annesinin, "oğlum gel şunları izle de azıcık romantizm öğren," diyerek izdivaç programı izlemeye davet etiği andır.
hayır ben yıllar önce sözlüğe "romantizmin pabucunun dama atılması" diye başlık açmış adamım. yıllar bana nasıl kötü davrandıysa artık.
Dördüncü sayısı ocak ayında çıkacak olan kültür sanat dergisidir. Diğer dergilerden en büyük farkı, kalemi kuvvetli olan kitapevi çalışanlarının tanıtım yazılarına yer vermesidir. Bununla beraber röportajlara, şiir, öykü ve denemelere de yer vermektedir. Ayrıca müzik ve sinema bölümleri de bulunmaktadır. Oldukça ciddi bir işi samimiyetle kurtarmışlardır, tebriklerdir.
askerlik görevini yerine getirmeden anısını anlatmaya başlamak.
yalan yanlış ya da zor bi şey değildir. bakın ben başlayayım. şimdi dağıtım izni kullanırsam karşılaştığım insanlara anlatacağım anı şudur:
abi çok kıl bi yedek subay vardı. taktı bana herif ama şöyle böyle değil. ağzımdan burnumdan getiriyo her gün. e biz de insanız sonuçta bi gün kendimi kaybetmişim ağız burun dalmışım herife. bi kendime geldim ki adamın suratı çarşamba çanağı beni tutan 5 kişi hala tekme mekme yerleştiriyorum adama. neyse aga aslında büyük cezası var da. işte beni çok seven bi komutan vardı sağolsun. (bu çok seven komutanın rütbesi yedek subaydan yüksek olur muhakkak henüz bilmiyorum sıralamayı yakında öğrenicem.) işte o girdi araya falan. (hatta) çekti bu subayı odasına bi de güzel fırçaladı. bana da nasihat etti falan. yırttık o şekil.
işte buyrun anlattım bile. ha bu anıyı anlatmak için askere gitmeye gerek yok ki. askerliğini yapmış 10 kişiden 7 sini çevir bunu dinlersin. yani bu memleketin erkeklerinin yüzde yetmişinin ortak anısıdır bu. artık acemilik de nasıl bi baskı yaşanıyorsa ya da nasıl bir kompleks yaşatılıyorsa her kez çareyi üst dövmekte buluyo anasını satayım. yok hani bi kişi de çıksın rütbe olarak alt dövdüğünü anlatsın anlından öpücem lan. ama yok ki onun bi marifeti bi karizması. illa üst dövücen sonra karşıma geçip bunu bana anlatıcan ben de yiyeceğim. ben adil bir adamım söz gittiğimde rütbedaşlarımı dövücem.
bir çeşit kendini kandırma avutma hareketidir fakat herkezin ortasında yapılabilmektedir. yok efendim şurası şöyleydi zaten burası böyleydi. aman kaprisliydi şu huyu kötüydü, ayrıca biraz zilliydi. lan adam kadar eşşek olmuşsun şu dediğine bak itin sıpası. iki gün önce yere göğe sığdıramıyodun. ne oldu? hadi avut dur kendini zaten burnu da kemikliydi diye.
neyse efendim ayıptır çağ dışı bir harekettir sonuçta. cık cık cukdur.
ben mesela daha bi kere bile kötülememişimdir orospuyu.
insanların "olmaz böyle ilişki." dediği ilişkidir. o derece yani öyle böyle değil.
hatta ben hemen diyim. "olmaz böyle kodumun ilişkisi, böyle ilişkimi olur lan."
not: burçlardan anlamıyorum ne yapayım. açtım başlığı anlayan varsa anlatsın.
edit: amma da akrep erkeği boğa kadını ilişkisi varmış vurmayın len size demedim. puahah
gün geçtikçe daha da belirgenleşen durum. daha doğrusu gün geçtikçe gençlerin romantik olmama durumudur.
