Babası yanında olmayanın, olamayanın içinin sızladığı gündür,cep telefonuna babalar günü için gelen indirim mesajlarını hemen silmek, babalar günüyle ilgili reklam çıktığında kanal değiştirmektir.Ne alacağı konusunda kararsız kalmamaktır. Güneşli bi pazar günü babaya sarılabilmek yerine ancak ruhuna dua okuyabilmektir,özlemektir.. Çok özlemektir..
mimar didemle veteriner ademin 7 yıllık evliliklerin ardından boşanmaya giden olayları ve sonrasında yeniden birleşmelerini konu eden hüzünlü bir aşk hikayesi ya sonra.
Özcan deniz ismi çoğu insanda önyargı oluştursada film yanlız açık şeçiksahneleriyle prim yapan klişe hollywood romatik komedilerinden daha iyi bir hikayeye sahip.
Filmin başrollerini Deniz Çakır, Barış Falay ve Özcan Deniz paylaşmış.
Buda filmin resmi sitesi;
Arabada şöför koltuğunda oturduğunu bildiğimizde hissettiğimiz güvendi. Akşamları kapıdan içeriye yorgun giren, evin neşesi. Ezberden çevrilebilen tek telefon numarasının sahibi idi. Sabah olduğunda herkesten önce adımları duyulandı. Soğuk günlerde ayaklarımın ısınıp ısınmadığını umursayan, hastane raporlarımı , kullandığımız ilaçların reçetelerini itinayla dosyalayıp koruyan. Ailede yazısı en güzel, en düzenli olan.
Sırtını yaslayabilmekti, gözünü yumabilmek, rahatça soluk alıp verebilmekti. Parçamdı, ve yeri hiçbir şekilde dolmayacak olan.
06.02.2011 Pazar günü Nurşenin yaş gününde ona acı bir surpriz yaşatarak 48 yaşında yumdu gözlerini dünyaya. 1 ay sonra olacak kızının düğününü görmeye, 18 gün sonra terhis olacak oğlunu alanda karşılamaya fırsatı olamadan.
Onu Çok özledim.
1988'de bir de erkek çocuğu babası oldu. 28 senelik memuriyet hayatının son 8 yılını Marmara Üniversitesi öğrenci işleri daire başkanlığında çalışarak geçirdi. Belki de kendi kızının üniversite yaşamı boyunca öğrenci işlerine gittiğinde yaşadığı problemleri bildiğinden yardım edebileceği herkese kendini adadı. Taziyeleri aldığımda onun 'yardım etmek' fiilin neden bu kadar yanı başında durduğunu daha iyi anlıyorum. Ve belki de tanımadığım bir çoğunuz daha önce yaşadığı şeyleri yaşıyorum.Bu kadar iyi bir kimse iken, herkesin hayır duasını alırken, herkes onu minnetle anarken ve yapacağı çok şey varken neden onu almıştı Allah?'
Başlığı tanımlayacağı üzere, o bir evladın sahip olabileceği en iyi babaydı. Ailesine ve arkadaşlarına adamıştı kendini. Yenilikçiydi. Olmayan ingilizcesine rağmen fringe ve dexter dizilerini kızının indirip hadi birlikte izleyelim demesini severdi. Büyüklük taslamazdı, 27 yaşındaki kızının sabah işte yemek üzere götüreceği sandivici hazırlamak, boş zamanında aile bireylerinin ayakkabılarını cilalamak onun için angarya değil zevkti. insanları sevindirdiği oranda sevinirdi. Balık yemeyi değil tutup dağıtmayı severdi, bir de tamirat yapmayı. Hayat onu arkada bırakıp akmaya devam etmeden önce sık sık bırakmaya çalıştığı sigarayı severdi birde. Dua etmeyi, şükretmeyi. Bir de pilavı. Yeryüzünde kimsenin sevemeyeceği kadar.
Öcelikle sıradan bir sözlük yazarı için ismi hayatta en kutsal anlamı en kutsal olan 2 kişiden biridir. Babadır. Hayatta olmayanı ve Özlenenidir.
