hani kesmeyi düşünenler için söylüyorum o tek beyaz telleri koparmamak adına; azıcık uzamaya başladıklarında dikik dikik oluyorlar hiç saklanmıyorlar daha beter. boyayın, hep boyayın; sadece boyayın. alternatif çözümü yok inanın ki.
Adet döneminde bir bayanın yapabileceği olaydır. zira evde malzeme yoksa kesme şeker de yiyebilir, bu kriz nedeniyle. kesme şeker yoksa toz şekeri kaşıklar. sakın soru sormayın, yardım edin. hatta tatlı almaya gitmeyi, pudingi yapmayı teklif edin. önüne servis yapın.
- güzel yazıyor muyum?
sorusuna sıkıysa kötü demenin zorluğunu görerek açılmış başlık. bayanlara çirkin, kötü denmez. ayıptır.
- nasıl olmuşum?
- ben güzel miyim?
sorularında olduğu gibi...
görevidir efendim ötecektir. erken de ötse geç de ötse ötmek zorundadır. biz erken öten horozu keseriz, hiç ötmeyenini işkenceyle öldürürüz millet olarak, haberi olsundur. kendi rızasıyla ötmezse nezarete atarız, elektrik veririz, ıslata ıslata döveriz. ötmedi mi, biraz daha döveriz. Duvarlara çarparız kafasını. psikolojisini bozarız, toplumdan soyutlarız. ama öttürürüz. bu yaptıklarımızı da yıllaaaar yıllar geçse unutturmayız. **
adının muhabbet kuşu olduğunu duyduğunuz andan itibaren sevinirsiniz. yalnız akşamlarınıza ortak olacak bir dostunuz vardır artık. akşamalrı içerken sizi dinleyecek, "arama lan şunu bi daha" diyecek, bir dost...
lakin daha ilk çilingir sofranızda koyverir eşşek kuş. sadece dinler, ismail yk' nın kliindeki amca gibi. bir ses bir seda ver be mübarek hayvan.
yok...
muhabbeti sevmeyenine denk gelmişsinizdir. Alsın başını da gitsindir. Oysa haberlerde gördünüzdür, milletin kuşları nasıl da konuşuyordur. beşiktaş demektedirler. şampiyon demektedirler. sizin ki muhabbeti sevmiyordur işte, sevmiyordur. allah kahretsindir. hep mi şanssızsınız, hep mi yalnız.
şerefe...
gülen bebektir. yaratılışı böyledir. karnına bir basarsınız kahkah kihkih gülerler. ağlayanları için ağlayan bebekler vardır. bunların da karnına bir basarsınız inga unga ağlarlar.
bunlar mütemadiyen derse erken gelir geç çıkarlar efendim. notları her zaman eksiksizdir. lakin paylaşımı pek sevmezler. zaten gerçek notları evdedir de, isteklerine karşı koyamadıkları kimselere vermek üzere yanlarında dandik ve yarım yamalak notlar taşırlar. bu notları size verirler ki, siz inekten not aldım diye sevinip avunurken, onlar evde deli gibi rahat rahat çalışabilsinler. kafalarını ütülemeyin diyedir her şey. en bilinen özellikleri sınav gecesi sabaha kadar çalışmak fakat çalıştığını asla belli etmemektir. sınavdan çıkınca "off, çok kötü geçti, birinci soruya ne yazdın" bikbikbik vikvikvik sızlanırlar. önemsemeyin. başınız bunlara karşı hep dik olsun. acımayın verin ayarı. "eksik notlarında ne yazıyosa onu yazdık, bi git şimdi başımdan" deyiverin, savulsun ordan hemen. bunların yaşama alanları öğretmen kürsüsünün hemen önündeki sıralardır. hocaya yakın oturanın duayı çabuk öğreneceğine inanmışlardır bir kere. varsınlar otursunlar, dokunmayın siz arka sıralara geçin. hem daha havadar olur, öğretmen cam açılacaksa arkadan açtırır genelde çünkü; hem muhabbeti iyidir, ortamı güzeldir; hem de kopya çekmeye daha elverişlidir. ayrıca bunlar sık sık hocaların kapısını aşındırırlar. yalakadırlar. hep daha fazlasını isterler. gelgelelim süt vermezler. böyle inekleri kesmelidir, kesmeli. sütü yoksa eti vardır.
