konu erkek egemen konu, kadın kısmısının kavga dövüş işleri ile, michael dudikoff, jet li, bruce lee filmleri ile alakası yok nitekim. bu filmleri izleyen erkek kesim, direk ne dediğimi anladı, ekonomiye uyandılar.
var hacım böyle bir olay, özellikle büyük dövüşten bir kaç gün öncesi. o güne kadar artan dozajlar ile antreman yapılmış, genç ve intikam ateşi ile yanan dövüşçüye gerekli kondüsyon yüklemesi yapılmıştır. bu süreç içinde ihtiyar sensei, gerekli ruhani ve fiziki her türlü işkenceyi yapmış, bunun bedelini yardımcısı olan kızını düdükleterek ödemiştir. gerçi bu satırları okumasın, sker belacığını genç çekirgenin, aradan çıkalım.
velhasıl bu tip kanlı dövüş organizasyonlarında, dövüşten bir gün önce, sabah şafak vakti, bir kartal veya kaplan gibi tropik ortamda zor yetişen canlılar ile beraber kata çizilir. bu kata, aynı zamanda idris' e verilen ' geleceğim toynağını skeceğim' beyanatıdır. tabi bu film icabı, rakip dövüşçü bunları izleyemediği için başına geleceklerden habersiz. bu kata çizimine mutlaka sensei iştirak eder, kata çizimi esnasında gelen doğal seslerini çıkartan hayvana, sensei başı ile onay verir. bu; ' oldu koçum, ski bile ve keskinleştir akabinde yürü üzerlerine' deklarasyonudur.
neticede bu katanın yansıması, dövüş sırasında kendini belli eder. önceleri hafiften yamultulan genç çekirge, daha sonra ortama gelen sensei ve kızın gazı ile rakibini perişan eder. e artık bize de düşen tespiti burada bitirmek düşer.
edit : bu arada entry i okurken, entrynin 3. paragrafında idris diye benim de bilmediğim bir karakter var, entry e nereden sızdı bilemiyorum, allah allah..
formaten ve usulen; yeni yazar kardeşlerimize gösterilecek doğru yollar bütünü.
sözlüğün hizmetlerinden bir tanesi de stres botlarıdır.
stres botu nedir? misal kızdın, sevgilinle kapıştın, baban haftalığını kesti, zam alamadın, sigortan asgari ücret üzerinden yattı, evde pişen kurufasulye sert oldu, hemen giriyorsun sözlüğe. 3 adet bot vardır, bunlara dilediğini söyleyebilirsin, ha çıkıp yüksek bir tepede dünyaya haykırmışsın, kinini kusmuşsun, ha bu 3 adet bota. botların nickleri (alfabetik sıra ile);
olaki ayar yersiniz, ayar verene özel mesaj atıp; ' senin ananı avradını....' şeklinde libidonuzu sergileyecek sözler söylemeyin. sözlükten atılırsınız, ha bu demek değil ki özel mesajdan ; ' saat 12 de taksim meydanında çiçekçi önünde olmayan toptur' diyemezsiniz. ama demeyin , bir sözlük için 3. sayfa haberi olmaya değmez.
-ımsı veya -trak ekleri ile beraber daha bir ilkokul 2. sınıf öğrencisi çemkirme modeline giren mevzudur. bu eklerin büzükteşi bu nida işaretidir.
hani böyle sınıfı kırana sokan lüle saçlı fırlama kız vardır, gelene geçene laf sokar, akabinde birisi gık derse bildiği en ezici kelimeler ile girişir rakibine, bu -ımsı veya -trak çılar da böyledir azizim. gerçekten çok ezicidir bu sözler, bana da söylendi bir kaç kere, uyuyamadım gece, ertesi sabah bidon ile bp' ye gidiyordum, bir bidon benzin alıp üzerime dökecek, sonra yazarımsı değilim ulan diyerek çakmağı çakacaktım.
babam tuttu yarı yolda. kendisine teşekkür ederim.
nah durdurursun o zamanı hacı, öyle uzay bükmeler filan ancak dizilerde ve filmlerde olur, sen uzay bükeceğim diye ıkınacağına, baksana kaydırağın ucunda çocuk olup olmadığına.
