"Türkiye Cumhuriyeti'nin insan hakları, demokrasi ve evrensel değerlere karşı daha duyarlı bir topluma sahip olabilmesi amacıyla eğitim, hukuk ve kalkınma alanları ile sosyal ve kültürel alanlar başta olmak üzere her tür bilimsel ve sanatsal faaliyette bulunan tüm özel veya kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, dernekler, vakıflar ve bireyler ile panel, sempozyum, eğitim programları gibi sosyal içerikli ortak projelerin gerçekleştirilmesi ve/veya işbirliklerinin kurulması amacıyla ilgili projeler için gerekli koordinasyonu sağlamak ve projeleri gerçekleştirmek ve maddi olarak desteklemek."
tarihi malazgirt'ten çok öncelere dayanan bir gelişimdir.
batı göktürklerin yöneticisi, istemi yabgu'nun bizans elçisine verdiği cevap ilginçtir :
"O Romalılar siz değil misiniz ki on dille konuşursunuz ve herkesi aldatırsınız. Siz Romalılar niçin bizim elçilerimizi Kafkaslar üzerinden Bizansa götürüyorsunuz ve Romaya gidilecek başka yol yoktur diyorsunuz. Yani biz, yollar geçilmez, her taraf arızalı, dağlık taşlık zannedelim de Roma imparatorluğuna hücum etmeyelim mi? Böyle düşüneceğimizi mi sanıyorsunuz? Fakat biz Dinyeper nehrinin nerede bulunduğunu, Tunanın nereye aktığını, Meriçin nereden geçtiğini çok iyi biliyoruz. Bize tabi olan kavimlerin Romaya nereden girdiklerini de çok iyi biliyoruz. Sizin kaleleriniz bizim için sır değildir..."
hazarlar'ın kırım ve kafkaslar'ı türkleştirmesinden de yararlanarak hunlar ve avarlar, doğu avrupa'da üstünlük kurmuş ve bir taraftan balkanlar üzerinden istanbul'u kuşatmaya çalışmışlarsa da, diğer taraftan kafkaslar üzerinden anadolu, suriye ve azerbaycan'a seferler yapmışlardır.
o tarihlerden itibaren anadolu ile bağlantısını koparmayan türkler, gerek seferlerde kalan gaziler olsun, gerek tüccar ahiler olsun, gerekse abdallar, bacılar olsun anadolu'nun türkleşmesinde önemli yere sahip olmuşlardır. 1048 pasinler ve 1071 malazgirt savaşları ile bizans'ın başta doğu ve iç anadolu'daki etkin gücünün sona ermesi ile birlikte 1176 miryokefalon savaşı anadolu'daki türk gücünün mührü sayılmıştır.
orta asya döneminden osmanlı'ya kadar "kızılelma" ülküsünü yaşatan türkler, göçebeliklerinin de getirdiği kültür ve doğrultuyla birlikte sürekli dünyanın farklı bölgelerine doğru gitmek istemişlerdir. osmanlı'nın ilk başlarda bizans'ın da zaafından yararlanarak balkanlar'a, avrupa'ya açılması bunun bir devamı niteliğindedir. daha sonra anadolu'daki iç karışıklığın -karamanoğulları başta olmak üzere- çok başlılığa doğru gideceğini gördüklerinden anadolu türk birliğini sağlamışlardır.
yine de devletin sınırlarını viyana'ya, otranto'ya kadar genişletmeye çalışmışlardır. bir taraftan balkanlar'a doğru açılırken diğer yandan ortadoğu ve afrika'ya - hatta daha sonra endonezya'ya kadar - yayılan topraklar, anadolu'yu merkezi bir konuma yükseltmiştir. sürekli göç ederken geride bıraktığı topraklarda da güçlü devletler kuran türkler'in (cengiz, timur, akkoyunlu, safevi, babür...vs.) asya'da kalan nüfusu bir süre sonra geçici olarak başka devletlerin himayesine girmiştir. (rusya, çin, farisi iran) fakat anadolu, türk devleti olarak kalmıştır.
bir şeyler satın almak ya da bir şeylerin karşılığı olarak kullanmak için lidyalılar'dan beri kullanılan, kapitalist oyuncağı, olsa bir dert, olmasa bir dert olan, beddua ede ede gözü defalarca çıkan paraya para diyenlere doğrudan fakir demektir.