sonralıkla da dinlemeye devam ediniz. aslında bu kadın salt kariyer peşinde değildir efendiler. zaten kadın dediğinizin hedefi kariyer değildir. çocuk da yapardır kariyer de. Bir de hamile olup doğurmam diye tutturanlar vardır ki sormayın. Yahu kadın direnme de doğur. allah akıl fikir versin bunlaradır, ameliyatla çocuk alınır, merak edilmesindir. ama tasvip edilmemektedir. kadın dediğin doğurmalıdır, doğurması sağlanmalıdır. o anki psikolojisine yenik düşüp de anaçlığını yitirmişse, yardımcı olunmalıdır. *
meyve veren ağaç taşlanır diye düzeltme yapmak isteyenlere önceden cevap verilir *. meyve veren ağaç kıskançlıktan taşlanır da, vermeyen kzıgınlıktan taşlanmaz mı sanırsınız? yok artık, diyorum ben bu lafa. asıl vermeyen taşlanır efendim. yani meyve vermeyen. yoksa vermeyen kızla, taşlayan adamla alakası yok sözlerimin.
Bir grup genç evde oturmaktadır. Sabaha kadar otururlarsa elbet acıkırlar ve tantuni söylemeye karar verirler. Ama kola da lazımdır yanında ve gecenn köründe kimse gidip kola almayı göze alamaz. Biri kalkar arar tantuniciyi. Şu kadar bu kadar tantuni girizgahından sonra:
- Eleman gelirken kola da alabilir mi acaba?
- Tabi alır hanfendi.
- Heh tamam, siz gelin biz size veririz gelince. *
- ???....???
-..................
- iyi akşamlar gönderiyorum ben hemen.
- .......
ortamdaki herkes hep bir ağızdan:
-puhahha, zuhahah, hohohohoo, hahahah, ehi ehi, hoaaauoaa, muhhahah gibi çeşitli yarılma efektleri çıkarır.
intikam almak için araç olacak bir başka kadın. size sürekli rapor verecek, cebindeki tüm parasını yeyip bitirecek, tabiri caizse ağzına edecek, sonra da salya sümük ağlatıp bırakacak. kısasa kısas, yaşasın hammurabi.
öyle bir gece kızken bir sabah kadın uyanmak değildir olay. Yılların geçmesi ve bünyeye katılan bilgiler, görgüler eşliğinde kadınsılaşmaktır. kız küçüktür kadınsa olgun ve bilgedir. "girl ile woman arasındaki fark"ı düşünürsek daha kolay anlayacağımız farktır.
Herkesin ismi kendine aittir. Kimse ismini vermek istemez. Benim adımı başkasında duysam kıskanırım ben, o benim adımdır. Niye vereyim ki durduk yere elaleme. Herkes kendi ismini kullansın, nasılsa herkese doğarken bir tane bazılarına birden fazla tane veriliyor. Niye benimkine göz dikerler bilmem. isminizi alabilr miyim dediklerinde içim ürperir, sinir basar. Ya niye vereyim sana adımı? Git başımdan giiit.
kutsal suya su katınca normal sumu kutsal olur yoksa kutsal sumu artık normal olur diye aklımı kurcalayan sorunsalın uyarlanmış haline kafamı takan olaydır. Şimdi ganj nehrine gidip biri işerse ganj nehri mi sidik olur, yoksa sidikmi ganj nehri olur?
yüzü gözü şişmiş, ateş içinde yanan, hastalığın verdiği şirretlikle oraya buraya, ona buna, sana, şuna şuraya falan nereye, kime saldırdığını umursamadan saldıran kızlardır.