herkes gidiyor ve biz hiçbir şey yapamıyoruz. zaman bizi kemiriyor. elimizdekilerin kıymetini bilemiyorken acı bir şekilde bildiriyor.elimizdeki avuntu ölülerin acı çekmeyecek olması.
Devlet bahçeli'nin oradan buradan aldığı paralı köpeklerin sloganı.
Evet çıkmazsa Bahçeli bitti azınlık konumunda daha güçlü rakipleri var. Hiç değilse koltuk kaparım derdinde.
avrupalılar şu an müslüman ülkelerin yaşadıklarını yaşadılar.
sonra ne oldu? reform ve rönesans ile bilime ve laikliğe döndüler.
peki müslüman aleminin bir şansı var mı? var ama az
rönesansı için zengin ve bilgiye aç zengin kişilerin desteğiyle olur ve reform bunun tetiklemesiyle gerçekleşir.
nilhan sultan hanımefendi hazretleri, canınıza da yetse, yapacak bir şey yok. ayaklar baş oldu, sorma bacım! galatasaray adası’nı filan vermeyeceğim size çünkü artık orası bizim kraliyet ailesinin. dava da açma, kraliyet ailesi kalabalık, 80 milyonuz hangimizle uğraşacaksın?
nilhan osmanoğlu, 2. abdülhamit’in beşinci kuşak torunuymuş. ve parlamenter sistem kendisinin canına yetmiş. sultanı üzmüşüz, görüyor musun sen?
bu bir “yav bir gidin allasen, şaka mısınız?” yazısıdır. ha derseniz ki, koskoca sultana bıdı bıdı yapan sen kimsin? hemen söyleyeyim efenim.
ordu gölköylü feyzullah bey ve uşak merkez ilçesinden asım bey’in torunu gülse sultan ben!
nilhan hanımcığım, benim dedeler osmanlı sultanı değillerdi ama çok kral adamlardı. napolyon’un “benden daha zengin tek insandır” dediğini iddia ettiğiniz 2. abdülhamit padişahımız (ki o doğduğunda napolyon ölmüştü, neyse üstünde durmayacağım) gibi varlıklı değillerdi tabii. galatasaray adası’nı filan bırak, bir elma bahçesi bile yok bize dededen kalan. ama çok acayip istiklal madalyaları var. dizi dizi. artık kaç yerlerinden yaralandılarsa bu memleketin bağımsızlık savaşında, bildiğin koleksiyon olmuş. “bildiğin” diyorum da o dönemleri bilmezsiniz, sizin aile yurtdışındaydı sanırım! e biz de n’apalım, sizin dedeler gidince, ailecek kendi sultanlığımızı kurduk:
babam mesela, uşak’tan istanbul’a gelip, yurtta kalarak hukuk fakültesinde okudu, çok kral bir avukat oldu.
evlerimizi, arazilerimizi, işyerlerimizi istiyormuşsunuz...
ben, cumhuriyetin, o canınıza yeten parlamenter sistemin, hatasıyla sevabıyla inşa ettiği devlet okullarında ilkokulu, liseyi, üniversiteyi bedava okudum. sonra meğer sistem o kadar da kötü değilmiş ki o okullarda aldığım eğitim, dünyanın en ‘kral’ üniversitelerinden columbia üniversitesi’nde yüksek lisansa kabul edilmeme ‘yetti’.
19 yaşından beri yazıyorum. muhtemelen son 15 yılda yaptıklarımın bazılarını takip ettiniz, eğer türkiye’de yaşadıysanız... napolyon’u ilgilendiren konuları filan bırak. evet piremses gibi hayatım var o ayrı da esas gülüyorlar, tanıyorlar, seviyorlar, sayıyorlar. kime sorsan gösterir. kalplerde taht kurdum desem yeridir, affedersin! yani kusura bakma, artık prenses benim! biziz!
e cumhuriyet böyle bir şey. krallık, kraliçelik bedava değil. bileğinin hakkıyla. yani kadın, erkek, fakir, zengin, köylü, kentli, herkes kral olabiliyor o ‘canınıza yeten düzende’... ‘since 1923’!
siz illa sultan mı olmak istiyorsunuz nilhan hanım kardeşim? internet sitenizde osmanlı tarzı eşyalar satıyorsunuz ya... o işi öyle bir büyütüp o kadar başarılı, o kadar yenilikçi, orijinal bir hale getirirsin ki sana “vay be, e-ticaretin sultanı oldu” derler, anca öyle olur o. ondan sonra bileğinin hakkıyla para, şan, şöhret, sevgi, saygı kazanmış biz sıradan ölümlüler gibi karşımıza geçer, “ha bir de benim 5 kuşak önceki dedem sultan 2. abdülhamit” dersin. “aa ne hoş” deriz biz de, sohbetin kenar süsü olur.