tabi aşağıya doğru ivmeli hareketle iniyorsunuz, ve sürekli hızlanıyorsunuz, bu sırada bir bebe kaydırağın ucunda beliriveriyor. hemen aklına lise dönemi fizik dersleri gelecek; ivme, atış hareketleri, hızlanma. baktın her için çok geç, o zaman biyolojiye döneceksin; insan vücudu, solunum sistemi, üreme sistemi. bunların hepsi şart ve bilinmesi gereken konular, bir de lise zamanı bıdı bıdı ötersiniz burada öğrendiklerimiz ne işimize yarayacak diye.
tabi bu tip durumlar da zamanı geriye almak veya eskiler bilirler, sabrina gibi iki parmağınızı değdirip zamanı durdurma gibi opsiyonlarınız yok, fizik kuralları ve atalet olayı sizin aşağı inmeniz ve çocuğa çarpmanızdan yana;
bu durumda yapılacaklardan biri; ayaklarınızı açarak çocuğa maximum yumuşaklık ile çarpmak. tabi bu olay peşinden hadım olma ve zürriyetin kuruması söz konusu. derhal havuz kenarında olan tuvalete giderek işerseniz ağrınız azalabilir, havuzdan çıkınca topuklar üzerinde zıplayın, ağrıyı azaltır.
eğer testisler önemli ise ve sülalenin sizden beklentileri var ise; etrafta bir kamera arayıp gülümseyerek poz vermek. burada önemli olan detay, çocuğu görmemiş gibi yapmaktır. çarpma şiddeti ile çocuk dibe vuracak ve suyun kaldırma kuvveti ile beraber yüzeye çıkacaktır. yüzü yukarıda çıkarsa problem değil, ebeveynlerini kandırabilirsiniz, yüzü suyun içinde ve hareketsiz çıkarsa sıçtınız, derhal kaçın. bir kaç gün sonra bir karakola teslim olursunuz.
'öğretmenim pi sayısı 3 alabilir miyim? ' sorusuna mutlaka hayır cevabını yapıştırdıktan sonra olay ile ilgili felsefik bir tirad yapıştırmayı ihmal etmezler. neymiş efendim matematik hata kabul etmezmiş, matematikte her şey kesin olmalıymış vs.
e güzel örtmenim, gidişata puan verme gibi bir okul efsanesini türettiniz başımıza, sonuç yanlış olsa da sen değilmisin o soruya not veren, sen değil misin neticesi eksik soruya geçer veren, madem bir tarafımıza göre dildo üretiyorsun neden 3 aldırmazsın bunu? ha daha psikopatları 22/7 aldırır, eyvah eyvah.
geçen yolda gördüm, bir dilenciye tomarla para verdi, diğerinin çocuğuna süt aldı. zaten açta açıkta kalan hayvanlara yem süt filan verirken görmüşler, geleceğin evliyası, çelebisi, azizi bu adam. üstelik bunları yaparken gözleri parlıyor şerefsizim. bir insan bu kadar iyi olabilir ancak, yeminle.
0-6 yaş gurubu entryler ile sazan avlamayı ilke haline getiren brukerist yazarlarının bir tanesini bile ekşi sözlüğe kaptırmamış sözlük.
şimdi burada iki olay ön plana çıkıyor;
1) bu yazarlar sadece burada cirit atıyor ve belirli sebepler ile oraya gitmeye maçaları sıkmıyor, o zaman ekşi moderasyonunun hayalarını avuçlayıp okka biriminden ağırlık bildirmek lazım.
2) bu yazarlar oraya gitti, ama ya adam akıllı entryler giriyorlar, ya da bu tarzlarını yansıtmadan takılıyorlar/ pusuda bekliyorlar.
ha işbu entry, herhangi bir amaç duyulmadan yazıldı, sadece sözlük database i şişsin az daha.
uludağsözlük tarafından anlaşma veya mukavele imzalatılmadığı için ne düşünüleceği merak edilen mevzular.
hayır anlamadığım şey, sözlük dünyasının en fazla moderatör şikayeti bu sözlükte var, en fazla memnuniyetsizlik burada var, insanlar kendi sözlüklerini kurup gidince kahraman, ekşiye gidince tukaka.
ha gidenler yakın bir süreçte döneceklerdir, bu tüm sözlükler için geçerli.. yazdığı yazıların en kralı kahramanmaraş-istanbul arası mal çeken şöförün sevk irsaliyesinde yazdığı kadar olan insanları orada ne kadar barındırırlar bilemem.
