Dün akşamki bölümde dikkatimi çeken güzel yerleri söylemek istiyorum.
Esas oğlanlardan biri olan Ferman Nazlı ya yardım etmek istedi, öteki dizilerden alışkın olduğumuz ona aşık olduğu sebebi yoktu, işini çok iyi yaptığı için. Yani bi aşk üçlüsü saçmalığı yapmadılar.
Nazlı eğer hastaneyi sikayet etseydi kendi karakteriyle çelişirdi. Güzel bağladılar.
Ali nin Nazlı yı savunması çok içtendi.
Nazlı kınama cezasıyla kurtulduğu anda gidip tuvalette kimsenin görmediği bir yerde sevinçten kendini yerlere attığı sahne çok inandırıcıydı. Hepimiz bunu yapariz aslında:)
Ya çok başarılı bir oyuncu ya da o role giremeyip düz oynayan bir oyuncu. Çözebilmiş degilim. Ama insan iki durumdan da rahatsız olmuyor. Ses tonu ve türkçesi efsane ayrıca.
Kadro güzel, eskiyle kıyaslanmaması gerektiğini düşünüyorum.
Gözde Şencan: Sevimli veya yaşlı rollerde sürekli. Çok ön planda değil fakat rolüne hakim.
Ezgi özyürekoğlu: Adım taner skecinde çok beğenmiştim, sanki komedi dışında rolleri daha iyi yapar gibi geliyor. Ses tonu da sahneye çok uygun.
Evliya Aykan: ilk göründüğünde acaba güldürecek mi telaşı veriyor fakat çok rahat kalkıyor altından ve mutlaka reaksiyon alıyor.
Sema Özkan: Çok başarılı bulduğum bir kadın oyuncu kendisi ve komediye de çok yakışıyor. Rolden çıktığını hiç görmedim.
Begüm Çağla Taşkın: Çok tiplemesi var aslında. Kişiyi direk skece dâhil edebiliyor. Fakat tiki kız rolleri güldürmüyor bana göre.
Batuhan Soyaslan: Çok güzel skeçler yazıyor. Ve en önemlisi tüm skeçleri çok komik ve başarılı. Daha fazla rol almalı kesinlikle. Dilli bebek skecinde son anda girip güldürmeyi başarıyor.
Fatma Tezcan: Yaşı en küçük oyuncuymuş. Yaşına rağmen tecrübesiz durmuyor ama hep evin ergen kızı tipleri dışına çıkması gerekiyor.
Hamza Yazıcı: Ses tonu olsun, mimikleri olsun abartıya kaçmadan çok iyi oynuyor. Ve reaksiyonu garantileyenlerden kesinlikle.
Ecem Sena Bayır: Sadece güzelliğiyle ön planda olmamalı aynı Fatma gibi onun da farklı tiplemesi olması oyunculuğunu kanıtlaması açısından çok önemli.
Safa Sarı: Taklitleri ve Kupranın babası,muhabir gibi tiplemeleri oldukça başarılı. Fakat skecin iyi gitmeyeceğini bilen herhangi bir yazar bunu sürekli kullanıyor ve doğallığı kalmıyor. Ve gerçekten son zamanlarda güldürmüyor o tiplemeler.
Cihan Talay: Cemileyle açın kapıyı skecini yazanlardan biri. Ordaki diyaloglardan bile ne kadar iyi bir yazar olduğu anlaşılıyor. Oyunculuğu da gayet başarılı. Daha çok rol almalıdır.
Edanur Hancı: Bkm'nin güzel ve yetenekli kızlarından birisidir. Farklı tiplere çok kolay bürünüyor. Daha çok ön plana çıkacaktır.
Gürhan Altundaşar: En deneyimlilerden gözüküyor. Tiyatro tozu yuttuğu çok belli. Açın kapıyı skecinde sarhoş rolünü çok başarılı yapıyor.
Ozan Yiğit: Canımız sıkılır skecinin yazarı. Sahneye çok yakışıyor. Günlük dizilerdeki başrollere benzese de çok daha yeteneklidir.
Cemile Çiğdem Canyurt: Şüphesiz en başarılı kadın oyuncularındandır. Adim Müzeyyen skecinde efsane oynadı. Oynarken insan hiç stres olmuyor. Cemile bu halleder hissiyatı oluşuyor.
Hilmi Deler: Hilmiyi Yılmaz hoca çok nadir övse de daha çok övülmeyi hak ediyor. Oynayış tarzı ve birazcık siması Oğuzhan Koçu hatırlatıyor.
Yasin Çam: En komik kişilerden biridir. Komik yani, doğal. Fakat keşke kadın kılığına girmese, hiçbir anlamı yok. Çünkü kimse o haline gülmüyor. O rolü normal bir kadın da oynasa aynı reaksiyon alacak. Gerek var mı?
Metin Pıhlıs: Çok iyi bir yazar her ne kadar bazen skeçleri beğenilmese de. Ergen rollerini vermeyin artık şu çocuğa. Göçük skecinde ve tarkan skecinde çok başarılıydı. Ayrıca ses tonu dublajlık
Atakan Çelik: Yakışıklılığıyla değil kesinlikle şimdiden oyunculuğuyla ön planda. Yaşlı rolleri ve şiveleri çok başarılı. Her role girebilenlerdendir kendisi.
Engin Demircioğlu: Reaksiyon alabilenlerden. Ayrıca başarılı bir yazar.
