türkçe olarak bilgi felsefesi kullanılmasının daha doğru olduğunu düşünen kimselere sormak istiyorum: antik yunanca olan bu kelimede geçen "episteme" yani "bilgi" dediğimiz bu kelime ile türkçedeki bilgi 'anlam' bakımından örtüşür mü?
daha basit izah edeyim:
gnoseoloji de bilgi felsefesi demektir.
epistemoloji de bilgi felsefesi demektir.
ama bunlar farklı?
yani?
episteme olarak bilgi ile gnosis olarak bilgi farklıdır. bu yüzden epistemoloji yerine "bilgi felsefesi" demek doğru değil, yanlıştır; başka bir deyişle eksiktir. antik yunancada bilgi kelimesine karşılık gelen ondan fazla kelime vardır. yukarıdaki episteme bilişsel bilgiye işaret eder, gnosis ise tinsel bilgidir. bilgi felsefesi dediğinizde ikisinden hangisini söylediğinizi ifade etmiş olmazsınız.
lütfen episteme sahibi olmadan fikir sahibi olmayalım.
Geist'a girdiğimizde neden mantıktan uzaklaşıyor ki? Hegel'i gerçeğe uygunluk bakımından eleştirmek gayet basittir lakin tutarlığı ve mantığa uygunluğu bakımından eleştirmek oldukça zordur. Zira tamamen rasyonel yapılar içerisinde hareket eden bir düşünce sistemi var. Spekülasyonlar, metafiziğe uydurmak adına garip rasyonalizasyonlar pekala görülebilir ama kendisi içinde çok büyük çoğunlukla çelişmez. Hegel'i ben de eleştiririm ve ayrıca kişisel olarak da sevmem ama bu felsefe, açık bulmak açık kapatmaktan daha zor; geist'a mantıksız demekse çok ciddi bir yetkinlikte eleştiri ve açıklama gerektirir.
Kafamı birçok zaman meşgul eden, devamı gelmeyen cümle. Tahayyül edin ki zaman, bir noktasından itibaren geriye doğru gitseydi ama ileri doğru gittiğinden ne hızlı ne de yavaş. Bununla birlikte her şeyin bir geriye gidiş sürecinde olduğunu düşünün. Bu şekilde bir zaman akışında seçimler, düşünceler, hareketler nasıl bir form kazanırdı? Salisesine kadar bilinçli bir şekilde yaşadığımızı düşünün... Hayır, ne cümle devam ediyor ne de sorular cevap buluyor. Fiil kiplerinin hali... "eylem" nedir...
Bir alim-i meani edasıyla, dilden dar-ı kelama dahil olmak suretiyle dökülen sözleri; ayaklar altında değil de baş üstünde gezdirmek ereğine uygun bir biçimde sunmak, fikri ve duyguyu kendine mahsus güzelliğinden mahrum bırakmayıp müspet bir formda dışa-vurmak için ve agin olduğu kulağı müşerref eylesin diye süsleyeyim derken süslemeyi, lafın temasından daha çok öne çıkarmaktır ve bunun önünü alamamaktır.
Terim zaten -çok kısıtlı bir alanda olsa da- kullanımda. Lakin terim bazı hristiyan düşünürlerin, heidegger'in düşüncesinden faydalanması üzerine kullanılmış. Heidegger'in "dasein"ını; birçok düşüncenin, inanışın "aa bizim şeyden bahsediyor" diye sahiplenmesi, kullanması gibi ama daha ciddi olarak dasein'a düşünce, sistem içerisinde temel bir yer vermeye dayanır. Bana göre kullanım alanı bu kadar küçük olmamalı ve ayrıca yukarıda bahsi geçen kullanımın tutarlılığı tartışılır. Zira heidegger, buna çok önceden karşı çıkmıştır.
Son derece bayağılaştırılmış, oysa her seferinde bir ritüel gerektiren eylem. Yalnız bir karşı cinse dokunmak, tahrik yahut zevk amacı ile değil ama herhangi bir objeye hangi suretle olursa olsun her kalkışıldığında bilinçli yapılması lazım gelir. Adım atmak, kafayı sallamak gibi bir bilinçli olmaklık değil: yanında, sürekli eylemi gerçekleştirme sürecinde dahi bir bilinçlilik. Daha sonra bu eylem israf da edilmemeli, öylesine bile yapılsa bir piyanonun tuşlarına basar gibi temkinli, Sağlam ve ayrıca hafif. Hayır, romatizm değil bu; bu ondan öncesel.
O insanlardanım. Fakat ne plaza insanı ne de özentiyim. Küçük yaşlardan beri ciddi miktarda kahve tüketmenin; migrenin, verimsiz uykunun etkisinden mütevellit uyandığımda en az 2 kupa kahve içmedikçe ayılamam. Üstelik bu uyandığımda içtiğim yalnızca 3-4 saat için. Daha sonra gün içerisinde sürekli kahve -kafein- takviyesi yapıyorum.
Camus'nun tek beğendiğim eseri diyebilirim. Yazarların genç yaşlarda yazdığı eserleri hep daha çok beğenmişimdir zaten. Bu kitap albertoşun ileride yazacaklarının temasını teşkil etmiştir. 5 kadar denemenin bir külliyatın fragmanı olduğunu söyleyebiliriz ama bunu söylemek, bu denemelere hakaret olur. Zira bana kalırsa bahsi geçen eser, camus'nun diğer eserlerinden çok daha yetkindir.
"Yaşam için umutsuzluk yoksa yaşama sevdası da mevcut değildir." bu kitaptan hiç unutmadığım bir sözdür.
Ayberk isimli insanlara, "durum nasıl" diye sorduklarında verilecek cevaptır. Bu şakaya kızıp çantasından ay başları için sakladığı apranax fort'u çıkarıp atar.
Evlenmeyi yüzlerce kez gözden geçirmeye sebep olan durum. Klasik müzik eşliğinde Viski, şarap içerek geçirilmiş yılların ardından düğünde oyun havasının çalması...
Yalnızlığın heidegger tarafından yapılmış harikulade tanımıdır. Yalnızlık, birlikte-olmaklığın eksik biçimidir. Ve katiyen kalıcı değildir. Zira yalnızlık tek başına bir hal değildir, "eksik bir birlikte-olmaklık" olduğundan tamamlanmayı bekler. Heidegger'i sırayla öpelim.
Sözlük ortamında bolca bulunan, öylesine takılmaya gelmiş; Zeki adamdır. Düşünme zahmetine girmez. Tüm bunlara rağmen entry sonuna evet yazanlar kadar itici değildir. Evet.