netice itibariyle sözlük lan burası, gidene uğurlar ola, iyi entryler, iyi eğlenceler.
ekşi sözlük tarafından tek hamlede testisleri alınan sözlük.
dünden beri müthiş bir entry ve başlık düşüşü var, demek henüz rakip olmak veya denk olmak gibi bir şey söz konusu bile değilmiş. ha bu arada uludağ semalarından diğer küçük sözlükler ile kafa kırılıp duruyordu, onlarda fazla bir değişim yok. 20-30 olan günlük yazar sayıları hala aynı.
neyse lan fazla dallandırmamak lazım konuyu, netice itibariyle çok kötü ters köşe olmuş sözlüktür, hayırlara vesile olsun.
göte göt diyen yazar.*
böyleleri her yere lazımdır, zarardan çok yarar getirdikleri, ancak bunu yaparken çok can acıttıkları için pek sevilmezler. yakında atılır bu arkadaş, gönüllerin şampiyonu olarak kalır gibi. ben şunun son 500 ünü okuyayım...
insanların panik ve kaos halinde popülizm adına yaptıkları eylem.
bunun milliyetçilik duygularıyla alakası yoktur, versinler seni afyon' da bir kışla mutfağına, önüne koysunlar 500 kilo patates, başlasınlar soydurmaya. 3 gün sonra bir de parasızlık çekince kendine küfür etmezsen neyim, ha şimdi hemen karşı argüman gelecek, vatan toprağının her yeri birdir diye, duyuyorum o sesleri.
hani anlamadığım olay, bu genç kardeşlerdi askerliğinin bitişini ıskalamamak için günlerce şafak kağıdı karalayan, yazıcıya 5 kere çıkış tarihini hesaplatan, bir gün önce çıkmak için kırk takla atan. e biliyorsun alınmayacağını, git göz boya bari.
dosta güven düşmana korku veren şanlı türk ordusunun asla geri adım atmadan tavizsiz şekilde verdiği davranışlardır.
acemi birliğinde yanaşık düzen eğitimi ve 3 mermi atarak sıfırlama atışı, daha sonra toplamda 10 mermi daha atarak güneydoğuya gönderilen 'tim'lerin başarısını mutlak gören kurumdur tsk. e netice de her türk asker doğar ve bir türk dünyaya bedeldir, bunu ben söylemiyorum, orada kışlanın her tarafında bu yazıyor.
acemi birliğinde eğitim subayımız bir konu anlatmıştı, yeri hatırlamıyorum ama ya silvan ya yüksekova, nöbetçinin uyuması sonucu bir karakola saldıran teröristlerin 10 askerimizi uyurken boğazlarını keserek şehadet mertebesine eriştirdiği hususunda, buradan çıkartılacak sonuç olarak, nöbetlerde asla uyumamamız gerekliliği gözümüze sokulmuştu 2 ay.
gerçek hayatta kamyon şöförü, manav veya çiftçi olan bir insanı orada acemi askerlerin eğitim çavuşu yaparsan ve bu askerleri o eğitip o eğitilen askerleri silahla doğup büyümüş, bölgeyi avucu gibi bilen insanların üzerine salarsan olacağı budur. düzinelerce şehit verirsin sürekli.
ha tabi bizim uzman çavuşlar, astsubay ve subaylardan oluşan özel birliklerimiz yok değil. onlar 29 ekim ve 30 ağustoslarda medya karşısında türk askerinin gücünü sergiliyorlar, helikopterden halatla filan sarkıyorlar.
terör derdine 25 senedir derman bulamayan, bakkaldan bozma milletvekillerinin son ayıbı.
allah tüm şehitlerimize gani gani rahmet eylesin, ailelerine sabır versin. en büyük acı onların artık. hiç birimiz evlat acısını bilmiyoruz, hele böylesini.
