iki gün önce fark ettim ki aslında şu yazımı bile haketmeyecek kadar uzakmışsın adamlıktan. ama onca yılımda iyi ya da kötü izi olan birine son bir kaç şey söylemek istedim fakat yüzüne söyleme şansım yok ne yazık ki. ki yüzüne söyleyecek olsam muhtemelen o şişirilmiş ve haddinden fazla egona acı bir tokatla biterdi konuşma. ne diyeyim aslında bilmiyorum. bağırıp çağırmak mı gerek yoksa bunu da sineye çekip susmak mı bilmiyorum. belki ikisi de. rahatlayıncaya kadar ağlamak belki. acını anlattığın insanların ben demiştimlerini dinlemek ya da. aslında hiçbiri. hiçbiri fayda getirmeyecek. ne kırılan gururumu ne sarsılan güvenimi yerine getirmez tüm bunlar. ama en kötüsü sen bile dindiremeyeceksin gözyaşımı. sen bile onaramayacaksın kalbimi. o kadar değerliydin ki benim için, o kadar her şeyin üstünde tutmuşum ki seni sanki aynı şekilde bi daha kimseyi sevemezmişim gibi hissediyorum. var hala içimde o sevginin kirintilari, ama sandığımdan daha az. hala olması bile sevginin büyüklüğünün bi kanıtı zaten çünkü bi başkası olsa bırak sevgiyi, acırdım ona. yakında bitecek ama tüm bu acı biliyorum hatta emimim. çünkü cok sevdiğim bi söz vardır ve şu an benim için biçilmiş kaftan.
bir miktar doğruluğu olan önerme. insanlar dakka başı yapmıyorlar tabi ki ama biri bunu yaptığında tuhaf karşılayan da yok. ama asıl rahatlık burun silmelerinde. gayet zarif bir bayanın ya da çok kibar duran bir adamın burnuyla çıkarttığı sesler inanılmaz. insanda ne kulak sağlığı ne de mide bırakıyor.
Sabah sabah
On beş yıldır alarm kullanmıyorum. Her sabah istisnasız bir şekilde beni sabah 07.00'de uyandıran bir sabah ereksiyonum var. Hem pili de bitmiyor.
meal: 7 yaşından beri ereksiyon olma yeteneğine sahip bir yaratığım.