kimilerinin milli takım kariyerleriyle karşılaştırmaya çalıştığı 2 topçu. romanya milli takımına seçilmekle brezilya milli takımına seçilmek arasındaki farkı idrak edebilmek lazım en azından. hem de alex'in oynadığı pozisyonda. ayrıca hagi alex'ten iyidir çünkü real madrid'de barcelona'da oynadı demek de yanlış mesela. şu anda barcelona'da forma giyen her yedek alex'ten kaliteli değil sonuçta. kaldı ki barcelona kendisini italya 2.ligine kiraladı. hagi bu açıdan geovanni dos santos gibi. ancak tüm bunlar gibi istatistiklerle karşılaştırmak da bana göre yanlış. çünkü alex bir forvet oyuncusu, hagi orta saha oyuncusu. ikisi de çok klas futbolcudur benim gözümde eşdeğerdir.
melislere sorulması gereken bazı soruların çıkış noktası olan maç.
1. bilica orayı eşelemese bobo o penaltıyı atacak mıydı? yani orda hakem ne yapmalı sarı kart gösterdi işte.
2. lugano'nun pozisyonunda lugano elini neresine kaçırmalıydı? böyle yakın mesafeden ve kasti olmayan bi şekilde eline çarpan toptan nasıl korunsun adam. hani top ordan geçse bariz gol şansı falan mı olacaktı?
3. yani hakem ne yaptı bu kadar? ernst haketmedi mi kartı. dirseği salladı tam isabet etmedi ama kasten dirsek attı.
4. maç boyunca kaleye tek şutunuz penaltıdan, hiç pozisyon bulamıyorsunuz ve sonra hakeme neden bok atıyorsun. sikindirik maç yönetti ama fener'in de hakkını yedi. volkan penaltıyı kurtardıktan sonra sevindiği için sarı kart gördü. selçuk ilk dakikalarda vücudunu koydu topa dokundu sarı kart gördü. penaltı pozisyonu gibi biçok pozisyon oldu yani gayet ikili mücadele bi pozisyonda drek penaltıyı çaldı. oturduğum kafede bütün herkes şaşırdı. spikerler bile şaşırdı resmen. yani bu oyunla fenerbahçe'yi yenmeyi mi düşünüyorsunuz?
istisnai durumlar hariç (bkz: kızın erkekten hoşlanması) erkek açısından hayırlı olmayacak eylem. zira büyük ihtimalle espri yapıldıktan sonra hatun kişi salak mısın nesin ya bakışı atacaktır.
"kötü oyuncu değildir" diyerek kendisi hakkında yazma hakkını kazandığım futbolcudur.
sonrasında belirtmek isterim ki "karşısında adam akıllı bir oyuncu bulunca etkili olamayan bir oyuncudur." bunun nedeni de çalım deneyen oyuncu oluşudur.
maçın başında iyi maç olacak gibi sinyaller veren ama gene zevk vermeyen derbi. 2. olimpik lyon faciası olmuştur selçuk şahin açısından. cüneyt çakır'ın birkaç ofsayt pozisyonu dışında hemen hemen hata yapmadığı bir maç olmuştur. şampiyonluktan umudumu hemen hemen kesmiş olmak konusunda ezberimi bozan maç olmuştur. ama belirtmek gerekir ki bu maçı almamız tamamen futbol şansıyla alakalıdır. bir de bu selçuk'a derbilerden önce noluyor anlamış değilim adam sadece derbilerde iyi oynuyor. bu akşam da -selçuk'u sevmeyen bir taraftar olarak söylüyorum- çok iyi bir maç çıkardı. söylenmesi gereken son şey de centilmence geçen bir derbi oldu. gs taraftarına teşekkürler gerçekten.
dos santosla vederson'u hangi maçta madara ettiğini anlamadığım futbolcu. zira son maçta 2 kez çizgiye inebildi, 1isi santosu geçerek diğeri de açık ofsayt bi pozisyonda. ikisinde de etkili olamamış olduğu da gerçektir.
anadolu takımlarındaki sol bekleri bulduğu zaman maymuna çeviren ama normal olarak biraz aklı başında bir sol bek tarafından savunulduğunda genelde hakemle oynamaya çalışan futbolcudur. yetenekli midir, yeteneklidir. çabuktur, iyi çalım atar. ama şu maçtaki etkinliği çok azdır.
