televizyonda yayınlanan sigara içilen sahnelerde sigaranın ve dumanının üzerinde beliren renkli çiçek, bir yandan ot mu içiyor yahu bu adam diye düşündüren çiçek.
adrenaline bu kadar tutkun olunca gecelerin sukuneti kendisine iyi gelmediğinden uykusuzluk çekip sözlüğe dadanan yazar, hoşgelmiş, iyi hissetmek için daha kalıcı çözümler bulması dileğiyle.
bu durumda hatun kişiler de yanlışlıkla metalci oluyorlar herhalde.
yani müzik tercihlerini bile cinsel tercihlerle ya da erkek egosu ile ilişkilendirme çabanızı tebrik ediyoruz.
tipik tanım: bu şarkı için bugüne kadar hiç başlık açılmamış olması şaşırtıcı, sözlükte hiç mi jimi hendrix hayranı yok diye düşündürür.
nesi etkiler bu şarkının.
hayır, ispanya'da değil.
ve rüzgarın estiği yön, her zaman karşıdan olmayabilir. şarkı böyle demiyor elbette. sadece the wind's just right diyor.
biraz da hayal kurmak, tam olarak böyle demiyor şarkı, sadece just a lil bit of daydream diyor.
bu kafa ile saçmalamadan sözleri kopyalamak lazım sadece belli ki.
It's very far away,
It takes about half a day,
To get there, if we travel by my a.....dragonfly
No, it's not in Spain,
But all the same,
You know,
It's a groovy name
And the wind's just right.
Hang on, My Darling,
Hang on if you want to go
You know it's a really groovy place
And it's just a little bit of Spanish Castle Magic.
The clouds are really low,
And they overflow,
With cotton candy
And battle grounds,
Red and brown.
But it's all in your mind,
Don't think your time,
On bad things,
Just float your little mind around.
Look out
Hang on, My Darling, Yeah
Hang on if you want to go
It puts everything else on the shelf
With just a little bit of Spanish Castle Magic
Just a little bit of daydream here and there.
Hang on, My Darling, Yeah
Hang on if you want to go
It puts everything else on the shelf
With just a little bit of Spanish Castle Magic
Just a little bit of daydream here and there
............
and yeah diyor jimi hendrix Ev'rything's gonna be alright!
neden spanish castle magic bulamıyorum. neden özellikle spanish. efsanelerinden dolayı mıdır acaba?
serbest çağrışım mı dersiniz ne dersiniz. ispanyol magic'i için lütfen lütfen çok rica ediyorum (bkz: pan's labyrinth) ya da ben bakmaya üşendim hangisine başlık açılmış o yüzden siz lütfen bir de (bkz: pan'ın labirenti)
kediyi öldürebilecek bir eylem. süte ihtiyacı olduğu düşünülebilecek minicik yavru kediler olabilir, ancak onlara da anne sütü tadında ve kokusunda olan tozu su ile karıştırarak vermek gerekiyor, aksi durumda gerçekten ölümüne yol açabilirsiniz.
zaten uykusuzluktan ölmek üzere olan bünyeye içtiği fincan fincan sade kahvenin fayda etmemesi yetmiyormuş gibi, üstüne içtiği redbull'un da fayda etmemesidir, 3 saat sonra gerçekleştireceği sızma eylemini vakit kaybetmeden gerçekleştirmiştir.
Edit: yazmayayım yazmayayım dedim de dayanamadım yine, eksileyenlerin coca cola'da hisseleri mi var acaba?
ayrıca yetenekli bir piyanistin sahip olduğu parmaklardır. görünüşte çok narindirler ama parmaklarını o kadar aralayabilir ve o kadar hızlı hareket ettirebilir ki yakından izleme şansınız varsa o eller ve parmaklar bir insan evladına ait değil diye düşünebilirsiniz.
(bkz: anjelika akbar)
sinead o'connor'ın 1990'da yayınlanmış en bilinen parçası nothing compares 2 u nun yer aldığı ikinci albümü ve en iyisi. zaten nothing compares to you coverını prince yapmış. albümle aynı adı taşıyan son parça, kendisinin psikolojik durumunu alenen ifşa ediyor, zira baterist john reynolds'a olan hislerini anlatıyor. albümün neredeyse tamamı, ilişkileri ele alıyor, aile ile veya sevgili ile olsun.
bir profesyonel makyaj ürünleri markası, sloganları da bu zaten; professional make-up. 16000'den fazla ürünleri olduğunu ve renk yelpazesinin 750'nin üstünde olduğunu söylüyorlar. cilde tamamen uyumlu ve kullanıldığı süre boyunca bakım yapan ürünlerden bahsediyorlar. 1945'ten beri profesyonel makyaj konusunda uzmanlar, 70'ten fazla ülkede kullanılan bir marka.