----0-----
öncelikle bilinmesi gereken bir konu vardır ki, bu da oraya girdiğin zaman seni ' abi gel beni öldür' diyecek insanların beklemediğidir. evet belki hava saldırısı imkanın olabilir, ancak o hava saldırısını püskürtecek güçleri olup olmadığını bilmiyorsun. müttefik amerika' nın bu çakalları desteklediği an be an aşikar iken, sanıyormusunuz sadece tüfek ve ağır silahlar verdi bunlara.
yani bakıyorum yazılanlara genelin ortak fikri, türkiye kuzey ırak' a girecek, tek şehit vermeden 5000 teröristi öldürecek çıkacak. bu iki haftada verdiğimiz düzinecelerce şehitten kat be kat fazlasını vermememiz mucize olur. sen adamın coğrafyasında, adamın iklim şartlarında, adamın sosyal şartlarında onu bitirme hesabı yapıyorsun, güzel ütopya.
peki hiç aklına geldimi, orada askere silah sıkan iki şerefsizin dağdan inip istanbulda topkapı-taksim otobüsünde veya kadıköy-beşiktaş vapurunda sırtındaki bombayı patlatabileceği, aynı anda onlarca sivili öldürebileceği. terör sadece dağ başında olmayan bir şeydir, asıl kentlere indiği zaman toplumda kaos yaratır, bu sefer gönderdiklerini de çekmek zorunda kalırsın, tüm dünya da sana 'tırstı der'..
ha ne yapılmalı, ispanya ve/veya ingilitere gibi yıllardır terör ile mücadele eden ülkeler örnek alınmalı. gerekirse masaya oturmalı, gerekirse uzlaşma yapılmalı. yani sen bu güne kadar 20 kere kuzey ırak' a girmişsin terörü bitiremişsin, bu sefer kesin bitecek diyorsun, hadi ordan lütfen. kimse çocuk kandırmasın. bu gün hiç bir imaj, orada ölecek gidecek 20 yaşındaki yüzlerce gençten önemli değil. söz konusu vatansa gerisi teferruattır diyen var ise, bassın gönüllü olarak gitsin oraya, buraya da sülüsünü ve belgelerini scan ettirip yayınlasın, hep beraber öpelim öpülecek yerlerinden.
sen oraya girip 5000 teröristi temizlemekten bahsediyorsun, ancak güneydoğu' ya yapılacak yatırımlardan, sağlanacak sosyal hizmetler ve yaşam kalitesini yükseltmekten bahsetmiyorsun. e 5000 terörist i öldürdün. 3 yıl sonra gene sayılarının 5000 olmayacağının garantisini verebiliyormusun ? veya en büyük tehdit olan şehirlere sıçramayacak olmasının garantisini verebiliyormusun?
ulan 25 senedir oraya çin seddi gibi 7-8 metrelik bir duvar örüp üzerine elektrik versen bağlantıyı keserdin.
bu arada klavye başından vatan kurtarmak böyle bir şeymiş, bunuda denemiş oldum.
edit : tabi yazdıklarım bazı canları acıtabiliyor, bu entry alabildiğince eksi oylanabilir veya artı oylanabilir, ancak bu entry de yazılanları sorgulayan biri, öncelike 25 senedir terör bitiremeyen/bitirmeyen siyasetçi+ordu ve ülkenin sınırları içinde sırtında silah ile gezen 200 çakalı tespit edemeyen istihbarat birimlerini sorgulasın. yemin ederim ben birini görsem karakola haber veririm.
turan taktiği gibi kanıksadığımız defanstan atılan uzun toplar ile uzun boylu forvetimizin top indirmesi veya ofsayt taktiğinin artık literatürlerde yer almadığını gördüğümüz maç olmuştur.
öncelikle gol pozisyonuna gelecek olursak, ofsayt veya değil. eğer bir futbol maçında tüm defans sisteminizi, hakemin hata yapma ihtimalini göz ardı ederek kuruyorsanız, gidin halı saha maçında oynayın veya panayırda uzun marlboro karşılığı penaltı çekin. böyle dümbelekçe bir defans hatası olmasaydı, hakeminde hatası olmazdı. bu gün az çok avrupa maçları izleyen veya takip edenler, ofsayt taktiği denilen coşku selinin olmadığını ve uygulanmadığını bilirler, görürler.
e tabi maça etki eden faktörlerden birisi de, yumurtanın kıçımıza dayanmasını beklemek. ancak bu sefer dayanacak yumurta, büyük ihtimal -15 derecede olacak, artık pigmelerden kurulu orta saha ve forvetimizle 1,90 lık adamlara havadan oynarız. sonra nede olsa uygun bir mazeret buluruz. norveç maçı bu anlayışla ve oyun isteğiyle büyük ihtimal fark olur.
