çeyrek asırı doldurmak demektir... evet sorunlar gün geçtikçe artıyor... yaşla beraber çevrenizdekilerin beklentileri dedeğişiyor tabiki... bir çok kez kararsız kaldığınız konular çıkıyor karşınıza... ama nitekim yaşla da olmuyor herşey... kimisi vardır 20 yaşında sorumluluklarının bilincinde, kimisi vardır; 35 yaşında aynı tas, aynı hamam...
ülkesinde sigara içenlerinin çok olduğu bilerek, yalnış bir yaklaşımla, bu konu üzerinde bir dayatma oluşturmaya çalışan zihniyettir. sigaranın kendimize ve çevreye verdiği zararlar kaçınılmazdır. fakat şu da bir gerçek ki, hiçbir insan dayatmalarla sapkınlıklarından vazgeçemez. birçok tiryakinin bu olayla beraber, mekanlarda ufak çaplıda olsa olaylar çıkmaktadır. bu kötü alışkanlıktan kurtulmak için en doğru yöntem bence, toplumun bilinçlendirilmesi ile olur. böylelikle ne bireyler arasında gerginlik ne de esnafların sıkıntı çekmesi söz konusu olmaz.
doğruluk payı olan şeylerle tahmin benzeri olan şeyler arasındaki bağıntıdır.
gerçek doğruluğu ispatlanmış olgulardır. olasılık ise gerçekleşme ihtimali olup-olmama durumlarında söz konusudr. her olasılığın gerçekleşmeme ihtimali olduğu kadar, gerçekleşme ihtimalide vardır. o zaman olasılık ihtimaller üzerine kuruludur. olasıklar toplumun çoğu tarafından, gerçeklerine ters ise hiçbir zaman benimsenmezler ve başkasının benimsemesine de karşı çıkarlar.
buna en basit örnek, ideolojik olarak bir düşünceye sahip bir bireyin düşünceleri, toplumun bir çoğu tarafından benimsenmiyorsa, o bireyin olgusu gerçekleşemeyecek statüsüne giriyordur. ama o bireyin ideolijsi gün geldiğinde gerçekleştiği taktirde, diğerlerinin yanlış bir kanıda olduğunu gösterir.
sonuç olarak gerçek ile olasılık arasındaki ana bağıntı; olasılık belirsiz bir zamanda gerçekleşme ihtimali olan şeyler, gerçeklik ise, gerçekliği ortadan kalkana kadar olan ihtimallerdir. burada her ikisininde ihtimaller üzerine kurulu olduğu açıktır. peki siz nasıl bir bağıntı olduğunu düşünüyorsunuz? ben sadece kendi görüşlerimi dile getirdim...
hayatımızda gerçekleşen olayların, istediğimiz rota da ilerlememesinden dolayı, hayata ödetdiğimiz bedeldir. beklentilerimiz gerçekleşmediğinde; hayatı anlamsız bulur ve bir çok şeyden elimizi ayağımızı çekeriz. bize asıl gücü verendir hayat. yaşantımızda yolunda gitmeyen şeyler olunca, işte o gücü barındıramıyoruz ve hayata anlamsızlığı yerleştiriyoruz.
peki hayatın anlamsızlaşmasına etken olan şeyler nelerdir? biz mi? yoksa bizim kaderimiz mi? yoksa çevremizdeki sinik görünüşlü insanlar mı? ben söyleyeyim mi cevabımı? bana ağır basan düşünce insanlar... çünkü öyle ufak şeylere anlam yükler ve onlarla yetiniriz. ama oradan bir şahıs çıkar ve anlam kattığımız şeyi anlamsızlaştırmak için bütün marifetlerini sergiler. nedeni belirgindir çünkü... onun kendi hayatında anlam vermediği önemsiz bir şeye sen anlam yüklüyorsundur. bu onu rahatsız etmektedir. ona göre gereksizdir ve bunu senin kafana sokmaya niyetlidir. bu yazdıklarımdan sadece, iki arkadaş arasındaki dialoglar gelmesin... bir kadın-erkek arasındaki ilişki, aile vb...
paragrafta ele aldığım 3 şıkta hayatı anlamsızlaştırma kavramı bakımından, öncelikle savunduğum düşünce yer alıyor, daha sonra bizzat kendimiz ve en son kaderin olduğunu düşünüyorum. bu tabiki benim fikrim ...
kim bilebilir ki? senin, onun hayatını anlamsızlaştıranı... ben kendi anlamsızlıklarımı sergiledim... peki sizce hayatı anlamsızlaştıran nedir peki?
kişinin aşırı aldığı alkol doğrultusunda bir köşeye sızar ve uyuklar ve bu esnada midenin kalkması ve kişinin uyuklaması, boğulmasına neden olmasıdır. bu olay gerçekleştiği taktirde kişinin kurtulması pek mümkün değildir. buna en iyi örnek rock müzik bünyesinde gerçekleşmiştir. Bon Scott-AC/DC nin ölümüne kadarki vokalisti de, kendi kusmuğunda boğularak ölmüştür.
ama herkes benim gb. o noktada şanslı değil.
mekan: taksim metro önü...
şahıs: aşırı alkollü ve sızmış olan baş aktirist
olay: kişinin kusmuğunda boğulması
sonuç: son anda midem kalkar ve bu esnada uyanırım. arkasından paçalarımın her tarafı kusmuğa bulaşmıştır. yanımki tayfa "baba ya geberdin sandık" benim cevabım ise "baba içecek bişeler yok mu?" *swh~ ~
montaj hattına gelecek parçaların; bir kazan içerisine aktarılarak ve bu kazanda yer alan elektro manyetikler doğrultusunda, parçalar kazan içerisindeki rampadan vibrasyon hareketi ile ilerlemesini sağlayan ünitelerdir. seri üretime dönük imalat işlerinde kullanılırlar. kompleks parçalarda kullanılması tavsiye edilmez.
