Twitterda bilgisel, akış, bilgi akışı da denilebilen sıralı twitlere flood deniyor. Ve ben şahsen bunları okumaya bayılıyorum. Harika bilgi edinmemi sağlıyor. Çünkü o floodu yazan kişi en uzman olduğu işin içinde olduğu şeyi anlatıyor.
Ben daha çok keşfedilmemiş bir hesabın onlarca floodunu okudum. Mutlaka okumalısınız. Kaliteli. Eğlenceli. Sıkması imkansız.
Devlet her zaman zenginlerin çıkarlarını korur, zenginlerin borçlarını siler/yapılandırır, vergi muafiyetleri tanır, peşkeş çeker. Aynı devlet de her zaman fakirleri ezer, en çok vergiyi alt gelir grubundan alır, oran olarak, kaba kuvvetini alttakilere uygular, zalimliğini bu gruba yapar. Devletler besledikleri kaba güç unsurlarıyla (polis, zabıta) temelde zengin azınlığı ve onların mal mülklerini fakir çoğunluktan korumak üzerine dizayn edilmiştir. Devlet zenginlere sırt eti, fakirlere ise umut verir. Günün sonunda biri yutar öteki yutkunur. işte kutsallık atfedilen devletin mevcut haliyle işleyişi böyledir.
bir milliyetçi partinin kazandığında nazi katliamı yapmayacağını bir islamcı partinin kazandığında islamı anayasa olarak kabul etmeyeceğini bir sosyalist partinin kazandığında sosyalizm getirmeyeceğini anlatmıştık. aslına bakarsanız bu bir sır değil. kimse de oy verdikleri partilerden bu performansları beklemiyor. fakat nasıl ikna ediliyorlar?
manipüle edilerek.
ırkçı parti göçmen düşmanlığı siyaseti güderek sizin aslında derinde içinizde olan yerlilik hissiyatınızı kaşımak için size, geçmişte sizin atalarınızın savaşarak kan vererek kazandığı bu altı nefer dolu toprakları şimdi böyle kolayca başkalarına terk edip gidecek misiniz diye soracaktır.
islamcı parti geçmişte osmanlıdan sonra kurulan cumhuriyetin müslümanlara nasıl zulmettiğini hatırlatarak kendi getirdiği rahatlatma ve yakanızdan birkaç düğme çözdüğü icraatlerini size sunacak ve eski sistemi tekrar isteyip istemediğinizi soracaktır.
sosyalist parti ise size islamcı partinin rahatlatma şeklinde tanımlanan değişikliklerini büyüterek ülkeyi gericiliğin alıp götüreceğini açılan binlerce imam hatipe rağmen kaptılan fen liselerini hatırlatacak, sömürülen işçilerin karınlarını zor doyurduğunu size işaret ederek bunun devam ederek daha da içinden çıkılmaz bir hal alıp almaması gerektiği konusunu size soracaktır
dikkat ederseniz sonlarında hep bir soru işareti olacak. yani seçimi size bırakıyorlar. ama kendi istedikleri şekilde anlamanızı istedikten sonra. bu da sizin kararı kendiniz verdiğiniz hissiyatını oluşturacaktır
(bu yazı eğitimimizde haber alma konusunda işlediğimiz bir konu içersindeki küçük bir başlıktır)
Twitterda takipçisi olduğum hocam. Görüştüğümde de şunu söyledim. Hayatımda bu kadar zeki bir adam tanımamıştım. ilk burda yazdığımda 1000 takipçisi vardı iki ay önce. Şimdi 3600 olmuş. Herşeyi öngörebiliyor. Doğru analiz edebiliyor. Bütün hayatı okuyarak geçmiş deli bir adam. Çok sempatim var acayip. Daha önce kimseye hayran olmadım sanırım. Ama bu adam başka.
bir milliyetçi partinin kazandığında nazi katliamı yapmayacağını bir islamcı partinin kazandığında islamı anayasa olarak kabul etmeyeceğini bir sosyalist partinin kazandığında sosyalizm getirmeyeceğini anlatmıştık. aslına bakarsanız bu bir sır değil. kimse de oy verdikleri partilerden bu performansları beklemiyor. fakat nasıl ikna ediliyorlar?
manipüle edilerek.
