sosyaldahi
725 (leziz)
sekizinci nesil yazar 13 takipçi 179.06 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    oğlak burcu kadını yay burcu erkeği ilişkisi

    1.
  1. olmuyormuş, gördük.

    oğlak burcu kadını çok zor sever, güven ister, sıcak bir ortam ister. sevdikten sonra ne yaparsan yap koparamazsın bitmez o aşk.
    yay burcuysa tam tersi, bir an aşık, sonraki gün bir bakarsın yok. kısaca, bir taraf enkaz oluyor. kim olduğunu söylemeye gerek yok.
    3 ...
  2. boğaziçi mimarlık

    1.
  3. dudakların kavuşmadığı aşklar

    1.
  4. uzak mesafe ilişkisidir. can yakıcıdır.
    1 ...
  5. sigarayla başlayan alışkanlıklar

    1.
  6. sigaraya başladıktan bir süre sonra alışkanlık haline gelen bağımlılıklardır.
    küçüklüğümden beri sakız sevmeyen ben, 3 yıllık tiryakilik sonucu şu an 'sakız çiğnerken sigara içmek' zevkinin uğruna her gün bir paket sakız alıyorum, ayrıca meyveli soda sevdamında sigarayla birlikte başladığını söyleyebilirim.
    lise çağlarında sigaraya başlayanlar için sürekli tavşan gibi etrafı incelemekte bunlardan biridir.
    1 ...
  7. yalnızlığın insana yapabilecekleri

    1.
  8. sabah uyandım, saat her zamanki gibi 9u 20 geçiyor. neden bilmiyorum tam bu saatte gözümü açarım hep. kıpırdama ihtiyacı duymadan duruyorum öylece yatakta, sol tarafıma dönüp gülümsemeye başlıyorum. o anda mary'de uyanıyor çünkü, mary green, benim hayalimde büyüttüğüm kadın. genç yaşına rağmen dünyaca tanınmış bir oyuncu o, ödülden ödüle koşuyor, bembeyaz bir teni yeşil gözleri ve beline kadar gelen simsiyah düz saçları var. babası isveçli 10 yıl orada kalmışlar ama iş yüzünden 8 yıl önce amerika'ya gelmişler, mary 19 yaşındayken saldırıya uğramış ve babası onu korumak isterken ölmüş. bu hikaye tüm dünyanın canını yakıyor tabi. çok seviliyor bu yüzden, basketbolcu bir sevgilisi var adı david. gülümsüyorum uyanınca, çünkü dün gece david'le güzel bir gece geçirdik ve uyanınca yanıma döndüğümde david'i bana bakarak gülümserken görüyorum. sarılıyoruz ve uzanıyoruz öyle, acelemiz yok çünkü istediğimiz kadar kalabiliriz o yatakta. saat 10a yaklaşırken kalkıyorum yataktan, david beni çekiştiriyor ama hadi diyorum, tüm gün yatakta geçiremeyiz? yere saçılmış kıyafetlerim üzerinden banyoya gidiyorum, uzun sayılabilecek kıvırcık saçlarımı adam etmeye çalışıyorum. mary'nin böyle dertleri yok tabi, o yüzünü yıkarken david gelip arkadan sarılıyor ve beraber dişimizi fırçalıyoruz.