Adana'da kürt vatandaşlarımıza karşı mahalleli ayaklandı. ne olduğunu anlamayan kürt vatandaşlarımız, bir anda mahallelinin öfkesi ile karşı karşıya geldi.
Peş peşe gelen şehit haberleri ile gaza gelen mahalleli, "faşist tc" lehine slogan atmaya başladı. Adana'da Eminağa Caddesi'nde slogan attıkları iddia edilen vatandaşlar, öfkeli mahallelinin tavrıyla neye uğradığını şaşırdı.
YaklaŞIk 50 kişilik mahalleli, bir taraftan ateş yaktı, bir taraftan kürt kökenli vatandaşlarımızı taş ve sopalarla, ara sokaklara kadar kovaladı. arap kökenli mahalleli, kendi dükkanlarını taşladı. sonra da suçu vatandaşlarımızın üzerine attı.
kavgaya polis müdahale etti. Ateş yakarak yolu trafiğe kapatmak isteyen grup, daha sonra yürüyüşe geçti. Grup, evleri ve cadde üzerinde bulunanları taşlamaya başladı. Bunun üzerine vatandaşlar da taş ve sopalarla mahalleliye müdahale etti. Birçok kişinin hafif şekilde yaralandığı olaya Çevik Kuvvet müdahale etti. gaza gelen mahalleli, polis ekiplerine de taşlarla saldırdı. Çevik kuvvet polisi, panzerlerle üzerine gittiği grubu, tazyikli su ve göz yaşartıcı bomba kullanarak dağıttı. Rüzgarın ters yönde esmesiyle gazdan polis ekipleri ve basın mensupları ile kürt kökenli vatandaşlar da etkilendi.
uludag sozluk ozgurluk bildirisine uygun olarak, "türk denen üstün ırk" aleyhine yeniden düzenlenen haberin kaynağına buralardan ulaşabilirsiniz.
ekleme : ilk sazanlar düşmeye başladı. bir olayın nasıl evrilip çevrilip değiştirildiğini görüyorsunuz. ben de medya gibi olabiliyormuşum demek ki. bölücülerin çıkardığı olayları, "vatandaşlar yaptı" diyerek insanları gaza getirebiliyormuşum, aynen altınova'da olduğu gibi.
şimdi, olayları gerçekte kimin çıkardığını görmek için verdiğim adreslere tıklayın.
yeni sevgili, eski sevgilisini "bi' arkadaş" diye tanıştırdıktan sonra kaynaşmaktan doğabilecek sonuç. eski sevgili, "kaderimse çekerim, yeter ki o mutlu olsun" derken, yeni sevgili "ne iyi insan ya, çok sevdim" demektedir içinden.
ramazan sönmez'in, kürşad'ın torunu islamoğlu osman batur için yazdığı destan.
yazmayalim dogru sözü batir er'e
milletle bas olan aziz er'e,
yol bulumadi, can sikkin darlikta
tug elinde tulpar binip cikmis er'e,
er idi osman batur bir danisman,
düsmanlari meydanlarda kiran,
bir ara düsmanlari görünürdü s,aglam
bir cok batirlari azapla orga tikti.
milletin basina zor gun doganda
ya allah, muhammed deyip düsmana karsi cikti
onbes yil vurustun düsmanla,
elmas kilictin, yaydan firlayan oktun.
karmakarisik dünya bölündü,
argimaklar kazilmis ora süründü.
nice baturlar sehit oldu,
dilim dilim yürekler dilindi,
diz dize vurup düsmanla karsilasan,
sehit olan kahramanlarda vardi.
olsa da düsmanlari öyle böyle,
her uruvdan cikan nice erler vardi.
zamani ugras ile gecmisti,
basindan gecen sayisiz günleri,
osman batur düsmani kahreden erdi,
düsmana kar, tipi, kora idi.
sagdan soldan vizildayarak kursun yagdigini da,
ya allah muhammed deyip düsman at saldigini da,
su yaslilar islamoglu osman batur'u bilmezler mi?
cölü, kiri, kum yiginlarini dolasan,
essede, karli davul, karaboran
dünyadan nice yigitler -miktidar- gecti,
koyun misali düsmanlari bogazlayip yere seren.