sadece profesyonel makyaj için değil, günlük kullanım için de tercih edilebilir. hatta kaliteli bir kuaförünüz varsa, kryolan ürünleri kullanıyordur.
yalnız şöyle bir problem var: cildinizde kullandıktan sonra kesinlikle akmıyor, lakin malzemenin kendisi antalya sıcağına dayanamayabilir, arabada bıraktığınız rujunuz akşama kullanılamaz hale gelebilir.
edit: seovi denen insancık, kryolan denedin de kapatmadı mı yüzündeki iğrençlikleri, hayırdır?
konuyla hiç alakası yok. fakat londra yanıyor haberleri ile birlikte gördüğüm fotoğrafların aklıma getirdiği ilk şey bu şarkı oldu.
--spoiler--
I was a stranger in the city
Out of town were the people I knew
I had that feeling of self-pity
What to do? What to do? What to do?
The outlook was decidedly blue
But as I walked through the foggy streets alone
It turned out to be the luckiest day I've known
A foggy day in London Town
Had me low and had me down
I viewed the morning with alarm
The British Museum had lost its charm
How long, I wondered, could this thing last?
But the age of miracles hadn't passed,
For, suddenly, I saw you there
And through foggy London Town
The sun was shining everywhere.
--spoiler--
umarım alevler ve dumanlar dağılır ve herşey tekrar olağan haline döner.
pek yeni, pek ciddi yazar. yok yok tanımam etmem kendisini. lakin bu durum bir hoşgeldine engel değildir. bir ilk daha olsun bakalım: koştursun sözlükte de diyeyim.
bir adet sinead o'connor şarkısı. eh kendisi protest, fazlası ile de feminist, şarkı da buna yönelik. çok sakin, bir o kadar canlı tutan bir parça, sonunda lalalalalalalalala diye kendisine eşlik etmeye başladığınızda, aslında gel, gel at tekmeni atabiliyorsan, hadi vur yiyorsa diyorsunuzdur aslında.
buyrun sözleri, adım kadın şarkısı ile aynı amacı taşıyan fakat farklı yöntemler izleyen bir parça gibi geliyor bana. ikisi de başarılı, iki parça da, aynı zamanda zuhal olcay da sinead o'connor da.
--spoiler--
I'm not no red football
To be kicked around the garden
No no I'm a red christmas-tree ball
And I'm fragile
I'm not no animal
Though I am to you
I'm not no crocodile
Like the one in Dublin Zoo
Who lived in a cage
the length and breadth of his body
With a window which people would look through
And throw coins on his back to taunt him
'though he couldn't move
Even if he wanted to
I'm not no animal in the zoo
I'm not no whipping boy for you
You may not treat me like you do
I'm not no animal in the zoo
My skin is not a football for you
My head is not a football for you
My body's not a football for you
My womb is not a football for you
My heart is not a football for you
I'm not no animal in the zoo
This animal will jump up and eat you
I'm not no animal in the zoo
And I've every intention
Of leaping up and getting you
lalalalalalalalala lalalalalalalalala lalalalalalalalala
--spoiler--
arada bir insanın içinde oluşan histir. uzun sürmesi kibire dalalettir.
his oluştuğu andan kısa süre sonra herkes gerizekalı bir akıllı benim sözleri zikredilerek dünyaya dönmeye çalışmak gerekir.
ipek iplikle dokunmuş, ince, şeffaf kumaştan yapılmış tiril tiril, dar bile olsa dükümlü duran, 1-2 yıl öncesine kadar daha çok abiye giyimde tercih edilen, ancak özgürlük çılgınlığı içinde her tür kıyafetin her zaman giyildiği, kumaş türlerinin uyumu vs. dikkate alınmadığı günümüzde günün her anı ve her ortam için tercih edilen elbise. has ipek olanları son derece kaliteli ve dolayısı ile pahalı olabilir, özel günler için itinayla seçilirler.
ancak ipek oranı düştükçe oldukça kalitesiz görünen ve ucuz olanları mevcut ki bunlar çarşıya pazara giderken bile kullanılan elbiseler oluyorlar.
edit: dahtus'un uktesi idi dememişiz zamanında, özür.
kediler başta gelir ve onları köpekler izler. sanırım cüsseleri daha küçük olduğundan daha zor fark edildikleri için böyle oluyor. ama o kadar çok sayıdalar ki, her gün bir tane daha hatta birden çok sayıda görmek ne yazık ki mümkün, en azından istanbul'da böyle. sabahları bir karabasan gibi bir tane ve bir tane daha ve bir tane daha görünce ardarda içiniz parçalanır, çaresizce yatarlar asfaltın üzerinde.
