yağmurun bir doğa olayı olduğunu unutan tiplerin düşüncesidir.
Yağmurun oluşmasında 2 işlem gerçekleşiyor. Yoğunlaşma ve buharlaşma. Güneş ışığının etkisi ile her gün yüz binlerce metreküp su buharlaşarak atmosfere doğru yükseliyor. Ve yükseldikçe soğumaya başlıyor. Öyle biran geliyor ki su buharı işinin çok düşük olduğu bir bölgeye geliyor.
Soğuk hava katmanına rastlayan buhar tanecikleri havadaki toz parçacıklarına tutunarak su damlaları haline dönüşüyor. Bunlar birleşerek bulutları olusturuyor. Bu su damlacıklarının yeryüzüne düşmesi yani yağmur oluşturması için belirli bir büyüklüğe gelmesi gerekiyor. Bu da yüz binlerce su damlacığının birleşmesi anlamına geliyor. Yeterli büyüklüğe ulaşınca yerçekiminin etkisiyle yere düşmeye başlıyor. Bütün bu anlattığımız işlemler ise ortalama 8 gün sürüyor.
Sizlere bir soru; yağan yagmurun süresi neye baglı? Bir bulutun yarısı yağmur olarak yağar bu da tahminen 30 dakika sürer. Ama bulutlar devamlı oluşursa yağmur günlerce yağar.
Peki hava kapalı olduğu halde bazen yağmur yağmaz bunun sebebi ise; su damlalarının sıcak ve kuru bir hava katmanından geçiyor olmasıdır. Burada su damlaları yeniden buharlaşır ve yağmur oluşmaz.
Hiç dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, sağanak yağmur yağarken ilk taneler her zaman daha iridir. Bunun sebebi de yağmur damlalarının yeryüzüne inerken soğuk ve nemli hava ile karşılaşmasıdır. Soğuk ve nemli katmandan geçen damlalar buharlaşmadan yeryüzüne inerler. Bu sırada hacim yönünden büyüdükleri gibi havanın nemini de aldıkları için daha da büyürler. Ve sağanak yağmurda ilk taneler daha büyük olur. Arkadan gelen damlalar ise nemi azalmış bir katmandan geçtikleri için ilk tanelerden daha küçüktür.
Yağmurun yağması için su damlalarının belirli bir büyüklüğe gelmesi gerektiğin söylemiştik. Bu da damlaların birbiri ile birleşmesi ile olmaktadır. Bu birleşme 2 türlü olur. Çarpışma ile birleşme ve kristalleşme ile birleşme.
1-Çarpışma ile Birleşme:
Buluttaki su tanecikleri rüzgarın etkisi ile bir oraya bir buraya itilirler. Birbirlerine çarptıkça birleşerek su damlacıklarını oluştururlar. Oluşan su damlacıkları da kümeleşerek su damlalarını meydana getirirler. Bu damlalar belirli bir ağırlığa ulaşınca havadan daha ağır hale gelerek yere yağmur olarak düşerler.
2-Kristallesme Yolu ile Birleşme:
Hava sıcaklığı birdenbire düşerse su tanecikleri donarak buz kristallerini oluştururlar. Bu kristaller yere düşerken daha sıcak bir hava katmanının içinden geçer. Burada eriyip yeryüzüne yağmur olarak iner.
Bu yazım da sizlere yağmurun oluşmasını anlatmaya çalıştım. Yağmur deyip geçmeyin. Bakın öğrendiniz bile nasıl oluştuğunu!
tanrının işi değil doğa olayı artık anlayın şunu yahu !
kız kardeşine gerekli eğitimi veremeyip, onu sıkıp, eve kapatıp sonra başkalarının altından toplayan ya da kardeşinden bir haber erkekler ile ne bok yediğini bilmeyen salak insandır.
şimdi efendim, kız kardeşe sahip olmak zordur ancak gerekli zeka seviyesine sahipseniz bazı şeyleri ona anlatarak neyin yanlış neyin doğru olduğunu göstermek hiçte zor değildir. bunun için dini kullanmak acizliktir. sevişmekse sevişecek, bu bir sanattır. ancak korunmasını da bilecek. sen şimdi sanıyor musun ? ki benim kardeşim hiç bir erkekle bir şey yapmadı. nereler de gezdiğinden haberin var mı? yok !. sonra islamiyette, günahta, zina da...
bunların söyleyenler sanki genel eve hiç gitmemiş. başkalarının helallerine göz koymamış ya da bir kızı ellememiş, sütten çıkma ak kaşıklar. uzun lafın kısası şudur ki, insanın içinde varsa yapar. islamiyet ya da yahudilik ya da hristiyanlık bunu engelleyemez ki hepsinde zina günahtır.
trance müziğin zevkine varamamış sürü psikolojisi ile hareket eden bireylerdir.