leyla mecnun filmleriyle büyümüş bir kuşak vardı. ben de ucundan yakalamışımdır o kuşağı. tek kanallı televizyonlarda romantizmin yere göğe sığmadığı filmler izlerdik. şimdilerde etrafıma bakınca romantizmin taşhak malzemesi haline geldiğini ağlayarak izliyorum. (yok len ne ağlıcam takılıyo çocuklar işte). asıl değinmek istediğim romantizm akımının yok olmasıyla kadına bakış açısındaki paralellik. ya da bununla ilgisi hakkaten var mıdır yok mudur bilmiyorum ama merak ediyorum diyelim. "ferhaatmıyım ki bir .m için dağları deleyim" diye bi laf var. bitti işte. lan biz yıllarca ferhatı dinledik duygulandık mecnunu izledik ağladık. hah işte seversen böyle seveceksin dedik gerekirse dağları deleceksin yar için dedik. lan bizim yar ne zaman .m oldu. kandırdılar mı lan yıllarca bizi. "bilmemkaç gram .mcık için değer mi be oğlum." ulan ben oturmuş ağlıyorum dediğin lafa bak dümbük. bunun gramajı da kişiden kişiye değişir. 100 gr, 250 gr, 346 gr. naaptınız hassas kantarla mı tarttınız ibişler.
hep erkeklere de giydirmeyelim tabi. geçenlerde genç bi kızla çıktım. (çıkarım yani öyle böyle değil.) gençsin, güzelsin, zekisin de güzelim "ya ben hiç romantik değilimdir anlamam öyle şeylerden" demenin ne alemi vardı. aha dedim bi balta daha buldu beni. şimdi bunu eve davet etsem mumlu, güllü, kırmızı şaraplı bi süpriz yapsam demek götüyle gülecek bana oracıkta.(eskiden çok tutuyodu bu taktik be sözlük. valla) heuheuehe bu ne lan gül mül ne iş. diyecek orada bitirecek beni.
ben de sen ne anlarsın tarraaaam diyip hakettiği ayarı vermeye çalışıcam kendimce.
sevgilinin insanı deliye çevirdiğinin göstergesi olan durum. istenir ama uygulanmaz durum.
özellikle kırmak değil kırmak istemek diye nitelendirildi. şimdi sözlükte kadınlarla ilgili bir başlık gördüğümde girip ağzını gözünü kırıcan tadında iletiler girdiğim için beni ataerkil bir psikopat zannedebilir sözlük. yok öyle bi şey. yapamadığımız için konuşup duruyoruz ya zaten. ama insan bazen istiyo ya vallahi istiyo billahi istiyo. bu kadınları anlamıyorum diyenlere çok gülerdim ben. len anlamıcak ne var derdim. işte çiçek alıyon öpüyon kokluyon sonracığıma elini falan tutuyon. öyle işte daha ne anlıcan şeklinde. ama yok meğer dengesizine denk gelmemişim ben hiç. gel yok. git yok. ben geliyim yok. ben gidiyim yok. ayrılalım mı? yok. birleşelim mi? nası yani. offf insanı mallaştıran durumlarmış bunlar. bildiğin mallaştıran, salaklaştıran, ne dediğini ne yazdığını bile bilemicek hale getiren durumlar. işte yukarıdaki satırlar bunun örneği. tekrar okuyorum ben mi yazdım lan bunları böyle mal mal bön bön diyorum. akabinde böyle salaklaşmama sebep olan sevgilinin ağzına burnuna sille tokat girişesim geliyo.
her an olabilir. insan mesleğinden nefret etmese de zamanla nefret ettirilme durumudur.
ben arkeoloğum efendim. evet evet arkeoloğum ve bundan zerre kadar utanıyosam şerefsiz terbiyesizim. ama ben şahsen nefret etmek üzereyim. birisi mesleğimi sorduğunda iki kere düşünmek zorunda kalıyorum. örneğin.
- ne bölüm okudun sen meslek ne?
- arkeoloji.
- ee ne iş yapıcan.
- ananın töbeee. belediyeye girip gider borusu kazıcam.
hadi buna zamanla alıştık da bi de şu var.
- aga meslek ne senin.
- arkeoloğum.