Trafikten gözü dönmüş pek çok sürücü fark etmez bile küçücüğü orada, üstünden bir de o geçer, sonra başkaları izler onu, bazen görseniz bile yapabileceğiniz birşey kalmaz, siz de onlarda biri olursunuz.
acıdır ve üzücüdür, bir çare bulamamak ve yapacak birşeyi olmamak daha kötüdür.
son derece haklı bir hissiyattır. zira sol frame'den kaldırma hızınız bu ve benzeri başlıkların türeme hızına yetişmekte güçlük çeker. biz bu konuda biçareyiz artık siz bir el atıverin gayrı.
tecrübe ile sabit bir kuraldır. uykusuz kalıp öyle girmesseniz yatağa, zifiri karanlıkta bile tavandaki tüm detayları ezberleyecek kadar uyanık kaldığınız için her yer aydınlık oluverir. bir süre sonra uyuyamama ihtimaliniz yüzünden uyumaya yeltenmeme moduna girersiniz, çünkü bıkmışsınızdır tavanın detaylarından. ve kendiliğinden işlemeye başlar bu çabuk uyuyabilmek içi uykusuz kalmak metodu. ancak daha kötü boyutu, sabahın olmasından bile kaygı duyup uyumak istememektir, o durumda uykusuzluk bile çare olmaz.
atık yönetiminde en önemli ve ilk adımdır. atığın hiçbir işleme tabi tutulmadan ekonomik ömrünü veya kullanım ömrünü tamamlayana kadar tekrar kullanımını hedefler.
atık geri kazanımında önemli bir yaklaşımdır. reuse (tekrar kullanım), reduce (atık azaltımı), (bkz: recycling)(geri dönüşüm). hedefi daha az atık bertarafını başarmaktır. reuse, atığın kullanım ömrünü tamamlayana kadar tekrar tekrar kullanılmasını sağlamaktır. reduce, alınan ürünün uzun süreli (mümkünsen kullanım ömrünü tamamlayana kadar) kullanımı, kaynakta atık azaltımıdır. recycling, atığın fiziksel ve/veya kimyasal ve/veya biyolojik işlemlerden geçirilerek hammadde elde edilmesi ve tekrar üretime katılmasıdır.
tarak kemiğine zarar verip tedavi ihtiyacı yaratmaya çalışan bir tür ticari kampanya da olabilir. zira çok rahat gibi görünse de işkence aracıdır. eger belediye (veya kızılay) dağıtıyorsa ayakkabı üreticileri ile sıkı bağlantıları olmalıdır. zira tüm ayakkabılar neredeyse babet olarak üretilmekte ve bir seçim şansı bırakılmamaktadır.
M.Ö. 220-185 yılları arasında yapıldığı tahmin edilen, ilk olarak 1863 yılında Samothraki (Semadirek) Adası'nda bulunmuş, Helenistik dönemin en değerli eserlerinden biri olarak kabul edilen, Louvre müzesinde sergilenmekte olan zafer tanrıçası heykelidir.
Heykelin toplam yüksekliği kanatları ile birlikte 2,75 metredir. Göğsünden ayaklarına kadar bir parça, ayakları, kanatları, kolları, ayrı parçalar olarak yapılmış, daha sonra birleştirilerek tamamlanmıştır. iki ayrı mermer parçasından yapılmış kanatları, heykelin bedenine dış bir destek olmadan eklenmiştir.
Zafer tanrıçası, geminin pruvasında ayakta bulunan kanatlı bir kadın olarak betimlenmiştir. Başı, kolları, ayakları ve sağ kanadı bulunamamıştır. Ancak sağ kanadı sol kanadının simetrik yansıması olarak, ayakları yüzünün ve hareketinin yönüne göre replike edilmiştir.
Türkiye'de Myrina bölgesinde bulunan Zafer Tanrıçası'nın topraktan yapılmış küçük heykelcikleri Samothraki Nikesi'nin orijinal duruşu ve ellerinde taşıyor olabileceği nesneler veya ellerinin hareketi hakkında fikirler vermiştir. Sağ elinde zaferi duyurmak için çaldığı bir trompet veya zafer tacı olarak yorumlanan defneden yapılmış bir taç bulunuyor olabilir diye düşünülmüş ancak 1950'de bulunan sağ elin avucu açık durduğu için elinde bir şey taşımadığı anlaşılmıştır, kolunu kaldırarak karşılaştıklarını selamlıyor olabildiği düşünülür.