4 eylül 1962 tarihin de Kargıya bağlı Avşar köyünde Resim öğretmeni olan Mansur Ovacıkaşı ve eşi Hanife Ovacıkaşı'nın ikinci çocukları olarak dünyaya geldi. ilk ve orta öğrenimini Kargıda tamamladı. Bir çok erkek çocuğunun aksine çocukluktan gelen çalışma azmine sahipti. Bizlere zaman zaman anlattığına göre henüz lisedeyken kendisi gibi arkadaşlarıyla toplanıp belediyenin işlerini yaparlarmış. Çam dikme, boru döşeme ve küçük yerlerde akla gelebilecek ne varsa. Yaş biraz daha ilerleyince askerlik görevi için önce Diyarbakır'a sonra ise hataya er olarak gitti. 18 ayını tamamlarken aklına yıllar sonra oğlunun da aynı yerde askerlik yapacağını ve daha sonra atanacağı yerde henüz 15 ayını doldurmasına 18 gün kala onun vefat haberini alıp yıkılacağını hiç getirmemiştir kuşkusuz.
Askerlik bittiğinde babasının kendi gibi öğretmen olan arkadaşının kızıyla evlenir. Vaktiyle bu kızla lisede birlikte okumuşlardır. Kızın adı Nurşen. Nurşen de o dönemin sağ sol davalarının içinde küçük bir kazada biraz kayıp bir gençlik geçirmiş ve Olcay gibi üniversiteyi okuyamamıştır. Olcayın ailesi o askerdeyken Nurşeni başka bir çocuğa istemeye gitmiş, cevap alamamış ve sonrasında Nurşeni kendi oğullarına istemeye karar vermişler. 1983'te evlenirler. Olcay istanbul'a gelir, Halk Bankası Kapalı Çarşı şubesinde memur olarak işe başlar. Bu sırada kızı dünyaya gelmiştir ve 3 aylıkken o da annesi ile birlikte istanbul'a yerleşir.
Kültür Üniversitesi ile isim benzerliği dışında hiç bir ortak yanı bulunmayan , bünyesinde 1 sene ingilizce öğretmeni olarak görev yaptığım dershanedir.1979 yılından beri hizmet veren kurumun 3 ortağı aynı zamanda Gökdil, edutime, fatih dershaneleri,okyanus ve doğa kolejinin de sahipleridir.
Günümüzde tiyatroların yanlızca kostümlerden,akustiği iyi salonlardan, ve oyuncuların performanslarından ibaret olmadığını,şahane ışık ve dekor tasarımıyla gözler önüne sermiş antimilitarist bir Irwin Shaw oyunu.
Konusuna gelince;Amerikan ordusunda ölen bir kaç askerin uyanması ve gömülmeyi reddetmeleri sonrasında savaşı, savaş üzerinde dönen politikaları ve sonunda kendilerini sorgulamaya başlamalarını izliyoruz.
Özellikle uzun zamandır tiyatroya gitmemiş kişilere şiddetle tavsiye edilir.
milyonlarca insanın aylarca hazırlandıktan sonra binbir umutla girdiği; ama belli ki hazırlayanlarının sınava girecek olanlardan çok daha fazla heyecana kapıldığı -ve dolayısıyla soru yazarken işi ellerine yüzlerine bulaştırdıkları- sınavdır. ülkemizdeki eğitim sisteminden nefret etme nedenlerine yapılmış hayli kuvvetli bir eklemedir.
bünyesindeki paragraflardan birinde "okur, romandaki duymaya alışkın olmadığımız seslere kulak verirken okurların en yalnızıdır." gibi hem anlatım bozukluğu, hem de noktalama işareti kullanımı sıkıntısı çeken bir cümle barındıran, memleket uğruna çalışacakları seçmekte yetersiz olan testler bütünüdür.
bünyesindeki sorulardan birinde adamın yazım hatası sorusu hazırlarken ürettiği iki yanlış yazım örneğinden her ikisine de aşık olması sonucu ikisini de kullanma cesareti gösterdiği -zira kazayla yapılmış bir hata olması için soruyu hazırlayanın ilkokul öğrencisi olması gerekir- gülünüp geçilesi ama dayanamayıp ağız dolusu küfür basılası olandır.
coğrafyadaki sinop-trabzon-iskenderun sorusunda önce hocaların ve profesörlerin derslerini bi tekrar etmeleri gerektiğini ispat edendir. tarihteki "aşağıdakilerin gelişmelerden hangisi türkiye cumhuriyeti devletinin egemenlik anlayışı ile ilgili değildir" sorusunda yer alan "egemenlik anlayışıyla ilgili olmak" düşüncesini zihnimin bir türlü deşifre edemediği, dolayısıyla hocalarımızın işlerini canlarıyla başlarıyla yaptıkları ve devlete memur seçerken derin düşünme yeteneğini -parapsikolojik davranışlar gösteren, metafiziği akıcı seviyede olanlar tercih sebebidir- kriter olarak belirlediklerine kanaat getirdiğim bir olgunluk dönemi çalışmasıdır.