şimdi efendim, pop, hip-pop tarzı müzikleri sırf herkes seviyor diye dinleyip trance müziğe daha geçememiş, beyinleri gelişmemiş insanların varlığı bizleri rahatsız ediyor. sonuçta sürü psikoloji ile hareket edecekseler bir çoban köpeği ile haşır neşir olmaları çok daha uygundur. trance müziği herkesin sevmesi beklenemez gerçi, çünkü zeka seviseyisi tüm dünya da bir değil. bir elin beş parmağı nasıl bir değilse bu da öyle. ancak bilmemek değil öğrenmemek ayıptır sözünden yola çıkarak, bu müziği öğrenmek gerekmektedir ki atatürk 'ün medeni devletler seviyesine ulaşabilmememiz mümkün olsun. tabi asıl sorun bu ülke deki bireylerin anlamadıkları şeylere kötü demeyi gelenek hale getirmesi, bu tarz daki süper nimetlerden yararlanmayı en aza indiriyor.
trance müziğin tanrısı armin van buuren dinleminiz şiddetle tavsiye edilir.
bu cemiyeti amacı kısaca kürtleri sevmek onları bağırna basmaktır. mevlana nın sözünden hareketle ne olursan ol gel felsefesi ile kürtleri topluma uygun bireyler olarak yetiştirmeyi esas almıştır. eğitim çiftliğin de yoğun araştırmalar sonucu geliştirilen metodlar ile bu vatandaşları eğitip yurdum insanına uygun birer kişi yapmayı hedeflemiştir. çiftlikte hiç görmedikleri yiyecekler ve giyecekler vardır. hatta sevişmeyi bile orada, şişme bebekler vasıtasıyla öğrenirler.
şimdi efendim, bize nefis verip sonra da bu nefse hakim olmamızı beklemek biraz garip. sonuçta karşı tarafta düzgün durmuyor. mini etekler, g-stringler, dar pantolonlar, dekolteler verip (tövbe bismillahirrahmanirrahim) sonra da hakim olun kendinize demek adalete sığar mı ? sevişmek hem sağlığa hem de ruha hitap eder. araştırmalar sonucu vücud endorfin salgılar bir mutluluk hali oluşuyor bakteri alış verişi sağlanır, sıvı takası yapılır sonucun da nirvanaya ulaşılır. sevişmek tanrıya daha yakın hissetmemizi sağlıyorsa bunun neresi yanlış.
ramazan haricinde ki 11 ay da her türlü numarayı yapan ama ramazan da yapmamak için direnen kızdır.
şimdi efendim, kız dediğin verişken olmalı. aksi halde bir numarası yok zaten. ben öptüm, memesine dokundum bunlar ergen işi. sevgilin varsa cinsel olarak aktif olmalı. işte tam bu nokta da çıkıyor problem. çünkü kız 11 ay boyunca ( her ay en az bir hafta malum durumda yırtıyor) her türlü numarayı yapıp ben ramazan da yapmam demesi iki yüzlülüktür. adil davrandığını da söylemem. tabi durum bu olunca siz ister istemez başka yollara baş vuruyorsunuz. sonra da aldattı oluyorsunuz.
kadınlar ne ister diye sordukların da verecek tek cevap var verdiğiniz hep daha fazlasını.
sevgilisini cinsel ilişkiye girmeye razı edememiş salak erkek.
her kadının bir zayıf noktası vardır. ilişki dediğiniz şe bir kadın ile birlikte olmak değil, onu yatakta enine boyuna incelemektir aslında. öteki türlü elini tuttum dur öptüm bunlar lise çağlarında kalan durumlardır. olağandır artık. kadını en ince ayrıntısına kadar inceleyerek onun zayıf bir noktasını yakalayıp üzerine türlü numaralar yaparak onu elde edip yatağa atmak akıllı bir erkeğin yapacağı en basit işlerdendir. tabi işi bilmek önemli. yoksa salaklar gibi bir meme elleğince dünya kupası almış gibi sevinirsiniz.