ırkçı parti göçmen düşmanlığı siyaseti güderek sizin aslında derinde içinizde olan yerlilik hissiyatınızı kaşımak için size, geçmişte sizin atalarınızın savaşarak kan vererek kazandığı bu altı nefer dolu toprakları şimdi böyle kolayca başkalarına terk edip gidecek misiniz diye soracaktır.
islamcı parti geçmişte osmanlıdan sonra kurulan cumhuriyetin müslümanlara nasıl zulmettiğini hatırlatarak kendi getirdiği rahatlatma ve yakanızdan birkaç düğme çözdüğü icraatlerini size sunacak ve eski sistemi tekrar isteyip istemediğinizi soracaktır.
sosyalist parti ise size islamcı partinin rahatlatma şeklinde tanımlanan değişikliklerini büyüterek ülkeyi gericiliğin alıp götüreceğini açılan binlerce imam hatipe rağmen kaptılan fen liselerini hatırlatacak, sömürülen işçilerin karınlarını zor doyurduğunu size işaret ederek bunun devam ederek daha da içinden çıkılmaz bir hal alıp almaması gerektiği konusunu size soracaktır
dikkat ederseniz sonlarında hep bir soru işareti olacak. yani seçimi size bırakıyorlar. ama kendi istedikleri şekilde anlamanızı istedikten sonra. bu da sizin kararı kendiniz verdiğiniz hissiyatını oluşturacaktır
(bu yazı eğitimimizde haber alma konusunda işlediğimiz bir konu içersindeki küçük bir başlıktır)
Ben birine katıldım. Ya ekonomi böyle bişey miymiş abicim herşeyle alakalıymış yahu. Twitterdan @dayiekonomi verdi şimdi 6. Ayındayız son ayı. Abi kafamda ne devlet sevgisi kaldı ne sorumlu vatandaşlık ne ırk sevgim ne millet sevgim hiç bişey kalmadı. Tüm devlet teorileri benim için çöktü. Bu kadar şey bilmeyi istemezdim cehaletin mutluluk olduğunu bişeyler öğrenince anlıyorsun gerçekten.
bir milliyetçi partinin kazandığında nazi katliamı yapmayacağını bir islamcı partinin kazandığında islamı anayasa olarak kabul etmeyeceğini bir sosyalist partinin kazandığında sosyalizm getirmeyeceğini anlatmıştık. aslına bakarsanız bu bir sır değil. kimse de oy verdikleri partilerden bu performansları beklemiyor. fakat nasıl ikna ediliyorlar?
manipüle edilerek.
ırkçı parti göçmen düşmanlığı siyaseti güderek sizin aslında derinde içinizde olan yerlilik hissiyatınızı kaşımak için size, geçmişte sizin atalarınızın savaşarak kan vererek kazandığı bu altı nefer dolu toprakları şimdi böyle kolayca başkalarına terk edip gidecek misiniz diye soracaktır.
islamcı parti geçmişte osmanlıdan sonra kurulan cumhuriyetin müslümanlara nasıl zulmettiğini hatırlatarak kendi getirdiği rahatlatma ve yakanızdan birkaç düğme çözdüğü icraatlerini size sunacak ve eski sistemi tekrar isteyip istemediğinizi soracaktır.
sosyalist parti ise size islamcı partinin rahatlatma şeklinde tanımlanan değişikliklerini büyüterek ülkeyi gericiliğin alıp götüreceğini açılan binlerce imam hatipe rağmen kaptılan fen liselerini hatırlatacak, sömürülen işçilerin karınlarını zor doyurduğunu size işaret ederek bunun devam ederek daha da içinden çıkılmaz bir hal alıp almaması gerektiği konusunu size soracaktır
dikkat ederseniz sonlarında hep bir soru işareti olacak. yani seçimi size bırakıyorlar. ama kendi istedikleri şekilde anlamanızı istedikten sonra. bu da sizin kararı kendiniz verdiğiniz hissiyatını oluşturacaktır
Bu kadar olabilirdi. 30 dan fazla ekonomistin tahminine baktım bir tek bu adam doğru hesaplıyor 3 aydır tutturuyor. Abi bu adam içerden midiiiir nediiir? https://galeri.uludagsozluk.com/r/1803843/+
Twitterda finans ekonomi dolar ve siyaset üzerine acayip başarılı tespitler içeren gündemi eleştiren başarılı bir hesap. Yani takip edilesi bana kalırsa. ilerde baya büyüyeceğini düşünüyorum. Ben çok şey öğrendim kendisinden.
bugün ak parti iktidarda. kanunları o ve mhp birlikte belirliyorlar. çeşitli şarkıcı oyuncu sporcu aşiret ağası işe yaramaları için avukat hukukçu ve partinin alaylısı yiyicilikte ustalaşmış eski il ve ilçe başkanlarından oluşan kişiler sizin ülkenize yön veriyor ve siz aslında onlar orda olsun dahi istemediniz. yani ya oy vermediniz ya da siz erdoğana ve ya devlet bahçeli ye oy vermek istemenize rağmen onlar da bu oy sayesinde araya kaynamış ve başınıza vekil olmuş oldu.
diğer partilerde durum farklı sanıyor olmanız tam bir yıkıklık. tüm partilerde vekil seçme koşulları aynıdır. bir yığın kitle imha uzmanının eline bomba verip patlatacakları yerde yaşamaya devam etmekten farklı değil.
oy vererek sistem düzelmez. öncesini inkar edip yenisini kurmanız gerekir.
