zaman ise ana avrat sövüp, bodoslama girerler hiç affetmezler valla.
şimdi yukarıda ki dörtlükte görüldüğü üzere, türküde geçen kahramanımız son derece azmıştır ve sevdiceğine direkman bel altı yazmaya başlamıştır. bir doğa harikası olan ''dereleri'', şeftaliye benzeterek inanılmazı başarmıştır. kaytan bıyıklarını da sanırsam patlıcana falan benzetip, şeftaliye patlıcanıyla bir güzel kaynak yapmaya çalışmıştır. şair ruhlu bir abazadır ellerinden öperiz.
evet bir erotik türkü analizinin daha sonuna geldik, şimdi dağılın üleaynn...
football manager oyununun hastalarının inandığı bir teoridir. fm'nin usta scoutlarının oyunu hazırlarken, gerçek hayattaki potansiyel yıldızların özelliklerini oyuna birebir olarak aktarmasıyla çoğu zaman bu teori desteklenir.
ortaya iyi bir iş konulduğunda gerek oyunculuklarıyla, gerekse de diyaloglarıyla, insanın gözlerini gülmekten yaşartan yurdum filmleridir.
mesela (bkz: korkusuz korkak)
kendine has diyaloglarıyla tek geçerim.
zeki insanların sahip olduğu bir özelliktir. bu tip insanlara örnek vermek için bir de fıkra anlatılır. bir gün ebeveynleri bi çocuğu taksiye bindirirler ve taksiciye:
''sakın bu çocuğa bi şey sormayın, onunla ilgilenirseniz size hemen laf sokar ve göt eder.'' derler.
taksici olanlardan bir bok anlamasa da, tamam deyip geçiştiriverir.
yolculuk sürerken çocuk habire:
''annem polis, babam polis olsa ben de polis olurdum, annem manav, babam manav olsa ben de manav olurdum, annem avukat, babam avukat olsa ben de avukat olurdum.'' diye kendi kendine söylenir.
en sonunda kafası sikilen taksi şoförü dayanamaz ve:
''benim güzel evladım söyle bakalım annen orospu, baban pezevenk olsa sen ne olurdun?'' diye sorar.
çocuktan yanıt gecikmez: ''taksi şoförü olurdum amca.''
olmadık bir yerde ve zamanda, bir yerlerden çalınıp kulağa gelmeye başlayan ve insanın içini acıtan şarkılardır. mesela:
(bkz: him) - (bkz: gone with the sin)
him - (bkz: close to the flame)
(bkz: pearl jam) - (bkz: black)
ilk adım olarak gizlice apartmanların içine sıvışmak, ikinci adım da kilitli olmayan posta kutularını açıp başkalarına gelen faturaları küçük parçalara ayırarak un ufak etmek ve son adım olan nirvana adımında ise yırttığımız faturaları asansör boşluğunun altına atıp hemencecik oraya bir güzel işemek ve hemen akabinde de apartmandan kaçıp arkadaşlarla bayılırcasına gülmek, yapılan psikopatlığın getirdiği hazzı paylaşmak.
sigara içmesi, argo konuşması, tırnaklarını 10 cm uzatması, sürekli alışveriş yapması, olur olmaz her bir konuda fikir belirtip kafa ütülemesi, sürekli olarak 'beni seviyor musun?' diye abuk sorular sorması ( ya bi insan sormadan düşünür sevmesek senle birlikte olurmuyuz be, he bazı erkekler sırf sikiş içinde birlikte olabiliyor tabi o istisna ), en uygunsuz anda bile, çaldırdığında telefonu açmanı istemesi, vesaire vesaire...
kendisini vakti zamanında sinan şamil'in kaybettiği bir unvan maçını tam anlamıyla piç eden bir spiker olarak hatırlıyorum. öyle ki şamil habire rakibinden dayak yerken, bilgehan her raund izleyenlere: -merak etmeyin sevgili izleyiciler, şamil puanlar almaya devam ediyor kazandık, kazandık!!! diye feryat etmişti ve müsabaka sonunda şamil'in mağlup olduğu açıklanınca da bütün suçu hakemlere yüklemekte bir sakınca görmemişti. ah bilgehan vah bilgehan...
ineklikle uzaktan yakından ilgisi olmayan, iq'su son derece tavan yapmış öğrenci çeşididir. bu tip öğrenciler bi kere okuduğunu hemen anlarlar ve oldukça pratik zekaya sahiptirler. görenlere 'oha bu ibnenin oldukça acayip bir yaşam formu olmalı' dedirtirler.