karakteri hakkında söylenecek bişey yoktur. tanımam etmem kendisini.
ayrıca türkiye liginin en iyi oyuncusu için (bkz: alex de souza)
şarkıyı yanlış anlamış arkadaşların başlatmış olduğu saçma kampanya. duman o şarkıda dini kim bir şeylere alet ediyorsa onlara yönelik olarak yazmıştır. daha sonraki röportajlarında bu soru kendilerine sıkça sorulmuş onlar da "hepimiz müslümanız." dedikten sonra dini örneğin siyasete (bkz: çarşaf açılımı)alet eden her kimse ona yönelik yazdıklarını söylemişlerdir. aslında şarkının tamamını dinleyen birinin zaten mantığı kolayca anlaması gerekir.
arkasında sandık var, lem yelid ve löp yutar.
arda da yetenekli futbolcudur alex de. ancak arda'nın alex'ten tek üstünlüğü sürattedir. alex ise özellikle oyun zekasıyla arda'dan kat kat üstündür. bu oyun zekası ona o kadar gol ve o kadar asist getirmiştir zaten. istatistikleri siklemeyen arkadaşların unutmaması gereken şey istatistiklerin eşit standartlarda sağlıklı sonuçlar vereceğidir. trabzonspor'un aldığı topçu dünyanın en çok gol atan 4.topçusu olmayı kolombiya liginde başardı.
kanımca birisi forvet diğeri orta saha oyuncusu olmasından dolayı yersiz olan tartışma. birisi galatasaray'ın birisi fenerbahçe'nin gelmiş geçmiş en büyük futbolcularındandır. alex, attığı gol ve yaptığı asist sayısı ile hagi'den 2 kat üstünken, hagi de kariyeriyle, hırslıyla alex'ten öndedir. ancak konu şu ki alex'i orta sahaya koysan iyi bi oyuncu olur sadece efsane olmaz, ya da hagi'yi 2.forvet olarak oynatsan. ikisi de klas futbolculardır, zeki futbolculardır. ancak şahsi fikrimce birine 1 diğerine 2 demek anlamsızdır. ikisi de 1dir. hagi'nin uefa kupası kazanmasından bahsediliyor. unutmayın ki alex'in de brezilya milli takımıyla copa america'yı kaptan olarak kaldırmak ve güney amerika'nın şampiyonlar ligi sayılan libertadores'i cruizero'nun başında kaptan olarak kaldırmak gibi başarıları var. bu iki futbolcudan birine daha iyi demek diğerine saygısızlıktır. ikisi de efsane topçudur.
neler olacağını merakla beklediğimiz yeni bir superband. thom yorke, flea ve de waronker aynı grupta nasıl bir sound ortaya çıkacak merak ediyorum. ama içimden bir ses daha rocknroll, bodysnatchers radiohead'ini tekrarlıyor.
söylentilere göre 2011 yılında reunion olasılıkları olan grup. grubun iki frontmaninden biri olan carl barat, 2010 yılının çok dolu olduğunu ve 2011de reunion gerçekleştirebileceklerini kaydetmiştir. 2010 reading ve leeds gibi festivallerde tekrar sahne almaları için 1 milyon pound teklif edildiği söylenenler arasın da. pete doherty'nin teklifi kabul etmesine rağmen carl baratla konuştuğunda carl barat'ın bunu paraları bittiği için değil doğal yollardan kabul edebileceğini söylemiş sevgili pete'e.
şarkı yazarlığına da yavaş yavaş alışmaya başlamış ex-oasis vokalisti efsane herif. röportajlarda falan baya küfürlü konuşmaktan geri durmaz. ayrıca çok ağır bi manchester aksanı vardır. mtv amerika bu adamın bi röportajını altyazılı vermiştir o derece. koyu manchester city taraftarıdır. john lennon'un central parktaki dairesin bulunduğu apartmana taşınmıştır kendisi. bir keresinde lennon'un ruhunun onu ziyaret ettiğini söylemiştir. "ayağa kalktım ve bi serinlik hissettim. o anda kendimi çok huzurlu hissettiğimi söyleyebilirim." noel gallagher'ın olaya yorumu şu olmuştur : "klima açık gerizekalı". abisini defalarca çileden çıkartmış, küfürbaz, sempatik, hayatın içinden çıkmış, olduğu gibi bir ingiliz. konserlerde alışılmış duruşu ve elindeki tefiyle gönlümüzde taht kurmuş mükemmel köşeli bir sese sahip harika adam.
