canım güzel şehir dört bir yanı gettolar la donatılmış şekilde. o tarihi yerler, boğazın eşsiz güzelliği, az sayıda kalan nadide korular; hepsi istila edilmiş şekilde. utanıyorum artık burada yaşamaya. iletişimin neredeyse bittiği, her durumun kaba kuvetle halledilebilgi hissinin insanlar da yaygın oluşu, mültecilerin varlığı, tahammülsüz insanların çokça olması, zamanının büyük bir kımının sıcak ve pis kokan otobüslerde gecmesi... gerçekten insan yoruluyor. yıllar öncesinden çok merak edilesi bir yerdi bu memleket, artık bir hiç! insanlar kaçmak için en uygun anı bekler vaziyette.
edit: baksanıza aynı havayı soldugumuz insanlara! istanbul' u hiç eden sen ve senin gibiler! lugatınızdan şu küfürleri çıkarın. gayet açık ve net bir şekilde düşüncemi yazmışım. sende edebinle yazmalısın.
edit : duzelttigin için teşekkür ederim. arada oluyor böyle hatalar.
minibüse nazar daha nezih ve rahatlatır . klimalarında kesinlikle ayar yoktur. ya soğuktan donarsınız ya da yanarsınız. hele ki eski bir otobuse denk gelirseniz yandınız demektir. traktör konforunda gidersiniz. tek amacınız bir an önce inmeniz olur.
Gündemi meşgul etmek adına yazılan köşe yazılarını kaile almamanızı öncelikle tavsiye ederim. Kemal Sunal' ın tüm filmleri dönemin içinde bulunduğu sıkıntı ve zorluklara ayna tutar. o dönem şartlarında durumu en iyi izah etme yöntemi ise sinema filmleridir. Tabi bu filmler trajikomiktir. Eğitim seviyemiz ve kitap, gazete, makale, deneme vb. okuma oranımız düşük olduğu için bu filmleri hep komedi olarak görmüşüzdür. Ama olaylar öyle değildir. örneğin zübük filmi, din ve ilim konusundaki dönemin çekişmesini öne sürer. yönetim insanların aydınlanmasını istemez ki bu dönemde de şartlar aynıdır. diyeceğim o ki ,olaylar degerlendirilirken dönemin şartları göz önünde bulundurulmalıdır. Kemal Sunal' ın okumayan halkın ufkunu bir nebze geliştirmek icin sosyal problemleri filmlerinde işlemiştir. iyi ki Turkiye' de doğmuş ve bize bu filmleri kazandırmış.
insanların bedenleri değerlerdir.bu olayı cinsiyetle şahsilestirmemek gerekir. bir kadının bekareti muhafazakar toplumlarda ne kadar onemliyse, bence erkeğin de o kadar önemli olmalıdır. o beden senin, deger verdiğin kişiyle birlikte olmalısın. cinsellik sadece aşk yaşadığın, birşeyler hissettiğin kisiyle anlamlıdır...
kesinlikle soykırımdır. tüyü bitmemiş yetimi bırakın, tüylenmemis garibi bir anlık heves sonucu heder etmek hiç hoş degildir. zamanında yahudi çocukları öldürdü diye hitler'e veryansın da bulunan hümanist arkadaşlar, bu soykırıma hala ortak oluyor. yazıktır günahtır!
mağazacılık yapan hatta yapmış olan arkadaşlar beni gayet iyi anlar diyip konuya gireyim. kişisel hedefi olan mağazalar genel itibariyle lüks segmentler magazalardır. en masum, saf arkadaşlar bile bu tarz ortamlarda hırsla dolabiliyor...
hedefinizi gerçekleştirmeniz için, pazarlama ve iletişim alanında çok iyi olmanız malesef ki yeterli olamıyor. şans bu konuda en önemli faktör. şöyle bir örnekle bu durumun daha net anlaşılmasını saglayayım; müşteri ile ilgilenme sırası bende, o saate kadar da 750 tl lik satış yapmışım. o esnada telefon çaldı, açmaya gittiğim esnada içeri iyi bir müşteri girdi ve 4000 tl lik alışverişi yapıp çıktı. bu tarz durumlar kişinin moralini oldukça olumsuz etkiliyor. nedense de bu tarz vakalar hep yaşanıyor . mesele aslında o satışı arkadaşınızın yapması değil, o satış esnasında gelişen olaylar...
moraliniz bozuluyor ve o esnada satışı yapan arkadaşınızın anlamsız gülüşleri sizi sizden alıyor. kişisel satış yapılması gereken mağazalarda zorda kalmadıkça çalışmanızı önermem. arkadaş dediğiniz kişiler cüzi miktarda ki satışlar için bile sizi çok kolay satabiliyor...
