sıfır zeka ve yaratıcılık gerektiren eylemdir.
iki kalıbımız var: 1).............. olan tür kızı.
2)türk kızının .............. olduğu gerçeği.
şimdi noktalı yerler için herhangi bir fiziksel ya da kişisel kötü biz özellik buluyoruz. örneğin şişman, kıllı, kısa bacaklı ya da dedikoducu gibi.
daha sonra uygun yere yerleştirip başlığı açıyoruz. işte bu kadar kolay, herkes yapabilir.
kimse yoksa odada, evde konuşacak kimse; gülecek, eğlenecek işte o zaman gerçekleşen durumdur.
girersin internete bakınırsın varsa konuşacak biri bir iki muhabbet sonra görüşürüz diyip hadi by.
oyun falan oynarsın dizi izlersin hatta tivibu varsa televizyona bakarsın biraz ama tek başına sıkıcı olur.
hepsinden sıkılınca da biraz müzik açıp uzanırsın ama bilgisayarı kapatmazsın çünkü o da giderse tamamen yalnız kalırsın.
tabi bu durum bilgisayarda saatlerce vakit geçiren insanlar için kötüymüş gibi gelmeyebilir ama benim gibi yaptığı her şeyi yanıdakiyle konuşarak yapan ders çalışırken bile arada arkadaşıyla konuşmasa sıkılan birine için her şey anlamsızlaşmış gibi geliyor. ya da şimdi tuhaf bir bunalımdayım yakında geçer.
dünyadaki tüm insanlar arasından seçildiğinin göstergesidir. bu çok özel bir misyondur. bilmeyenler için açıklayayım diyabet şeker hastalığı, çölyak ise kısaca içinde gluten protein bulunan şeyleri yiyememedir. (tıbbi tanımlama değil). gluten denen şey de başta un olmak üzere her haltta var.
bu da ;çorba yaptığınızda içine un katmamak, tüm yemekleri salçasız yapmak, (hazır salçalara da katıyorlarmış), bulgur şehriye gibi tüm tahıllardan vazgeçmek, hiçbir tatlıyı tatlı yapamamak, ve tabiki en önemlisi ekmek yiyememek demek oluyor.
bu durumda ortak olarak sadece yoğurt, salata, şehriyesiz pilav yiyebiliyorsunuz. yani sadece kendine yemek yapmak ve sonra kendin yemek. sonuçta öğrencilik hayatı geçip gidiyor, karnımızı doyuruyoruz işte...
"yalandan da olsa ne güzel güldün bu akşam bana" deyip berbat olan durumu ama ne güzel güldü diye güzelleştirmeye çalışmaktır.
"bir anda bir anda" deyip bir anda bir şey olmasını beklemek ama hiçbir şey olmamasıdır.
"eğer her gece yattığında büyülü düşler sana benden bahsediyorsa" deyip yattığında normalde akla gelmeyecek şeyleri düşünmektir.
ve bunun gibi birçoğudur.
"eğer yürek boşsa dindar bir görünüşün Allah katında hiçbir değeri yoktur." Mevdudi
sırf ailemizden müslüman olarak doğduk diye, isimlerimiz müslüman ismi diye, insanlar bizi müslüman diye adlandırıyor diye ya da öyle bir çevrede yaşıyoruz diye doğrudan müslüman sayılmıyoruz. kafir ve müslüman olmak arasındaki fark sarık ya da kravat takmakla ilgili değildir. imanın kalpte olması gerekir. yani başörtüsü ya da türban artık neyse onu takmak toplumda dindar diye bilinmek için yeterli. ama aslında durum bununla alakalı olmadığı gibi bu kadar basitte değil. allah sen dindar gibi giyiniyordun, görünüşün öyleydi hadi cennete demeyecek. dindar bir görünüş dindar olmak demek değildir. bunu böyle sandığımız için hatayı en başta yapıyoruz. sonrası da yanlış geliyor.
büyük satıştır. o arkadaş geri dönüşü olmaya bir yola girer sizin gözünüzde. başka şehirdeyse siz bilet aldıktan sonra:
arkadaş:bak işim çıktı görüyor musun nasıl kötü denk geldi?
mal:hadi ya bilet aldım ben
satıcı arkadaş:neyse gel o zaman bir şeyler ayarlarız.
4 saat yol gittikten sonra terminalde arkadaş beklenir. kendine küfredilir. sonuç; o kadar saf isen yine affedersin. güzel zaman geçirilir.
alışılması zor bir durumdur. aranızdaki yaş farkı azsa, birlikte büyümüşseniz o zaman daha da zordur.
çünkü her şeyi birlikte yapmaya çok alışmışım ben kardeşimle. küçükken birlikte oyun kurardık, oynardık. arada kavga etsek de başka mahalleden çocuklar geldiğinde hemen birlik olurduk. çünkü biz bir takımdık. sonra okula başladım ben. ilk başlarda tek başıma gidip gelirken, ikinci sınıftan sonra kardeşim de okula başlayınca birlikte gittik. çıkışta birbirimizi beklemek zorunda kaldık. acayip sıkıldık birbirimizden. ama sonra liseye başlayıp tek kalınca yine kıymetini anladım kardeşimin.
her şeyi birlikte yapıyorduk. tüm yaşadıklarımızı birbirimize anlatıyorduk. anne babamızdan bir şeyleri beraber saklıyorduk.
onlar kavga ettiğinde birlikte ağlıyorduk.
sonra gün geldi, okul falan ayrı şehirlere düştük. artık her derdimi rahatça anlattığım biri yok. bir yarım eksik sanki. yerine hiç kimseyi koyamıyorum. hep danıştığım bir akıl hocam yok artık. telefonda konuşmak aynı şey değil. hatta insan sıkıntılarını anlatmıyor ki kendi derdine seninkini de eklemesin diye. hep böyle dramatik göstermiyim. tatillerde evde buluşunca acısını çıkarıyoruz ayrı günlerin ama eski günler ayrı tabi.
ne kadar ayrı kalsak da biz kardeşiz ve bir takımız.
"gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir." müminun suresi ilk ayetidir. bu ayette bahsedilen kurtuluşa ermiş olanlar müminlerdir. yani müslimle mümin aynı şey değildir.
şöyle anlatayım müslim kendisine din olarak islamı seçmiş kişilere denir. mümin ise allah'ın emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçmayı hayat tarzı haline getirmiş insanlardır. müminlik islamda derinleşmedir. aralarındaki farklardan biri de müslim tam olarak kabullenip benimseyemediği için yanlış yapabilir. mümin allah'a söz vermiştir. onun sorumluluğu daha fazladır.
bir örnekle açıklayalım: müslim camide namaz kılıp çıktıktan sonra bankaya yatırdığı parasının faizini çekebilir; mümin ise faizin haram olduğunu ve allahın kesin olarak yasakladığını bildiği için faizden kaçar.
sonuç olarak(sonuç paragrafına sonuç olarak diye başlamak hatadır) kurtuluşa ermiş olmak için müslim olmak değil mümin olmak gereklidir.