Erdoğan’ın sözüdür. Bu nedenle bir yatırımcı için biliyor musunuz? Sorunu görmezden geliyoruz ve buna binaen hiç bir çözüm üretmeyi düşünmüyoruz. Ve tabii dolar alıyoruz hemen.
dolar alıp terste olan arkadaşlarla konuşmak istiyorum. dünyanın en yüksek 2. faizi türkiye’de. 100.000 lira ev kredisi çekseniz 10 yılda 393.000tl olarak geri ödeyeceksiniz. ve 100.000 tl faize para atsanız sene sonu 125000 tl olarak geri alırsınız. yani bir dükkan açacaksınız 100 bin lira yatırdınız sene sonunda hem kendinizi amorti edip hem 25000 kara geçer misiniz? imkansıza yakın. ve çalışmak var uğraşmak var stres var. bunda risk yok korku yok ver al. aylık 2.500 lira veriyor. çalışır mısın?
bu ortamda inşaata dayalı ekonomide kredi çekemeyen insanlar ev alacak öyle mi? ya da iş yapacak? ekonomi batar konumda. bir ülkeyi faiz nasıl batırır gelin gözlerinizle görün şimdi.
türkiye bürosunun başında beşir atalay’ın damadı var diye mckenzi ile anlaşma yaptı türkiye. bir tefeci. bir imf. ondan da beter. ne kadar dayanabilir? bunca baskıya rağmen düştüğü yer bu. sizi temin ederim dolar çok daha yükseklere uçacak. hatta bankada değil nakit olarak evde tutun hatta altın olarak tutun. bankaların da geleceği karanlık. türkiye yunanistan’dan daha kötü batacak emin olabilirsiniz
Sistemin kendisiyle ekonomisiyle ceza ve tüm hukuk insan hakları ile herşeyine karşı çıkmadan asla sistemi yönetme talebindeki kimselere oy vermek mantıklı olmayacaktır. Sistemi savunmak için adam seçmek kadar aptalca ne olabilir?
Net şekilde söylerim ki Türkiye’de kuran ve sünnet icma yoluyla 500bin tane müslüman dahi Yok. Siz tağutu inkar etmezsiniz ve size bu öğütlenmez. Siz tağuta askerlik eder uğruna yeminler eder bayrağını ilahlaştırırsınız. Siz tağuta muhakeme olursunuz. Bu saydıklarım Kuran’da bütünüyle küfür ilarak zikredilmiştir. Başlık başlık aratabilirsin. Siz Allah’ın kanunlarıyla hükmetmezsiniz evlenmenizi boşanmanızı velayetinizi mirasınızı islama göre düzenlemez şuanki kanunlara uymayı vacip görürsünüz. Allah’ın hükmüyle hükmetmeyenleri kanun yapsınlar diye seçip atayan ve onları seven kişilersiniz. Sizin küfürleriniz saymakla bitirilemez. Bir Türk tasavvufçu Kuran’ın başından sonuna her ayeti ile tekfir edilebilir. Çünkü sadece Allahtan yardım dilemeyen sadece ondan istemeyen ve kıyamete kadar kendisine cevap veremeyecek olan şeylerden medet dileyen bir topluma indirilmiş olan kuran aynen sizi tanımlamadadır.
Adamın birisinin tarlasına bir eşek girer. Sürüp ekip sulamak için ter döktüğü tarladaki ekinleri yemeye başlar. Şimdi bu eşeği nasıl çıkarsın bu adam? Cevap vermesi zor bir soru!
Adam hemen hızla eve gider. Alet edevatlarını getirir. işin beklemeye tahammülü yok! Uzun bir sopa, bir çekiç, bir miktar çivi ve bir de büyükçe bir tabaka mukavva getirir.
Mukavvanın üzerine şöyle yazar:
"Ey eşek tarlamdam çık!"
Sonra mukavvayı uzun sopaya çakar çivi ve çekiçle…
Tarladaki ekinleri yemekte olan eşeğin yanına varır. Elindeki pankartı kaldırır ve sabahın köründen güneş batıncaya kadar elinde pankartla dikilir.
Fakat eşek çıkmaz!
Adam şaşkındır. "Belki de eşek pankartta ne yazıldığını anlamamıştır?" diye düşünür. Eve döner ve yatar uyur. Ertesi sabah çok sayıda pankart hazırlar. Çocuklarını ve komşularını da çağırır. Köy halkını galeyena getirir.
"Yani bir zirve toplar"
insanları kuyruklar halinde dizer. Ellerinde pankartlar:
"Ey eşek tarladan çık!"
"Eşeğe ölüm!"
"Yazıklar olsun sana ey eşek tarla sahibinden ne istiyorsun?"
Eşeğin ekinleri yemekte olduğu tarlanın etrafını çevirirler ve başlarlar slogan atmaya:
"Çık ey eşek, çıkmazsan fena olur! Eşek Eşek!”
Eşek yemeğe devam eder ve etrafında olup bitenlere dönüp bakmaz bile. Ertesi gün de güneş batar. insanlar bağırmaktan, slogan atmaktan yorulmuş ve sesleri kısılmıştır. Bakarlar ki eşek kendilerine aldırmıyor, dönerler evlerine.