Çocukken bizde torpil patlattık; kimisini tuğla icinde, kimisini şişe de tabi bunları boş alanlarda yaptık. yeni çocuklar hiçte güzel yetişemiyor malesef ki ( bir genelleme, senin çocuğunu ve kardeşini tenzih ediyorum (!) ) çocuk köprüden otoyola torpil atip, allahuekber diyor ya! içinde bulunduğumuz duruma bakar mısın? nasıl yetişiyor yeni nesil, neleri kendine örnek alıyor. bu konu hakkında özeleştiriden kaçınmamamız gerekiyor. suç bizlerde! çocuklara izlettigimiz haberler, yanlarında ettiğimiz muhabbetler... cocuklara çocuk gibi davranalım. onların temiz algılarını daha küçük yaşta bu tarz durumlarla kirletmeyelim.
türkiye standartlarına göre lüks bir mağazada çalışmaktayım. gelen müşteriler hiç sorgulamadan bir çantaya veya bir eşarba binlerce lira verebiliyor. diğer bir kesim seyyar satıcılardan 20 tl olan çantayı, eşarbı pazarlık ile 15 liraya almaya çalışıyor. kimisi bayramda yeni kıyafetler giymek için pazar pazar,avm avm bütçesine uygun birşeyler almak için uğraşırken, bir diğeri alışverişte 5 bin tl yi gönül rahatlığıyla harcayabiliyor. bu tarz olaylara şahit olmam hayatın ne kadar acımasız olduğunu tekrardan yüzüme vuruyor. düşüne biliyor musun tek hayali güzel bir tişört, pantolon, ayakkabı? ne kadar masumca bir düşünce...
olayın sorumlusunu arayanlar aşağıdaki maddeyi okuyabilir;
T.C Anayasası
5. Madde
Devletin Temel Amaç ve Görevleri:
Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk Devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.
Çevremde verenler var. Allah o iyi kalpli insanların gönüllerine göre versin. Ama yemediğiniz marka ürünleri garibanlara vermeyin. 20 parça ürün 30 tl olur mu ? onlarında çocukları var. bu özel ayda onların karnını doyurmak ve mutlu etmek istiyorsanız kaliteli birşeyler alın. onlar zaten ucuz olanları bir şekilde temin edebiliyor.
oruç tutun, allah kabul etsin. ama aşağıdaki maddeleri yapmayın rica ediyorum.
- ben oruçluyum
- oruç tutmak çok zor iş
-ağız kokusu, cennet kokusuna eş değer demeyin(açken ki)
...
-oruçluken küfür etmeyin
-tutmayanları yargılamayın
-saygıdeğer Hatipoğlu hocamıza boş boş sorular sormayın
- Ahmet ve ailesi hiç oruç tutmuyor demeyin
her yıl yapılanlar gibi ilk 2 maddenin reklamını yapmayın. tuttuğunuz oruç sizi bağlar. 3. madde; öyle bir durum yok. uydurmayın. son 4 madde deki söylemlerde bulunmayın.
yıllardır kusursuz, temiz cilde sıkılan köpük sonrası uygulanan traşı izliyoruz. hiçbir bıçak bir sürüşte o kadar temizlemez, kaymaz. ınsanlar kanıyor mu gerçekten merak ettiğim konudur. Bu arada reklam filmlerinde neden ahmet abi, abdurrahman abi oynamıyor? burası türkiye.
Kuşkusuz ki inanmayanların inananlara dayattığı sorudur. bir inanmayanın şöyle bir sorusu vardır;
Anneler merhametlidir ve çocuklarının başına gelen en ufak durumda canları yanar, kahrolurlar. Çocuklarının tırnağına bile zarar gelsin istemezler... allah yarattığı varlıklardan milyonlarca kat merhametli ve bağışlayan bir yapıya sahiptir. Peki annenin canına zarar gelmesini istemediği, en ufak durumda canının yandığı çocuğunu allah neden yakar? bir anneden milyonlarca kat daha merhametli değil midir allah ? neden affetmez ?
Kesinlikle katıldığım güzel bir önermedir. yaşamda riske girmemek bir şeyleri kazanma veya kaybetme cesaretinde bulunamayıp yerinde saymaya eş değerdir. hayat karşısında korkak olmaya gerek yok! korkak olarak kalmak, hayat filminde figüran rolünü oynamaya eş değer. bilirkişi şöyle der; yapamadıklarıma keşke demektense, yaptıklarımdan dolayı pişman olmayı tercih ederim.
programlarda ve dizilerde son birkaç yıldır ürün yerleştirme(sözde gizli reklam) yapıldığını biliyordum. dün karşılaştığımız tv rezaleti ile şoke oldum. tüm ayrıntıları ile insan nasıl, nereden, ne kadara kaçırılır öğrenmiş olduk. müge anlı bizi bu konuda da aydınlattı(!) zamanında küçük bir çocuğun karaya vuran bedeni için ne kadar üzüldüğünü dile getirmiş bir müge anlı, dün itibari ile o çocuğun karaya vurmasına neden olan kişiyi gayet keyifli bir şekilde programına dahil etmiştir. üstelik insan kaçakçısı müge anlı ya; ''şöyle bir düzeltme yapalım, bizler insan kaçakçısı değiliz, bizler yardım severiz'' demiştir.
