zülfü livaneli, arif sağ, selda bağcan seslendirmiştir.
"dost senin derdin ben yana yana
haydar haydar haydar ben yana yana" diye söylerler. haydar da pir sultan abdal'ın gerçek adıdır.
yılmaz odabaşı'nın "ey hayat" adlı kitabında yer alan oscar wilde'dan bir alıntıyla başlayan bir şiir. "oysa dünya ne geniş, koğuşum ne dardı/bıraksalar martılarla randevum vardı" dizeleriyle hemen kalpleri fetheder.
"bilmiyorum yasalar doğru, yerinde midir,
tümü yanlış mıdır yoksa;
bütün bildiğimiz bizi tuttukları zındanın,
duvarı sağlamdır oysa;
her günü yıl gibidir önünde yolumuzun
öylesine bir yıl ki, günleri yıldan uzun..."
-O. Wilde-
i
demiştim şu durakta biraz daha kalalım
biraz daha....biraz daha ceplerimde
kelepçesiz ellerim...
demiştim, gidip geniş bir bulut alalım
çünkü yarın
gökyüzü üzerimde hep dikdörtgen kalacak...
ii
bir izmarit gibi unutulsam
da düştüğüm yerde
öperim bulutumu
ölürüm ölümümü
ölürüm ölümümü
ey hayat, yine de yenerim zulümünü!
iii
sen kederle mazlum, aşkla yamansın
yürürüm uçurumlara beni anlarsın
bir rüzgar silip geçse de çizdiğim mavileri
yıllar unuttursa da eski güzellikleri
boğamaz ayrılıklar en büyük sevgileri
daha her gece öksüz bir çocuk gibi iniyor
dışarıdan mektuplar sesler geliyor
şu mahsun avlularda günler ölüyor
kalbimacıyorkalbimacıyorkalbimacıyor...
iv
ayrılığın eline bir mendil verin
geride kalanlara şarkı söyleyin...
v
işte hasadımda boş günler, boş avlular
puştlar geçiyor protokolden
gözlerinde, düşlerinde namlular
birazdan
vuracaklar!
birazdan
vuracaklar!
ve bizim çocuklar,
hesabını acıların
rüzgarlara soracaklar...
vi
ömrümde nice sızı var
kışların önü, sonu var
kalbim kuşatmalarda dar
dağlarda ölmek isterim
ben ateşten, hınçtan doğdum
üç beş kuruşa kul oldum
yetmedi de mahpus oldum
dağlarda ölmek isterim
vii
ak bulutlar katar katar
dedim, buralarda ne aranır?
dışarıda bir dünya aydınlanırken
içerde bir yılmaz kararır...
viii
uzaklarda kara gözden bir selam vardı
saramadım soramadım ömrüm zarardı
artık bu ayrılıklardan kalbim usandı
bir gökyüzü bir duvar, bir resim kaldı
oysa dünya ne geniş, koğuşum dardı
bıraksalar martılarla randevum vardı
çömeldiğim avlularda düşler sarardı
o muhteşem dostluklardan şimdi kim kaldı
hançerlendim akşamların alacasında
yaşamadım, ölemedim ömrüm talandı
oysa dünya ne geniş koğuşum dardı
bıraksalar martılarla randevum vardı...
ix
"ben haklıyım";dedim halka
dedi halk:
"ne hakla?"
dedim
ışığa
yaz
sesini;
anlamı akla!
"aşıkınam"
dedim o aşka
gel beni
beyhude
atma!
ister
öldür,
ister
öp
ve
kalbinde
sakla...
iki
celse de
hükümlü kaldım;
çok
yorgunum
çok
bozgunum
ama
sen
bana
bakma
bakmaaa
bakmaaaaaaaaa!
x
kırdılar kalemimi parmaklarım yas içinde
yıkadım ellerimi söze sığındım
kaç bahar kan damladı üstüne şu günlerin
utandım çiçeklerden güze sığındım
kovuldum yurdumdan duldasız kaldım
bir mahkum, bir mülteci küle sığındım
xi
ben içeride, sen uzak yollardasın
yollarda çamlarla, çınarlarlasın
yollarda uğuldayan rüzgarlardasın
gardiyanlar koğuşta sayım yaparken
efkarımla birlikte sayılmaktasın
ömrümde bir hazan yaprak dökerken
özlemin o esrik tadındasın
ben çürüsem ben ölsem de bu taş odalarda
bilirim önce sen asıl sen yanımdasın...
xii
bozkırlarda doğumum, voltalarda ölümüm
üryan!
artık atlar koşuştursun poyrazı yerime bozkırlardan
bak, saçların geçiyor benimle voltalardan
saçlarınla geçiyorum seninle acılardan
bir ilmek atıp zamana sevdam
geçirsin...
geçirsin kavlince hasreti bulutlardan...
xiii
yürünecek çok yol vardı
burnumun dikine kandım
isimler öyle çoktu
senin adını andım
yıllar geçti, kurtuldular
bir ben içerde kaldım...
xiv
kapanınca kapılar
ıssızlığa kimse kalmaz
içeride
yağmur yağmaz, toprak kokmaz duvarlar
kapanınca kapılar
"hey!" derim: kapılar heey!
