büyük beklentiyle gidecek olanların gitmemesi gereken ve medyada fazlaca reklamı yapılan film. şiiri sevenler ve iyi oyunculuk izlemek isteyenler için verdikleri paraya değebilir aksi takdirde "gidecez müthiş ağlıcaz, duygulanacaz" diye bir şey yok.
filmin konusu ne diye düşünürsek: iki şairin hayatı tamam. ne oluyor hayatlarında: verem oluyorlar. sonra: ölüyorlar diye basite indirgenebilir. ama öyle bir şey değil niyetim. o yıllarda yaşanan zorluklar ve gerçekten dost iki şairin hem şiir hem aşk hem de hastalık mücadeleleri çok güzel anlatılmış.ama ya kurguda bir sıkıntı vardı ya da sonu olmadı bilmiyorum. sonuçta film bende o kadar anlatılan ve benimde beklediğim etkiyi oluşturamadı.
bu kadar millet filmlere falan bakıyor birde ben bakayım ne varmış diye düşünmekten bakılabilir. bu niyetle gidilirse perde iki dk sonra kapatılıp televizyon açılır.
çok sıkıntılı bir cümledir kendisi. duyması ayrı bir dert söylemesi çok başka bir derttir.
şimdi diyelim ki birisi seni seviyorum dedi. başına bela almak gibi bir şey. ne yapacaksın? biraz bekledin bir şey demedin ama bir cevap vermen gerekiyor nihayetinde. en iyi ihtimal sonra konuşalım dedin.o sonra da gelecek ölmedikçe.
tamam sevgi dünyadaki en güzel şey ama sahibi olunca eğer ortada kalırsa yazık oluyor.
yeni gündemimizdir kendisi. şarkısı belli olduğu zaman da bu kadar millet bi de onu konuşacak tabi, yoksa naparız. hakkında konuşanların çoğu şimdiye kadar tanımazdım yarışmaya seçilince şarkılarını dinledim falan demiş.
öncelikle gülseren'den sonra hep tanınmış grupları ya da şarkıcıları seçen trt şimdi neden böyle bir karar vermiş merak ettim doğrusu.
ama bana tuhaf gelen şey: herkes 'amaan erovizyon mu pıfff dandik yarışma' deyip sonra seçilen şarkıcının, söyleyeceği şarkının, hatta giyeceği kıyafetin bile günlerce konuşup eleştirilmesi. yahu bırakın kim giderse gitsin. bu sene o çocuk gitsin seneye başkası gider başka derdiniz mi yok allasen...
daha önce ağlaması gereken bir şeye ağlamamasıdır. zamanında ağlamayıp içine attığı için tetikleyici her hangi bir faktörde hepsi için ağlar. zamanında niye ağlamadığını sorgularsak yeri geldiğine kullanmak içindir. yani kısır bir döngüdür.
müziğin insan bedeni, ruhu üzerindeki dinlendirici etkisini öyle bir hissettiren grup ki kendileri yükseltip başka yerlere götürür adeta. know how şarkısı saatlerce dinlenir.
trende bir amcanın o kadar överek anlattığı hatta uygulamalı olarak gösterdiği limonun içine sokup döndürdükçe suyunu çıkartan alet. herkes hayranlıkla izledi ve hatta yarı yarıya aldı. fakat şimdi evde nerde olduğunu bile bilmiyorum. neyse ki yalnızca 1 tl'ydi.
sıfır zeka ve yaratıcılık gerektiren eylemdir.
iki kalıbımız var: 1).............. olan tür kızı.
2)türk kızının .............. olduğu gerçeği.
şimdi noktalı yerler için herhangi bir fiziksel ya da kişisel kötü biz özellik buluyoruz. örneğin şişman, kıllı, kısa bacaklı ya da dedikoducu gibi.
daha sonra uygun yere yerleştirip başlığı açıyoruz. işte bu kadar kolay, herkes yapabilir.
bir an durup gerçekten düşündüm.
ve bulduklarım beni gerçekten şaşırttı.
ilkokulu ele alırsak onun hakkını yiyemeyiz. onca yıl içinde an faydalı sıfatını hak ediyor bence.
yani okumaydı, yazmaydı, arkadaşlık ilişkisi kurmaydı, öğretmene saygıydı, kızlar erkekler kovalamaca oynamaydı falan derken baya bir şey var.
