hem cinsel tatmin, hem ego tatmini sağlayan hem de birazcık yürek sızlatan bir olaydır eğer aldatan sizseniz.
bazen dayanamayıp itiraf edilir.
çok yürek burkan sözler işitilir fakat iş işten geçmiştir. ama yine de güzeldir be.
kuaförle solaryum arasında mekik dokuyan kadındır. bir yandan tehdit eder gibi gelen dip boyaları, yüzünde bir ton fondöten, bronzlaştırıcı kremler ve mendiller, cildin görünen her yerinde el korkak alıştırılmadan sürülmüş yağlı yağlı vıcık vıcık kozmetik ürünleri... söylerken içim sıkıldı ya.
ortada hakaret olmadığı gibi iyi de yapmışlardır. böyle böyle aşacaksınız bu kompleksinizi. yakındır.
not: o değil de imagination land e teröristin biri canlı bomba olarak girip patlatıyordu ya kendini... "allaaaaah" nidalarıyla dalışı hala çınlıyor kulaklarımda. hatırladıkça gülüyorum. *
hatun kişisinin vajinasından akan kanları illa çarşafta görüp ona göre aklında kadınlara dair bulunan "orospu" ve "namuslu" kategarizasyonunu yapmak isteyen ve çok fazla ileri gitmiş olmasından mütevellit daha sert bir karşılığı hakettiği halde şans eseri halim selim bir insana denk gelerek yırtmayı başaran bir de bunun üstüne pişkin pişkin gülümseyen yobaz komşunun yediği halt.
her hareketinizden birşey çıkaran, çıkarmaya çalışan burcun erkeği.
hani nefes alış şeklinizden bile onu aldattığınız tespitini yapabilir. herşeyinizi bilmek ister. şu saatte telefonunuzun neden kapalı olduğunu, başkasıyla mı olduğunuzu yoksa onun bilmediği ikinci bir hattınızın mı olduğunu falan... anlayacağınız hafif paranoyaktır.
içip içip gecenin üçünde iki kelime etmek için arayabilir.
gariptir nihayetinde.
not: kova burcu kadınıyla yatakta çok iyi anlaşırlar. zaten bir tek yatakta anlaşıyorlar.
janis joplin yorumunu dinlediğim şarkı. bir stüdyo kaydı iki de konser performansı olmak üzere bu üç versiyonun içinde en güzeli jimi hendrix'le olanıydı.
15 yaş ortalasına sahip küçük emo kızların göklere çıkardığı her film, her şarkıcı ve ya her hede gibi saçmaydı. boktandı.
başka bir boyutta yaşıyormuşçasına bana upuzun gelen o göt kadar zaman diliminde dünyanın en itici yaratığı olan edward denen o gerzek karakterin, bella denen o malın ve jacop denen o sevimli şeyin (eheh) saçma sapan aşk oyunlarını izlemek zorunda kaldım ulan.
ben bu çocuk bu kızı sömürür de biraz ilgimi çeker diye düşünürken bunlar öpüşemeden edward denen ittirik geldi.
aşk aşk değil, seks seks değil, vampir vampir değil ne biçim film lan bu.
edit: ayrıca edward ın tokat domates bahçelerinde koşar gibi halleri neydi lan öyle. ahahjash.
zaten türk edebiyatı hangi döneminde taklitçilikten öteye gidebilmiş ki...
çok sağlam bir edebiyat geçmişimiz var evet ama üzgünüm, hep hazıra konma durumu da var.
tanzimat da öyle. dünya'ya kazandırabildiğimiz nazım şekli sayısı yalnızca iki. o da yine türkler arasında yaygın nazım şekilleri...
tabii, elden birşey gelmez. türkler göçebe bir halk olduğu için bir nizam sağlayıp kendilerini geliştirememişler. oradan oraya savrulurken biraz ondan biraz bundan işte...