Başka bir çözüm bulmak lazım!
Üçüncü günü sabahı Adam Eşeği çıkarmak için yeni bir plan yapar. Çünkü ekinler ha bitti ha bitecek hale gelmiştir.
Adam yeni icadını getirir. Eşeğin kuklası. Gerçek eşeğe çok benziyor. Eşeğin tarlada ekinleri yediği yere gelince, eşeğin gözleri önünde, Eşeğe çıkması için bağırıp duran kalabalık köylülerin önünde, Maket üzerine benzin döker ve eşek maketini ateşe verir.
Kalabalıklar tekbir getirir. Eşek de ateşin olduğu yere bakar sonra da umursamaksızın tarlada otlamaya devam eder.
Amma da inatçı eşekmiş yahu!
Laftan anlamıyor. Bu sefer eşekle görüşmek için heyet gönderirler. Derler ki: “Tarla sahibi kendisinin tarlasından çıkmanı istiyor. Haklı olan o! Sana düşen çıkıp gitmek.”
Eşek onlara bakar sonra otlamaya devam eder. Hiç onlara aldırmaz.
Başarısız birkaç girişimden sonra Adam başka bir aracı gönderir. Aracı eşeğe der ki:
“Tarla sahibi tarlanın bir kısmından vazgeçmeye hazır.”
Eşek yemeye devam eder, dönüp bakmaz bile. “Üçte birini sana vermeye razı!”
Eşek yine cevap vermez.
"Yarısını verecek!"
Eşekte yine cevap yok
“Peki peki! istediğin kadar alanı sen belirle, ama belirlediğin alanın dışına çıkma.”
Eşek başını kaldırır. Artık yiye yiye iyice doymuştur. Tarlanın kenarına doğru biraz ilerler. Kalabalığa bakar ve düşünür. insanlar sevinirler. Nihayet eşek anlaşmaya yanaştı. Tarla sahibi tahtaları getirir. Tarlayı ikiye böler. Eşeğin olduğu hisseyi ona bırakır.
Ertesi sabah tarla sahibini bir sürpriz beklemektedir. Eşek kendi hissesini bırakmış. Tarla sahibinin hissesine dalmış otlamaya burada devam ediyor.
Kardeşimiz tekrar pankartlara müracaat eder ve mitingler yapar. Anlaşılan faydası yok. Bu eşek laftan anlamıyor. Galiba bu, bu yörenin eşeği değil herhalde başka bir köyden gelme.
Adam artık tarlanın tamamını eşeğe bırakmayı ve başka bir köye gidip yeni bir tarla edinmeyi düşünmeye başlar.
Bu ümitsizce çabalara işgalci, inatçı, mütekebbir, saldırgan ve zarar kaynağı eşeği çıkarmak için sergilenen bu çabalara katkıda bulunmak için küçük bir oğlan çocuğu da kalabalığın olduğu alana gelmişti.
Çocuk kalabalıkları yararak tarlaya girdi. Eşeğin yanına vardı. Küçük bir sopa ile eşeğin kıçına vurdu.
O da ne? Eşek dört nala tarlayı terk ediyor!
" Hay Allah!" diye bağırır herkes. "Bu ufaklık hepimizi rezil etti"
Hepimizi komşu köyler nezdindede maskara edecek Hemen oğlan çocuğunu oracıkta öldürürler, eşeği de tekrar tarlaya sokarlar ve çocuğun "şehit olduğu" haberini etrafa yayarlar.
Erdoğan’ın standartı nedir hepimiz biliriz. Misal Halep meselesinde gördük. Orda Tayyip Erdoğan’ı sevenler vardı. Bir umut. Erdoğan kendi götü sıkışınca Rusya iran Çin bloğuna kaydı haleptekileri öldürdüler Erdoğan putinle dostluk mesajları verdi ve ordaki masum halkı da onlara gıda yardımı ve yaralı bakımı göndererek mutlu etti güya. Şimdi aynı senaryo idlibde. Orda buna çok yardım etmiş olanlar var. Ondan umutlulardı. Ama o Rusya nın dostluğu için kendi din kardeşi dediği insanları çoluk çocuk demeden bombalatacak ve burda timsah gözyaşı dökecek. Sonra yardım gönderecek. Buraya yazıyorum olmazsa gel yüzüme tükür.
Bakalım idlib e ilk bomba düştüğünde Türkiye ne kadar para alacak? Hani Irak a ilk bomba düştüğünde 8 milyar gelecekti ya o hesap. Tüm bu kaosun en büyük müsebbibi kendini islam tanıtan işbirliği içindeki devlet liderlerinin ikiyüzlülüğüdür. Şimdi de merkez bankası faiz artırır hani geçen gün artık faiz yiyenlerden vergi de almayacağını açıkladı ya. Bir sorun başa geldi mi Allah’ın kanunlarına başvurmayı bırak ona isyan ederek onun haram kıldığı bana savaş açmaktır dediği faizle sorunları çözeceğinize inanmanız aynı demokrasi ile islam geleceğine inanmanızla eşdeğer. Her kötülük iyi niyet tuğlalarıyla inşa edilir.