maçı etkileyen en önemli faktör, devşirme bir brezilyalı kadar yürekli oynamayan 7-8 türkoğlu türk futbolcunun bir arada olmasıydı. yahu düşünün bir takımın en iyi futbolcusu kalecisi, daha sonra orta sahasında ciğerleri patlayan bir devşirme. vay anam vay. bari şu maça şehitleri, milli duyguları alet etmeselerdi, spora bunu sokmasalardı, yani şehitler için bu kadar ruhsuz oynanmasının açıklamasını nasıl yapacaklar merak ediyorum.
hoca zaten oflu hoca. pokeimam yeminle. neyse o ders alsın ders versin.
ders : hayt huyt cart curt
konu : nasıl ayakkabı topuğuna basılır
konuşanlar : soothsayer xxxx
türkiye umarım bu futbol, bu futbolcular, en önemlisi bu zihniyet ile finallere gitmez, averaj takımı olur çıkarız, tüm dünya ağzını bırakır kıçıyla güler. böyle sürecekse, ipimizi norveç çeksin, ben razıyım.
onlar bize yaptığı için biz yapıyoruz olayı. e peki o zaman bir yunan domalsa ve kendisini bir türk' ün güçlü kollarına atsa, sen de karşı misilleme olarak domalacak ve 'buyur kardeş' diyecekmisin? kısasa kısas ya, hani yaptığını yapıyordun ya, o yüzden...
abi tabi sen istediğin milletin dini ile testis geçebilir veya tarihsel yamukluklarını yüzüne vurabilirsin. hatta değerlerine dil bile uzatabilirsin. ama kimse seninkilere uzatamaz, o zaman küfür eder, ağzından salyalarını akıtırsın. gözlerin dolar, calimero gibi 'ama bu haksızlık' dersin, birde argüman geliştirmişsin, türk' ün türkten başka dostu yok diye, oh ne güzel. nasıl olsun böyle dostun, ayıba ayıp ile karşılık vermek, hangi lugatta var. orman kanunu ?
kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapmak veya küfür yemeyi sevmektir. nasıl birisi istiklal marşını ıslıkladığı zaman ıslıklayanın annesini sosyal hizmetli olarak anıyorsan, o an binlerce insan aynısını bize yapıyor.
yani gitmişsin maça, sen destekle takımını, ulan atatürk bile yere düşen bayrağını kaldırmış bunların, sen git marşını ıslıkla. ama seninki ıslıklandığı zaman ' türk'ü sevmiyorlar' de. aynen devam..
her cumayı iple çektiren, pazartesi sabahları ise müdür muavininin akşamdan ve hafta sonundan kalma olduğu için performans düşüşünü izleten olay.
abi ekmek çarpsın şuradan şuraya adım atmak nasip olmasın, biz de bir müdür muavini vardı, sanki mareşal payesi almış ordu komutanı. bir dikkat çekerdi, 100 kişilik tim ile 2000 kişilik orduyu köşeye sıkıştırıp imha edecekmiş gibi şevkle dolardınız. kıçımız yırtılırdı istiklal marşınının tütenmesonocakobe kısmını söyleyeceğiz diye. ses istediği gibi çıkmazsa, bir bakış atardı, yemin olsun mıntıkaya çıkan acemi er telaşı güderdik, bu kısımda en çok ses çıkartana ise, hulusi kentmen bakışı atar, hafta sonuna daha bir moralli girmesini sağlardı.
bu bizim müdür muavini, betül hoca diye bir müzik öğretmenine kesikti, betül hoca tüm ergen öncesi erkek öğrencilerin rüyasıydı, idolüydü, ileride eşleri olacak kadınlar için bir prototipti. müdür muavini istiklal marşı öncesi konuşmasını yapar, sonra gür ses ile dikkat çeker, nazik bir gülümseme ile topu betül hocaya devrederdi. sonra betül hoca gitti bir subayla evlendi, yeminle sesi kısıldı bizim müdür muavinin, saçı kesilmiş samson gibi oldu.
meğersem ses telleri kalbine bağlıymış bizim müdür muavininin, lan aklıma geldi şimdi, kulakları çınlasın, taşaklı adamdı valla.
