Izmir'de olası benzer bir olaya kalkıştığınız anda skinizin kesilip elinize verileceği olay. izmir'de kızlar nasıl sokakta rahat yürür sanıyorsun "kavas", kafanı çevirip bakmaya kalksan rahatsız ediyorsun diye oraya gömerler seni.
bu arkadaşları (shakhtar donetsk), bir ya da iki sene önce dortmund ile oynarken izledim, ki aubemeyang gibi rüzgarı olan bir takımdan söz ediyoruz, futbol maçı gibi değil de adeta Çin milli masa tenisi maçı izler gibi izledim. süper lig'de bahsettigim temponun yarısını görmedim ben senelerdir. o yüzden çok ta kasmamak lazım. blow like a wind
edit ; 3-1 olur 3-2 olur alalım yeter diyen arkadaş, deplasmanda oynayan takım sana 2 gol atar evine dönerse, iki ayaklı eleme maçında sen deplasmana gidince sana naaparlar düşünmek bile istemiyorum.
Nickim Stromae olduğuna göre, entry giriyorum sıkı tutunun. Evliliğin saçmalığını anlatır. Güzel şarkı lakin, Ömrümün en saçma döneminde en saçma ilişkilerinden birinde, ilişki sanal gerçeklikten, göz göze gelme sürecine girdiği ilk anda niyeyse bu şarkı çalıyordu. Hepiniz kıçınızı sallaya sallaya te quiero dinlerken ben hüzne boğuluyorum allahsızlar :(
yazık lan. yazık. Bak benim nickim Stromae, ki Woodkid'den gir, Death'e Miles Davis'ten gir ne bileyim Rascals ' a kadar çık, hatta Björk, Alva Noto falan benim kayış o derece kopuk. Ha ama Neşet baba, senelerdir kendi ailem de dahil olmak üzere, ölümlere aglayamam, oturdum salya sumuk bu Neşet baba için ağladım. sen sadece bir hiçsin, burda bile Troll olarak bir gün uçacaksın ve hiç kimse hatırlamayacak. fakat, Neşet Ertaş her daim, rus özentisi olsun olmasın, Anadolu'nun değerini bilen her Türk için, bir mihenk, örnek, yaşadığı duyguyu tarif edebilecek bir kılavuz olacaktır. Önce saygı duy, yaşın kim olduğun hiç önemli değil, dedim ya sen bir hicsin, bizler gibi. Türkü dinliyorum. üç dil konuşuyorum, 30 küsür ülke gördüm, evet kroyum, Neşet Ertaş dinliyorum. söylediği türkü çok dokunduğu için ağlar halde dinleyeninden Özür dileyip başka bir türküye başlayan Neşet Ertaş dinliyorum. Kroyum, mesleğim insani değerler, cok farkli milletten insanla muhattap oldum, cok okudum, Araştırdım, ama Neşet baba için kroyum. izmir'liyim, istanbul'da yaşıyorum, Makedonya gocmeniyim, kroyum ama, Neşet Ertaş dokunuyor içime zira. çok değil, saygılı ol. haddini bil.
içimde kalmasın "o rus bu çocuğu nerden buldu da sözlüğe musallat etti"
edit; gece gece kafa bi milyon yazılmış entrye bakıp terkrar iç geçirmek , ''niye bu kadar naif davranmışım ki bu ite'' demek... Vay be. Devrilmiş cümlelerimin hepsi bu ite devrilsin inşallah.
yumurta turşusu. allah belalarını versin ingiliz kanı taşıyan herkesin. bira ile yiyorlar. giriyorsunuz mekan yıkılıyor, alternate,hard rock fişman çalıyor, tam barmenin önünden geçerken kavanozda suda yüzen o nalet şeyleri görüyorsunuz. yumurta zaten kötü kokan bir yiyecek, turşusunu hayal edin. hala filmlerde görünce içim kalkar. fıstığın cipsin salatalık turşusunun boku mu çıktı be avel ?
aldığı ödenek, yaptığı şeyin farkına varıldığı için kesilmiş olmasaydı, bu gün, para ödemeden, kablosuz iletim ile elektrik kullanıyor olacaktık. hâlâ, tesla'nın zamanında deli saçması diye dalga geçilen bilimsel değerlendirmeleri, çözülmeye çalışılıyor.
insanları seri artı oya boğarak, yaptığı / yapacağı trolluğü gizlemeye çalışan, insan vasfı şüpheli ne idüğü belirsiz canlı oluşum. He canım He, çok güzel yazmışsın, bu da 1 dakikada 40 entry okudu da oyladı seni He.
Tasarımcısı ve kurucusu Sn. Faruk Malhan olan, Koray Malhan gibi endüstriyel tasarım konusunda aşmış bir insanın içinde bulunduğu, gerçekten belirli bir kesime hitap eden, ender mobilya üreticisi firma. Perakende kanadında bulunduğum iş bu firmada çalışmak hem keyifli hem de zordur ki,
ucuz mal almayı kâr etmek sayan insanların ülkesi Türkiye'de fiyat/kalite endeksinin ne olduğu öğrenildiğinde daha da yükselecek olan bir firmadır Koleksiyon Mobilya.
Ha bir de, rakı bardakları ve çay setleri muazzam lan.
2004, izmir kitap fuarı. parasızım, camdibi'nden yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm.... tam karşımda duruyordu, kitap alacak param yoktu, kitaplara bakıyorum, gülünün soldugu akşam yeni bitmiş, arka kısımda kanayan'ın içeriği. bakıyorum kitaba, önsöze... orda işte be, erdal öz, o koğuş, ne bileyim o yağmurlu sokak orda, başını kaldırdı, "nefes nefese kalmışsın, gel çay var". anlattı, anlattı, dinledim, dinledim... 3 saat dinledim, hiç durmadan. sonra döndü, "hadi bir kitap seç, hediye etmek istiyorum" kanayan'ı aldım elime, bikaç saniye... baktı, güldü, teşekkür ettim. o kitap nerde, kimde bilmiyorum, ya muğla ya denizli, bilmiyorum. kaybettiğime canım yandı. şimdi, erdal öz, hala benim için, bi yazar, yayın evi sahibi gibi değil. bi abi. iyi ki doğdun erdal abi.
2004, izmir kitap fuarı. parasızım, camdibi'nden yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm.... tam karşımda duruyordu, kitap alacak param yoktu, kitaplara bakıyorum, gülünün soldugu akşam yeni bitmiş, arka kısımda kanayan'ın içeriği. bakıyorum kitaba, önsöze... orda işte be, erdal öz, o koğuş, ne bileyim o yağmurlu sokak orda, başını kaldırdı, "nefes nefese kalmışsın, gel çay var". anlattı, anlattı, dinledim, dinledim... 3 saat dinledim, hiç durmadan. sonra döndü, "hadi bir kitap seç, hediye etmek istiyorum" kanayan'ı aldım elime, bikaç saniye... baktı, güldü, teşekkür ettim. o kitap nerde, kimde bilmiyorum, ya muğla ya denizli, bilmiyorum. kaybettiğime canım yandı. şimdi, erdal öz, hala benim için, bi yazar, yayın evi sahibi gibi değil. bi abi. iyi ki doğdun erdal abi.