- aaaa var ya bizim köyde bi şey var. böyle bi tepe. altın var falan diyolar. sen de aletide vardır bunun aslında bi gitsek oraya sen baksan anlarsın.
definecimiyim lan ben pezevenk. aletim varmış mış sana girsin o alet inşallah. ben anlarmışım. anlarım anlarım ağzını yüzünü bi dağıtırsam sen de anlarsın. e be birader herkesin köyü var herkesin köyün de bi tepe var herkesin köyündeki tepe kendine be kardeşim. ne gidip gelip tepeleri bana iteliyosunuz. hayır memleketin taşı toprağımı biter anasını satiim. aha nefret ettim mesleğimden.
muhteşem bir sabah programı diyaloğu daha. birbirinden armut suratlı iki medyumun konuk olduğu programda medyumlardan birinin klasik medyum hareketini uygulaması * sonucu sunucu sinirlenmiş ve bu sözleri söylemiştir.
- çok ayıp, çok ayıp, sözlere gücü yetmeyen insan hareketi bu. çok ayıp vallahi çok ayıp anam avradım olsun çok ayıp (lan anladık). bak nasıl sinirlendim. (burda birazda ıkınır).
akabinde skindirik şarkıcı konuğuna dönerek:
- çok sinirliyim sen kalk bi şarkı söyle.
şarkıcı da ezik büzük bi şekilde kalktı söyledi ya vallahi söyledi. lan o ne biçim laf adama sktir git lan bana ne sinirlendiysen ben senin dalkavuğun muyum demezler mi? demediler lan kalktı paşa paşa söyledi hatun.
- çok sinirliyim sen kalk bi şarkı söyle, sen ayran yap, hey sen düzgün otur, şşş bıyıklı tipini beğenmedim sktir git. sinirliyimdir yani.
edit: ben bu entryi yazarken medyumları barıştırdılar ailece çok mutluyuz sözlük.
erken kalkan yol alır deyişinden uyarlanan ve sabah sevişmesine gönderme yapan argo deyiş. bu değişten çıkarılacak ders. erken kalkmak her daim iyi dir. ya yol alırsın ya sevişirsin. bir başka sur duvari ile zırvalama saatinde daha görüşmek dileğiyle. dağılın!!!
görsel hareketlerle anlatılması gereken yüz şeklini yazı yoluyla anlatmaya kastırmak. şöyleki efendim msn de bi dostunuz var ve bu dost sürekli size bi şeyler anlatıp duran bir insan evladı. bu dost birde detaycı birde detaycı ulan bi şeyi de atla bi şeyide unut. böyle herşeyi cıncık cıncık anlatarak üzerine bide sana gerizekalı muamelesi yapıp örnekleyerek adamı canından bezdiren bi dost. hele bir de mevzu sevgili adayıyla ilgiliyse on mikroskop gücünde detaycı olurlar bunlar. her gün gelir o gün yaşananları, bir bir diyalogları:
-hapşırdı.
-çok yaşa dedim.
-sende gör dedi.
şeklinde aktararak insanın anasından yediği muhallebiyi oracığa zıçmasına neden olurlar.
işte bu dost detaycıdır ya birde mimik anlatırlar ki öl orda diye. böyle beyninde bi cızırdama falan hissedersin.
-böyle yanıma doğru geldi "merhaba" derken gözlerini yere doğru devirdi. sonra bir elini beline koydu diğer elinin serçe parmağı da çantasının tokasıyla aynı hizzadaydı.
sanırsın iki dakka sonra sevişicek ne bu lan erotik hikayemi anlatıyosun dingil.
-şimdi ben onu görmemiştim "öhö öhö" dedi bi baktım bu. böyle aşşağıdan yukarıya beni bi süzdü. sonra gözlerini hafiften kısıp kafasını yukarıdan aşşağıya doğru hafifçe oynattı ve ağız kenarlarını aşşağıya doğru eğerek dudaklarını kastı.
sende kastın be dost. kastın ki ne kastın lan bi s.ktir git senden ne dost olur ne post.
edit: o kadar yazdım kimse kalkıpta kamera açmak aklınıza gelmiyo mu falan demesin.