    kulaklığımı takıyorum. hep aynıdır, tüm gün bitiririm şarjını, 200 şarkılık bir listem vardır ve her gün baştan aşağı dinlerim hepsini. gece olunca şarja takarım, sabah full dolu şekilde yeniden benim olur. en sevdiğim eşofmanımı giydikten sonra mutfağa giderim. nil karaibrahimgil eşliğinde buzdolabını açarım ve her sabah yaptığım gibi tereyağı ve iki tane yumurtayı çıkarıp tezgaha koyarım. tava ocağın üzerinde hazırdır çünkü hep aynı şeyi yediğim için son zamanlarda yıkama ihtiyacı duymuyorum. tereyağını eritip yumurtayı kırdıktan sonra dolaptan en küçüğünden bir tabak çıkarırım, sonrası hep aynı, bir dilim peynir ve 3 dilim salam kesip tabağa koyarım, o sırada bir bardak su kaynatırım artık çayı demlemeye ihtiyaç duymuyorum sallama çay yapıyorum. bu işler bittiği zaman tam yumurtanın pişme anıdır. çayımı alıp balkona çıkıyorum, karşıda belediyenin dün yine almadığı çöp yığınları var ama umrumda değil. nasıl birşeyse artık, kahvaltıyı yapmaya başladığım an bruno mars'a geçer sevgili emektar mp3üm. balkonumuzdaki rüzgar saçlarımı dağıtıyor hafiften, başımı öne eğip gülümsüyorum çünkü david bana çocukluğuyla ilgili komik bir anı anlatıyor ve onu izlerken kahvaltı yapmak çok eğlenceli. yavaş yavaş, hiç acele etmeden bitiyorum kahvaltımı. salamın son küçük dilimi, son parça peynir ve yumurtanın sonunu aynı anda bitirmek gibi bir yeteneğim var, bulaşığı alıp mutfağa götürüp birikmişlerin yanına koyuyorum. tam o anda arkadan gelip sarılıyor bana, bu da hiç doymaz mı ne? o saatlerde de kedim ayağıma sarılır yemek vereyim diye, ona yemek verirken david'le mary sabah aşklarını tazelerler. içeri gidip sigaramı alıyorum, kaç aydır parliement içmeye başladım ama tüm paramı sömürüyor allahsız. balkona yeniden çıkınca telefon çalıyor, bakıyorum annem. 'ah be anne' diyorum, tamda seviştikten sonra keyif sigaramı içecektim. bir kaç yarım yamalak cevaptan sonra kapatıyorum telefonu. önemli işlerim var daha.

    bir süre amaçsız bir şekilde dolanarak müzik dinledikten sonra bilgisayara bakıyorum. açmaya mecalim var mı diye düşünüyorum, binlerce hayranımdan gelen mailleri okumaya başlasam mı? kısa bir tereddütten sonra laptopı kucağıma alıyorum, aslında '0 mesaj' yazmıyor orda, ben okumakla uğraşamayacağım için kaç mesaj varmış bakmamaya çalışıyorum. david antreman yapmaya gitti ve benim saatlerce zamanım var. sıkılıp kapatıyorum bilgisayarı, salona gidiyorum. kapıyı açar açmaz 'kahretsin' diye bağırıyorum, aslında küfür ediyorum ama türkçe'ye öyle çevriliyor o. okumaktan paramparça olan biricik kitabım fıght clup rüzgarın etkisiyle her tarafa dağılmış! altını fosforlu sarı renkle çizdiğim sayfalar parlıyor, eğilip toplamaya başlıyorum. orda bob'la geçen bir sahnede altını çizdiğim bir söz var;
    ' hayatta sahip olduğunuz ve olacağınız her şeyin bir gün çöpe gideceğini farkettiğiniz zaman ağlamak çok kolaydır.' gülüyorum kendi kendime, tyler diyorum, hayatta hiçbir şeye sahip olmazsan ölümü düşünürken gülmen çok kolaydır.

    odama gidiyorum üstümü değiştiriyorum. saçmasapan bir şekilde uzar bu sahne bende. ne gerek varsa? kulağımda müzik ve yüzümde gülümsemeyle sokağa çıkarım, yoldan geçenler bana bakarlar ve onların yüzüne gülümserim. görseniz dünyanın en mutlu insanı sanırsınız. her gün geçtiğim yollardan dönerim, köşedeki parktan sola, 500 metre ilerden yine sola. birden biri arkamdan bağırıyor; 'katniss, katniss!'. bu hayranlar bana rahat vermeyecek mi? imza atacak hiç zamanım yok valla. o sırada koşarak arkadan yetişiyor, liseden arkadaşım orhan'mış. 'napıyosun kız yüzünü gören cennetlik' diyor. yapma diyorum içimden, bu hayata dönmek istemiyorum, mary'im ben.
    - iyiyim ya sen napıyosun, ya pardon benim biraz acelem varda o yüzden koşuyorum kusura bakma.
    + yok ya sorun değil öyle görünce bir yanına gelmek istedim, görüşürüz o zaman sonra.
    gülümseyerek bakıyorum, görüşürüz.