ben ne kederlerden geçtim
hageçtimhageçtimhageçtim
eksilmedi yüreğimden kibritim...
xv
geliyorum
köpekler gibi acı çekerek
geliyorum
hasretinin gözlerinden öperek! demiştim şu durakta biraz daha kalalım
biraz daha....biraz daha ceplerimde
kelepçesiz ellerim...
fransız ihtilalinden başlayarak türkiye'deki ve dünyadaki gelişmeleri içeren sözellere zorunlu, eşit ağırlık ve sayısallara seçmeli olarak okutulan derstir. müfredata alınalı neredeyse 2 yıl olmuş olmasına rağmen henüz milli eğitimin bu ders için bir kitap yayımlamamış olması nedeniyle çoğu okulda osmanlı tarihi şeklinde işlenir. güncel türk ve dünya tarihinin anlatıldığı okullarda da konu kapsamı çok geniş ve dinleyici kitlesi öss öğrencisi olduğu için amelelik olarak görülür.
ideolojik bir zıtlaşmadır. yıllardır sebebini anlayamadığım ve çok kolay da anlamlandıramayacağım bir olaydır. özellikle politikleşmenin yoğun olduğu 68, 78 dönemlerinde solcuların söylemlerine bakıyorum. antikapitalist yaklaşımlardan çok daha yoğun bir şekilde antiemperyalizm fırtınası esmekte... sonra 6. filoyu protesto eden solcularla çatışan ülkücülerin yeminlerine bakıyorum: "ulkucu turk gencligi olarak
fasizme komünizme ve her turlu emperyalizme karsi mucadelemiz son nefes son nefer son damla kana kadardir".* madem emperyalizme karşı mücadele veriyosun neden buna karşı mücadele verenleri baltalıyosun ki? gibi sorular getiriyo aklıma. her ne kadar o dönemlerin siyasi topluluklarının kendi fikirleri için kendi mücadelelerini kendilerinin verdiklerine inanmak istesem de, bu yıllarda bu hareketler bir kargaşa ortamı yaratma isteğine alet olmuş, kışkırtılmış şeyler diye düşünüyorum.
şu devr-i alemde bir din tartışmasıdır almış gidiyor. zor bi iş tabi varlığıyla ilgili mutlak bir işaret göndermeyen bir varlığa koşulsuz inanmak, ibadet etmek. özellikle de türkiyede doğduğu için otomatik sünni olan insanların bazılarının aklına takılıveriyor: "ya varsa?", "ya yoksa?"... işte bu aşamada ya müslüman olup kuralıyla, düzgün bir yaşam sürüp cenneti garantilemek var -ki eğer yoksa zevk verici bir sürü şeyden kendimizi mahrum ederek harcadığımız tam değerlendirilememiş bir hayat kalır elimizde- ya da ateist olup inkar etmek, gönlünce bir hayat yaşamak var -ama eğer varsa bu işin oldukça ızdıraplı da bir öbür tarafı olacaktır.-. ama böyle bir karar vermekten kaçınan, bir yargıya varamayacaklarını söyleyen (biraz acizce sanki)sevgili agnostikler; hem bu dünyadaki yükümlülüklerini üzerlerinden atarlar hem de eğer varsa öbür taraf için bir açık kapı bırakmış olurlar. (inkar etmek başka şey bilemem demek başka şey sonuçta)e agnostik olup hayatı yaşamak var...
şibumide anlatıldığı üzere mistik yetenekleri olan insanların yolculuklarına verilen isimdir. ekstaz anında bu insanların her şeyle bir oldukları söylenir. bulundukları yerdeki her şeyle ve de yolculukları sırasında kendilerini içinde hissettikleri yerdeki her şeyle, masayla, sandalyeyle, otla, böcekler, kendileriyle ve karşılarındakilerle... yoga, meditasyon tarzı şeylerinde az da olsa bu duyguyu yarattığı söylenegelmekte.
yerel seçimler döneminde, fotoğrafları her yerde insanın karşısına çıkıveren osmangazi belediye başkanı adayı mustafa dündarın kaşlarıyla ilgili oldukça doğal, canı gönülden bir talep. *
dalga geçer gibi zırt pırt değiştirilen sistemin geldiği -getirilmek istendiği- son noktadır. öss, 1. bölüm için ve ayrıca da her ders için sınav yapılan bi hale dönüşecek gibi görünüyor. her dersten 120 soru çıkacağı, sınavların 5 hafta boyunca pazar günleri yapılacağı ve bu şekilde güvenliği sağlamak zor olduğu için de sadece büyük şehirlerde sınav yapılacağı söyleniyor. yani başka şehre gitmek için para bulamayanlar direk elenmekte.. ayrıca orta öğretim başarı puanının etkisinin yüzde 21 den yüzde 5 e düşürüleceğine yönelik açıklamalar da okulun tamamen hiçe sayılacağının, dersaneciliğin önem kazanacağının ve imam hatiplilerin gümbür gümbür geldiğinin göstergesi
ramazan ayının gelmesiyle yazarların başlıklarda birden ateistleri dövmesi, sokakta su içenleri ayıplaması, oruç tutmayanlara saydırması olaylarının birbiri ardına gelmesidir. sanırım inançlara dil uzatmamayı, insanları müslüman olmamakla ya da oruç tutmamakla yargılamamayı, bunun üzerine geyik döndürmemeyi öğrenmemiz için daha çooook zaman geçmesi gerekicek.
