örneklerini kitaro'da (masanori takahaşi)* ve cahit berkay'da bolca bulabileceğimiz parçalardır. insanı olduğu yerden alır götürür bambaşka diyarlara...
girdiği entry sayısına ve özelliklede içeriklerine bakıldığında karma puanının akıl almaz çarpıklıkta olan ve buradan da birilerinin canını çok fena yaktığı belli olan yazar.
ayrıca özüyle, sözüyle, yüreğiyle bir olan nesildaş yazar...
enişteler de anne-baba ile eşi arasında sürekli gidip gelmekten ortada kaldığından işlevi eh işte butonunun işlevine yakın olsa gerek ses benzerliği de cabası tabi...*
herkesin sinirini fazlasıyla bozanlardan birisi, hatta belki de en çok bozanı lig tvde geçen senelerde tam maçın başlama anında hakem düdüğüyle birlikte araya girip;
dıdı dıdıdın dı dıdı dıdıdın... melodisi ve hemen arkasından da "farklı renklerin dostça mücadelesini birlikte izleyelim" sloganıyla oldukça kafa siken ve rengini sikim çık aradan da maçı izleyelim anlarının müziği buna güzel bir örnektir.
vize yada final haftalarında, grupça çalışılan derslerde, dersi anlatacak kişinin anlatacağı kişilerde gördüğü isteksizlikle ve tembellikle kendindeki isteksizlik ve tembelliği birleştirip buna da güzel bi kılıf uydurmaya çalışırken, kafasının içinde şimşeklerin çakması ve nöronların "buldum buldum" nidalarıyla beyne olağan mesajı iletmesi sonucu ağızdan dökülen nadide sözcükler topluluğu "hacım şu sigarayı içtikten sonra başlıyoruz çalışmaya"
not: sonra ne mi oldu? ne olacak okul oldu 5 yıllık *
yapılan hataların arkasından keşke diyip pişman olmak yerine, olaya farklı bir açıdan bakıp* iyi ki diyebilmektir. aslında önemlidir fakat bunu abartmamalı, kararında bırakmalıdır.
sen yürürsün rüzgar yürür,
sabahlar sığmaz olur gözlerine
her adımda çözülür bir karanlık
şafaklar çiçek sunar ellerine
gün tutuşur
dağlar aydınlanır
yeniden aydınlanır
yeniden canlanan bu yaşam
türküler dizer saçının tellerine.
sen yürürsün rüzgar yürür,
alıp savurur beni saçların
en kalabalık alanlara götürür
bir cellat çıkar apansız
bir fidan yeşermeden çürür
ve kana bulanır ırmaklar
baştan başa geçer kentleri
kan temizlenir cellat ölür.
sen yürürsün rüzgar yürür,
mahpuslar soluğunla umutlanır
toprak çatlar
gökyüzü bıçak bıçak şimşeklenir
görkemli bir yürüyüş başlar içimde
ve bir tan vakti
kırılır bütün güzellik yasaları
ağaçlar aşk açar bahçelerimde
sen yürürsün rüzgar yürür,
dallar eğilir
yapraklar secde eder yürüyüşüne
sular kabarıp dalgalanır
köpüklü başlarıyla selamlar seni
ve tanrılar kalır önünde
ne beyler ne krallar
seninle yazılır en büyük destan
en güzel tarih seninle başlar.
sen yürürsün rüzgar yürür,
bir sevinç boylanır dünyada
çocuklar korkusuz büyür
kan boğulur susar
dokunup geçtiğin her kuraklık
yemyeşil bir vadiye dönüşür.
sen yürürsün rüzgar yürür,
bizi bu deprem günlerinde
inan ki bir şiirsiz yaşamak
bir de sensiz savaşmak öldürür.
genellikle bir lider tarafından söylenmiş, ve akabinde o ülkenin, o milletin, yada tüm dünyanın tarihini değiştiren kelimeler topluluğu örnek verecek olursak
"eğer padişah sensen gel ordunun başına geç, eğer padişah bensem emrediyorum ordunun başına geç" fatih sultan mehmet'in babasına söylediği söz.
aynı zamanda misal muz yediğinde "evde bunları hiç yemez, misafirlikte iştahı mı açılıyor ne" diyen annedir.çocuk o ana kadar muzu hiç görmemiştir aslında.