    aceleyle hiçbir zaman olmamış işime gidiyorum. sonunda geldim, 1 yıldır devam eden inşaat. her gününü takip ettim neredeyse, neden bilmiyorum. artık her gün yürüyüp haline bakıyorum, artık boyamaya başlamışlar. gülerek yanından geçiyorum ve 10 dakika sonra eve geliyorum. üstümü değiştirip ev için güzel kıyafetler giyiyorum, yemek yapmaya başlıyorum, yemekte tavuk var david'in en sevdiği şey. saatlerce onunla uğraştıktan sonra bitkin düşüyorum ve uzanmaya gidiyorum. uyandığımda akşamın 9u olmuş. yapma diyorum kendi kendime, yapma. david'le mary'nin yemeğini kaçırdım. televizyonda güzel bir film var, film izliyoruz hep beraber. pakete bakıyorum, tek sigara kalmış. olsun diyorum çıkınca alırım şimdi. o son kalanıda yakıyorum, sokaktan geçenleri izliyorum. yine karşıdaki iki katlı evin sahipleri kavgaya tutuşmuş tüm mahalle inliyor. hayır, aslında onlar david'in en yakın arkadaşlarının akşamki maçlarının televizyondan gelen sesleri. şarjım bitmek üzere, mp3üm kapanacak ama benim hala uykum yok. şarj bitince uyumam gerekir. kalkıyorum, etrafı toparladıktan sonra açıp kitap okumaya başlıyorum.

    'yalnızsın değil mi' diyor madonna, tamamen yalnızım, ama berlinde değil, tüm dünyada yalnızım diye cevap veriyor adam. küçükten beri.. bende yalnızım diyor ve bu sefer ellerini kendi avuçlarının içine alarak, boğulacak kadar yalnızım diye devam ediyor. hasta bir köpek kadar yalnız..

    gözümden bir damla yaş düşüyor, belli etmemeye çalışıyorum çünkü david görürse üzülür. kalkıyorum ve yüzümü yıkıyorum, üstümü değiştirip mp3ü şarja takıyorum. telefonu takmama gerek yok çünkü o hiç bitmiyor. ışığı kapatıp giriyorum yatağıma, david'e belli etmeden ağlıyorum, yorgunluktan bayılana kadar ağlıyorum. sonra bir an durup, kahretsin diyorum kahretsin. sigara almayı unuttum.

    sabah seviştikten sonra ne yapacam ben şimdi?

    yıllar sonra gelen edit; aradan çok zaman geçti sözlük, aşık oldum, hayatımı verdim, terkedildim. mezun olamıyorum ve hayatım yavaş yavaş korkunç bir kısır döngüye girmek üzere. ve ne var duymak ister misin?

    her sabah kalktığımda her zamanki gibi tereyağında yumurtamı pişirip çay demliyorum, müzik eşliğinde boş boş dolanırken, rosemary'im bu sefer.

    o kadar korkunç ki, anlatamam.
    6 ...
  9. hızlı yaşamanın zararları

    1.
  10. erken yaşta 'dama' demektir. enerjinin çabuk bitmesi ve ömrünün geri kalanını ilk zamanlardaki heyecanı yeniden yakalamaya çalışmakla geçirmektir. sonucu tabiki hüsrandır, yaşlılığın bunalımda geçmesi muhtemeldir. herkes aile kurup hayatını kurmuşken daha arayış içinde olmak ve bunu yaparken her zamankinden daha çok yorulmaktır. değer mi sorusunu ise her şey bittiği zaman sormak gerekir.
    0 ...
  11. amına koyayım böyle hayatın denilen anlar

    1.
  12. kötü giden bir ilişkinin ve rayına oturmamış bir hayatın sıkıntısıyla evde tek başına bunalmışken çay koyup balkona çıktıktan sonra birkaç dakikalığına rahatlamak için sigara yakıp ilk nefesi içine çekince kafanı kaldırıp karşı kaldırımda el ele yürüyen bir çift gördüğün andır.

