En son maaşı 31 mayısta ödemişti. 21 ağustos itibari ile hala maaş yok. 26 ağustosta tüm öğretmenlerin iş başı yapmasını istiyorlar bir de. Ulan sen önce insanlara haklarını öde, ondan sonra iş iste. Yüzsüzler...
Takvimler 18 Ağustos 2019'u gösterirken, haziran maaşını dahi hala yatırmamıştır. Şaka gibi ama öğretmenler yaz tatillerini bir maaş dahi alamadan geçirmişlerdir.
Yarın yani 19 Ağustos günü 8.sınıflar için kurslar başlayacak ve yaz tatili boyunca maaş vermedikleri öğretmenleri yarın göreve çağırdılar. Bakalım öğretmenler gidecek mi?
31 mayıstan bu yana para alamayan bir öğretmen eğer 19 ağustosta okuluna gidip derse giriyorsa, ona zaten her şey müstehaktır. Sömürüye devam...
iflas mı edecek, birilerine mi satılacak her ne yapılacaksa bir an evvel yapılması gereken okul zinciri.
Zira süreç böyle ilerlerse ve kimse bu duruma bir dur demezse mağduriyetler giderek büyüyecek. Velilerden toplanan milyonlar ileride buhar olup uçacak.
Umarım böyle bir şey olmaz ama bir iflas durumunda, binlerce öğretmen, on binlerce öğrenci ve yüzbinlerce veli mağdur olacaktır.
Şu an için kesin ve net olan bir şey varsa o da: Doğa kolejinin şu an itibari ile öğretmenlerinin maaşlarını bile ödeyemediğidir.
Ağustos ayı geldiği halde hala haziran maaşlarını ödeyememiştir.
işin daha da kötüsü öğretmenlere maaşla ilgili en ufak bir açıklama yapılmamaktadır.
Twitter'da öğretmenler sürekli olarak "maaşları ne zaman yatıracaksınız?" diye sordukları için, okulun genel müdürü Ali Rıza Lüle twitter hesabını "korumalı" konuma getirmek zorunda kalmıştır. ( http://www.twitter.com/AliRızaLule )
Doğa okulları resmi instagram hesabı ise yoruma kapatılmıştır. Sebep tabi ki maaş alamayan öğretmenlerin foto altına yaptığı yorumlar. ( https://instagram.com/dogaokullari )
Kampüslerin elektrik, su vb. faturalarının bile aylardır ödenmediği söylenmektedir.
-Sözleşme gereği 5-10 Nisan arasında maaşları ödemesi gerektiği halde ödemeyen,
-öğretmenlerine: "biz size 11 Nisanda 1.000 TL falan yatıracağız. Geri kalanını da ay sonuna kadar ödeyeceğiz." diyen,
-ancak nisanın son günü de geçtiği halde insanlara hala maaşlarını ödemeyen kurumdur.
Bir de dalga geçer gibi, 30 Nisanda insanlar maaş beklerken gün sonuna kadar habersiz bırakılmış, iş çıkış saatinde ise müdürlere gelen bir telefon ile ödeme yapamayacaklarını iletmişlerdir.
1 mayısta okullar tatil ama, 2 mayısta doğada cümbüş var.
Maaş alamayan öğretmenler borçlarını ödeyemiyor.
insanlar barut fıçısına dönmüş durumda.
Bunu veli ve öğrencilerine yansıtmıyorlarsa da mesleklerine yani öğretmenliğe duydukları saygıdan.
Bunu okuyan bir veli varsa ufak bir tavsiye vereyim: Şu anda öğretmenlerinize iyi bakın. Onları sevin.
muhtemelen haberiniz bile yok ama bu insanlar kiralarını, faturaları, kredi kartı borçlarını ödeyememiş durumda. borçlu oldukları kişi ya da kurumlar tarafından taciz ediliyorlar.
Bu yüzden de saçma salak sebeplerle gidip: "vay efendim oğlumu/kızımı neden en ön sıraya oturtmadınız?" Gibi aptal cümleler kurmayın. Adamı pis terslerler.