ilkokulda yarışmayı öğreniyorsun. direk başlatıyorlar seni kim bir dakikada daha fazla kelime okuyacak? şimdi öyle mi bilmiyorum ama bizim zamanımızda öğretmenler dakika tutup yazardı herkesinkini.
yerlimalı haftası diye bir şey vardı. herkes evden yiyecek getirip birlikte yenirdi. al sana paylaşmayı öğrendin.
okul müsameresine hazırlanılırdı. kafkas olsun zamanın moda şarkıları olsun koreografi yapılırdı bildiğin. işte buda grup çalışması.
görüldüğü gibi ilkokul yani şimdiki ilköğretimin ilk beş yılı hayatta ne kadar önemli yer tutuyor.
gelgelelim ortaokul. yani ilköğretimin son üç yılı: bu yıllara dair öğrendiğim bir şey hatırlamıyorum. bu benden de kaynaklanıyor olabilir.
iyi bir lise kazanmak için dersaneye gidiyorduk. bu tabi yeni bir sosyal alan olduğu için bize kattıkları mutlaka olmuştur. bir kere haftasonu sivil gidiliyor. yani herkes kendini belli ediyor. her hafta değişik marka giyinenlerle hep aynı şeyi giyenler ayrılıyor. burada da sınıf farkı diye bir şeyin var olduğunu öğreniyoruz.
liseye gelince: lise anıları oradaki arkadaşlıklar unutulmaz denir. doğrudur tabi. ama ne öğrendik diye düşünürsek??
herkes ergenlik döneminde olduğu için burada öğrenilen şeyler hayatın geri kalan kısmında farklı alanlarda bize yardımcı olmuştur tabiki. mutlak gerekli bilgiler sonuçta.
bu kadar düşündükten sonra üniversitede ne öğrendim diye düşünmeye gerek duymuyorum artık. mesleğimi yapacak kadar bir şeyler öğrendim kafidir. fazlasını istemiyorum zaten.
farklı milletlerden olan kızlarla yeterince takılıp trip atmadıkları mı anlaşılmış. yeter ki türk kızlarını eleştirelim diye uydurulan tespitçik.
hee böyle bir dal olsa madalya alacakları kesin o ayrı.
diziyi izlerken tek katlanamadığım kişi leyla'ydı. onun sahneleri çabuk geçsin fazla konuşması olmasın isterdim hep. başka bir şey isteseymişim keşke; kız diziden çıktı. valla ne yalan söyliyim pek sevindim ölmesine. yeni gelen kızlara yorum yapmak için daha erken ama daha iyi olacaklarını umuyorum.
her ne kadar ölmesi iyi olmuş diye düşünsemde leyla'sız ilk bölüm izlediğim ve eğlenemediğim bölümlerden olduğu için bir an korkuya kapılmıştım. fakat 31. bölümle anladım ki yersiz bir endişeymiş, kaldığı yerden tüm hızıyla devam ediyor.
kimse yoksa odada, evde konuşacak kimse; gülecek, eğlenecek işte o zaman gerçekleşen durumdur.
girersin internete bakınırsın varsa konuşacak biri bir iki muhabbet sonra görüşürüz diyip hadi by.
oyun falan oynarsın dizi izlersin hatta tivibu varsa televizyona bakarsın biraz ama tek başına sıkıcı olur.
hepsinden sıkılınca da biraz müzik açıp uzanırsın ama bilgisayarı kapatmazsın çünkü o da giderse tamamen yalnız kalırsın.
tabi bu durum bilgisayarda saatlerce vakit geçiren insanlar için kötüymüş gibi gelmeyebilir ama benim gibi yaptığı her şeyi yanıdakiyle konuşarak yapan ders çalışırken bile arada arkadaşıyla konuşmasa sıkılan birine için her şey anlamsızlaşmış gibi geliyor. ya da şimdi tuhaf bir bunalımdayım yakında geçer.
5. sınıftayken seviye tespit sınavı gibi bir sınavda derece yapıp küçük altın kazanmıştım. tabi o zamanlar küçük altın bu kadar değerli değildi aslında benimde bu konuda fazla bilgim yoktu.
normal hayattaki kadın düşmanlığının sözlükteki halidir.
bugün benim ilkokula başlıcak yeğenim ben kızlarla arkadaş olmam diyor. burdaki erkekler de kadın yazarları beğenmiyor. ikisi de aynı kafa.