hani "gidecem lan bu ülkeden dünyayı gezecem." dedi. "hadi lan ordan" falan derken adam harbiden gitti ya. üstüne de youtube kanalı açtı, samimi bir kanal. inşallah başarır!
kendini şöyle anlatıyor:
"Ben Uğur. Yerleşik hayata bir türlü geçemedim. Her şeyi bırakıp çıktım yollara. Bu kanalda yolda yaşadığım hikayeleri paylaşıyorum. Deneyimlerimi blog üzerinden de paylaşıyorum. Umarım eğleneceğiniz, bilgi alabileceğiniz kanal olur. Siz de seyahatimi merak ediyorsanız takip edebilirsiniz.
şimdi efendim ben şahsen bir elektronik eşya bozulduğunda ya da geçici bir travma geçirdiğinde ben bu eşyanın çeşitli yerlerine tokatlar, şamarlar falan atarak kendine getiririm. ve çoğu elektronik ürün de dayağı yedikten sonra çalışır.
bu fikre katılmayacak hiçbir insan tanımıyorum. allah aşkına çalışmayan kumandanın götüne vura vura çalıştırmayanınız var mı.
işte eski insanlar da bakmışlar bu çocuk geri zekalı, orasına burasına vura vura yola getirmişler çalıştırmaya başlamışlar. bence müthiş zeka.
bunun yobazlık ve gericilikle alakası yok bu resmen büyük bir deha. alkışlıyorum.
bizlerin yarattığı, ve koşulsuz taptığı tanrıdır televizyon.
en küçüğümüzden en büyüğümüze gözlerimizi bir dakikalığına bile ayırmadığımız bize ne verirse koşulsuz kabul ettiğimiz tanrıdır.
kızlarımız orada gördükleri her erkeğe verme isteğiyle, erkeklerimiz orada gördükleri her dişiye saldırma girişiminde ve yaşlılarımız bunun vesilesiyle birbirini yemekte.
milletin izdivacını izleyince elimize geçenin ne olduğunu düşünmek gerekmez mi? ya da "ünlü" denilen birinin ünlü bir restoranda yemek yemesi bizim ne işimize yarar? o kişinin alkol alırken kameralara yakalanması..
unutmayın, hiç kimse ateist değildir. sadece inandığınız ya da taptığınız şeyi bilmiyorsunuz.
bir gün çarşamba günleri pazar kurulmayınca
inanın en çok ben sevineceğim
soğan kokulu dolmuşların hünerli kurtuluşlarının peşinden
tek ben söveceğim.
karalanmamış yarısına oturup bir bankın
bir çarşamba simidi kemireceğim.
açıkçası hiç kimsenin yere düşen bir susam tanesinin umuruna soktuğunu sanmıyorum. köşede yere kapaklanıp hayat mücadelesi veren kemal amcanın da umurunda olmadığınız gibi tıpkı. zamanında seçkin bir pilotken şimdilerde bir köşe taşına komşuluk eden kemal amcanın hiç de hazin olmayan hiç de acıklı olmayan sayfalarca dolusu hikayesini ancak küçük bir susam tanesi dinler.
çünkü bu yarım kalınmış dünyaların, toz bulut halindeki son fiyaskosudur.
her şey orada her türlü nefret, her türlü bela, her türlü şaklaban ve soytarı, bin bir türlü zevzek ve sahte haya, bin çeşit maske.
her gün, hatta her saat diliminde bu aşağılıkların yaptıklarını eleştiriyoruz. peki biz olmasak, biz izlemesek onlar televizyonda ya da çıktıkları yerde kalabilir mi? hayır.
beyler, bayanlar kapatın şu saçmalığı ne olursunuz.
hiçbir halta yaramayan saçma sapan dizilere saatlerinizi feda etmeyin hiç olmadı işe yarar bir şey izleyin. zaman geri gelmez, bok yoluna giden zamanı varın siz düşünün.
istediğiniz her şey internette var zaten.
ve son olarak bütün bu zevzeklere hadlerini bu kutuyu kapatarak gösterin.
gittiğin vakitsizlikle geldiğin için bunlar
hengamelerin üstüne yarım çekilmiş sıvalar
orhan veli'den tren sesleri, istasyon bize iki adım
ne kadar yazmasa bile roma hukukunda
sen bize iki kilo mandalin al