Şaka maka mali açıdan iyice uçuruma doğru yuvarlanan kolej. Bu ay da öğretmenlerine maaşlarının ancak %30'unu yatırabildiler. Geri kalan tutar da ne zaman yatat Allah bilir.
Mart ayının ardından Nisan ayında da maaşları yatıramayan kurum.
Bu gidişle gelecek yıl, ellerindeki tüm iyi öğretmenleri kaybedecekler. Bünyesindeki birçok iyi öğretmen, seneye başka okullarla anlaşacak ve tüm iyi öğretmenlerini kaybeden okulda eğitimin kalitesi düşecek. Sonuçta da öğrenci kaybı ve ister istemez iflasa göz kırpan bir kurum.
Eskiden Doğa Kolejinde maaşlar hiç sekmezdi.
Ayın 5'inde trink yatardı.
Sonra ne olduysa 2018-2019 eğitim öğretim yılında maaşlar önce 6'sına, sonra 8'ine derken 10'una sarktı.
Genel müdürlük, her sene kaşla göz arasında imzalattıkları yıllık sözleşmeleri gösterdi: "Bakın biz maaşı 5'inde veriyorduk ama sözleşmede: 'maaşlar ayın 5'i ile 10'u arasında yatar.' şeklinde ifade var." dediler.
Millet naapsın. "Eyvallah! 10'unda da olsa yeter ki alalım." dedi. Sonra ayın 10'unu da geçer oldu. Hatta mart ayı maaşını ancak yarım maaş ödeyebildiler. "Gerisi de bir ara ödeyeceğiz." dediler. Milletin maaşlarını yarım yamalak ödeyip çok afedersiniz piç ettiler.
Şimdi nisan maaşını da, ayın 10'u olduğu halde ödeyemediler.
Herhalde bu ay da maaşın 3'te birini falan yatıracaklar.
Doğa'daki öğretmenler büyük batakta. Krediler, kiralar, faturalar yatırılamıyor. Sonu hiç iyi değil bu okulun.
Edit: "maaşın 3'te 1'ini yatıracaklar" derken şaka yapmıştım ama adamlar 11 nisan'da harbi harbi maaşın 3'te 1'ini yatırdılar. Geri kalan tutarın ne zaman yatacağına dair,en ufak bir bilgi yok.
2016 yılında metal yapı tarafından satın alındıktan sonra iyice suyu çıkmış olan okul zinciri.
Özellikle 2018-2019 eğitim-öğretim yılında çok ciddi saçmalıklar yaşanmaya başlamıştır. Örneğin bu yıl itibari ile öğretmenlerin kahvaltılarını kesmiştir.
Ayrıca bu okullarda, bir eğitim kurumunun en temel ihtiyacı olan a4 kağıt bile bulunmaz hint kumaşına dönüşmüştür. Öğretmenler kendi ceplerinden a4 kağıt alarak ders materyali çoğaltmaktadır.
Daha da vahimi ise, artık maaşlarda da sorunlar baş göstermiştir. insanların maaşları geç yatmaya başlamıştır.
Senelerdir ayın 5'inde trink diye yatırılan maaşlar, 2018-2019 döneminde ayın 9'una 10'una kadar sarkıtılmaya başlanmıştır.
Özellikle 2019'un mart ayında yatması gereken maaşları ayın 11'ine kadar yatıramayan bu kurum, en sonunda tüm öğretmenlerine yarım maaş yatırmıştır.
Maaşlarınızın geri kalan kısmını da 10 güne kadar vereceğiz şeklinde haber gönderilmiştir.