vatan icin millet icin canini feda etmedi mi?
bunlari dost yarenler niye unuttu.
adalete kurban olarak kelle gitti,
nice ak sakallar kirsinim diye göz yasi döktü.
unutmadim, aklimda gecmis gün,
adalet icin, hak icin, canini kurban ettigin gün,
karsi durdun düsmana sir vermeden.
gördü kazak-uygur hizmetinin diyetini,
bugünler pisman senin gibi batur göremedigine.
dedin; "ben ölürüm, geride arlan kalsin,
kiracak düsmani kazak-uygur elim kalsin"
gecmis atasi göktürk batur idi,
türkistan'in düsmanlarini kirmis idi.
sen bir sehitsin, vatan icin canini kidin,
sende nam, sende seref, sende iman.
sevgili adin altin harflerle yazildi
osman batur dünyaya nam saldi.
nurlandiracagiz adini mücadelen icin,
gurbetteki türkistan'lilar unutmazlar namini senin.
yattigin yer imanla nurla dolsun,
hak resul muhammed sefaat etsin,
sana anarsist dediler, gerideki dost bildigin yarenler,
komünizme beyni yikananlar.
sen gibi batur dogan var mi, adamdan,
dünya alem "osman batur" diye yazdi adini,
düsünün yavasca dost yarenler,
düsünsenize dost olur mu komünistler.
büyüklerin söyledigi ata sözü var,
kulak as, dinle onu simdi,
türkün dogdugu yer altay dagi,
ad takti orta asya diye türk halki,
bizde ertürk'ün urpagiyiz
ata yurttur türkistan, ata duragimiz türkistan,
duramadik türkistan'da
karar kiydik gitmeye,
gittikte ana yurttan gurbete.
bir cok mihnetler cekildi,
allah önümüzü acti ongardi,
türkiye'ye ulastik bir avuc kisi.
bununla sözüm olsun tamam,
neslimize baybakitli olsun zaman.
güc verip kollasin yaradan,
sag olsun gurbette ki türkistan'lilar,
ana yurdumuz dogu türkistan aklimizda,
insanligin toparlandigi bu cagda,
hudanin kolladigi sonsuz bahtida,
istanbul alemde büyük kala,
göc eden türkistanlilara oldun pana,
yaslilar azalsa da,
geliyor, yetiserek coluk cocuk, genclik.
ak kagida mürekkep döktüm yazmaya,
dua ederim gencligin ak sakallilarini sayanina,
yetisip gelirse takdir, vakit bitmisse,
yatarim örtünerek yer yorganimi.
mao zamanında başlatılan ve günümüzde de çeşitli şekillerde süren "sinkiang" politikalarından bazıları :
1- Uydurulan Suçların itirafı için Kullanılan işkence Usulleri
a) Kor halindeki kızgın kömür parçaları üzerinde yalın ayak gezdirmek.
b) Tırnakların arasına çivi çakmak
c) Vücuda kızgın yağ dökmek
d) Baş ve vücutların derilerini yüzmek
e) Kışın çıplak olarak, ıslatılmış çuvallar içinde ağaçlara asmak.
f) Tel kamçılarla dövmek.
2- Türklere Uygulanan Yasaklar
a) Türk ve Türkistan kelimelerini kullanmak.
b) Hacca gitmek, namaz kılmak, oruç tutmak dini tedrisat ve propaganda yapmak.
c) Yabancı ülkelerden gelen kitap, gazete, dergi vs.leri okumak ve yabancı ülkelerin radyolarını dinlemek
d) Yabancılara rastladıklarında, onlara hüzünlü olduğunu belirtecek bir tavır takınmak.
e) Evlerinde misafir adam yatırmak.
f) izinsiz seyahat etmek.
g) Evlerinde mücrimleri(takip edilen milliyetçileri) saklamak.
h) Bu mücrimlerin ailelerine maddi ve manevi yardımda bulunmak.
i) idam edilen yakınlarına yas tutmak, ölülere hürmet göstermek.
j) ipekli ve yünlü elbise giymek.
