bütün dersleri iyi olan piçtir. dünyaya okumak için gelmiştir. adeta bir messi, bir marodanadır. dünyanın bütün testlerini çözecek, bütün derslerini dinleyeceketir. muhtemelen sosyal demokrat olacak, bazen sinirlenecek, bazen de kendine ait fikirleri olacaktır. okuduğu kitapların listesini tutacak, sevdiği yerlerin altını çizecek, kitaplarını da hiç buruşturmayacaktır. ayağı taşa takıldığında "kahretsin" diyecek, bir kız sevdiğinde ona çok dikkatli yanaşacaktır-direk istede de bilir- bu dipçiğini siktiğim çocuğu hapse bile girse iyi halden çıkacak, gardiyanların gözdesi olacaktır. diyeceğim o ki bu cürümsüze dünyada ve ahirette kötügünyüzü yoktur.
ülkemizin ilk film çöplüğü olan bunlardafilm.com teknolojinin gelişmesiyle birlikte üretilen başarısız film oranından rahatsız olarak, doğal bir refleks sonucu yayın hayatına başlamıştır. özensiz, seyirciyi aldatmaya yönelik ve tekdüze olan filmlerin yapım koşullarına bakılmadan, hemzemin bir sahada kıyasıya eleştirileceği sitede, tür ayrımı olmadan, kısa ve uzun her çeşit filme yer verilmektedir. eleştirilen filmleri çeşitli kategorilere bölerek değerlendiren sitede, her filmin neden o kategoride olduğuna dair de açıklamalar bulunmakta.
ensenizdeyiz... mottosuyla yola çıkan site, sinemanın tutkuyla yapılan yeni söz söyleme sanatı olduğunun artık unutulduğunu, tektip bir sinemaya doğru gidildiğini ve kimsenin yeni birşeyler söylemeye cesaretinin olmadığının da altını çiziyor. filmleri bu bakımdan ayrıştırmalı çöp toplama tekniği ile toplayarak kategorilendiriyor ve seyircinin beğenisine bir de bu gözle sunuyor. bunu yaparken film için çalışanları da unutmayarak, geniş bir arşiv oluşturmayı da ihmal etmiyor.
artık filmlerin bu kadar pervasızca ve ne verilirse yer bu halk düşüncesiyle yapılmaması için kolları sıvayan site, gerçek sinema severleri bünyesine bekliyor.
Gece twitter'da gördüm. Pek eğlence çıkacağa benziyor. Kategorilerden birinin açıklaması çok hoşuma gitti:
lokman hekim'in bile çare bulamadığı bu filmlerle ilgli rivayet şöyle şöyledir:
derler ki; yecüc ile mecüc yeryüzüne bu filmlerin suretinde inecekmiş. böylece gökteki rahatı bozulan mesih dünyaya tekrar inmek zorunda kalacak, kadim dostu musa'nın asasını -aga iki dakka versene şunu- şeklinde isteyerek denizleri yarmış olan, bu yüzden hala ıslak olan asayla bu yönetmenlerin kıçına kıçına şefkat tokatları vuracakmış. dayaktan sonra cebinden çıkardığı iki adet tarkovsky filmini bunlara vererek- filmler yeterince uzun, aranızda paylaşın kavga etmeden. herbiriniz bir sahnesini tam anlasanız yeter zaten- diyerek tembihte bulunup, tekrar göğe yükselecekmiş. dünya artık güzel filmlerin çekildiği mutlu ve mesut bir yer olacakmış.
bir kimya dersinde, tamamen kendinden geçmiş bir halde okulun bir şekilde bitmesini ve bir an önce kendi dünyamıza dönme arzumuza hocanın kan doğramak istemesi sonucu, kasıtlı olarak bizim arka gruptan arkadaş ayağa kaldırılır ve öğretmen kişisi tarafından soru sorulur:
- sofu, söyle bakalım bu reaksiyonun yönü ne tarafa doğru?
konuyla alakasız sofu, önce boş boş bize doğru ne diyo lan bu karı gibisinden bakar, sonra da umarsızca:
pür-i nişan önderimiz, büyük yönetmen, saf duygu ve en asil dumurların insanı cemal şan'ın yaptığı, ali, zeynep, dilber, kemal, orkun, pelin, muammer, kısmet, duru, kumru, çay kaşığı, fotoğraf makinesi, süzgeç, top, kama'nın sekiz günü derken çığırdan çıkan 15 leme 16 lama dahası dalaylama, dolaylama, kolaylama serisinin toptan kalaylanmış ismidir. bundan sonra film ismi düşünmemesini kendisine salık ediyoruz buradan. neyin sekiz gününü çekiyorsa çeksin ama kimselere izletmesin. evde otursun izlesin işte hepsini. kültür bakanlığından da 400 milyar değil de daha az para alsın bari. bak filmin isim babası olarak ben para istemiyorum.
yazı tura daki roluyle yarmış geçmiştir. kimse onu o rolle hatırlayamaz çünkü çok acaip oynamış ve tanınmaz hale gelmiştir. aslen arjantin'li olması ve müzikle ilgilenmesi de ona olan sempatimi katlamaktadır. severek izliyoruz kendisini.
kendi akıbetine ağlayan adamdır. o kadar namaz kıl, iyilik yap, karıya çakma bilmem ne. iyilik yapacam diye kudur sonra da Allah öldü. ağlar tabi adam. oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi ağlar, şimdi kötülük yapmanın da bir anlamı kalmayacak diye ağlar, vicdan azabı çekemeyecek diye ağlar, ölünce ne olacağını bilemediğinden ağlar, belki gerçekten çok sevdiği için ağlar. yanlışlıkla karınca ezince ağlayan adam Allah ölünce ağlar tabi. ağlanmaz mı be?
bu hafta teoman kumbaracıbaşının söylediği parçaları ses sisteminin dandikliğinden mi yoksa solistin sesinin kötülüğünden mi anlamadığım programdır. bundan ayrı olarak harikulade manyağı olmuşuz ve aynı şeylere gülmüşüzdür gene.
emeğin karşılığına bakılır. bir üründür o da ve insan çok merhametli bir pezevenktir. o yüzden son bir kez bakar bok bile olsa. sonra gel de insana merhametsiz de. mümkün mü?
az önce yapmış arkadaşım olan insan. sevgilisi hasta olduğu için bütün yol boyunca -yalova-istanbul hattı- ki yol kısa olmasına rağmen ağzından burnundan getirmiştir o yolu. yok hastayım, yok ölüyom, yok su al bana diyerekten arkadaşı çığrından çıkarmış. "abi en güzeli takacan mp3'ünü açacan kitabını tövbe valla bi daha" diye açıklama yaptı basına en son. şimdi arkadaşın durumu iyi.