ethem diye bir belalım vardı ilkokulda, haysiyetsiz 5 yıl boyunca beni dövüp beslenme çantamda olan annemin emeği sandviçlere çöktü. bu arada anacığımın ellerinden öperim. neyse derken ilkokul bitti, biz de taşındık oradan, zaten kara kuru bir şeydi, ben ise palazlandım irileştim.
bunun hasta olduğu hatun vardı, hatun ayağına girdim buldum bunu, adresini yerini yurdunu aldım, 5 yılın intikamını 5 dakikada alıverdim.
eğer dar ve uzun mesafeli bir yerden,-misal olarak de_aztec haritası asma köprü veya de_dust bölümü köprü altı veya de_inferno bölümü teröristlerin çıkış noktasından sonra sola sapılan yol- geçtiğiniz zaman, ekranınız kaydıysa veya isabetsiz ama sıyıran bir vuruşta health olayınız 15-16 seviyesine düştüyse bilinmesi gereken konu, bir kişinin awp ile pusuya yattığıdır. hemen bağırmaya başlarsınız ;
- lan köprüye girmeyin 4-6 kesiyor.
ha bu sözden sonra, bıçaklar çekilir ve sniper sahibi için sünnet merasimi başlar, yakın mesafede kullanımı gayet zordur, ancak işi bilen bir oyuncu yanına 1-3 tabir edilen deagle aldıysa, sindirim sisteminizde olan gaz sorununu derhal alabilir.
ders almayan ancak ders veren hocamızın* literatürlere girecek maçı.
yani gurubun son iki sırasında olan takımlara ** iki maçta 4 puan kaptır, ondan sonra ders ver herkese, breh breh breh, bakalım derslere, bu maçta ne gibi dersler vermiş;
* ben bu takımın patronuyum, malzemeciyi bile sahaya sürebilirim.
evet doğrudur, sürebilir, o yüzden beşiktaş'ta formsuz bir dönem geçiren ve yedek kalecinin sakat olmasından dolayı kontenjandan oynayan hakan arıkan ile sahaya çıktı. adam zaten formsuz ve yediği golden sonra hem psikolojik hem fizik olarak iflas etti, dakika 12. yani bir kalecinin son maçları izlenmez mi? milli takım oyuncu kazanma yeri mi?
* benim dediğim dedik, çaldığım düdük.
doğrudur, o yüzden gene el çükü ile gerdeğe girer hale geleceğiz. bakıyorsun maçlara; norveç maçı kaleci hatası ile kazanılan 2 gol, alınan beraberlik, yunanistan maçında olan kaleci hataları ve alınan galibiyet, malta ve moldova beraberlikler, bosna mağlubiyeti. bu takımların analizi asla yapılmadı ve bu takımlara uygun oyun sistemleri geliştirilmedi.
* benim için skor ve puanlar önemli.
doğrudur, şu anda gene gurup 2. siyiz. ancak bu futbolun yunanistan, norveç ve bosna maçlarında oynanması durumunda ne olur, orası allah kerim. belimize kuvvet.
* benim banko oyuncularım var.
doğrudur, benimde banko oyuncaklarım var, mesela evimde aragorn ve g.i. joe modellerim var, koç gibi, ölçekli olarak aynı, g.i. joe aynı zamanda tabancasından plastik mermi atıyor. milli takım demek, bilinen kadarıyla ülkede olan en formda oyuncuların olduğu ve bu oyuncuların eksikliğinde bile, sistem ile başarı çıtasının yakalanacağı bir ekiptir. örneğin her maç 4-5 oyuncusu değişen alman veya ingiliz milli takımı verilebilir. oyun kurgularında değişiklik oluyor mu? hayır.
* artık benim devrim bitiyor.
doğrudur, yolun açık olsun fatih hoca.
* benim de egolarım var, ben de anadolu çocuğuyum.
asıl başlık ; karpuzdan anlamadigi halde kicina vurup bilgin pozuna girmek, ama malum 50 karakter olayı.
tanım : beni derinlere sevk eden konu.
abi var böyleleri, yok değil. adam bırak karpuzu, iki resim arasında 7 farkı çözemez, gelmiş karpuz seçiyor.