3- Türklerin Uyması Gereken Zorunluluklar
a) Mao'ya (hâşâ) "diri Allah" diye hitap etmek.
b) Diğer hayvanlarla birlikte domuz beslemek.
c) Yabancılara karşı, hayatlarından memnun görünmek.
d) Komünistlerin her dediklerini, kayıtsız şartsız kabul etmek.
e) Türkistan lehçesindeki Arapça, Farsça ve Rusça terimler yerine Çince terimler kullanmak.
f) Çinlilere "ağabey-millet" diye hitap etmek.
g) iki odadan birini Çinli kolonicilere tahsis etmek.
h) Para ve servetleri hükümete teslim etmek.
i) Üç mil mesafeye kadar olan yerlere vasıtasız gitmek
j) Bir elbiseyi dokuz sene giymek.
4- Türklere Yönelik Asimilasyon (Yok Etme) Hareketleri
a) Türk kızları Çinlilerle evlenmeye zorlanmaktadır.
b) Bütün okullarda yalnızca Çin tarihi okutulmakta, Türkistan Türklerinin Çin soyundan geldiği telkin edilmektedir.
c) Şehir, köy, dağ nehir vs. gibi coğrafi isim ve terimler Çince söylenmektedir.
d) Tarihe ait Türk ve islam eserleri imha edilmekte ve eski medeniyetlerin izleri silinmektedir.
e) Türk mahalleleri dağıtılmakta ve Türklerin Çinli ailelerle, onların yeni kurdukları şehirlerde oturmaları mecbur tutulmaktadır.
f) Türk alfabesi değiştirilmiş ve 1957 senesinde Rus alfabesinin öğrenilmesi şart koşulmuştur. Ancak Ruslarla araları açılınca, Çin fonetiğine uygun hazırlanan bir Latin alfabesi uydurulmuş ve o mecbur tutulmuştur.
bilgeoğuz yayınları'ndan çıkan erkan özmen'in yazdığı araştırma-inceleme kitabı.
"Gazeteci Erkan Özmen, Çanakkale savaşıyla ilgili çalışmalara yeni bir halka ekliyor. Kitapta savaşın gelişimine kronolojik olarak yer veren yazar, Mustafa Kemal'in yaşamına dair ilginç detayları da okuyucuya sunuyor. Kitapta ayrıca saklı kalmış insan öyküleri de anlatılıyor. ilk Türk hemşiresi Safiye Hüseyin Hanım'ın yaşam öyküsünden Mehmet Çavuş' un hikayesine kadar, merak edebileceğiniz bazı detaylar kitapta yer alıyor."
adlı başlıkta kur'an-ı kerim için "hayal gücüyle bezenmiş çocuk masallarını andıran kitapçık" diyerek beni güldüren ve bu konuda ne kadar "bilgili" ve "saygılı" olduğunu gösteren komik biri.
daha yazılarını görmediğim yeni gelenlere bile "yazar" diyebilen ben, bu insana yazar diyemiyorum. bir sıfat koymaya çalışıyorum. ama bir sıfat bile yakıştıramıyorum.
Papa Eftim, 1884 yılında Yozgat'ın Akdağmadeni'nde doğmuştur. Asıl adı Pavli Karahisarlıoğludur.
Kilise eğitimi alan Eftim, 1912 yılında Diyakos, 1915 yılında ise papaz ve 1918 yılında da Keskin Metropoliti olmuştur. Eftim bu dönemde Fener Rum Ortodoks Patrikhanesine bağlı olarak çalışıyordu. Fakat o, daima kendini şöyle tanıtıyordu:
"Ben Türk dostu Eftim değil; Türk oğlu Türk Eftim'im. Ben her zaman, her yerde Türk olduğumu beyan ettim. Bir yabancı Türk dostu olabilir. Fakat benim gibi, halis bir Türk vatandaşının, yabancı bir Türk dostu gibi gösterilmesi, O'nun milliyetinden şüphe edilmesine delâlet eder ki bundan incinmemek imkânsızdır. Bana Türk demeyip Türk dostu diyenleri hiçbir surette affedemem."
Millî mücadeleyi destekleme kararı alan Papa Eftim, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesine karşı yayımladığı beyannamede şöyle diyordu:
"Fener Patrikhanesi, dinî ve ruhani vazifesini ihmal ederek, şanlı Türk milletinin, şanlı biz evlatlarını hilelerle Yunanlı yapmaya kalkışması ve Avrupa'ya böyle göstermesi, Türk milletinin aleyhine şikâyetlerde bulunması, Allah'ın emrine ve hakikatine muhaliftir."