kafasının üzerinde amuda kalkarak fırıl fırıl dönen adamdır. dansçıdır muhakkak. afferim çok da iyi dönüyodur. iyi hoş yapsın neresiyle dönerse dönsün de ben bu adamı nerde gördüm. dans pistinde değil. gerzek bi kanalın gerzek bir sabah programında gördüm. adamı almışlar kafasının üstünde dönüyo aman tanrım ne büyük yetenek diye programa çıkarmışlar resmen. ulan bi de herifi gazlıyolar da gazlıyolar bi yandan sunucunun iltifatları bi yandan alkışlar falan fırıldak oldu çocukcağız. al işte günümüz tv kanallarının denyolukta sınır tanımaması. çoluğun çocuğun kafasını nasıl boşaltacaklarını şaşıran medya çözümü çoluğu çocuğu kafasının üstünde döndürmekte buldu demek. e tabi o hızla kafa üstü dönmeye beyin hücresimi dayanır. o arkadaşı izleyip evde kafasını gözünü yaran çocukları düşünemiyorum. marifet bu ama tabi. ben de idmanlara başlıyorum bir kaç aya kalmaz skimin üstünde dönmeye başlarım. sonra da bu programa başvurucam beni de konuk etsinler alkışlasınlar skimi. marifetse marifet hadi bakalım.
bir kirpi ile cinsel deneyim yaşamak cinselliği paylaşmak kirpiyi bulutlarda gezdirmektir. ne diyorum len ben. neyse bu başlığı hiç bir yerimden sallamadım. aylar önce okuduğum ve dona kaldığım bi haberdi bu. yok yok dona kalmadım ne kalıcam artık kolay kolay şaşırmıyorum. ilginç bi girişim tabi. mazoşist eğilimler olabilir bu arkadaşta hem zevk hem acı ikisi bir arada. tabi önce kirpiyi traşladı mı bilmiyorum o kadarını.
cep telefonu öperatörünün hizmetidir. olmaz olası bir hizmettir. lan eskiden dıt dıt dıt ederdi anlardık ki meşgul. yok artık insanların salaklaştığını mı düşündüler ne oraya bi abla dikmişler ağzıyla söylüyo sağolsun. söylüyo söylemesine de öyle bir coşkuyla öyle bir tonlamayla söylüyo ki ta.şak geçiyo mübarek. ha cümle de şu: aradığınız kişi şu anda bir başkasıyla görüşüyor." ha ha ha ha ha. zevk mi alıyosun kahpe. düşünüyorum da asabi bi adam sevgilisini arıyo karşısında bu kadın. "aradığınız kişi bir başkasıyla görüşüyor. bu gün görüşen yarın sevişir" tadında. adam alır o telefonu.. neyse.
katıldığın siyasi eylemlerden ailenin haberi olmaması durumudur.
katılmışsındır eylemine solumuşsundur biber gazını yemişsindir jopunu paşa paşa gönül rahatlığıyla ayrılırsın meydandan. akşama da halanlara sözün vardır akşam yemeği için. gidersin hoş beş kurulursun sofraya bi yandan lak lak yapar bi yandan tıkınırsın. enişten açar televizyonda akşam haberlerini. anam. 6 kasım yök protestosu kafa haber.
halam: nooluyo bey gene ne bu kargaşa.
eniştem: aha bu sıpanın okulu işte gene karıştırmışlar ortalığı şerefsizler.
sur duvari: eheh arada yapıyolar işte ipneler hehe.
halam: sen karışmıyosun di mi böyle işlere.
sur duvari: yok ya ne işim olur ben dersten eve evden derse. *
bu arada kameraman kamerasını hunharca sallamaktadır ve senin yüreğin hop hop eder denk gelicem kameraya armut gibi kalıcam halamların önünde diye. o sıra faşo kılıklı enişte patlatır bombayı.
enişte: ulan bunlarda okumaya mı gidiyolar huzur bozmaya mı belli değil orosbu cocukları?
sur duvari: ehehem abartma enişte ya sende ehe ehe iyi çocuklarda var aralarında.
özellikle içkili restorant ya da pub ların kapısından içeri girince (tabi damsız alıyorsa) "hoşgeldiniz kaç kişisiniz?" sorusuyla kafadan karşı karşıya kalmaktır.
iki kadeh demlenmek istersin tek başına atarsın kendini böyle bir yere. girer girmez herif dikilir "kaç kişisiniz" diye. 78 kişiyiz. ulan daltakke görmüyomusun tek başıma s.k gibi dikilmişim karşına daha ne kaç kişisi. yok ama illa ki yalnızlığını itiraf ettirecek sana senin ağzından duyacak rahatlayacak kıl. "tekim ben" dersin hafif gerilerek. tamaaamm adam anında sallamaz bi tavır takınır alır seni mekanın en s.ktiriboktan masasına savuşturur. ulan geçen hafta iki hatunla gelmiştim cam kenarlarından cam kenarları, manzaralardan manzara beğendirmiştin bana. ne oldu şimdi?
hayır bununla da bitmez. yavaş yavaş mekan dolmaya başladıkça sen iyiden iyiye kaybolursun ortalıkta. aradan biraz vakit geçer herifçioğlu dikilir başına tekrar. "yalnızsınız değil mi" yalnızım m.k. ne yapıcan arkadaşlık mı edicen? "ben masanızdaki sandalyeyi alıcam yan tarafa kalabalık bi grup geldi de böyle kızlı erkekli miiss gibi. sen nasıl olsa yalnızsın ne yapıcan ikinci sandalyeyi." aha aldı götürdü masamdaki sandalyeyi. ulan belki ben o sandalyede taş gibi bir hatunun oturduğunu hayal ediyodum. lan sen benim hatunumu alıp elalemin masasına nasıl oruttursun? o değil senin yüzünden bi de ekstradan sandalye hayal etmek zorunda kalıp beynimi yorucam. aradan vakit geçer daha da geçer sen yalnızsın tabi hala herif gene dikilir. "pardon yalnızdınız di mi?" evet yalnızım hala yalnızım ulan bi karı bulamadın ki bana anca dön dolaş bulaş pis herif. "ya hemen yanınıza çok kalabalık bi grup geldi de masaları birleştirmemiz lazım." tamam anladım diyosun ki seni burdan da alıp daha da s.kik biyere oturtucaz. alın oturtun tuvalet ağzına falan oturtun. "ne bır bır ediyon lan içinden sabahtan beri kalk s.ktir git allahın yalnız dallaması konuşucam idareyle bi daha damsız baltaları almasınlar içeri."
ramazan ayında oruç tutmayan insanların bi de üzerine "ramazan ayında yapılırmı hiç" diye bellenen hareketleri sergilemesi sonucunda yediği kötektir. hemen hemen her yıl benzeri örneklerle haberlere konu olur. "ramazan da alkol alan iki genç meydanda paketlendi." "ramazan da öpüşen çift zumzuk delisi edildi" gibi manşetler görülür. hatta ölümle sonuçlananı bile hatırlıyorum. "tokatta bir üniversite öğrencisi oruç yediği için kanala atıldı." böyle bi şeydi yanlış hatırlamıyosam. ölmüştü çocuk. bildiğin ölmüştü. ha şimdi "ramazanda da içki mi içilir kardeşim ya da cart mı yapılır curt mu yapılır" diye bi düşünce kalıbı var. bu adamlar bu eylemleri haklıda görürler. müslümanlık adına yapılıyo ya. allahla kul arasında ne işiniz var kardeşim. tutan tutar tutmayan tutmaz. *
belli başlı şartların elverişsiz olması yüzünden yıllarca okuyup eğitimini aldığın meslek yerine, şartları daha iyi olan ama eğitiminle kel alaka olan bir mesleği icra etmek durumudur. örneğin: antropoloji okuyup bankacılık yapmak, arkeoloji okuyup kantincilik yapmak. bir arkeoloji profesörü bölümün öğrencilerinin düzenlediği bir yemekte eski mezun öğrencileriyle karşılaşır ve sıradan iştima alır:
prof: oo ozan nasılsın ne yapıyorsun?
ozan: teşekkür ederim hocam yeni kapı kazısında çalışıyorum.
prof: osman sen?
osman: müzeye başvurdum hocam haber bekliyorum.
prof: mehmet sen ne yaptın.
mehmet: sizin yanınızda yüksek lisans yapıyorum ya hocam.
üniversite okumaya hak kazandığınızda, kazandığınız bölüme çevreniz tarafından burun kıvrılmasıdır. özellikle mühendislik, doktorluk, avukatlık vb.. gibi mesleklerin dışındaki meslekleri bi halttan saymayan ebeveynler tarafından gösterilen durumdur. sen o bölümü istemiş misin kazayla mı kazanmışsın sormazlar bile. sen istediğin kadar idealist takıl zerre oralarında olmaz. bu tavrın en nazik biçimlerinden biri de şöyle gösterilir:
amca: ne oldu yeğenim sınavlar açıklandı.
sur duvari: süper amca ya ilk tercihimden girdim çok şükür.
eline döktüğü losyonu suratınıza sürdükten sonra alnınıza süren berberlerdir. bunlar aslında cömert bol keseden dağıtan berberlerdir. losyonu avuçlarına öyle bol sıkarlar ki yüzünüz yemez o kadar losyonu. adam yüzünü mıncıklar mıncıklar o kadar çabaya rağmen bakar ki elinde hala losyon var tutar alnına sıvazlayı verir. ulan adam kadar eşşek olmuşsun ya şu mübareği az sık ziyan etme ya da git kendi alnına sür. lan ne işi var benim alnımda losyonun alnımı mı traşladın? ha bu bahaneyle ben s.d. nin alnını karışladım diye sağa sola hava atmaksa derdin bilemem. sonra bi de bi gün alnım da yemezse kıçıma sürmenden korkuyorum o da ayrı.
traşa başlama esnasında besmele çeken berberdir. normaldir, her işine besmeleyle başlayan bir kardeşimizdir ağabeyimizdir, burda bi problem yoktur. ya abicim hepsi iyi hoş da içinden çeksen ne olur ya. dayamışsın usturayı gırtlağa yüksek sesle besmele çekiyosun. her defasında kendimi kurbanlık koyun gibi hissediyorum. her defasında "ahanda bu sefer gitti gırtlak" diye diye kıçımda uçuk çıktı.
bir süre görüşmediğin bir tanıdıkla karşılaştığında kafadan "ne yapıyorsun çalışıyor musun?" sorusuna maruz kalma durumudur. bu soruyu soran kişi yaşıtın bir arkadaşınsa çok da önemli bir durum sayılmaz "yok aga havalandıra havalandıra geziyorum işte" der geçersin. ama babanın arkadaşı annenin arkadaşı olan abiler ablalar sorunca geriliyo insan. zaten onlar bu soruyu sorarken "len daha dün çük kadar bi şeydin kazık kadar olmuşsun bi baltaya sap olabildin mi bari, büyüdün de bi s.kime yarıyo musun" demek isterler. çalışan bir kişiliksen şöyle bir diyalog da mümkün.
bilmem kim abi: ooo naber yeğenim?
sur duvari: iyidir abi sen nasılsın?
b.k.a: ne yapıyorsun çalışıyor musun?
s.d: evet abi çalışıyorum uğraşıyoruz işte.
b.k.a: haa çalışıyosan mesele yok o zaman.
bu ne demek allah aşkına ya çalışmıyo olsam meselemi çıkarıcaktın yani dingil abi.
genellikle yazı dilinde kullanılan şaşkınlık gibi dumur gibi apışıp kalmak gibi durumların göstergesi olan anlamsız harf dayanışması. bunun hö, ney, ha,hı gibi kulağa dangozca gelen muadilleride durum uygunsa kullanılabilir.
kavgayı resmen başlatacak olan ilk yumruğu yiyince birilerinin kavgayı ayırmaya girmesi durumudur. kabus gibidir, günlerce hatta haftalarca akıldan çıkmaz. eve gidilir bir yastık alınır o dövülür sağa sola vurulur. olay tekrar hayal edilir tekrar tekrar karşıdaki dövülür ama boştur beleştir hepsi. "e güzel kardeşlerim tamam anladık kavgayı ayırarak iyi bi şey yaptığınızı düşünüyosunuz ama lan ben yediğim yumrukla mı kalıcam. ben bunu nasıl hazmedicem hayata küsmeyecek miyim kendimi alkole vermeyecek miyim ? lan bırakın iki dakka ben de şunun ağzına ağzına vereyim zumzuğu sonra ayırıyo musunuz ne bok yiyosanız yiyin." diye feryad edilesi haldir.
yağmurdan kaçanların aksine, evinde paşa paşa otururken bile yağmur sesini duyar duymaz don gömlek kendini dışarı atan kişidir. manyak mıdır nedir bilinmez. **