tabii amazon’u filan kurmadıysan, e-ticaretle ada almak zor. siz galatasaray adası dahil, istanbul’un farklı yerlerinde vatandaşların çalışıp çabalayıp aldığı evlerin, işyerlerinin arazilerini filan istiyormuşsunuz. hatta türkiye cumhuriyeti’ne avrupa insan hakları mahkemesi’nde dava açacakmışsınız.
olmaz. bir kere galatasaray adası benim! arada yazın gidip yüzüyorum ben orada. vermem, kusura bakmayın. ben ve kraliyet ailem ekonomik şartlarımız sınırlarında oradan faydalanma hakkına sahibiz. kraliyet ailesi de artık çok kalabalık. 80 milyon olmuşuz, dün söylediler. yani dava filan zor, hangi birimizle uğraşacaksın?
vaziyet böyle sultanım, gördüğün gibi ayaklar baş oldu; bacaklar, kollar yani tırnaklarıyla kazan herkes baş oldu özetle. e tabii canınıza yeter, kolay mı?
sevgi, saygı ve muhabbetle...
imza
çok kral insanlardan istiklal madalyalı gazi feyzullah ve asım beylerin torunu
gönüllerin sultanı gülse hanım
doğru o parlamenter sistem olmasaydı şimdi siz anadolunun adına koymaya devam ediyordunuz
o parlamenter sistem olmasaydı altın varaklı klozetlerinize sıçıyordunuz
o parlamenter sistem olmasaydı ingilizlere istanbulu satıyordunuz
o parlamenter sistem olmasaydı bugün ıraktan farkımız olmayacaktı.
o parlamenter sistem olmasaydı aydın kişiler sizi rahatsız edemeyeceklerdi
o parlamenter sistem olmasaydı hukuk sadece size çalışıyordu
ama unutmayın o parlamenter sistem sizi affetti de bu ülkeye döndünüz. yoksa sürgündünüz.
evet dünyada böyle
fakat
türkiye'de işler çok farklı:
1. sol 80'den sonra iyi bir şekilde siyasi alanda örgütlenemedi. shp'yi boş verin sonra chp'ye kaçtı o.
2. milliyetçiliğin görmezden gelinmesi. ülke olarak milliyetçiyiz ve sol kürtlere özerklik operasyonların durması gibi söylemleri ve hdp'ye yamanması kaybettirdi.
3. eleştirel bakışlarının aslında akplilerden bir farkının olmaması. bu konuda tom walker haklı.
4. insanların üşengeçliği. bu konuda da haklı.
5. fırsatların kaçırılması. benim bildiğim kadarıyla gezi de 17-25 aralıkta sağlam bir örgütlenme oluşturulamadı. sol partiler misyonlarını yerine getiremediler ve tabi muhalifler de.
6. isteklerin farklılığı. biri devrim yapmak, diğeri eski düzenin devamını savunuyor. bu da ihtilaflara neden oluyor.
7. ne istediğini bilmemek. eski türkiye'yi tekrar kurmak mı yoksa yeni bir ülke yaratmak mı istiyoruz? nasıl yapacağız? bunları bilmiyoruz.
8. akpnin yarattığı korku ortamı.
elinde son bir iş olarak başkanlık referandumu kaldı. bunu geçirebilirse ne olacağını biliyoruz.
fakat aslolan konu geçiremezse ne olacak. ülkesini iç savaşa götürebilir.
sadat'ı bunun için kurdu. polis emrinde ama askere güvenemiyor çünkü cemaatten boşalan askeri kadrolara atatürkçüler geçiyor. ve ordu da büyük sıkıntılar var. polis yetersiz kalacaktır çünkü 15 temmuzda çok etkili olamadı ve çok kayıp verdi. asker müdahale etmesiyle kalkışma büyümeden önlendi.
peki sadat'ın bu konuda katkısı ne askeri düzen ve eğitim alarak arazi ve şehirlerde operasyonlar yapacaklar. ve erdoğanın paralı askerleri görevini yerine getirecekler.
bu işin sonunda nato müdahale edebilir.
peki biz ne yapmalıyız hayır demeli ve insanları hayır demeye ikna etmeliyiz korkularımızın bizi yönetmemesini bizim onları yönetmemizin gerektiğini anlamalıyız.