Buna karşı Fener Rum Patrikhanesi "Papa Eftim'e bir tamim göndererek Türk hükümetinin verdiği görevlere kesinlikle uyulmamasını hatırlatmıştır." Eftim bunu dikkate almayarak Sivas Kongresine katılmış ve Mustafa Kemal'le tanışmıştır.
Türk Ortodoks Patrikhanesi, 1921'de alınan bir Bakanlar Kurulu kararıyla ve Mustafa Kemal'in emriyle 1922'de Kayseri'de "Müstakil Rum Patrikhanesi" adıyla kuruldu. Mübadele sonunda cemaatinin çoğu dağılınca Papa Eftim ve ailesi istanbul Karaköy'deki Panayia Kafatiani kilisesine yerleşerek çalışmalarını oradan yürüttü.
Atatürk'e göre, Türk istiklâl Savaşına bir ordu kadar hizmet eden Papa Eftim 1968 yılında vefat etmiştir.
Türk Ortodoks Patrikhanesi 1968-1991 arasında oğlu Turgut Erenerol, 1991-2002 arasında ise diğer oğlu Selçuk Erenerol tarafından yönetilmiştir. 2002'den beri Selçuk Erenerol'un oğlu Paşa Erenerol tarafından yönetilmektedir.
Ümraniye soruşturması sırasında, fener rum patrikhanesi'ne nazaran atatürk'ün türkiye'ye kazandırdığı bu kurum şüpheliler arasına sokulmuştur.
enosis amaçlı eoka'nın, yani kıbrıslı türkler'e karşı uyguladığı katliamlarla bir kıbrıs türkü soykırımı uygulama amacını güden rumların tekrar hortlaması.
"Kıbrıs'ın bugün esarete yarın da Türkleşmeye sürüklendiği Rum tarafının karşılık almadan peşinen tavizler vermesi nedeniyle müzakerelerin yanlış bir zeminden başlayacağı, Anglo-Amerikanların Ada'da etnik olmayan yeni bir düzen yaratma planlamalarını uygulamaya koyduğu, Rum ve Yunan hükümetlerinin de iki toplumlu çerçeveyi benimsemekle trajik siyasi tercih yaptığını" savunuyor.
"Helen Direniş Hareketi" Başkanı Krinos Makridis'in imzasını taşıyan bildirgede Rumlar, "yeniden birleşmeye, federasyon rüyasından uyanmaya ve vatanı kurtarmak için mücadele vermeye" çağrıldı ve "Kıbrıs'ın özgürlüğü ve birliğini sağlamak" amacıyla kesintisiz mücadele edileceği açıklandı.
Hareket, mücadele edeceği noktaları "Kıbrıs sorununun, istila ve işgal meselesi olarak yeniden doğru zemine oturtulması, Türk askerinin ve Türkiye kökenlilerin tamamen gitmesi, Tek adam-tek oy ilkesine dayanan adil çözüm, devleti çoğunluğun yönetmesi, Kıbrıs'ın 3 bin yıllık Helen doğasının korunması için yeni etnik dağılma düzenini yıkma, Kıbrıs'ı kurtarmak hedefiyle Türk yayılmacılığına karşı uzun vadeli gerçek siyasi direniş, Kıbrıs Helenizminin özgürlüğü, demokrasisi ve kendi kaderini tayin hakkı, Helenlik kimliğinin, vatanın ve evlatların Helenliğinin korunması" şeklinde sıraladı.
Göz tümörleri çocukluk çağında da görülebilir. Çocukluk çağında en sık görülen göz içi tümörü retinoblastomdur. Kötü huylu bir tümör olan retinoblastomun en sık görüldüğü dönem doğumdan sonraki 3 yaşa kadardır. Bu tümörün ailesel geçişli ve veya sadece o çocukta ortaya çıkan sporadik olmak üzere iki klinik tipi vardır. Ailesel geçişli olgularda anne veya babada geçirilmiş veya hayatın bir döneminde gizli kalmış bir retinoblastom öyküsü vardır. Bu olgularda tümör her iki gözde ve birden çok sayıda gözlenir. Sporadik tipte ise ailede tümör öyküsü bulunmaz; hastalık genellikle tek bir gözde sınırlıdır.