Kesinlikle anlayamadığım durumdur. geçenlerde eve dönerken çıplak ayaklı bir çocuk, hava yağmurlu ve soğuk, o şekilde yürüyerek yanıma geldi. o çocuğa para vermem onun kötülüğüne olacaktı; çünkü para kazandığını gören babası aynı şekilde devam ettirecekti garibi. vermeyin para rica ediyorum. çocuklara yazık! karakterleri, kişilikleri daha o yaşta eziliyor ve gelecekte sağlıklı düşünen bireyler olamıyorlar.
Edward murphy aslında karamsar biri değildir. hayatın insanı karamsarlığa sevk eden durumlarını eleştirmek için bu tarz bir özdeyiş oluşturmuştur. Bunların bazıları aşağıdaki gibidir ;
"Bir şeyin ters gitme olasılığı varsa, ters gidecektir."
2."Bir şeyin birkaç şekilde ters gitme olasılığı varsa, hep en kötü sonuç doğuracak şekilde ters gidecektir."
3."Bir şeyin ters gidebileceği olasılıkları engelleseniz bile, anında yeni bir olasılık ortaya çıkacaktır."
4."Bir şeyin olma olasılığı, isteme olasılığı ile ters orantılıdır."
5."Er ya da geç olası en kötü koşullar zincirlemesi vuku bulacaktır."
6."Ne zaman bir şeyden vazgeçseniz, vazgeçtiğiniz o şey size geri gelir."
7."Olmuyorsa zorlayın, kırılırsa zaten değişmesi gerekir."
8."Ne kadar beklersen bekle istenmediği zaman gelecektir."
9."Çözülen her problem yeni problemler yaratır."
10."Her şey yolunda gidiyorsa, kesin bir terslik vardır."
11."Bir şeyle fazla oynarsanız, onu bozarsınız."
12."Bütün bir dönem kusursuz çalışan hesap makinesinin, matematik sınavında pili biter. (açıklama: her ihtimale karşın, beraberinizde pil taşırsanız, o da bayat çıkar)"
13."Hiçbir şey göründüğü kadar kolay değildir."
14."Piyangoda para kazandığınız gün, ölümünüze fazla kalmamıştır."
15."Bir şeyi anlayamıyorsanız, içgüdüsel olarak doğrudur."
16."Bir "kişiye masa boyalı, sakın değme!" derseniz, size inanmadan önce mutlaka masaya dokunacaktır."
17."Eğer kendinizi iyi hissediyorsanız, üzülmeyin geçer."
bazı durumlar hakkında eleştiriniz varsa, konuyla alakalı bir çözüm yolunuzun bulunması gerekir. 3 ay tatil hiç bir meslek grubu için adil bir hak değildir. saygı değer öğretmenlerimizde vatandaşlardan gelen vergilerle maaşlarını almaktadır. Ülkemizde hala okuma yazma bilmeyen milyonlarca genç ve yaşlı bulunmaktadır. genel kültür, sanat, etkinlik gibi faaliyetler bu 3 aylık tatilde öğretmenlerimiz tarafından verilebilir. düşünsenize, okullar 3 ay boyunca dolu. insanlarımız okuma/yazma öğreniyor, kendi tarihi hakkında öğretmenlerimizden bilgiler ediniyor. bu 3 ayın ülke olarak kişisel gelişimimize oldukça destek sağlayacağına inanıyorum.
öğrencilerine eğitim anlamında kesinlikle birşeyler katmıyor. vizeleri online olup, ilgili bölümlerin facebook sayfası üzerinden yardımlaşma yapılıyor.Üniversitenin bu konuyla alakalı bilgisi de mevcut. finalleri ise, kişinin konumuna yakın lise ve universiterde oluyor. aramızda 2. üniversite veyahut aöf bölüm arayan varsa (kolayca mezun olabilmek için) Atatürk üniversitesini tercih edebilir. vizeler için okula gitme eziyetinde bulunmazsınız.
akape döneminde yapılan, son teklonoji aletlerle bezenmis saygı deger hastanelerimize uygulanan metottur. adamlar kansere çözüm buluyor, yıllarca bir oda içinde araştırmalar yapıyor ve bir derman buluyorlar. bizimkiler haber bultenlerinde bilimsel sonuçlar yerine, alternatif tıp'ın faydalarından bahsediyorlar. üstelik bu ulusal bir kanalda haber yapılıyor. üstelik ucretsizmis.
sıklıkla yaptığım durumdur. dışarı yanıyor, kendimi bir anda serin dükkana atıyorum;
-merhaba, kolay gelsin.