şimdi milliyetçilik kavramı ; ilk okul tabiri ile anlatalım ki anlamaları kolay olsun. vatanını seven, onun kalkınması için çabalayan, din, dil, ırk gözetmeden bir bayrak altında yaşayan insanların o bayrağa duydukları saygıdır.
ırkçılık kavramı ; o bayrak altında yaşayan insanlara saygı göstermeyen sadece kanından olanlara ayrıcalık tanıyıp geri kalanları yok etme, sınır dışı etme, katletme gibi yöntemler kullanıp kendi ırkı dışındakiler saygı göstermeme.
milliyetçilik ile ırkçılık farkılı kavramlardır. iki kitap okuyunca prof. kesilmeyin başımıza. kavram karmaşası yaratıp saçmalamayın.
tanım ; sözlükte ki kızlar için erkek kaldırma, erkekler için kız kaldırma olayının harikalığına doyamama.
yahu ey insan! salak mısın ? nesin. sözlükte iki kız sana selam verse hemen diyorsun ki bu kız benden hoşlanıyor yok ebenin amı ali sami. bir merhabayı sonunda ki gülücüğü üzerine alıp onun nicki ile gece yatağa dalıp sonra da kendi kendine gelin güvey olma. amı jenna da, kayden de, tera da görüp gerçeğine rastlamamış iki gözlü beyinsiz yaratık. birde taktiği varmış. bre bre bre ... iyice insanlıktan çıkıyorsunuz bazen şaşıyorum sizlere.
tabi diğer tarafından da bakmak lazım. kızlar onlar da erkek kaldırıyor mu ? ulan umurlarında değil. sonra kadınlar erkeklerden zeki dediklerinde bozuluyorsun. yapma kardeşim o zaman böyle dangalaklıklar.
not : ulan eleştiri yaptık diye bunu da kız kaldırma taktiği dersiniz şimdi işte o zaman sikeyim sizi.
ya sözlüğe bakınca böyle salakları görüp üzülememek elde değil.
mesela gheorghe hagi başlığında bir arkadaşın yazdığı *cingene (dikkat edin aslı çingene dir).
rumen halkının arasında türk halkında olduğu gibi çingene nüfusu vardır. ey salak yazarlar. rumen ile roman arasında ki farkı bilmiyorsanız siktirin gidin sözlükten.
işte size bir örnek ;
Romanlar veya halk arasındaki tabirle Çingeneler Hindistan'ın Pencap-Sind (Pakistan, Karaçi) nehir havzası boyunca Pakistan ve Afganistan'ın da içinde bulunduğu bölgelerden 1050 civarında iran ve Anadolu üzerinden dünyaya yayılmış Hint-Avrupa kökenli halkın adıdır.
brezilya nüfusunda tam 1 milyon çingene var. o zaman o başlıkta övdüğünüz alex çingene olabilir. hey allah'ım hadi salaksınız da bari kendinize saklıyın rezil olmayın dimi.
yok artık editi: bir akıllı da şopar demiş hey allah'ım mod uyan bunlar yazar.
takım derken kafalar bacak arasından çalışıp yıldızlı bakınızlar ile gülücükler kondurmayın.
şimdi son zamanlarda yapılan transferler sonrası sözlükte bir kaç başlık altında gördüğüm durum. evet takımı sevme nedenleri gelen transferler olan gereksiz insanlar bunlar. barcelona, ajax misali alt yapıdan yetiştirip 6 kupa kazanmak dururken, milyon dolarlarca para harcanıp verim alınamayınca tazminat ile yollanan takımlara hayranlık duymak akıllı işi değil.
eğer tuttuğun takımın tarihine, rengine, örfüne adetine değilse senin sevgin o zaman bsg sırf transferlerse senin o takımı tutma nedenin yine bsg. ama şunu bil ki senin için söylenecek şeyler sözlük formatına aykırı. *
tanım ; erkek kız fark etmeden trolle yapılan cinsel münasebet.
efendim şimdi, günün sıkıcılığından bunalmış en sevdiğim trance gruplarından olan nickimin de esin kaynağı stoneface and terminal dinlerken kapım çaldı. ne göreyim erkek kılığında sözlükte boy gösteren trollerden biri kapıma gelmiş stoneface sevişelim diye bakıyordu yüzüme.*içeri aldım hemen gel otur bir soluklan demeye kalmadı o nefes nefese kalmış dudaklarını dudaklarıma yapıştırdı.