Ayşegül Yılmaz: Çocuk rolleri çok tatlı. Sanki o rolden bir daha çıkamazmış gibi gözükse de aniden genç bir kız veya bir teyzeye dönüşebiliyor.
Fatih Öztürk: ilk başlarda rolleri unutması imajını biraz zedelerse de izlemek çok keyif verici. Skeç bir anda aile ortamına dönüşüyor.
Yılmaz Erdoğan: Şu çocukların hevesini kırma sahnedeyken:)
Türk dizi sektörü entrikasız olmaz mantığında bir dizi daha olmasına rağmen çok beğendim. Duygusal sahnelerde hep alışık olduğumuz anlatıcı duygulandığı için bize de öyle geçer. Fakat burada anlatıcı gayet soğuk kanlılıkla anlatmasına rağmen insanı gözyaşına boğabilir. Empatiyi yüksek tutuyor. Oyunculuğa da bağlı tabi ki.
Nazlı rolünü oynayan kız Ali'yle olan diyalogları çok gerçekçi, çok iyi oynuyor fakat nedense platonik aşık rolüne bir türlü inandıramıyor.
Bu adamın sayısını çoğaltsınlar. Mesela diğer sanatçılar örnek alsın. Ne bileyim bir şey olur da bu ilizyon bozulursa ülkece hayal kırıklığı yaşarız gibime geliyor. Evet öyle birine asla benzemiyor. içten geliyor o kadar belli ki. iyi ki var. Haluk Leventler hep olsun.
Eğer ki o kişi aynı zamanda beklenense o histen güzel his yoktur. Çünkü beklemek vuslattan çok daha heyecanlıdır. Fakat gelmeyeceğini bile bile özlemek, ah işte o çok acıtandır. Bazen rüyada buluşursunuz, uyuduğunuza bile pişman ettirir.
istanbul fazla kalabalık , iç anadolu(Ankara dahil) kışları çok soğuk, Doğu anadolu çok karlı ve soğuk. Akdeniz'de yazın hayat klimaya sarılarak geçiyor. Karadeniz iyi, yaşanabilir. Ama iş imkanı olarak da iklim olarak da Bursa, Kocaeli yaşanabilir şehirler.
Bazı nedenler bilmediğimizden bazı nedenler de çok iyi bildiğimiz ama konuşmayla başa çıkılamayacağını düşündüğümüzden..
Nikola Tesla nın gerçek bir mucit olması, onun bazı kişiler tarafından kandırılması ve hayata çok sefil veda etmesi
Florür maddesinin insanları çok uyuşturduğu kullandıkça onları yönetmenin daha kolaylaştığı ve bir komplo teorisi olduğu. Hitlerin işkencelerinden biri olduğu. Diş macunlarında ve birçok yiyecekte bulunduğu.
Amerika ve bazı Avrupa ülkelerinin birbirinden haberli habersiz laboratuvar şartlarında ölümcül virüs yaptıkları ve insanların sayısını azaltmak için kullandıkları
Aile kavramının anlamını yitirmesi için çeşitli subliminal mesajlar vermeleri(medya ve arkasındakiler)
insanların her gün daha da asosyal olması(konuşuluyor fakat sebepleriyle değil)
Günlük hayatta başımıza bir şey geldiğinde çabuk kabullenemeyiz. Sürekli söyleniriz . Bu dizi buna tepki olarak yapıldı şüphesiz. Yav Celal baba dediğimiz mafyanın o kadar Zaman yanında olduğu adamı polis çıkıyor, kızı onun annesini öldürdüğünü öğreniyor, kızı ölüyor, adam direk kabulleniyor. Ne şaşırma ne bir şey. Sayıklamıyor bile. Mert'in sarpı bileceğine de hiç ihtimal vermiyor. Ya o kadar yanyanalar. insan Bi korkar. Bu Nasıl soğukkanlılık. Yok bu çetin tekindorluk rol değildi. Senaristlere selam.
bu bölüm çok hareketli geçti. alyanakın sonunu da çok merak ediyorum. adamın ajanı olmadığı bi füsun kaldı. ha bi de şu senaristler konu konuyu aşarken unuttukları oluyor galiba. bi ara bu meleğin teyzesi vardı. öldüreceklerdi flan ne oldu ona? ayrıca davut küçükken de psikopatmış.
Mutluluk isteklerimizin gerçekleşmesiyle paralel gibi gösterilse de aslında değildir. Çünkü isteklerin tamamlandığı anda başka istek çıkar. Mesela bir sanatçı düşünelim. Bu kişiyle hayallerimiz aynı değildir dolayısıyla mutluluk anlayışımız da. O villa ister olur, uçak ister en iyisi olmak ister bekler. Mutluluk ona kavuşma hayalidir. Mutluluğa ulaşabilirlik olarak bakmamızı sağlıyor. Gelecekte...
Velhasıl anı yaşamaktır mutluluk. Anı yaşamak demek gelecek kaygısı olmadan, duyularını aktif Bi şekilde kullanmaktır. Gör, duy, yediğin yemekten tat al ve halinden memnun ol. Çünkü her sabah uyandığımızda hayatı sorgulama aşamamıZ vardır ya. Ben ne için yaşıyorum. işte tam da o sebep için Mutlu ol. Oturduğun yerden zaman geçiyor. Belki tüm hayallerine kavuşacaksın ama aynı heves olacak mı? Anı yaşa...