Karşında kı insan geceleri tarlaya çıkıp kendinden kilometrelerce uzakta ki annesiyle 5.(?) boyutta konuştuğunu ve "taştan paşa" diye bir varlığa inandığını iddia ediyorsa... Pek iç açıcı bir durum olmaz sanirim.
Bence en acı verici olanı ayak serçe parmağını bir yere çarpmak ne derler insanın canı nerden acırsa kalbi orda atarmış. Umudum en acısının bu olarak kalması.
"Sanat eseri hiç bir zaman bitirilmez sadece terk edilir" felsefesiyle hareket eden ve bakire azizeleri muammalı bakışlarla çizen Da Vinci sadece Monalisa değil bir çok sanat eseri icraa etmiştir. Ve sanata "ne oldu şimdi?" düşüncesiyle yaklaşmak pek mantık sınırları dahilinde değil bence.
Normal şartlar altında tüm hemcinslerimin onunla aynı kulvarda olmadığını bildigini, özümsediğini ve bunun ile yaşamayı öğrendiğini düşünüyorum. Amaç sevgiline ters köşe yapmak herhalde. Anlamadim.
Sürekli açım. Kararsızım. Bazı konularda kalın çizgilerim var hatta sanırım benim tabularım var. Düzenli olmayan her şeyden nefret ederim. Fazla rahat insanları taktir ederim ama uyuz'da olurum ve sanırım ben tutarsızın tekiyim.
Tabii surette doğal olduklarına katılıyorum. Makyajsız barbie' de güzel bir yaklaşımmış minicik kızlara makyajı özendirmenin onları kadın olmaya teşvik etmenin hiç bir doğru yanı yok. Fakat her makyaj yapan kız'da kendini birilerine beğendirmek için çabalamıyordur bunu da göz ardı etmeyelim. Bazen sadece kendini iyi hissetme ihtiyacı güdüyordur.
Her ne kadar çevremde "kısa saçlı kadın dişiliğini yansıtamaz" algısı olsa da kısa saç rahtlıktır. Varsın dişiliğimizi savrulan saçlarımız göstermesin, varsın bizi beğenmesinler. Ben seviyorum kendimi böyle ohh!
Kadına şiddet uygulamanın hiç bir haklı ve akla yatkın tarafını bulamıyorum. Her ne olursa olsun kadının dayakla terbiye edilebileceği düşüncesi acizliğin daniskasıdır.
25 kişilik sınıfta bir bilemedin 2 kişinin anladığı ve onlar soruları çözerken kalan 23 kişinin onlara ilah gözüyle baktığı ders değil mi bu? Ve o 2 kişi arasında olmayan insanın şuan mimarlık okuması, statik gibi bir ders görmesi ne kadar da ironik.
Hikayemiz bir akşam içerken ilişkileri sorgulamamız ile başladı. ilişkilerden yediğimiz vurgunları bu satırlarda sizinle paylaşmak istiyoruz ve öncelikle piçin tanımını yaparak başlayacağız. Piç: hareketleriyle, tavrıyla, gözleriyle ve sözleriyle kendisini ideal bir erkek olarak gösteren, aslında tamamen yaverlerinin dürtüsüyle hareket eden, içten yanmalı, dıştan yaltaklanmalı, yerine göre sosyal, kapitalist, yerine göre iktidar, yerine göre apolitik hatta abartıp feminist olan; amip familyasından paramesyum görünümlü canlı turudur. Biz piçlere parantez içi diyoruz ve bunları 2 ye ayırıyoruz ama ve lakin devamı daha sonra...