    (bkz: hayat beni neden yoruyosun)

    3 yıl sonra gelen edit: ulan sigaramı yaktım yine açtım sözlüğü biri entryimi beğenmiş girdim okudum, kelime kelimesi aynı durumdayım yine. 3 yıl geçmiş lan!
    16 ...
  13. ian somerhalder insansa türk erkeği ne sorunsalı

    1.
  14. ian'ın resmine her bakıldığında 'insan mı lan bu?' tepkisinden sonra insanın düşünmeye başladığı sorundur. beyin ve kalp sağlığı için o resme fazla bakılmamalıdır.
    6 ...
  15. özel günlerden nefret eden insan

    1.
  16. içinde olduğum insan grubudur. doğum günlerimde telefonu ve facebook duvarımı kapatıyorum artık, 14 şubat gelmeden uyarıyorum sevgilimi sakın özel bir şey yapma falan diye, özel günlerden kasıt bir kişi ve kişilerin merkez olduğu günler tabi. yılbaşını falan severim ama ne gereği var etrafımdaki insanları zor durumda bırakmanın? kendimden bilirim yakın birinin özel bir günü yaklaştı mı ağlayacak hale geliyorum, hediye seçmek kadar nefret ettiğim şey yoktur. bir gün sokakta yürürken bir şey görürsün aklına o gelir alırsın falan, işte güzeli bu be abi. hem ne gerek var lan bir yaş yaşlanmayı kutlamaya? bu dünyaya bir türlü ayak uyduramıyorum mu nedir.
    6 ...
  17. serdar ortaç ın lise arkadaşı olmak

    1.
  18. hayatın büyük bir kazığını yemiş olmaktır.

    düşünsene, sen kız peşinde koşuyorsun hoşsun falan ortam çocuğusun lisenin gözdelerindensin, zayıf çelimsiz tipsiz bir arkadaşın var sınıfta eşcinsele de benziyor tipi, 20 yıl sonra bir bakıyorsun sen artık 100 kilo olmuş üniversitede tanışıp evlendiğin karınla televizyon karşısında yan gelip çerez yiyorsun emeklilik hayalleriyle huzur buluyorsun ancak, çevrende 'para ver' diye gezen ergen çocuklar var, o orda çevresinde onlarca güzel dansçıyla konserlere çıkıp magazinin en çok peşinde koştuğu adam olmuş. bir kez göründüğü kızla bir daha görünmezken senin seks hayatın bitmiş. kredi kartı borçlarını gelecek aya nasıl toplayacağını düşünürken o senin kredi kartı borcun kadar parayı girdiği umumi tuvalette kolonya veren adama bahşiş olarak bırakıyor. gece kafanı yastığa koyduğunda ağlama sebebidir, allahtan sabır diletir.
    6 ...
  19. galatasaray üniversitesi siyaset bilimi

    1.
  20. yılda sadece 20 kişiyi alan ve çok geniş bir eğitim veren, bir nevi işletme iktisat uluslarası ilişkiler kamu yönetimi siyasal bilimler gibi bölümlerin birleştirildiği ve üstüne fransızca eğitim veren galatasaray'ın bölümüdür. galatasaray dışında siyaset bilimi bildiğim kadarıyla sadece bilkent ve bilgi üniversitesinde var. ayrıca hayalimi süsleyen bölümdür.
    0 ...
  21. biscolata erkeği ve victoria kızı evliliği

    1.
  22. akıllara barbie ve ken'i getirir.