Okul işletmek, binalar dikmeye benzemiyor ne yazık ki. Bakalım bu mutsuz öğretmenlerle ne kadar daha devam edebilecekler.
kendisi güldürmese bile, haber sitelerinde çıkan haberlerinin altındaki yorumlar gayet güldürüyor insanı.
ensonhaber.com'da yayınlanmiş olan "ido" haberinin arkasından gelen okuyucu yorumu:
şu dogrudan satış boku yüzünden ne kadar dinleyici kaybettiklerini bilmiyor sanırım şu radyolar. best fm de bunların başında gelenlerden. oglum farkında değilsiniz ama insanlar arabalarındaki, telefonlarındaki radyolarından siliyor sizi. siz iki tane sikindirik uydu alıcısı satıcaz mantığıyla hareket ettikçe adınızı hatırlayan kalmayacak. silineceksiniz insanların zihinlerinden. adınız bile kalmayacak. misal ben arabamın radyosundan da telefonumun radyosundan da sildim uzun süre önce. ve muhtemelen 1 sene sonra birisi "best fm" dese, "aa dogru la, öyle de bir radyo kanalı vardı di mi?" diyeceğim.
sanırım gençleri "gereksiz kozmetik ürün kullanımı"na karşı uyarmak için yapılmış bir dizi bu.
bana öyle geliyor yaani.
hani adamlar diyor ki: "bakın gençler, öyle bilip bilmeden kozmetik ürünlerine para dökmeyin. güzel yüzünüze ne idüğü belirsiz kremler sürmeyin. yoksa ahan da böyle çirkin bir şey olur çıkarsınız."
(bkz: larissa gacemer)
kısacası herkesin zannettiğinin aksine, çirkin iken güzelleşen bir kızın hikayesini değil; güzel iken çirkinleşen bir kızın hikayesini anlatan bir dizi aslında. adamlar nası ters köşe yapmış görüon mu hacıı??? inception falan halt etmiş aq*
konu "internet uzerinden alisveris" oldugunda, uzak durulmasi geren kurum.
internet sitesinden "hizli gonderi" logosunu tasiyan bir urun siparis ettim ama 4 gundur urun kargoya bile teslim edilmedi. Allah'tan hizli gonderiymis. bir de hizli gonderi olmasa bir ayda anca kargoya verilecek demek ki urunum.
uzun zamandır camel white içen bir sigara tiryakisi olarak, camel white bulamayınca almak zorunda kaldığım jti ürünü.
her şeyiyle tuhaf geldi. kutusu gri renkli bi defa. sonra filtresi şu gömme filtrelerden, yani parliament tarzı. içimi camel white'a göre daha hafif.
hani tamam kötü diyemiyorum bu sigara için ama, "hah budur!" dedirtmiyor insana. tam tersine ben: "keşke iki sokak daha öteye gitseydim de, 'camel white var mi?' diye diğer bakkala da sorsaydım." dedim.
özetle, insana mevcut sigarasını değiştirtecek bir sigara değil.
siteye girip taksit seçeneklerine baktığınızda şu iki not ile karşılaşıyorsunuz artık:
-Taksitli alışveriş için sipariş tutarınız 75 TL üzerinde olmalıdır.
-300 TL altındaki siparişlerinizde en çok 6 taksit imkanından faydalanabilirsiniz.
eski köye yeni âdet getirmişler anlaşılan.
hem "piyasanın çok altında satıyoruz." ayağı yapıp milleti dürt,
hem saçma sapan müşteri hizmetleri mantığıyla milletin alışverişini rezil et,
hem de böyle komik kurallarla insanları kendinden iyice uzaklaştır.
hepsiburada'ya söylenecek en net söz:
başlık, kavramı tam tanımlayacak özelliklere haiz olmasa da, hakikaten iyi bir şeydir bu.
ve şu an için, kullanıcıya en mantıklı paketi vodafone'un sunduğu da bir gerçektir.