sonu hiç bi yere ulaşmayan bir dizi olaydan oluşan bir film. birbirirnden alakasız insanların hayatı ilginç şekillerde kesişiyo ve sonunda noluyo? hiçbir şey.
nokta dergisinin, deniz kuvvetleri komutanlığının bilgisayarından kopyalanarak kendilerine iletildiğini söylediği oramiral özden örnek'e ait günlüklerdir. dergide 1957'den beri tutulan günlüklerin sadece darbe günlükleri bölümü yayınlanmıştır. yayınlanan bölümlerde özden örnek, 24 Nisan 2004te kıbrısta yapılan referandum öncesi, dört kuvvet komutanının, dönemin genelkurmay başkanı org. hilmi özköke rağmen, darbe yapma planını anlatıyor. örnek ile dönemin kara kuvvetleri komutanı aytaç yalman, hava kuvvetleri komutanı ibrahim frtına ve bugün add başkanı olan, dönemin jandarma Genel Komutanı Şener eruygur tarafından hazırlanan "sarıkız" kod adlı darbe planının, özkökün karşı tutumu, diğer bazı üst rütbeli subayların isteksizliği ve abdnin tavrı nedeniyle vazgeçildiği; eruygurun bunun üzerine tek başına "ayışığı" kod adlı bir darbe planı yaptığı iddia ediliyor.
söz konusu günlükler yayınlandıktan sonra nokta dergisi kapatılmıştır.
yumurta sevmeyen insanların menemen yemek istediklerinde başlarına gelebilecek zor bir olaydır. tarafımdan denenmiş, bunu yiyeceğime aç dururum denilerek yarım bırakılmıştır.
Do ya ever seem to have one of those days where everyone's on your case from your teacher all the way down to your best girlfriend? Well you know, I used to have those just about all the time. But I found a way to get out of it
Let me tell ya 'bout ...
Sittin' in the classroom thinkin' it's a drag
Listening to the teacher rap just ain't my bag
When two bells ring you know it's my cue
I'm gonna meet the boys on floor number 2
Smokin' in the boys room
Smokin' in the boys room
Teacher don't you fill me up with your rule
Everybody knows that smokin' ain't allowed in school
Checkin' out the halls makin' sure the coast is clear
Lookin' in the stalls nah, there ain't nobody here
My buddies Sixx, Mick & Tom
To be caught in school would be the death of us all
Smokin' in the boys room
I was Smokin' in the boys room
Teacher don't you fill me up with your rules
Everybody knows that smokin' ain't allowed in school
Hey can I be excused?
(Back-Forth Solo's)
Well, Put me to work the school book store
Check-out counter and I got bored
Teacher were lookin' for me all around
Two hours later you know where I was found
Smokin' in the boys room
I tell you I was Smokin' in the boys room
Now , Now, Now Teacher don't you fill me up with your rules
Everybody knows that smokin' ain't allowed in school
hmm... everybody
Smokin' in the boys room
Smokin' in the boys room
I tell you I was Smokin' in the boys room
Smokin' in the boys room
Hey, Teacher don't you fill me up with your rules
Everybody knows that smokin' ain't allowed in school
One more
Smokin' in the boys room
Smokin' in the boys room
Now Teacher I ain't foolin' around with your rules
Cause everybody knows that Smokin' ain't allowed in School!
1
yirmi yaşında
telsiz duvaksız
sarı saçlı kız
memeleri kan
kocaman
kanlı bir bayrak gibi asıldı askı demirine
soruldu sevdalılar
sustu
kuytuda bir çiçek nasıl susarsa soruldu sevdalılar
sustu
uykuda bir bebek nasıl susarsa
soruldu sevdalılar
sustu
askıda bir insan nasıl susarsa
yoldaşlarını veremezdi
sarı saçlarını savurarak gezemezdi
küt küt dövüldü göğsü
demirci körüğü değil bu
küt küt dövüldü göğsü
demirci körüğü bu
2
temmuzdu
sıcaktı
güneş
kentin göbeğinde kara bir çıbana benzeyen
bilmem kaç katlı yapının penceresinden
sarı sıcak bir insan başı gibi uzanıp baktı
yerde bir azgın salya dumanı
sarmış sarı saçlı kızı
o an
alanlarda taşınmış pankartlardan kalma
gözbağına doluşmuş binlerce göz haykırdı
sarı saçlı kız
sarı saçlı kız
sarı saçlı
sarı kız
sarı saçlı kız
parça parça et
ve kuru bir iskelet gibi geçti 90 günü
o adem'in kaburga kemiğinden kopup gelen
bilmem kaç dolara pazara sürülen havva değil
etimizde kanayan acımız
o bizim kavgamızdan yanan
bakır çanağımızdan altınlaşan
sarı saçlı kızımız