Retinoblastomu olan çocukta saptanan bulgulardan en önemlisi göz bebeğine ışık tutulduğunda beyaz bir yansımanın alınmasıdır. Bu durum çeşitli nedenlerle çekilen fotoğraflarda da görülebilir. Normal bir çocukta fotoğrafta gözlerden kırmızı-pembe bir renk gelir. Her iki gözün eşit olmaması veya beyaz yansıma çok önemlidir ve acilen göz hekimine danışılmalıdır. Bunun yanında, çocukluk çağında gözlerde kayma (şaşılık), katarakt, glokom ve görme azlığı gibi şikayetler varsa altta yatan sebep retinoblastom olabilir. Bu nedenle göz muayenesi ve oküler onkoloji uzmanına danışma ihmal edilmemelidir.
Geçmişte retinoblastom tedavisi sadece gözün alınmasıyla sonuçlanırken son yıllarda önemli aşamalar kaydedilmiştir. Geliştirilen kemoterapi (ilaçla tedavi) protokolleri, gözü kurtarma ve diğer tedavi yöntemlerinin uygulanmasına imkan verecek şekilde tümörde küçülme (kemoredüksiyon) oluşturarak başarıda önemli rol oynamıştır. Kemoredüksiyon adlı yöntem ile tümör küçüldükten sonra radyoterapi (plak tedavisi veya dışardan verilebilen ışın tedavisi), kriyoterapi (dondurma tedavisi) ve lazer tedavisi gibi yöntemlerin başarı şansı artmaktadır. Bu çocukların 7 yaşına kadar çok sık aralıklarla kontrol edilmesi gereği vardır.
Tedavide bilinmesi gereken bir diğer nokta, bu çocukların hayatın ileri evrelerinde ikinci bir kötü huylu tümörle karşılaşma riskinin normal çocuklara göre çok daha fazla olmasıdır.
Tedavide geç kalındıysa gözün alınması kaçınılmaz olabilecektir; bunun yanında gecikmiş olgularda yaşamsal risk de artmaktadır.
Ailesel retinoblastom öyküsü varsa veya 2. bir çocuk düşünülüyorsa anne-baba yeni çocuk sahibi olmadan önce mutlaka genetik danışmanlık almalıdır.
tanım : bir ingiliz kadının, internette yazıştığı Amerikalı arkadaşının 1 yaşındaki bebeğine fotoğrafından kanser teşhisi koyması.
Biri ingiltere'nin Manchester kentinde diğeri ise Amerika'nın Florida eyaletinde yaşayan ve bebekleri aynı gün dünyaya gelen iki kadın internette tanıştı ve yazışmaya başladı. Arkadaşlıkları iyice ilerleyen kadınlardan Florida'da oturan Megan Santos 1 yaşındaki bebeği Rowan Santos'un doğum günü resimlerini ingiltere'nin Manchester kentinde yaşayan arkadaşı Madeleine Robb'a gönderdi. Bebeğin gözündeki beyaz gölgeyi fark eden Robb, internette araştırma yaptı ve bunun "retinoblastom" denilen bir göz tümörü olabileceğini tespit etti.
Megan Santos'a internetten ulaşan Madeleine Robb, oğlu Rowan'ın kanser olabileceğini ve bu konuda tıbbi yardım almasını önerdi. Endişelenen anne aynı gün bebeği doktora götürdü ve bunun ender görülen bir kanser çeşidinin başlangıcı olduğunu öğrendi. Doktorlar, bebeğin görme duyusunu kaybetme riski olduğunu, fakat erken teşhis edildiği için şanslı olduğunu ifade etti. Megan Santos, "Eğer Madeleine, beni uyarmasaydı bunu fark edemezdik. internet dışında birbirimizi tanımıyorduk. Bebeğimi düşündüğü için ona nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Bebeklerimizin ikinci doğum gününde onunla buluşmayı ve ona sarılmayı çok isterim" dedi.