7.99 liraya sınırsız aylık paket veren baska bir gsm operatörü henuz yok çünkü ülkemizde.
bu ne lan böyle? filtreye yaklaştıkça, insanın dudağına kor deyiyormuş gibi oluyor kimi zaman. filtreye çok yaklaşamıyorsunuz o yüzden içerken. yıllar önce, mallığın kralını yaparak (ama tamamen dikkatsizlik sonucu) sigarayı tersten içmeye kalkmiş, kor halindeki kısmı dudağıma değdirmiştim. aynı onun gibi gibi oluyor.
ve evet, közü düşüp duruyor lan bunun. tütünü çok gevşek sardıklarından mıdır nedir bilemedim...
nokia kullanıcıları, ovi store'dan symbian versiyonunu indirebilirler bu programın.
hani kullanışlı da bişi. güzel iş görüyor.
ama şunu da belirtmek lazım ki, bu programı tam anlamıyla kullanabilmek için, bir internet paketi sahibi olmaniz gerekiyor.
program wireless üzerinden de bağlantı kurabiliyor ama, wireless sınırlarından çıktığınız anda otomatik olarak edge/3g üzerinden çalışmayı sürdürüyor. bu da faturanıza bir ek ücret bindiriyor.
hele ki programın kapatılamadığını da (evet, çıkış deseniz bile arka planda saklanıyor ve çalışmaya devam ediyor) göz önünde bulundurduğunuzda, wireless sınırlarından çıktığınızda sol üst köşede 3g/edge ibaresini görüyorsunuz.
ama data paketi sahipleri bunları düşünmek zorunda değil tabi. bu programı yüklemiş olan tüm arkadaşlarıyla anlık olarak mesajlaşabiliyorlar.
haaa derseniz ki, "diğer instant messaging programlarından ne farkı var ki bunun? biz zaten fring'dir, ebuddy'dir, skype'dir, windows live messenger'dir kullanıyoruz; buna ne gerek var?" ona bir şey diyemem.
çünkü bunları kullanan insanlar için çok da ek bir şey getirmiyor insanın hayatına. hele ki whatsapp'i kullanan insan sayısının çok düşük olduğu düşünüldüğünde.
ama şu da var ki, msn'e girmek artık bir külfet haline geldi pek çok insan için. dolayısıyla sadece bir kaç arkadaşımla sürekli bağlantım olsun diyorsanız, yüklersiniz bu programı telefonlarınıza. 3-5 arkadaş sürek olarak online durumda irtibatta kalırsınız birbirinizle. msn listenizdeki kalabalıkla da uğraşmamış olursunuz. ayrıca fotoğraf göndermek, sesli mesaj bırakmak gibi özellikleri de kullanırsınız paşalar gibi.
fazla yaygınlaşmaması, hem en büyük handikapı hem de en önemli artısı. çelişkisi kendinden menkul yaani.
klibi çok güzel olmuş ama insan, ardarda geçen yüzleri takip edicem derken, şarkıyı biraz ıskalıyo sanki ister istemez.
ilk olarak klibi izledim. sonra şarkıya gereken dikkati verememiş gibi hissettim ve ardından sadece şarkıyı dinledim. ve evet, klip bütün dikkati kendi üstüne çekiyor sanki. enteresan...
limewire faciasından sonra yöneldiğim, ama görsellik denen mefhumdan zerre kadar nasibini alamamış bir arayüze sahip olduğunu gördüğüm p2p client'ı. gerçi afedersin de, s.kerler görselliği. aradığım şarkıyı bulsun da.*
okuyucuya not: tabi şunu da belirtmeliyim ki; (bu entry hariç) o brother where art thou ile bu filmi aynı cümlede kullanmak bile ayıptır, günahtır, pespayeliktir.
istanbul'un fatih semtinde, çarşamba günleri kurulan halk pazarıdır bu.
adı halk pazarıdır ama, fatih halkını canından bezdirmiştir o ayrı.
öncelikle, bu hayvani pazarı fatihin göbeğine, insanların evlerinin ortasına koyan adamın ben ta a.q.
ama sırf o pazarı oraya koyanın değil, onu bu kadar genişletenin ve bunca sene onu oradan kaldırmayanın da...
ulan nasıl bir pazardır ki bu, fatihin hayvanî bir bölümünü trafiğe kapatır, insanları sefil eder.
bu kodumun pazarı yüzünden, her salı depresyona girmek zorunda mıdır insanlar?