yine de standart sapma hadisesinin imdada yetişip, profesörlerin yaptığı basit hataların biz memuriyet aşkıyla yanıp tutuşanların oyun, set ve maç kazanmasına engel olmasına göz yummayacağını umut ettiğim, talep ettiğim ve genel anlamda bir kere daha türk eğitim sistemine lanet ettiğim ruh halinin oluşmasına sebep olan ego tatmini ürünüdür.
ilk kez Hugh Everetttarafından ortaya atılan Many worlds Interpretation (MWI)kuramında bahsedilir. Buna göre birbirinden bağımsız ya da birbirleriyle etkileşim halinde olan ( henüz buna karar verilmedi) bir çok boyutun varlığından söz edilir. Seçimlerimiz, verdiğimiz her karar hayatımızda yeni bir boyut meydana getirir. Misal su an evde Pc başında pinekliyor olmanız yerine başka bir yerde olmamanız farklı bir insanla karşılaşmanıza, bir cinayete tanık olmanıza, bir insanın hayatını kurtarmanıza ya da ne bileyim hiç aklınızda yokken tezgahtar adam tarafından kandırılıp yeni bir Tv seti almanıza neden olabilir. Ya da daha ufak şeyler olur ve bunlar sonraki hayatınızı etkiler. Kuantum mekaniğinin MWI kuramı aslında bundan ibarettir. Kader kavramının karşısındadır. Son bir kaç yıldır da oldukça popülerdir.
(bkz: Lost)
(bkz: Flashforward)
(bkz: fringe)
sözlük evrensel ve genel geçer doğrular içermez. Yerine göre subjektiftir. Bazense ankaraya yolu hiç düşmemiş ya da Büyük Liderin kütüphanesindeki kitapları hiç görmemiş olan densizin önermesine de yer verebilir başlığıdır.
Ne kadar görsel efekt meraklısı insanlarız, dışı janjanlı içi boş çerçevelerden ne kadar keyif alıyoruz önermesinin canlı kanıtı olan filmdir. Başkalarının yaşam haklarını ihlal etme her yıl farklı bölgelerde ve farklı canlıların maruz kaldığı ve aslında bilmem kaç boyutla izmemize rağmen tepki vermediğimiz olaylar beyaz perdede izlenince birden ekolojik düzene karşı saygı duyma, sömürgeciliğe hayır ampulleri yaktı bazılarının kafasında (!)
Dahası yönetmenin filmi sözde eleştirdiği sanayi toplumunun sunduğu teknolojik imkanlarla yarattığı karakter üzerine oturtması ayrı bir olgu..
Engin Günaydın 'in üstüme yapıştı dediği burhan altıntop tiplemesinden sayesinde kurtuldum dediği film. Lakin Filmdeki Celal tiplemesi, Burhan'ın imaj değişikliğine uğramış hali, yine aynı dil, aynı tonlamalar.
Buna rağmen filmi beğendiğimi söylemek isterim çünkü feminist, kariyer sahibi, vs.. kadın tipinin dışında büyüdüğü yuvada önce babası tarafından ezilen , dinlenmeyen , saygı görmeyen sonra aynı muameleyi kocasından gören fakat yine de kocasına bağlı, ezilmiş kadın karakteriyle binnur kaya tek başına bile filmi götürüyor.
Bunun yanısıra Celal karakteri tüm yüzeyselliğinin bencilliğinin altında seyirciye her sahnesinde farklı duygular yaşatan, çok bildik bir karakter.
sonuç olarak aksiyon , gerilim , komediden ziyade hayata dair bir öykü izlemekle vakit kaybım olmaz diyenlere önerilebilecek bir taylan biraderler filmi.
sabahın köründe ağızdan bin bela saçarak işe giderken, bari bi radyo dinleyeyimde trafik işkencesi biraz daha çekilir hale gelsin dersin. Rock Fm açarsın. Mesut süre karşılar seni.Yanında ya dinar vardır ya firuze. Bu herif telefonda yol durumunu veren dinleyiciye '' oh ne ala, yol daha da tıkansın da daha çok dinlenelim'' şeklinde atar tutar. Acaip ses tonu vardır , alır götürür. bir süre sonra yanınızdakiler size garip garip bakmaya başlar. Çünkü Rabarba kıkırdama sebebidir. her sabah düzenli dinlenmelidir.
herkesin herşeyi bilmesi ama birbirinden saklaması. basit olay örgüleri.. yahu çıkarın ne varsa anlatın bitsin gitsin, zaten herkesin bildiği gerçek gün yüzüne çıkıcak diye 56 bölüm işkence tüm seyircilere işkence edilmesi.