Kuran oku, Faizi düzenle, Kuran oku, Kumar oynat, Kuran oku, Kerhaneler kontrolünde olsun, Kuran oku, Alkol Ticaretini denetle, RT Sen Kuran okuma anlamıyorsun !
1.uyku problemleri , gece uzun süre uyuyamamak.
2. aşırı unutkanlık,
3. dalgınlık,
4. kararsızlık,
5. geleceğe ait ümitsizlik duygusu hissetme,
6. basit sebeplerle yakınlarına karşı agresif davranışlar (anne, baba, eş, arkadaş vs.),
7. işlerinde anlaşılmaz aşırı kısmetsizlik ve irade dışı aksiliklerle karşılaşma,
8. sevdiklerinin her hareketinin kendisine ters gelmesi, sonra bundan pişman olması,
9. bir türlü evlenememe, sıklıkla nişandan dönme,
10. basit sebeplerden boşanma,
11. yalnızken yanından bir karartının geçtiğini hissetmesi,
12. banyo yaparken korkması ve gözü açık sabunlanması,
13. bazı yerlerden geçerken sebepsiz korku hissetme (özellikle geceleri)
14. rüyalarında sıklıkla kedi, köpek, yılan görmesi,
15. sıklıkla garip ve korkutucu rüyalar görme
16. sabahları çok yorgun kalkması,
17. namazda konsantre olamamak
18.kurani okuyamamak
19. ezan okunurken dinlememek
20. günah islemek
21.gögüste daralma
22.sürekli sıknti hissi ve üzulmek
23.basit seylere öfkelenmek
24.bedende gelip giden agrilar ozelikle bacaklarda ve ayaklarda
25.sürekli geçmeyen bas agrisi
26 kulaklarin çinlamasi
27.sabah uyaninca asiri yorgun olmak
28.tuhaf sesler duymak ( birinin isminizle sizi cagirmasi , arkanizda birinin seslenmesi vs )
29. korkunç ruyalar gormek , yilan köpek , kedi görmek , ruyanizda birinin sizi takip etmesi sizi kovalamasi vs )
30.asiri cinsel arzusu
31. umutsuzluk
32. halsizlik
33. hevesizlik
34.bedende morluk
35. banyo ve tuvalette cok kalma
36.veya yikanmayi sevmemek
not ; belirtiler genel olarak yazılmıştır kişiye göre değişebilir , yazılan maddelerin çoğunluğunu kendisinde hissedenlerin kuran ve sunnete uygun tek tedavi olan ''' rukye seansı ''nı öncelikle nasıl yapıldığını araştırmaları ve rukye seansı yaptırmaları gerekmektedir
Şüphesiz hak, bâtıldan iyice ayrılmıştır. Artık her kim tağutu red ederek, Allah’a iman ederse kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır.” (Bakara, 2/256)
Kendin için belirli seçim dönemlerinde yeni yeni tağutlar seçmen, Allah Teala tarafından sana emredilmemiştir. Bilakis sana tağutları reddetmen, inkâr etmen ve onları tanımaman emredilmiştir. Bu emre rağmen her üç-beş yılda bir kendine yeni tağutlar seçmek üzere demokratik sistemin öngördüğü bir şekilde seçimlere katılman, Allah’ın hakimiyetini inkâr ederek bu hakkı tağutlarda görmenin ve dolayısıyla Allah’a şirk koşmanın en açık göstergesidir. Diğer taraftan bu seçimlere katılmak hükmetme, yönetme ve idare etme yetkisini Allah’tan başkasına yani milletvekillerine vermek olduğu için sahibini islam dininden çıkaran bir ameldir. Çünkü onlara bu yetkiyi vermek onları veli edinmektir. Bir mükellefin sahih bir imana sahip olması için ise tağutun cüzlerinden biri olan velayetini reddetmesi gerekmektedir. Şimdi de velayet kavramını kısaca açıklayalım.
Veli : “Bir işin idare ve bakımını üzerine alan, otorite, dost, yardım eden, himaye eden, anlaşmalı, temsil yetkisine sahip olan, başkası üzerinde onun adına tasarruf yetkisi olan” anlamlarına gelmektedir.
Öyleyse kişinin sevdiği, dost olduğu, savunduğu, itaat ettiği, emri altına girdiği, kanun çıkarma yetkisi tanıdığı, muhakeme olduğu merci, kişi, kurum, kuruluş ya da devlet velayet yetkisi verdiği yerdir.
