ben bu mereti kışın ayağı sıcak tutan bot gibi bi şey sanıyordum ama öyle değilmiş. bugün istanbul'da havanın güzel olmasından mütevellit birçok hanım kızımızın ayağında görmemle birlikte içim bi hoş oldu. yazı kışı yok galiba bunun. sonra çarşaflılara derler bu sıcakta nasıl geziyorlar diye. pehh.
hani 19 yaşında hayatı anladığını sanan gerizekalılar vardı ya işte tam onlara göre bi çıkarımdır bu. neymiş efendim; semavi dinlerdeki "tufan olayı" gılgamış destanında geçiyormuş. dinler oradan araklamış bu mevzuyu. bu kadar basitti zaten her şey. bi gılgamışa baktın çözdün olayı ha? aslansın, kaplansın sen. tek sebep bu mu lan? şimdi buna destek çıkacak onlarca şey sayarım ama tek başına bu kadarı yeterli. kazık kadar adamsınız, neye inanırsanız inanın ama aramaya da inanın. akıllı olun, terbiyeli olun, adam olun lan.
bize yakışmaz. şimdi peygamber efendimiz için yapılan karikatürlere tepkimizi gösterdik; akıllı olun, terbiyeli olun, adam olun lan dedik ama bu batılılar hz. isa üzerinden neler yapıyor neler. anlatmama gerek yok sanırım. sonuçta hepsi allah'ın elçisi. bildiğiniz üzere imanın şartlarından birisi de peygamberlere iman. neden bu ayırım, neden bu benim peygamberim-senin peygamberin olayı. hepsi bizim peygamberimiz elhamdülillah.
genç kızların, takımına sami yen'de galibiyeti getiren adam yerine odalarını volkan demirel posterleriyle süslemesi olayıdır. yine tercih meselesi. yine yanlış tercih. öğretemedik bi türlü.
hadi usa menşeili gangsta olayını anladık, orda etraf nigga kaynıyor da bizimkilere n'oluyor anlamadım gitti. şarkıları bi dinliyorum sanırsın sabıka kaydı kabarık hepsinin. dissler filan komedi zaten. hayatında daha kavga bile etmemiş ergenler rapçi olmuş. kavga dedim de aklıma geldi. mesela fuat ergin'in boys anılar'ın saldırısına uğradığı programda koskoca türk rapinin eskilerinden fuat bile elini kaldıramadı. orda bi emre diye bi eleman vardı, o yapacaktı bi şeyler o da olmadı. diyeceğim şu ki, bırakın bu ayakları. ya harbi olun ya da çocuk programları için rap yapın. taşşak muhabbetlerine konu olursunuz sonra. 2pac'ın kemikleri sızlıyor lan. zuaha.
misal kaldırımda yürüyorum, önüme bi kadın çıkıvermiş. aynı tempoda 3-4 adımlık takip mesafesini koruyarak ilerliyoruz. sonra kadın kıllanıyor; acaba bu beni mi takip ediyor? yok kız bu kapkaç yapacak, çantam? lan yoksa paketime mi bakıyor? vs... dönüp ardına filan bakıyor, at hırsızı gibi hissediyorum kendimi. ne lan bu? her erkek potansiyel suçlu olmuş. bende buna kıl olup hızımı 0-4 saniyede kadın hızının 4 katına çıkarıp onu solluyorum. önüme ne kadar kadın çıkarsa çıksın. hepsini geçiyorum. bu da böyle bi takıntımdı.
bence dizi ekibinde yer alan kişilerin eş, dost, akrabalarıdır bu izleyiciler. ya da kalitesi tavan yapmış, toplumla ortak paydada buluşmayan süper insanlardır. dizi yayından kaldırılınca kanalı telefon, fax, mail yağmuruna tutup, fuzuli işlere yönelmeyi de marifet sanıyorlar. lan iddaa kuponu tutmayınca çirkeflik yapıyor muyuz biz? hayır. sizde kabullenin böyle durumları. tutmayınca tutmuyor.
aileden sorumlu devlet bakanı selma aliye kavaf'ın "eşcinsellik hastalıktır" açıklamasının ardından prof. dr. nevzat tarhan, "eğer kişi eşcinsel eğilimlerinin hastalık olduğunu kabul edip, bunu düzeltmek istiyorsa o zaman bu hastalık olarak kabul edilir" şeklinde açıklama yapmış.
sevgili homofililer ve homofobikler, ikiniz bir fidanın güller açan dalısınız. sen onunla, o seninle bu hayatı yaşamalısınız. hatta severek birbirinizi hayatta hep gülmelisiniz.
bir hürriyet haberinin başlığı. hiddink arda'yı aramış ve ilk cümlesi bu olmuş. tebrik ediyorum kendisini, ben de arasam hiç çekinmeden aynını derdim. vermiş ağzının payını, helal olsun. ama çok acayip bi tezgah var dostlar. gün geçmiyor ki futbol camiasından birileri telefonla konuşmasına bu girizgahı kullanarak başlamasın. geçtiğimiz günlerde de benzer olaylar yaşandı ve bunları yüce türk medyası deşifre etmesini bildi. telefonları dinleyen, tib ve emniyetteki (f)utbol tipi yapılanma, bu görüşmeleri basına sızdırdı. sürekli espiyonaj sonucunda bu günleri gördük. çok şükür.
sağda solda anketlere rastlıyorum. türkiye'nin en güvenilir kurumları nelerdir diye vatandaşa soruyorlar. ordudur, dsi'dir, ptt'dir, cumhurbaşkanlığı'dır vs. lan birisi de çıkıp demiyor ki ösym çok güvenilir bi kurum. o zaman ösym'nin yaptığı tüm sınavlar şaibeli mi oluyor şimdi? ösym'nin güvenilirliği nerde kaldı? düz adamın düz tespiti gibi dursada çamur atmıyorum ben, gördüğümü söylüyorum sadece.
akp tarafından kadınlar günü vesilesiyle şehrin muhtelif yerlerine asılmış olan pankartın sloganı. ben böyle bir tespit görmedim arkadaş. o nasıl bir zekanın ürünüdür?
yıllar yılı alışveriş yapıp evimize ekmek götürdüğümüz bakkalın yanına süper, hiper, multi marketlerden birinin açılması durumu. şu günlerde böyle bir dertten muzdarip bizim bakkal. şimdi para babası bi adam gelmiş bu bakkalın 2 dükkan yanına market açmış. malesef ahali de güce tapıyor ve markete akın ediyor. tüketci bölünmüş durumda yani. ben öyle yapar mıyım? tabiki hayır. vefalı insanlarız vesselam. o bakkal bize yıllarca veresiye yazdı. o pazar sabahlarının muhabbetini kasiyer kızla yapamam ben. az önce de cuma namazından çıktım, bakkala girip üç ekmek bi fotomaç aldım. sonra göğsümü gere gere(nedense böyle bir psikolojik durum oluyor), bakkaldan alışveriş ettiğimi göstere göstere marketin yanından geçtim. mutluydum. fiyatları aynı zaten. ne vakit o bakkal kapanır, marketten alışveriş yaparım. bu da böyle bi anımdı.
1908-1911 yıllarında galatasaray adına ter dökmüş ingiliz. teknik direktör, antrenör, futbolcu. komplike bir adam. rivayet olunur ki; 7-0 kazanılan fenerbahçe maçında akula vuruşu yapmışlığı da vardır.