Vurulacak daha nice yönleri olduğundan gereksiz bir eylemdir. Lakin vurulmak istenen kişilerin genelde akılları bacak aralarında olduğu için etkili olma olasılığı vardır.
muhtemelen sevgilisini kızdırmak için böyle bir istekte bulunan, muzur şirin sevimli bir sevgilidir. yoksa her kadın bilir sevgilisinin bu duruma nasıl tepki vereceğini. bile bile lades yapmazlar.
istemek; ya hayatın ta kendisidir, ya da hayatı yarım bırakan bir olgudur.
her insanın hayatında bir hedefi olmalı; her zaman bir sonraki basamağı düşünmek. herhangi bir şeyin daha iyisini, daha güzelini, daha yenisini, daha marifetlisini, daha kolayını vs... istemek. istemek varsa amaç oluşur, amaç olunca hedefin olur. kimine göre yaşamın sırrı, yaşamanın olmassa olmazı.
peki hep bir şeyleri istemek, aslında hep bir şeylerinin eksik olması demek değilmidir? bence herhangi bir şeyi istediğinde ve henüz ona sahip değilken; hayatında, kalbinin tam orta yerinde bir boşluk oluşur. ve tam o istediğin anda elde edilemeyen şeyler, tam zamanından sonra elde edilsede doldurmaz o boşluğu. böylece hemen hemen her istek kaplte bir boşluk yaratacak. hep yarım kalacaksın.
ya istemeden, ya bir hedefin olmadan yaşamak. hayatın getirdikleriyle uğraşmak, sonrasını düşünmeden, o gün geleni değerlendirmek. bir sonraki nakliyata kadar gözün gelen şeylerden başka bir şey görmeden yaşamak. kalbinde ve hayatında boşluk olmasına izin vermeden bir ömür sürmek.
bence ikincisi tam olmak demektir. ve bence bir insan tam olunca başlar yaşamaya. ama malesefki her insan yarım yaşar, her insan ister! ya o zaman? tam yaşamak mıdır hayat, yoksa isteklerimizle yarım yarım mı?
söylenecek söz bulunamayan bakandır. nereye bakandır, niye bakandır anlamakta güçlük çekilen bakan. rahatlıkla bakmasa daha makbul denilebilecek bakandır. trene bakıyor gibi bakan bakandır.
yazar bilgilerinde, kaç defa ben butonuna basıldığını gösteren bir istatistik olsa, kimsenin söylemeye cesaret edemeyeceğini düşündüğüm söz. evet benim sikimde galiba.
görende bileklerini kesip, bayrağı yaptıktan sonra kan kaybından öldüler falan sanacak. yahu bu tepkiler neden. altı üstü parmaklarının ucuna iğne batırıp birer ikişer damla kan akıtıp yaymışlar kağıdın üstüne. bence milliyetçi ve duygusal birazda şovlu bir hareket olmuş ama bu kadar tepkiyi hakettiklerini düşünmüyorum.
burada bik bik yapıp, terörü lanetleyenler nereye varmışlar da, bu çocukların yaptıklarını gereksiz buluyorlar. hiç olmassa ordunun başındaki adamı duygulandırmışlar. bizler ne yapıyoruz?
ulan filmde mehteran yokmuş. yazıklar olsun diyor ve sırf bu sebepten sinemada filmi izlemeyeceğim diye bir karar alıyorum. osmanlı da savaş denince akla gelen, en gaz ve gerektiğinde en korkunç olan ayrıntıyı unutursanız bende gidip izlemem. bitti.
bizim yörede (kastamonu) küçücük, büyük bir solucandan hallice olan ve sanırım zararsız sürüngen. böyle birtanesinin kafasını ezmişliğim vardır. hemde 8-10 yaşlarındayken.
ha birde aklıma gelmişken, yılanlarının çoğunun zaten gözleri pek iyi olmadığından, ismini veren şahsın pek orjinalliği yakalayamadığı düşüncesindeyim.
edit: yahu totale bakıp eksilemeyin hemen, bir insanevladının giyebileceği ne varsa, üstümde şu anda o yüzden kabarık. gardrobun yarısı üstümde siz düşünün.
sibel üresin ile kendisinin, sadece giyinme tarzları değiştirilseydi ve fikirleri sabit kalsaydı, acaba berna laçin bu tavırlarıyla yine bu kadar "helal olsun"u alır, bu kadar göze girermiydi diye düşünüyorum. sanıyorum ki hayır. o zaman; pis türbanlı bıdı bıdı konuşturmadı kadını, bir dakika susmadı vs. denirdi heralde.
şunu vurgulamak isterim ki, sibel üresin'in tamamen saçmalık olan fikirleri ile herhangi bir yakınlığım, uzaktan yakından alakadarlığım yoktur. güler geçerim. benim bahsetmek istediğim, berna laçin'in konuğuna olan saygısızlığı ve gereksiz asabiliği.
program olmadan kesinlikle biliyordur sibel üresin'in düşüncesini ve konuşulacak olan konuyu. böyle bir durumda söylenecek tek söz, "şov olsun", "nasıl olsa düşünceleri çok saçma, e bide türbanlı, nasıl davranırsam davranıyım göze gireceğim" düşüncesiyle hareket ettiğidir.
aslında demek istediğim şudur ki; bu kadar şekilci olmayın sayın yazarlar(bilhassa ekşi sözlük yazarları) zira aklıma hemencecik şu şarkı sözleri geliyor "bazen ben hümanistim diyor, bazen rastyonalist oluyor" bazende şekilci oluveriyorlar işte. değişik bir psikoloji, hatta bir felsefe idiotloji...