Bugünün cahiliye toplumu oy kullanarak velayetini tağutlara vermekte ve Allah’tan başkalarını veli edinmektedirler. Müslümanların velisi ise Allah Subhanehu ve Teala’dır. Çünkü müslümanlar, O’na boyun eğerek O’nun ilahlığını kabul ederler. O’nun gönderdiği dini tasdik edip, kanunlarını benimseyerek uygularlar ve Allah’ı kendilerine dost kabul ederler. Böylece cennet ehli olmayı hak ederler. Kafirlerin velisi ise tağuttur. Çünkü kafirler, Allah Tebareke ve Teala’nın dinine boyun eğmezler, kanunlarını reddederler. O’nu kendilerine dost edinmezler. Kafirler idare ve yaşam şeklinde, kanun ve nizam belirlemede Allah’a değil de, kendileri gibi beşer olanlara tabi olarak tağutların velayetini Allah’ın velayetine tercih ederler. Böylece velileri olan tağutlar gibi cehennem ateşinde ebediyen kalmayı hak ederler. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:
“Allah, iman edenlerin velisidir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; kafirlerin velileri ise tağuttur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. işte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır.” (Bakara, 2/257)
Allah Azze ve Celle yüce kitabındaki birçok ayetinde hakimiyetin yani kulların fiillerine dair emirler ve yasaklar koyma yetkisinin daha açık bir ifade ile haram/yasak ve helal/serbest belirleme hakkının sadece ve sadece kendisine ait olduğunu, hükmünde hiçbir ortak kabul etmediğini apaçık bir şekilde beyan etmiştir. Bu nedenle Allah’tan başka hiçbir kimsenin insanların yaşamlarına dair kanun ve hüküm çıkarma yetkisi yoktur. insanı Allah Teala yaratmıştır ve insanoğlunun uyması gereken kuralları da ancak O belirleyecektir. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:
“iyi bilin ki! Yaratmak da, emretmek de (hükmetmek de yalnızca) O’na aittir. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.” (A’râf, 7/54)
“Hüküm vermek yalnızca Allah’a aittir: O, size, kendisinden başkasına tapmamanızı emretti. işte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (Yûsuf, 12/40)
imam Taberi (rahimehullah) şöyle demiştir: “Allah Teala, yarattığı hiçbir mahluku hüküm verme konusunda kendisine ortak kabul etmez. insanlar arasında hüküm verecek yalnız O’dur. Hüküm verme, ihtilafları çözme, insanları ve işlerini idare etme konusunda dilediği ve sevdiği şekilde hareket eder. Bu özellik sadece O’nun hakkıdır.” [1]
Allah Teala’nın izin vermediği konularda, O’nun kanunlarına muhalif kanunlar çıkarmak veya yasalar düzenlemek insanı şirke götüren amellerdendir. Bugün yeryüzündeki devletler, O’nun bu yetkisini kendilerinde görmekte, diledikleri şeyleri yasak, dilediklerini ise serbest bırakmaktadırlar. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:
“O, hükmüne hiçbir kimseyi ortak kabul etmez.” (Kehf, 18/26)
“Yoksa onların bir takım ortakları mı var ki, Allah’ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri ettiler? (şeriat kıldılar / kanun olarak belirlediler)” (Şûrâ, 42/21)
Seyyid Kutub (rahimehullah) şöyle demiştir: “Kim olursa olsun Allah’ın koyduğu şeriattan başka bir şeriatı ve hükmü, Allah’ın yaratıklarına vaaz etmeye kimsenin hakkı yoktur. Çünkü kullarına yalnız ve yalnız Allah hüküm vaaz eder. Aciz ve eksik kimseler beşeri hayatı için hüküm koyamazlar. Koymaları mümkün değildir.” [2]
islam’da kanun ve hüküm çıkarma yetkisi tamamen Allah Teala’nın bizzat kendisine ait iken demokratik sistemlerde ise durum tamamen farklıdır. Bu sistemlerin kutsal kitabı olan anayasalarında da beyan edildiği üzere Allah’ın hakimiyet yetkisi beşerlere, meclislere ve millete verilmiştir.
Madde 5 – Egemenlik
(1) Egemenlik kayıtsız ve şartsız Milletindir.
(2) Türk Milleti, egemenliğini, anayasanın koyduğu esaslara göre, yasama, yürütme ve yargı organları eliyle kullanır.
(3) Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz.
Madde 6 – Yasama Yetkisi
Yasama yetkisi, Türk Milleti adına, Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.