buraları geçiyorum ne sizin duymaya ne de benim anlatmaya ihtiyacımız var. * sevişmenin hemen arkasından yapılan saçma klasik muhabbetti bilmeyeniniz yoktur. ama bu farklıydı çünkü benimle sevişen troll bakireydi. yazdığı yazıları hayal dünyasının en derinlerinde oluşturduğu küçük sanal dünyasın da uydurduğunu itiraf etti. ne bir penis görmüşlüğü vardı ne de onunla ikili bir muhabbeti. bir an acıdım ona. dedim acaba tüm troller böyle mi? dememe kalamadı başladı. kernel den tutun da bluevelvesine kadar herkesi bir bir anlattı.
üzüldüm lan. acıdım hatta dedim ne insanlar var biz halimize şükredelim. evden çıkarken bana tekrar sevişebilir miyiz? diye sorması çok iç yakıcıydı. kıramadım tabi. nede olsa orta da bir kalp kırmak var.
şimdi efendim bir takım cahillerin somon rengi ile pembe yi aynı renk sanmalarından dolayı bir saçmalıktır gidiyor.
işte tam bu noktada sivri zekalı fenerbahçe taraftarı yazarlar devreye girerek her zaman ki cehaletlerini gözler önüne seriyorlar. özellikle ligin son maçında diğer maçı 2-2 sanacak kadar mal oldukları için koskaca 2-1 yazısını görememelerinden dolayı onlara kızmakta aslında yersiz. sonuçta adam o skoru göremiyorsa rengi nasıl ayırt etsin dimi. ama işte yetişirken salım çayıra mevlam kayıra büyüdükleri için cahilliklerini yüzlerine vurmak istemsemde iki renk örneği ile durumu netleştirecem önce somon gelsin ;
tanım : galatasaray kültürü, özdeğerlerini ön planda tutan ve yapılanmasını alt yapıdan başlatan, onları üst seviyelere çıkartıp hem takıma hemde milli formaya uygun futbolcular kazandırmaktır.
şimdi efendim, biz babadan galatasaraylıyız dolayısıyla şu anda içinde bulunduğumuz durum böyle alttan galatasaray kültürü ile büyümüş bizim nesli rahatsız eden durumdur. çünkü galatasaray her daim alt yapısına önem veren, gençlerin önünü açtığı bir takım olmuştur. uzun yıllar öncesedinden beri bu böyledir.
çoşkun özarı, cüneyt tanman, bülent ve mert korkmaz, emre belözoğlu,okan buruk, tugay kerimoğlu gibi nice futbolcular bu alt yapının ürünüdür. her zaman da bu alt yapısı ile övünen galatasarayımın şu anda ki yanlışları beni hayrete düşürmekte. semih kaya gibi, u17. u19 kaptanlığı yapmış daha bir buçuk sene evvel inter istiyor diye sözleşmesi apar topar yenilenen semih kaya... şimdi çağlar birinci transferin de hem de bonservisi ile vermek hangi akla hizmettir bilemedim. ayrıca yanında murat akça bre bre bre... yetinmeyip üzerine bir de bonservis bedeli.tamam çağlar iyi oyunucu ama senin bu değerlerini hemen heba etmen doğru mu?
sakatlıklar ile boğuşan linderoth abimize iki sene bakmış sabretmiş klüp bu genç çocuğa sabredememiştir. şimdi soruyorum tüm camiaya ; bizim galatasaray kültürümüz nerede kaldı ? her sene milyon avrolar döküp futbolcu alıp bir sene sonra satmak mı ? yoksa eskisi gibi genç değelerini ön plana çıkarıp gerekirse 2-3 sene şampiyon olmadan kültürümüze sahip çıkmak mı ? şampiyonluk diyenlere şunu belirterim ki zaten iki senedir olamıyoruz bu sene allah kerim...