2008 pekin olimpiyat oyunları'nda tekvandoda, erkekler 80 kiloda iran adına altın madalya almış olan güney azerbaycan türkü sporcu.
güney azerbaycan'ın bostan abad şehrinde doğan türk sporcu, madalyasını «Halkın hayır duası ile bu madalyayı ülkeme getirdiğim için çok seviniyorum. sıcak ve samimi selamlarımı şanlı Azerbaycan halkı ve doğduğum Bostan Abad ve Qara Kohule gönderiyorum. Ümit ediyorum ki, bu kıymetsiz hediyemi benden kabul ederler.» diyerek azerbaycan'a armağan etti. hadi saei, yarı finalde azerbaycan adına yarışan reşad ahmedov'u elemişti.
kızkardeşi ile birlikte tekvandoda dünya çapında sayısız madalya kazanan hadi saei, aynı zamanda tahran'ın belediye başkanı. tahran belediyesi sözcüsü Xosro Danişçu, hadi saei'nin isminin tahran'da bir sokağa verileceğine karar verildiğini açıkladı.
1974'te kıbrıs harekatı sırasında türkiye'ye uygulanan silah ambargosunda en etkin rol oynayan senatörlerden olan ve ırak'ın beşe bölünmesini savunan joe biden, 301. maddenin kaldırılması yani türklüğe hakaretin serbest bırakılması dayatmasını da amerikan senatosu'na sunmuştu.
önümüzdeki günlerde, barack obama'nın abd başkanı olması halinde, türkiye'nin karşılaşacağı durumların her zamanki gibi başlıca sorumlularından olacaktır.
olimpiyatlar'ın bitmesiyle beraber, doğu türkistan'daki baskıcı faaliyetlerine son hızla devam edecek olan çin'in, ramazan ayının gelmesini fırsat bilerek camilere baskın yapması.
çin polisi'nin "sert darbe" ismini verdiği operasyonun ramazan ayında başlatılacağı ve 40 gün kadar süreceği biliniyor. almanya'nın münih kentinde yapılan dünya uygur kongresi'nde de çin'den sürgüne gelen uygur türkleri konudan ayrıntılı olarak bahsettiler.
teravih namazlarında, müslümanların kalabalık olarak bir araya gelmesinden yararlanacak olan çin polisi, doğu türkistan türklerini birer birer yakalamayı düşünüyor.
bilecik'in ertuğrulgazi mahallesi'nde, daha müşteriye bile açılmadığından, sırf tabela asıldı diye "ruhsatsız" olduğu gerekçesiyle mühürlenen kıraathane.
1793 yılında Fethi Paşanın Babası Hafız Ahmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. kütüphane harap durumdayken, ahmet fethi paşa vakfı tarafından restore edilen Tarihi Türk Kütüphanesi kapılarını ekim 2007'de yeniden ziyaretçilerine açmıştır.
Rodosi Ahmet Ağa ve Oğlu Ahmet Fethi Paşa Vakfı'nın malı olan Rodos Fethi Paşa Kütüphanesi Mütevelli Vekili Fethi Cengiz Argeşo kütüphanenin yeniden açılması ile ilgili olarak yaptığı açıklamada;
" 1793'te Fethi Paşanın Babası Ahmet Ağa tarafından inşası yapılan kütüphane, bilahare oğlu Fethi Paşa tarafından 1840'ta vakıf haline getirilmiş ve içine dünyanın çeşitli yerlerinden getirilmiş çok değerli kitaplar konmuş.
Bu kütüphane Unicef tarafından dünya malı olarak kabul edildi."
Kütüphanenin tadilatını tamamen vakıf gelirleriyle yaptıklarını belirten Cengiz Argeşo,
"Bu tadilatı yaptıktan sonra Yunan Müzeler Müdürlüğünden kütüphaneyi açmak için izin istedik. Çok yardımcı oldular ve hemen gerekli izinleri verdiler. Şu anda Yunan Hükümetinden isteğimiz, Türkiye'de azınlık vakıflarından %20 vergi alınıyor. Ama burada bizden %41.6 vergi alınıyor. Bizim giderlerimizi hiç dikkate almıyorlar. Bu verginin en kısa zamanda düşürülmesini istiyoruz. Şu anda en büyük hedefimiz kitapların restorasyonunu yapmak. Ayrıca kitapları mikrofilmlere alarak herkesin okumasını sağlamak."
Vakfın Mütevelli Vekili Fethi Cengiz Argeşo, kütüphanenin en önemli özelliklerinden birinin de "Sakal-ı Şerif" in olduğunu belirterek,
"Kütüphanemizde dünya da çok az yerde olan kutsal hazine "Sakal-ı Şerif" bulunuyor. Biz her kadir gecesinde bu kutsal hazineyi ziyarete açıyoruz. Bu ziyaret esnasında gelen ziyaretçiler 500 senelik 999 adet olan tespihi çekmek zorundalar." dedi.