Görüldüğü üzere günümüz beşeri sistemlerinde hakimiyet hakkı ancak milletindir. Millet bu yetkisini belirli zamanlarda yapılan seçimlerde oy verme vasıtası ile başbakan, cumhurbaşkanı ya da parlamenterlere devretmektedirler. Halktan yasama yetkisini devralanlar ise artık bu noktada tek söz sahibi olup, kendi isteklerine göre yasa ve kanun çıkarırlar. islam şeriatını hiçe sayarak diledikleri fiillerin işlenmesini serbest bırakırlar, diledikleri fiillerin işlenmesini ise yasaklarlar. Kelimenin tam anlamıyla yasama hakkını bilfiil kullanarak diledikleri şeyleri haram, diledikleri şeyleri de helal kılarlar. Bu idareciler dilleri ile Allah’ın helalini haram, haramını helal kılmadıklarını söyleseler dahi hal ve tavırlarıyla serbest bir hale getirmekte ve çıkarmış oldukları yasalarla onları meşrulaştırmaktadırlar. Zira haramı helalleştirmek sadece dil ile olan bir şey değildir. Bazen hal ve tavırlar da haramı helal saymanın bir göstergesidir. Mesela, bugün olduğu gibi karşılıklı rıza ile zinanın mübah kılınması, bizzat devlet eliyle genelevlerin açılması, buna ruhsat verilmesi, belirli yerlerde içki içilmesinin ve satışının yapılması için ruhsat verilmesi, faizin serbest bırakılması ve faizle çalışan bankaların açılması için ruhsat verilmesi, birden fazla evliliğin kanun dışı sayılması, islam’ın miras hukukunun bir kenara atılıp mirasta kadın ve erkek eşit pay alır denilmesi gibi… Bunların tümü, açıkça haramı helal kılmaktır. Yine şer’i cezaların yürürlükten kaldırılması bunun yerine bu suçlara değişik cezalar öngörülmesi de bu şer’i hadlerin inkâr edilmesi anlamına gelmektedir.
ibn Teymiyye (rahimehullah) şöyle demiştir: “Bilindiği gibi; Allah’ın, Rasulü ile göndermiş olduğu emir ve nehiyleri yürürlükten kaldıran, müslümanların, yahudilerin ve hristiyanların ittifakıyla kâfirdir.” [3]
Kur-an’ı Kerim bizlere, Allah’ın dışında helal (serbest) haram (yasak) belirleyen merciilere destek vererek itaat eden insanların bu merciilere ibadet ettiğini bildirmektedir. O halde her kim tağuti rejimlerin seçimlerine katılarak oy verirse Allah’a ait olan hakimiyet yetkisini Allah’tan başkasına vermiş ve O’ndan başka rabb edinmiş olur. Ayrıca onlara itaat ettiğinden dolayı onlara ibadet etmiş ve müşrik olmuştur. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:
“Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih’i Rabler edindiler. Oysa kendilerine sadece tek ilâh olan Allah’a kulluk yapmaları emredilmişti. O’ndan başka ilâh yoktur. Allah koştukları eşlerden münezzehtir.” (Tevbe, 9/31)
Bu ayette Allah Teala ehli kitabın din adamlarını rab edindiklerini bildirmektedir. Bilindiği gibi kitap ehli putperest bir topluluk olmayıp, Allah’tan başkasına secde etme, kurban kesme gibi fiili bir ibadet eylemi yöneltmemektedirler. Aynı şekilde din adamlarının gökyüzünü ve yeryüzünü yarattıklarına, semadan su indirdiklerine inanmamaktadırlar. O halde burada şöyle bir soru gündeme gelmektedir. Acaba kitap ehli olan kimseler din adamlarını nasıl rab edindiler ? Diğer bir ifadeyle hangi fiillerinden dolayı Allah Teala onları böyle büyük bir suçla suçlamaktadır ? Bu konuda en net bilgi bize hiç şüphesiz Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den gelmektedir.
Adiyy bin Hatim (radıyallahu anh), bu ayet-i kerimeyi okuyan Rasulullah (sallallahu aleyhi ve selem)’e: “Bizler onlara ibadet ediyor değiliz” dediğinde Rasulullah ona şöyle demişti:
“Allah’ın helal kıldığını onlar haram sayınca, siz de haram saymıyor musunuz? Yine onlar Allah’ın haram kıldığını helal sayınca, siz de helal saymıyor musunuz?”
Adiyy bin Hatim: “Evet” dediğinde ise Rasulullah şöyle buyurmuştur :
“işte bu, onlara ibadettir.” [4]
ibn Teymiyye (rahimehullah) Ebu-l Buhteri’den bu ayet hakkında şu sözü rivayet etmektedir: “Onlar din adamlarına namaz kılmadılar. Şayet din adamları onlara ruku ve secde etme şeklinde kendilerine ibadet etmelerini emretseydi ehli kitap din adamlarına bu noktada itaat etmezlerdi. Ancak Allah Teala’nın haram kıldıklarını helal, helal kıldıklarını da haram tanımaları hususunda kendilerine itaat edilmesini emrettiler de onlar da bu emre itaat ettiler. işte onların din adamlarını rab edinmeleri bu şekilde olmuştur.” [5]
imam Beğavi (rahimehullah) şöyle demiştir: “Onlar Allah’a karşı gelerek din adamlarının helal gördüklerini helal, haram gördüklerini haram kabul ederek onlara itaat ettiler. işte böylece rab edindiler.” [6]
Seyyid Kutub (rahimehullah) ise şöyle demiştir: “islam, sadece Allah’ın uluhiyetine inandıktan ve kulluk vecibelerini sadece O’na takdim ettikten sonra, hüküm ve kanunda da sadece O’na ittiba etme esasına dayanır. insanlar, Allah’ın şeriatından başka bir şeriata tâbi olurlarsa ; her ne kadar davaları iman olsa dahi imanları asla kabul edilmeyen ve müşrik olarak tavsif edilen yahudi ve hristiyanlar hakkında söylenen söz, onlar hakkında da geçerli olur.” [7]
işte bundan dolayıdır ki bugün Allah’ın helallerini haram, haramlarını ise helalleştiren tağutlara itaat eden kimseler bu itaatleri sebebiyle itaat ettiği mercii rab edinmiştir. Böylelikle bu kimseler itaati yani ibadeti Allah’tan başkasına yaparak Allah’tan başka rabler edinmiş ve müşrik olmuşlardır.