120 günlük çaylaklıklar hava da uçarken, davalar açılırken neden mod' lar bir açıklama yapmıyor. böyle moderasyon olmaz olsun protestosu adı altına bir başlık açılıyor ve burada yazılanlardan çaylaklık alınıyorsa hani bu sözlük özgür bir platformdu.
bölücü örgütün, ateistin, yahudinin, fransızın rahatlıkla konuştuğu bir ortamda dikta rejimi gibi bir yöntem ile 120 günlük aforozlar niye. madem bu insancıklara bu özgürlük veriliyor sizi eleştirenlerin neden hemen ipi çekiliyor.
bence bu tip durumlarda bir bildiri yayınlayın gerekirse yazarların attığı mesajları yayınlayın. bu sebebten deyin ki 12 bin üyeniz ne olup bittiğini bilsin.
tamam yazar alımı var kim bilir kaç kişi var sırada ama nesilden nesile geçerken bile sözlüğün nasıl değiştiğini görüyor olmanız gerekmez mi?
bazı başlıklara müdahale etmek gerekmiyor mu ? ırk, din , dil ayrımı yapmak kurallara uygun mu ? sizin yazdığınız sözlük formatında bu var mı?
artık duruma bir müdahale etmek ve bir açıklama yapmak boynunuzun borcu değil mi?
kıskanç fransız erkekleri tarafından sürekli kıskanç bakışlara maruz kalmaktır. üstün kültür yapısının, kültür görmemiş insanlar tarafından hor görülmesidir. bu noktada sizlerle bir anımı paylaşmak istiyorum;
2009 yazı, marsilya Saint-Tropez (Sant Tropetz in Occitan); kız arkadaşımla yeni ilişkiye girdikten sonra, kaldığımız otelden çıkıp sahilde biraz güneşlenmek ve yüzmek istemiştik. arabaya atlayıp Saint-Tropez (Sant Tropetz in Occitan)'e gittik. güzel, güneşli bir hava. üstün türk kültürüyle yetişmiş olan kız arkadaşım mine, fransız magandalarının alışkın olmadığı bir şekilde , üstlü güneşlenmek istedi. türk kültürü almış biri olarak yetişkin bir bireyin kararına karşı çıkmanın ne kadar yersiz olduğunu bildiğimden herhangi bir tartışmaya girmeden, kesinlike üstsüz güneşlenemeyeceğini söyledim.
heyhat azizim 5 dakika sonra tüm sahil kız arkadaşımı incelemeye başladı. onların bu görgüsüz hareketini yüzlerine vurmamak için bildiğim göktürk tekniklerini uygulamamam gerektiğini düşünerek bakma kız arkadaşıma seni sikerim adlı kitabımı okumaya devam ettim. franasız kızlarının gelen turistlere vererek aç bıraktığı bu fransız erkekleri, barbarca oyunları olan saçma oyunlarına geçmeleriyle birazcık rahat edip kitabımı bitirdim.
burda asıl gözler önüne sermek istediğim nokta, fransız erkeklerinin fransız orospularından yüz bulamaması üzerine %95lik bir kesiminin hardcore abaza olmasıdır. hatta bu insanlar şu an bile içimizde, birer uludağ sözlük yazarı, kim bilir?. geri kalan %5 lik kesim de zaten üstün türk kültürünü benimsemiş kesimdir.
türk kızlarını yerin dibine sokarken bu vatanın kurtulmasını sağlayanın da zamanın türk kızları olduğunu
unutmamak gerek. nice analar, bacılar bu vatan uğruna neler yapmıştır bilir misiniz ?
yok ama bilmek istemezsiniz, size vermeyen, öpüşemesi yetmeyen bir de fransızına arayan insacıklar
var ya işte onlar
bu vatan için canını dişine takana o türk kızı türk kadınını ti ye almaya çalışıyor
ama senin istediklerin olmuyor diye türk kızları zavallı değil.
devamında diyecek çok şey varda sözlük formatı izin vermiyor.
son günlerde esen furya. aslında furya yanlış kelime oldu direk saçmalık diyelim ki başlığa uygun olsun.
efendim bir iş güzar yazar, uludağ sözlük bünyesinde ki bir takım yazarcıkları içine sindiremeyerek sözlük aleyine dava açması ile başlayan olayları biraz garipsiyerek izliyorum. tamam o arkadaşların yazdıklarını bizde sevmiyoruz da dava etmek nedir. sevmiyorsan karşı bir başlık açar ya da o başlığa sözlük jargonuna uygun adıyla ayar verirsin. bunların yarısı ergen trollerden oluşan saçmalık takımını ciddiye almak 3. nesil bir yazara pek yakışmadı diye düşünüyorum.
şimdi oturduğu yerden kasım kasım kasılıp saçmalığa gülüyordur. hamile kadınlara sex objesi gözü ile bakıyor diye o zaman kernel içinde sözlüğü mahkemeye verelim... akıl var mantık var ama...