öncelikle bu tipler satıcıya güvenmezler, bunların gözünde karpuz satıcısı, dünyaya kelek karpuz kakalamak üzere gönderilen saylonlulardan başkası değildir. sadece üstlerine insan formlu kamuflaj kıyafetler çekmişlerdir ve amaçları tüm dünyayı kelek karpuzla doldurmaktır.
önce satıcı ile münakaşaya girilir, hayatında kumdan kale yapmamış zat, derhal bostan ekimi konusunda ihtisas yapmış ziraat mühendisi kıvamına girer, dersi verilir, satıcı yerine oturtulur. satıcı zaten naif anadolu insanı, üstelesen yanakları kızarır ve pısar. derken karpuz ele alınır, şöyle bir kıçına şaplak çekilir. (2 adet, şap şap şeklinde). bu olmamış der peşinden, ilk karpuz asla seçilmez, ikinci karpuz alınır ve buna üç sefer vurulur. (şap şap şap şeklinde). bu iyi denir ve alınır.
yolda giderken kan kırmızı karpuzun hayali ile gidilir eve, mutfağa şevk ile girilir ve en keskin bıçak alınır. önce tepedeki kısım yuvarlak kesilir ve karpuza boydan ilk bıçak atılır.
hayat denilen şeyi, elleri ceplerinde ıslık çalarak yürümekten ibaret sanan, davulun ritmlerine ayak uydurarak sanki bir bando ekibi havası yaşatan sevimli sıpalar.
gerçekten nerede o eski bayramlar, çok iyi hatırlarım berber sırasında babam ile saatlerce sıra beklediğimi ve bunun öncesinde ay sonunu denklmeye çalışan babamın zulasında bizler için biriktirdiği para ile bizlere bayramlık alışını. annem, babam, abim ve ben çıkardık alışverişlere. abimin eskilerini bana denklemeyi istemezdi babam, bayramlık çocuk güzel olmalıydı her zaman.
akşamından hazırlardı annem bayram sabahı giyeceklerimizi, sabah kalktığımız gibi yüzümüzü yıkar, saçımızı tarardı. eline aldığı kolonya ile, saçımızı ıslatır, hayatımızın ilk parfümü ile tanışmamızı sağlardı. ellerini öptüğümüz zaman, babam, belki eve bir hafta erzak veya sebze alacağı harçlıkları verirdi bize, annem ise mendilimizi cebimize koyardı.
harçlığı aldığımız gibi, bakkal mümin aga' ya koşardık hepimiz, ondan aldığımız torpil, füze veya kız kaçıranları patlatır, yavaş yavaş davulcu kara bekir' in gelmesini beklerdik.
kara bekir; gariban adamdı, topaldı, küçükken ayağının üzerine at arabası yuvarlanmış derlerdi. eşi pembe abla fal bakardı sokak aralarında, iki çocuğu vardı, birisi okurdu okulda, diğeri tekstil de çalışırdı. hayatın her türlü sillesini yemelerine rağmen, yüzlerinde hep fırlamaca bir gülüş olurdu. deli gibi severlerdi birbirlerini, hep akşamları evlerinin önündeki merdivende elele otururlardı.
gelirdi kara bekir, gümbede güm güm şeklinde, hepimiz takılırdık peşine, arkasında onlarca çocuğun olduğunu gören bekir, daha bir hızlı çalar, bizleri daha seri adımlarla evlere bahşiş toplamak için gönderirdi. gün sonunda bize ısmarlayacağı dandik gazoz için koşuşurduk bizler de, bu işten büyük rant elde edeğimizi sanırdık. arada bir yorulan topal ayağını dinlendirmek için oturur, bizlerin; ' bekir abi bir kere çalayım ne olur! ' şeklinde yakarışlarımıza kulak tıkardı.
davulu onun mesleği idi, hayat arkadaşı idi, onuru idi, ibnelik yapmadan evine ekmek götürmesini sağlayan ekmek teknesi idi, önem verirdi davuluna. bizlerin yanlış bir şey yapmasını istemezdi davuluna, yıllar sonra hak verdim ona, ekmek kazanmanın ve ekmek kazandıran her şeyin ne derece kutsal olduğunu anladım.
bekir abiyi 14-15 sene görmedim, taşınmıştık o şehirden, geçtiğimiz yıl yerel bir gazete köşesinde gördüm bekir abi ve pembe ablayı. trafik kazasında ölmüşler ve elele ölmüşler. ve elele gömülmüşler, aynı mezara.şu anda eminim cennette davul çalar ve ölen binlerce çocuğu peşine takıyordur, pembe ablam ise fal bakmaya devam, nede olsa tanrıya daha yakın artık.