    (bkz: mükemmellik)
    0 ...
  23. teknoloji nereye kadar büyüyebilir sorunsalı

    1.
  24. insanı düşününce huzursuz eden durumdur. bundan bir 2000 yıl öncesini düşünürsek şu anki halimiz uzay çağı gibi gelir, peki ya 2000 yıl sonra? insanların üstünlüğünü bir kenara bıraksak teknolojinin insanın hayatını şu şartlarda bile nasıl esir aldığını görüyoruz, insanın gelecek nesiller için endişelenmemesi elde değil. bir düşününce transformers'ta imkansız gelmiyor lan. eğer ruh durumu bozuk bir tip olmak istemiyorsak çok düşünülmemesi gereken sorundur.
    1 ...
  25. reenkarnasyonda balina olarak dünyaya dönmek

    1.
  26. bundan önceki hayatında nasıl bir günah işlendiğinin merak edildiği durumdur.
    0 ...
  27. kendi başlığına entry giren ezik yazar

    1.
  28. başlığı tutmayınca ya da girilen entryler adam gibi olmayınca kendi başlığının altına entry giren yazardır.

    (bkz: evlerden ırak)
    2 ...
  29. dershane öğretmenleri vs devlet okulu öğretmenleri

    1.
  30. dershane öğretmenleri eğer dershane ortağı falan değilse az para kazanır, bazen hiç kazanmaz. geneli gençtir ve hep enerjiktirler, akşam 7'ye 8'e kadar çalışıp bir de ders çıkışı özel ders verirler, eve gitme saatleri hep gecedir, pazar günleri yoktur, yaz tatilleri yoktur. ama hallerini sorarsan hep mutludurlar 'bir şekilde götürüyoruz işte' derler ve memurlara acıyan ama aslında imrenen gözle bakarlar.

    devlet okulu öğretmenlerınin ise maaşları sabittir. orta yaş ağırlıklıdır ve hep bezgin dururlar. sabah 8 akşam dört çalışırlar ve geneli çıkışta evine gelir ya da alışverişe çıkar. haftasonu tatilleri vardır ve üstüne 15 tatil ve yaz tatili gibi uzun tatil sürelerine sahiptirler. hallerini sorarsan hep mutsuzdurlar ve 'emekliliğim gelsin kurtulacam' diye söylenirler.
    11 ...
  31. banu alkan ı seksi ve güzel bulan erkek

    1.
  32. kör olmasından şüphelenilen erkektir. aptal ve şişman sarışınlardan da hoşlanıyor olabilir, kimbilir.
    0 ...
  33. çocuk sahibi olmak istemeyen insanlar

    1.
  34. eninde sonunda pişman olacak insanlardır. belli bir yaştan sonra insanı kronik bunalıma sokar.

    5 yıl sonra gelen edit: çocuklardan nefret ederim lan ben.
    2 ...
  35. bir adet hiçbir şey

    1.
  36. 'hiçbir şey' sözünü kelime oyunlarıyla süsleyerek oluşturulan sözcük öbeği.
    örneğin;

    -kanka buzdolabında ne var?
    +bir adet hiçbir şey.
    0 ...
  37. terkedildiğini kabullenemeyen eski sevgili

    1.
  38. ayrılmak istediğinizi söylediğinizde itiraz eden ve sonraki günlerde sanki kavga etmişsinizde küsmüşsünüz gibi sürekli peşinizde dolaşıp özür dileyen sürekli rahatsız eden ve çileden çıkartan eski sevgilidir. muhtemelen aşıktır ve daha o ayrılık sinyallerini göremezken ayrılmışsınızdır, başa bela olur. sinirleri bozar.
    1 ...
  39. van depreminden 4 gün önce öğretmenlerin yazıları

    1.
  40. erciş'te van depreminden 4 gün önce seminere katılan öğretmenlerin 'hayatlarının son on dakikasını yaşıyormuş gibi' yazdığı yazılardır. okudukça insanın içini ürpertir, gözlerini doldurur. bazı yazılar vardır ki devamını okumayı yürek kaldırmaz.

    http://www.personelmeb.ne...-duygulandirdi-h6958.html

    en çok iç parçalayanlardan biri de hayatta mektup yazacak kimsesi kalmamış bir öğretmenin yazdığı yazıdır.