Bugün beşeri kanunlarla hükmedenler bu yaptıklarını ilericilik, modernlik, çağa ayak uydurma olarak isimlendirmektedirler. Bununla beraber onlara göre islam’ın hükümleri geçmiş asırlara ait olup tamamen bedevi toplumuna uygun hükümlerdir. Ancak insanoğlunun yaratıcısı Allah Subhanehu ve Teala yarattıkları için en güzel ve en doğru hükümlerin kendi hükümleri olduğunu belirtmekte, bununla beraber insanların hükümlerini ise cahiliye hükümleri olarak isimlendirmektedir. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:
“Onlar, hala cahiliye devrinin (şirk olan) hükmünü mü istiyorlar? Yakinen bilen bir kavim (topluluk) için Allah’tan daha güzel hüküm veren kim vardır?” (Mâide, 5/50)
ibn Kesir (rahimehullah) şöyle demiştir: “Allah Teala, her hayrı kapsayıcı, her şerri yasaklayıcı olan hükümlerinden yüz çevirip, bunun yerine cahiliyede olduğu gibi kişilerin görüşlerine, dalalet ve sapıklığı ihtiva eden değer yargılarına ya da çeşitli dinlerin karışımı ve beşeri görüşlerden meydana gelen Cengiz Han’ın vaaz ettiği Yes’ak gibi islam dışı hükümlere yönelenin imanını kabul etmiyor. Yes’ak ; Cengiz Han’ın Kur-an, Tevrat, incil ve kendi görüşlerine dayanarak ortaya koymuş olduğu kanunları ihtiva eden bir kitaptır. Cengiz Han öldükten sonra yerine geçen çocukları, islam’a girdikleri halde bu kitabı anayasa kitabı olarak görmeye devam ettiler. Allah’ın kitabı ve Rasulullah’ın sünnetini bir kenara atarak bu kitaptaki hükümlerle tatarlara hükmettiler. işte böyle davranan kimseler kâfirdir. Bunlarla büyük küçük her meselede yalnız Allah’ın hükmüne dönünceye kadar savaşmak farzdır.” [8]
Şeyh Ahmed Şakir ibn Kesir’in yukarıdaki geçen sözünü yorumlayarak şöyle demiştir: “Bununla beraber, müslümanların kendi ülkelerinde dinsiz, putperest avrupa kanunlarından alınma bir kanunla hüküm vermeleri nasıl caiz olur ? Hatta o öyle bir kanun ki içine istedikleri gibi bozup değiştirdikleri keyfi arzular, bâtıl görüşler dahil olmuştur. Bunu ortaya koyan, koyduğu kanunun islam şeriatına uyup uymadığına hiç aldırış etmez. Bu beşeri sistemlerin konumu güneş gibi açıktır. Küfrü nettir. Bundan kesinlikle hiçbir şüphe yoktur. islam’a mensup olan bir kimsenin bunlarla amel etmede, yahut bunlara uymada, yahut bunları kabul etmede hiçbir mazereti olamaz.” [9]
Seyyid Kutub (rahimehullah) ise şöyle demiştir: “Hükümranlıkta hak iddia eden kimse, uluhiyetin ilk şartında Allah’la mücadeleye girişmiş olur. Bu kimse ister fert, ister insanların bir tabakası, ister bir parti veya grup, ister bir millet, isterse bütün dünyanın meydana getirdiği alemşümul bir insan kitlesi olsun. Uluhiyetin ilk şartı olan hükümranlık üzerinde Allah’la mücadeleye giren ve kendine hükümranlık izafe etmeye çalışan kimse küfre girmiştir, apaçık bir kâfirdir.” [10]
Yeryüzünün neresinde olursa olsun insanların sevk ve idaresi için meclislerde ve parlamentolarda Allah’ın indirdiği hükümler bir kenara bırakılıp, yerine beşer ürünü lanetli kanun ve yasalar getiriliyorsa, bu kanunlarla hükmediliyorsa yapılan fiil ayan beyan küfürdür ve böyle bir eylem içerisinde olanlar da kâfirdirler. Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur:
“Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.” (Mâide, 5/44)