müzik tarihinin en önemli albümlerindendir. yapılan bir araştırmaya göre ingiltere'de her 4 kişiden 1i bu albüme sahiptir. wonderwall, don't look back in anger gibi marşlar bu albümdedir. oasis'i milyonlara tanıtan beatles'ten sonra gelmiş en büyük grup olarak gösteren albümdür. mükemmel bir pop sounduna sahiptir. noel gallagher'ın ne kadar büyük bi besteci ve liam gallagher'ın ne kadar mükemmel bir vokal olduğunu tek başına tescilleyebilecek albümdür. zira son 30 yılın en iyi brit albümü adayıdır. şahsen benim dinlediğim en iyi albümlerden biridir.
britanya'nın 2000lerde ortaya çıkmış en başarılı topluluklarından. maalesef peter doherty'nin uyuşturucu sorunu yüzünden ayakta kalamamışlardır. aslında sonradan okuduklarımdan yola çıkarak tamamen götümden sallayarak diyorum ki carl barat pete doherty'nin bokunu temizlemiştir. ama pete doherty'yi daha çok severim şahsen. what katie did, can't stand me now, arbeit macht frei, the good old days gibi parçaları dinlenmelidir. kısa süren ömürlerine rağmen ingiltere'nin efsaneleri arasında olmaları da başarılarını gösterir zaten.
grup dağıldıktan sonra pete doherty babyshambles'ta vokal yapmakta şu an. 2009 yılında da solo albümü grace wastelands'ı çıkardı. çok şahane albümdür. carl barat ise şu an aktif olmayan dirty pretty things'i kurdu.
soundlarını es geçtik ama the clash'i andırıyor bana. genre : indie, punk, pop falan karışık bişeyler. sözlerine pek dikkat etmedim ama the smiths karması derler.
nirvana'yla duman arasındaki benzerlik, sahne duruşu, solak olma, bağımlılıklar diye giden listenin toplama adıdır. duman - nirvana benzerliği nerden çıktı diyenler için şöyle bi mantık sıçtım :
nirvana, beatles - black sabbath karışımı bir gruptur. pop melodilerini bol overdrivela çalan gruptur yani. duman ise halk müziğini bol distortionla çalar. soundları da benzerdir zaten iki grubun. seattle işte.
londra'da kaydettikleri albümleri future obscure ie tanıştıgım ingilizce müzik yapan türk post punk grubu. dinlemek lazım kesinlikle adamlar hakkını veriyorlar. yıllardır beklediğimiz adamlar.
takıntı haline gelmemesi gerekendir.
atatürk'ün dünyanın en büyük liderlerinden olduğu doğrudur. yaptığı yanlışlara rağmen (bkz: dersim katliamı)
bunun için atatürk'e saygı duymak normaldir.
ancak; o zamanlar ülkenin içinde bulunduğu durum için gerekli olan ilkelere sahip Atatürkçülük düşüncesinin o zamanki hali şimdiki dünyayla pek uyuşmuyor maalesef.
bu yüzden bizim paranoyalarla uğraşacağımıza Atatürk olmadan nasıl yaşayacağız konusunu tartışmamız lazımdır.
fuhuş turizminde ne noktada olduğu bilinen bir gerçektir. sovyetler'in yıllık 6 milyar dolarlık desteğini çekmesiyle küba'da ani bir çöküş başlamıştı. Fakirliğin baş göstermesiyle binlerce Kübalı fahişe Avrupalılara hizmet etmeye başladı. Sunday Times'in seyahat yazısında A.A.Gill adlı yazar Kübalı kızlar için seksin Ferrarileri benzetmesini yapmıştır.
Raul Castro dönemiyle başlayan internet dönemi Küba'da nasıl bir yaşam olduğunu daha açık bir biçimde gözler önüne sermektedir.
ortalama ücretlerin 12 - 20 dolar arasında olduğu ülkede fahişenin aylık kazancının 500 dolar civarında olmasının önüne polisler geçememiş maalesef. imaj yasalar da geçemiyor değişen dünyanın önüne. malum 60larda yaşamıyoruz.
"insan onurunu ayaklar altına alacak tutum ve davranışlarda bulunmak yasakmış."
"herhangi bir şey için birine yalvarmak ve diz çökmek yasakmış."