    'Sevgili babacığım ve değerli kardeşim, Ömrümün son on dakikasını yaşıyorum. Yeryüzünden yazacak kendime yakın kimseyi bulamadım. On dakika sonra yanınıza geliyorum. Sizi çok özledim. Elveda fani dünya hayatı, merhaba baki olan alem."
    2 ...
  41. sözlük yazarlarının en son şaşırdığı şeyler

    1.
  42. sözlükteki yazarların en son olarak şaşırdığı hadiselerdir.
    0 ...
  43. kutu kola içerken deliğini dille aramak

    1.
  44. genelde bir şeyler izlenirken ya da başka bir işle uğraşırken tüm dikkati kutu kolaya vermemekten kaynaklanır. son koyduğun pozisyonu akılda tutmayıp rastgele bir yerinden kavrayarak içmeye çalışıldığında olası bir kazaya sebep olmamak amacıyla (kolanın üste dökülmesi vs) önceden tedbirini alıp öyle içmektir.
    1 ...
  45. tutacak zannedilen başlığın tutmaması

    1.
  46. büyük bir heyecanla açılan ve herkesin entry gireceği bir konu olduğu düşünülen başlığın tahmin edilenden düşük talep almasıdır.
    0 ...
  47. kimseye güvenilmemesi gerektiğinin anlaşılması

    1.
  48. en çok güvendiğin insandan kazık yediğin ana denk gelen durumdur. yıkan acılardan değildir, uzun vadede güçlendiren acılardandır. ne yazık ki o 'kazık' anı yaşanmadan tam olarak bilincine varılamaz.
    0 ...
  49. uyuyan başlığı uyandırmak

    1.
  50. altına uzun süredir entry girilmemiş ve unutulmuş bir başlığa entry girerek yeniden sol framede görünmesini sağlamaktır.
    2 ...
  51. sigarayı idareli kullanmak için yapılabilecekler

    1.
  52. sigaraya zamların yükselişte olduğu şu günlerde sigara içen bünyelerin ceplerindeki deliğin giderek büyümemesi için yapabilecekleri yöntemlerdir. parliement içen bir insan olarak artık uzun alıp sigarayı içerken yarısına gelince sigara krizinin geçmesi üzerine söndürüp geri kalan yarısını diğer kriz zamanına saklıyorum. alınan zevkten fedakarlık etmek gerekir.
    2 ...
  53. beraber kurulan hayallerde yalnız olduğunu anlamak

    1.
  54. biriyle birlikte gelecek hakkında kurulan hayalleri aslında tek taraflı düşlediğini anladığın zamandır. hayallerde üniversiteye beraber gitmek, iş ararken kabul edilmeyince onunla oturup dertleşmek, hayatının her bölümünde onunla olmak gibi düşler vardır ve bunların hayali bile bulutların üstüne çıkmanı sağlarken bunların hiçbirinin onun hayali olmadığını farkedersin, onun için herhangi biri olduğunu ve kolay vazgeçilebileceğini. yerini bol miktarda pişmanlık gözyaşı ve hayal kırıklığı alır. ömrünün diğer yarısında insanlara karşı daha acımasız ve bencil bir insan olarak geçirirsin.
    1 ...
  55. başörtülü dersime almam diyen bölücü

    1.
  56. adam gibi adamdır. elleri öpülesidir.
    0 ...
  57. eksilenen entrysine editle cevap yazan yazar

    1.
  58. boş işlerin yazarıdır. 'niye eksilediniz yani anlamadım' gibi bi editi ne eksileyen şahıs okuyacaktır ne de diğer okurların umurundadır çünkü. kendi adıma konuşursam eksilediğim hiç bir entrye dönüp bakmadım efendim, hem editleyerek bir süre sonra o entrye bakıldığında onun eksilendiğini belli ediyorsunuz, halbuki yazmasanız kimse bilmeyecek. kısaca yapmamasını tavsiye ettiğim yazardır.
    3 ...
  59. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük