Küçük şehirlerde akp yakını ya da yanlısı olmayan herkes. Önceden de böyleydi de bunları benim yerime ailem düşündüğü için ben mi farketmedim. iş görüşmelerinde ilk üç sorudan birinin "akp gençlik kollarına üyeliniz var mı" olduğunu düşünürsek eğer. Yakında orta kesim diye bir şey kalmıcak.
kpss çalışmak dışında bir çok şey yapılabilir. çay,kahve,bira vs.. ruh haline göre. Ya da saatlerce internet başında oturmak. Film izlemek ama kesinlikle kpss çalışmak değil.
Okul bitince herkesin daha önemlisi kendinin beklentilerine cevap vermekte zorlandığın andır. Ya da başka bir deyişle hayallerine sınır koyduğun andır.
Öğrenci evlerinin genelinde bir tane bulunur. ilk başlarda insana cinnet geçirttirse de, eve gelen arkadaşlar yanında ilgi çekmek adına kendini paraladığı farkedildikten sonra durum dengelenir. olsun varsın kimse yokken yemekten sonra kenara çekilsin. Hamarat kız olarak anılmanın karşılığı keyifli muhabbetlerden mahrum kalmak.. Her ne kadar bulaşığın fazlası bize kalsada muhabbetlerin keyiflisi de bize kaldı. Seni hiç özlemedim 2 numaralı ev arkadaşım.
Sabahtan akşama kadar bütün gününü işte yorularak geçiren gence karşılık ev oturması ya da akraba ziyareti gibi tek hareketin çay doldurmak için yapılan gelgitlerin olduğu gün sonrası eve dönen yaşlı teyzeler. Küçüklükte öyle bir şartlandırılmışız ki akıldan geçen türlü planlar, uyku numarası ilk sıradadır, hep akılda kalır ve hep teyzeler kazanır.
Beklerken çömelerek beklemek ve beklerken telefonu karıştırmak genel alışkanlıktır. Çorabın kir olduğunu koklayarak teyit etmek erkeklerde çok sık görülürken kızlarda birinci sırada tuvalete toplaşıp gitme alışkanlığıdır.
Bir insan hem babasına bu kadar kızar hem bir o kadar hatta daha fazlası sevebilir mi. Hep denir ya kızlarla babalar arasındaki ilişki başkadır diye kastetilen bu mu acaba. Tartışırken aynı anda onun sağlığını düşünmek. Bir taraftan haklı olunan kızgınlık diğer taraf acaba şekeri çıkar mı korkusu. Çoğu zaman sanki kardeşimle ben evin büyüğüde küçük olan onlarmış gibi. Bir gün bir bakışı hiç bir sevgi sözünün anlatamayacağı kadar sevgi dolu bazen de bir hareketi sanki istediği hayat bizimle olan değilmiş gibi. Acaba onun içinden geçenler tam olarak ne. Hangisi daha gerçek.
Cezmi Ersözün bir yazısında geçiyordu." Bıraktım lekesiz mutlulukları; ben kavgasız, üzüntüsüz bir pazar sofrası
özlerken, aslında herkes; annem, babam, kardeşim o evden uzaklara, hiç dönmemek üzere çok uzaklara gitmek istiyormuş". Sonrasında hep merak etmişimdir acaba bizde mi.
Ben bu yazıyı terkedip giden birine yazmak niyetindeydim ama sonra burda ona yazıldığını bilmediği bir yazıyla bir çok kez yapılan konuşmalar arasında hiç fark yok olmayacağını farkettim. Sanırım bu yazıyı öfkem geçince yazmalıyım.
Ne istiyorum biliyor musun? Yarın iş olmasa mesela. sabah uyandığımda hazır bir kahvaltı sofrası dostlarla. ardından güzel bir türk kahvesi. gönül daha çok şey ister ama an itibariyle gönülden ilk geçenler.
Uzaylı vatandaşlığa alınır. Sonra başka bir ülkenin biri çıkar ey uzaylılar Türkiye zaten sizin vatanınız der. Bir delinin attığı taşı kimse çıkaramaz. sonra başlarlar toprak istemeye mesela boşta neresi kaldı iç anadolu orasıda zaten uzaylılarındır. neyseki uzaylı yok.
bazen insana üniversite okuduğunu unutturacak kadar alçaltır. yıllarca verdiğin emek yaptığın masraf sanki hiç olmamıştır. çünkü tanıdıklar her zaman yapabileceklerinin önüne geçer. seçim sende yinede. ya bir kaç yılını feda edip memur olmak için uğraşıcaksın ya da aslında sıfatı dışında hiç bir şeyi olmayan insanlara kendini anlatacaksın