--0--
her şeyin en güzelinden ve en naifinden, gün geçtikçe daha bozulan bir düzene ve sisteme gidiyoruz. böyle güzelliklerden ve böyle sevgilerden, her şeyin daha sunisine ve yapayına doğru hızla yol alıyoruz. hayatın çarklarına çomak sokup zamanı durdururcasına yaşamdan zevk alan kara bekir kadar olamıyoruz çoğu zaman, onun sofrasında 100 gram mercimek ile pişen ve üzerine su eklenerek 1 hafta içilen o çorbanın verdiği hazzı, kuş sütü eksik sofralarımızda alamadığımız anlar oluyor.
bayramlar ve hayat, kara bekir ve arkasına takılan çocuklar için daha anlamlı ve daha güzel.
hepinizin bayramı kutlu olsun, sevdiklerinizle nice beraber bayramlara.
askere gitmemek için kıçını başını oynatan, nereden yırtsam diyen, hatta açık öğretim kazanıp askerlik erteletmeye çalışan insanların bik bik ettiği kişilerdir.
mecburi hizmet yasasının esaslarını bilmeden, neleri kapsadığını bilmeyenlerin ne güzel atıp tuttuğu bir yerdir uludağ sözlük. ha sanıyorsun ben yazacağım neleri kapsadığını;
(bkz: nah)
refere göstermek için tanım ; hakan şükür' ün saç baş yolduracağı maç.
ne olursa olsun sövülecek zaten, hiç olmazsa ben demiştim diyerek artistlik yaparım.
maç gayet zor geçecek kanımca, zira kapalı defans oynayacak yüksek bir takıma, şişirme top taktiği yapılacak. bu taktikten ziyade türk futbolunun tipik hastalığı; golyat'lardan kurulu defansa pigme' ler ile geçme isteği.
es kaza maçın ilk 30 dakikasında bir gol atılmaz ise galatasaray panikleyebilir ve oyun kurgusunu kaybedebilir, oyundan moyundan ziyade, hakem yakabilir galatasaray' ı. malum isviçre lobisi.
maç sonrası edit :
satırına bile ellemedim, ne dediysem o. ha maç hakkında yanıldım, zor geçecek maç kolay geçti ve güle oynaya galip gelindi. ancak yanılmadığım bazı şeyler de olabiliyor.
(bkz: hakan şükür)
ligde oynanılan kişiliksiz futbolun oynanması durumunda, +18 görüntülerin olması muhtemel maç. bu takım liverpool maçında ingilizler' in gözlerini seyirttirdi, tik sahibi yaptı, alınlarındaki damarı çıkarttırdı.
yani bir beşiktaşlı olarak; umarım fark yemeyiz gibi bir temennide bulunur oldum ya, bizi bu hale getirenler utansın.
olaki bu maçı beşiktaş alır, o zaman gurupta hiç bir şey değişmez, çünkü alınan galibiyet tesadüfi olur. sonraki liverpool maçı zaten banko mağlup olacağız. şu an porto ile futbol çizgimiz arasında dağlar var, hani bir ufak umut olsa, diyecemki alacaz bu maçı başka yolu yok.
neyse biz genede bildiğimizi okuyalım, bildiğimizi söyleyelim;
(bkz: kartal gol gol gol)
--spoiler--
bir keresinde bir yarışmacı program sonunda sorulan 'tamam mı devam mı' 'ya devam dedi. ya iki katını kazanacak ya da ayrısını kaybedecekti. çok sağlam para kazanmıştı yarışmacı ve galiba trt bu parayaı veremeyecek durumdaydı çünkü gelen aşağı yukarı soru şu şekildeydi.
1 1 1 1 7 2 50 kullanarak 900 küsüre ulaşmak.
--spoiler--
1+ 1 = 2
7+ 2 = 9
9* 50 = 450
450* 2 = 900
veya
1+ 1 = 2
7+ 2 = 9
2* 9 = 18
18* 50 = 900
tanım : arada hediye olarak kitap veya hesap makinası veren trt yarışması.