üniversitenin bünyesinde yer alıp, projelerini; bitirme tezi gerekçesiyle son sınıf öğrencilerine yaptırtan eğitimcilerdir. öğrenciler ne kadar ayak işlerini yapar gözükse de işin çoğunluğunu yapmaktadırlar. tez danışman hocalarının yar. doç. olması ile beraber, hocalarına, tezini bir türlü beğendiremezler. bu tür bir döngü içerisinde günümüzde sürekli devam etmektedir.
afyon metal camiasında ozan baba ve müritleri tarafından " hüzün kovan kuşu" adlı parçanın farklı versiyonudur. sözler yöresel afyon metal camiası elemanlarıyla süslenmiştir. bütün ekip sözlerde yer almaktadır. sözler bi kısmı şunlardır:
sodom kovan kuşu gelmiş,
hacının yanağına konu vermiş,
aytenli mahfuz şarkıma
metalcore vermiş vs vs *
dışarıda olup biteni ve her türlü yaşantıları görebilen ve anlam yükleyen sakinlerdir. genelde oturdukları balkonlarında ellerindeki buz gb. biralarıyla düşücelere dalmış şekilde bulunurlar. düşüncelerinin bölünmesine kimi zaman dışarıda gerçekleşen kötü bir olay, kimi zamanda iyi bir olay neden olur. hemen kafayı uzatır ve olaylara tanıklık eder. başkaların sorunlarını, kimi zaman da mutluluklarını paylaşır. ama hiçbir zaman olaylara tepki göstermez. bırakır onları kendi başlarına, kafa yormaz, onun misyonu bellidir çünkü? sadece konumun belirlemek, izlemek ve düşüncelere tekrar akıp gitmek. olan bitenlerde yer alan sakinlere anlam yüklemez. anlam yüklediği bilakis ta kendisidir. ben neyim ne işim var bu insanların içinde...
Toplum bireyin yaşamsal alanı kısıtlaması ve etnik yapıyı empoze etmesidir. toplum daima belirlediği kuralar doğrultusunda ilerler ve bunları belirlerken birey tamamen nötrsüzdür. toplum genel özelliği ön yargıl olmakta yatmaktadır. genel olarak toplum kendi kürkünü karşısında yer alan ve mevcut olan toplum sistemine karşı gelen bireye giydirmek ana misyon olarak hedeflemişlerdir. doğru olan bu değildir bence. doğru olan genel kuralların dışında hiçbir şekillendirmenin olmamasıdır. genel kurallar mı ne peki? ne olabilir tabiki, başkaların hürriyetini ve özgürlükleri rahatsız etmeden insalcıl bir çerçevede yaşama şeklidir. eğer ben seni rahatsız etmiyorsam, senin benim dine dilime giyinişime, yaşam felsefeme karışmaya hakkın yoktur. bunu sakın yanlış anlamayın sadece muhafazakar kesim için bir geçerli yargı değil, ayrıca günümüz yaşantı içerisinde yapılması istenen davranışlar ("bak o yapıyor sen niye yapmıyorsun" psikolojisi) içinde geçerlidir. toplumsal olarak kısıtlamalar getirmemiz doğru bir yargı değil bence...
genelde yediklerini paylaşan ve bunu gaz çıkarma yoluyla sağlanması ve içinize difizyon etme işlemidir. arkadaş grubu içerisinde, mutlaka böyle paylaşımcı arkadaşlar yer alır. bu tür durumlarda genellikle tepki olarak kaba kuvvet gösteremeyiz ve çok farlı bir tepki olan oksijen eksikliği, beyin tramvası, "foseptik çukuruna mı düştüm?" gibi oluşumlar söz konusudur... önlem olarak gaz maskesi kullanmanız tavsiye edilir. *
şarap gecelerinde yanımızdan eksik olmayan ve şarap şişesinin dibini göremeyen kişilerdir.belirli karakteistik özellikler gösterirler. bunları kısaca şu hikaye ile özetleyeyim...
bazen alemimize takılır 1 - 2 ziyaretçi. nasiplenirler onlardan şarabımızdan... bir şarapta tutuşturuz onu eline... ve gecemiz yeni ziyaretçimizle başlar sabahın ilk saatlerine...
- "aga ya! yavaş gidiyosun" der pişkin bir tavırla.. bilmez ki şarabın ağızda yavaşça devşirilerek yudumladığını. o şarabtaki tortuları ağızda hissederek..
zaman geçer ve derki:
- "yok baba ben bunun dibi görürüm, buda içki mi bea" der. güler geçerim ve zaman bırakırım herşeyi...
birde bakarım ki eleman yavaş yavaş burnunu ovalamaya başlar ve hafifi hafif çakırlaştığının izlerini sergilemeye başlar...
gecenin ortalarına doğru birde bakarsınız sızıp kalmış kerata.... şarap yarısında bile deil
biz yolumuza devam eder onun şarabınıda deviriveririz. aslında pek sevilmeseler de bile gecemize neşe katar bu ziyaretçiler... başka bir gün başka ziyaretçileri bekler şarabı bitirememelerine kadeh kaldırız...
biz ise şarabın dibini değil, kendi dibimizi bulmaya çalışırız içkimizle.....
black metal alt tarzlarından olan, atmosferik bir yapıya sahip olan, genelde konuları intahar vb. temalar yer alan metal müzik tarzdır. tarzın kurucusu bethlehem dir. diğer bazı gruplar şunlardır; silencer, sterbend, anti, xasthur, nocturnal depression, shining, live lover' dur.