+aleykum selam
- ?
+ ne (?)
muhafazakar abimiz, ablamız nedense küfreder gibi a.s diyor.
+ densiz sen müslümansın. selamun aleykum demek zorundasın. bak şimdi senin bilinçaltına oynuyorum. bundan sonra selamun aleykum diyerek giriş yapacaksın.
-nasıl giriş yapacağımı sana mi soracağım?
+bende a.s demekten hoşlanıyorum.
-sen hizmet verensin. bu tarz dayatmalar yapamazsın.
merhaba, kolay gelsin, günaydın, hayırlı Isler demekten hoşlanıyorum. ben musteriyim. bana dayatma yapamazsın.
geçenlerde keşif için bilir kişiler(olaydan kesinlikle anlamıyorlar) ile ilgili yere geldiler. hakime hanım; 1.60 boylarında, 40 yaşlarında sonradan sarışın, 25 cm topuklu ayakkabılı, dar bilek boy pantolonlu, elinde samsung marka telefonla whatsapta takılıyordu. sözde bilir kişi iceride kendilerince birseyler yapıyor, o da olaydan uzak kapı eşiğinde whatsapta emojilere boğulmuş durumda takiliyordu. hanfendi sanki bu tarz benim yarışmasından elenip hakime olmuş. özel hayatında istedigin gibi giyinebilirsin buna diyebileceğimiz hiç birsey yok, lakin sen hakimesin ya! sen, türkiye cumhuriyeti adaletini temsilen geliyorsun. sıradan biri değilsin. aramızda ki hakime hanımlar lütfen dikkat edin(!)
arkadaş, ne zaman çöp atmak istesem sokakt, mahalle, caddede atacak alan bulamıyorum. yaşanılan ilçe ile alakali desem, o da istanbul'un en kalabalık ilçesi yani küçükçekmece. daha bile dikkatli olmaları gerekiyor.bu konuyla alakalı belediyelerin görevi ne çok merak ediyorum. herhalde adamların amacı, bu tarz seyyar kutular koymayıp insanların çöplerini yerlere atması. hatta ve hatta atılan çöpleride temizlemek için ilgili partinin alt kademesinde bulunan kişilerin çalıştırılması. başka bir mantığı yok durumun.
Geçenlerde çalıştığım yerdeki arkadaşım hdp ye oy verdiğini söyledi. Şaşırmıştım bu duruma oldukça garip geldi. Gerekçesini sorduğumda 2 seçim önce eşcinsel velik adaylarını partiye sokmuş olmasıymış. (Tabi bu durum hdp tabanından baya tepki almıştı. sonraki seçimde hdp o bireyleri partiden ihraç etti) aslında konuşmamla eşcinsel bireylere ne kadar haksızlık edildiğinin farkına vardım. birileri kesinlikle eşcinsel bireylerin sözcüsü olması gerekyor. katılırsınız ya da katılmazsınız. Bakın terör partisine sayıları azımsanamayacak bireyler için hamleler yapıyor. merak ediyorum bu arada hala oyunu veriyor mu?
Kesinlikle saçma bulduğum durumdur. Çocuklar kesinlikle sünnet olmalıdır; fakat düğün, tören nedir ya? niye kutlanır? erkekler için bu şekilde bir kutlama yapılıyorsa, kızlar için ilk adet döneminde neden bir kutlama yapılmıyor? insanlardan neden saklanıyor? sonuç olarak erkekler, deyime göre sünnet olduklarından sonra erkek oluyor. Kızlarda ilk regl dönemlerinden sonra kadınlık yolunda adım atıyor. saygılar.
Dün tesadüfen denk geldiğim turnuvadır. Belediye Türkiye'de keşfedilmeye hazır olan saatçileri toplamış ve turnuva düzenlemiştir. oyuncular ve seyirciler tamamen siyahidir.
An itibariyle başıma gelen durumdur. beklemekten nefret ederim. kimseyide elimden geldiğince bekletmem. bekletmeyi sevmeyen insan nedense hep bekletiliyor. bundan sonra bende beklenilen kişi olacağım ki kimse beni bekletmesin. bu sıcak havalarda kimseyi bekletmeyin sayın yazarlar.