şişhane'den taksim'e çıkan yolda, yanlış hatırlamıyorsam sakızağacı durağının köşesinde bulunan ceylan elektirik adlı işletmeyi çalıştıran abilerin biraz geç de olsa imla kurallarına uygun yazılışını idrak ettikleri bir mefhum.
bir de, bunun sınav esnasında gıcık tutup mütemadiyen öksüren mal versiyonu vardır, sınavda konuşan insandan katmerli beterdir. zira hem daha fazla kafa ütüler, hem de haklıdır işte. ne yapsın içine mi öksürsündür? bir-iki-üç derken başta kendini tutmaya çalışır. fakat olacak gibi değildir, gıcık geldiyse yapılacak birşey yoktur ve koyverir. allah rızası için birileri su vermezse aralarda durmasına susmasına rağmen o öksürük tekrar başlayacaktır. sonuçta paşalar gibi çalışıp hazırlandığın sınavda konsantrasyonun içine edilecektir.
daha bi bir de, sınavda gıcık tutup öksürenin ta kendisi olmak vardır ki, yerin dibine girsen daha iyidir.
buz gibi kış gününde eve gelince sobanın üstündeki güğümde elini ısıtmak, bazen bunun için sıra beklemek, karanlık kış akşamında elektrik kesilince çıtır çıtır yanan odunların sesi ve sadece odayı değil insanın içini ısıtan alev oyunlarının odayı hafif aydınlatması eşliğinde tv olmayınca da yaşandığını fark edip oturup sohbet etmek, sohbetlik birisi yoksa güzel bir kitaba dalmak ve uyuyakalmak sobanın arkasına kıvrılıp.
tabi bir de rüzgarlı günlerde sobanın dumanı geri vermesiyle geçirilen işkence günleri vardır. buz kesen havada bütün kapı, cam, pencere ne varsa açarsın donmanın alasını yaşarsın. hadi bitsin ısınalım artık derken 15 dakika bir ömür gibi uzun geçer ama bunu bile seversin, özlersin inadına.
açılımı innovative key solutions olan bir zamanlar bünyesinde çalıştığım almanya, hollanda ,belçika, lüksemburg gibi ülkelerin vize işlemlerini yapan -yapamayan- şirket.
eski anadoluya rum denilirdi bu topraklarda yaşayanlarsa rumi ismini alırlardı. yani bugünkü anlamıyla anadolulu anlamında kullanılırdı.
(bkz: Mevlana Celaleddin Rumi)
amin maaloufun bir osmanlı evladına fransayı nazi almanyasından kurtarttığı, ama daha önemlisi 170 sayfada, 1900lü yıllara damgasını vuran etnik kökenli üç ayrı çatışmaya (türk-ermeni, alman-fransız, arap-yahudi) üçünde de herhangi bir taraf tutmadan ve her milletin hissiyatını eşit oranda ve güçlü biçimde yaşattırarak değindiği eseri. okunması, son zamanlardaki kürt açılımı konusunda belli bir yargıya ulaşmada zihin açabilir, ivedilikle tavsiye edilir. zira hikayede geçen bir cümleyle açıklamak gerekirse; aramızdaki 3-4 saatlik cennet gibi bir sahil yolu, -doğru adımları atmazsak- iki dünyayı ayıran bir cehenneme dönüşebilir.
yazılı veya sözlü olarak dili anlama veya kullanma bozukluğudur. beynin dille ilgili arka lobunda meydana gelen doku bozukluğu sonucu ortaya çıkar. aphasic hastalar bu doku bozukluğunun olduğu yere veya hasarın büyüklüğüne göre sadece konuşup yazamayabilir ya da sadece yazıp konusamayabilirler. Genellikle beyin travması,beyin tümorü veya parkinson gibi hastalıkların neticesinde ortaya çıkar.