Fethi Ahmet veya Ahmet Fethi Paşa (Rodoslu Hafız Ahmet Ağa'nın oğlu olduğu için Rodosizade, Sultan II. Mahmut'un kızı Atiye Sultan evlendiği için de "Damad" olarak ta anılır), 19. yüzyılda yaşamış Osmanlı asker ve devlet adamıdır. 1858 yılında ölmüştür.
1830'da Ferik (tümgeneral), 1833'te Viyana Büyükelçisi ve biraz sonra müşir (mareşal) oldu. Valilik ve Paris elçiliği yaptı. Ticaret Nâzırı, Meclisi Vâlâ Reisi, Harbiye Nâzırı ve Tophane Müşiri oldu. 56 yaşında iken ölünce Divanyolu'nda II. Mahmut Türbesi bahçesine gömüldü.
Bütün bu çeşitli ve önemli görevleri içinde en çok Tophane Müşirliği üzerinde durulur. Bu görevi sırasında padişahın isteği üzerine Eski Eserler Koleksiyonunu (Mecma-ı Âsâr-ı Atika Aya irini'de toplayarak Türk müzeciliğine katkıda bulunmuştur. Ayrıca Beykoz cam fabrikasının yönetimini de üstlenerek, Çeşm-i Bülbül üretiminin yaygınlaştırılmasını sağlamıştır.
Kuzguncuk'taki Ahmet Fethi Paşa Yalısı, Üsküdar'daki Fethi Paşa Korusu, Karacaahmet'teki Rodoslu Ahmet Fethi Paşa Camii istanbul'da onun adıyla anılan mekanlardır.
...
Türk müzeciliğinin kurucusu sayılan ahmet fethi paşa'nın, babası rodosi hafız ahmet ağa ile birlikte, rodos'ta yaptırdığı bir türk kütüphanesi de vardır.
istanbul Eyüp'te, 1997 yılından beri "Eyüp Ergenekon ilköğretim Okulu" adıyla eğitim veren okul, 'Ergenekon' ismini taşıdığı için maziye karıştı.
Eyüp Ergenekon ilköğretim Okulu, il milli eğitim müdürlüğünün sessiz sedasız aldığı bir kararla "Nişancı Şehit Er Eyüp Beyazıt ilköğretim Okulu"na devredilmiştir.
Veliler isim değişikliği ve devredilme işleminin ne gerekçeyle yapıldığını öğrenmeye çalışmışlar, ama henüz bir sonuç alamamışlardır.
tanım : bir geline takılabilecek muhtemelen en ağır takı.
birileri, dişlilerle, zembereklerle uğraşırken diğer yandan eski bir milletvekilinin oğlunun 3 gün 3 gece süren düğününe 1 trilyon harcanıyor. karşılığında da geline 18 kilo altın, damada ise 320 bin ytl takılıyor.
hani derler ya, "zenginin malı, züğürdün çenesini yorar." diye. biz de biraz yorulalım bakalım. ama ağamız da "züğürt ağa" değil hani. hani "kulağını kaşısa", tam istediği gibi 10 tane alır. ama 4'ten fazlası hareme girer.
bu arada damat 21 yaşında, gelin ise 20. bu parayı iyi bir şekilde yatırım yapmaları durumunda ileride kendilerine minicik minicik yatçıklar falan alabilirler. minicik yahu!
magazin servisimizin bildirdiğine göre, 30 küçükbaş, 70 büyükbaş hayvan kesilmiş. 1 ton da pirinç kullanılmış. evet! pirinç! pirinç yahu... ne o, hiç mi pirinç görmediniz? gözleriniz faltaşı gibi açıldı! 1 ton diyorum! pirinçççççç!
dipnot : doğalgaza yüzde 80, elektriğe yüzde 43, pirince yüzde 60, ekmeğe yüzde 30, mazota yüzde 27 zam yapıldı. önemsiz bir haber olarak ise memura yüzde 8 zam yapıldı. bir de kömüre yüzde 60 zam yapıldı ama nasıl olsa kömür beleş!