daha ilkokul çağındayken psikopat yaptı bu orospu pazar beni. o insan kalabalığının arasında yürümeye çalışan 8-9 yaşında bir çozuk hayal edin. her çarşamba günü elimde bir otomatik silah olsun isterdim lan ben. insanları taraya taraya yürümek ve kendime adım atabileceğim bir yer açmak için. küçücük çocuğun düşünmesi mümkün bir şey midir bu? evet kardeşim. bu kodumun pazarı insanı küçükten sayko yapıyor işte.
salı akşamları kendi arabanı kendi kapının önüne koyamazsın mesela? peki neden? çünkü kodumun yerinde çarşamba sabahı 04.00 dan itibaren pazar kurulmaya başlanır. ibnenin biri gelip senin evinin önünü gasp edecektir. (birçok kişi düşünemez bile böyle bir şeyi, yaşamayan bilmez. bildiğin hakkın gasp ediliyor, ses çıkaramıyorsun. arabanı ya otoparka koyacaksın salı akşamları, ya da gidip tee ebesinin amına bırakacaksın. yani kodumun pazarı yüzünden ya ayda 4 gece otoparka para vereceksin, ya da uzağa bir yere bıraktığın arabanın camlarını patlatsalar ruhun duymayacak.)
hadi kendi kapının önüne koyamadın, bir alttaki ya da bir yandaki sokağa koy? naaahh...
iki, üç sokak alta? ıııhhh... o da olmaz. neden mi? çünkü her yer ama her yer pazar.
-hastaneye yetiştirilmesi gereken bir hastan olsa, ambulans giremez.
-adam öldürseler, polis otosu giremez.
-yangın çıksa, itfaiye giremez.
-gaz kaçağı olsa, igdaş arabası giremez.
-hadi bunları geçtim; adamı sokağın ortasında domaltıp sikseler, kimsenin haberi bile olmaz o mahşer yeri gibi kalabalığın ortasında.
çarşamba sabahları en geç 5de uyanırsın o hengâmeden, şangırtıdan. niye mi? pazarcı amcalar tezgahlarını kurmaya çoktan başlamışlardır senin evinin önüne. şangır, şungur demir sesleri, bağrışmalar, ülkenin gidişatına dair yorumlar. hepsi vardır orada.
sabahın köründe uyandığın gibi, gün boyu da evinde insan gibi oturamazsın. pazarcıların haykırışları, çığırtkanlıkları izin vermez sana.
sonra diyelim ki ilkokula giden çocuğun var. servis giremez evinin yakınlarına. tutarsın elinden. caddeye kadar götürürsün eşşek gibi.
misafir gelemez çarşamba günleri. gelse de arabayla gelemez. arabayla gelmese de o labirentin içinde evi bulamaz zaten.
kimi dükkanlar kepenk kapatmak zorunda kalır çarşamba günleri.
ama tüm bunlara rağmen, adam gibi bir belediye başkanı gelip de kaldıramaz o pazarı. göt lazımdır çünkü onun için. kaç tane eşkıyayı karşına almaya yetecek büyüklükte bir göt. bilmem kaç bin tane pazarcıya, "kardeşim burada insanların hakları gasp ediliyor, sizi başka bir yere taşıyacağız" diyecek bir göt. ama yok kardeşim. ben daha böyle bir göt görmedim. kim kardashian da bile göremedim o potansiyeli, var sen düşün gerisini.
bundan sonraki belediye seçimlerinde götüm var diyene oy verecem arkadaş. yetti artık...
üst solunum yollarındaki bir enfeksiyondan muzdaripken, "hafiftir heralde bu" diye aldığım sigara.
evet, hastayken camel içilmiyor arkadaş. içiyorsan da boğaz bi türlü iyileşmiyor benden söylemesi.
"e muratti de eski dosttur en nihayetinde" dedik. gittik aldık bunu.
içim itibariyle şu an "gaayet güzel" gibi duruyor.
ama tabi şu anda burnumun tıkalı, gırtlağımın da iltihaptan bembeyaz olduğunu düşünürsek, son karrıamı hastalık tamamen geçtikten sonra vereceğim. du bakalım hayırlısı.