Yaşamak bazen o kadar anlamsızlaşıyoki gözümde.. Düşünüyorum; ben neden varım? Nasıl bir insanım? Ne yapıyorum ve nereye gidiyorum? Ne istiyorum hayattan, ne bekliyorum?
Yaşantılarımız içinde kendi varlığımıza anlam kazandırabilmek o kadar da kolay bir şey değil aslında. Bazı şeyler ifade edildiğinden çok daha zor..
insan olmak mesela. Söylendiği kadar kolay mıdır? Düşünebilme becerisi diğer varlıklara göre çok daha üstün olan her şahsiyeti insan olarak kabul edebilir miyiz? Yoksa insan olmak bunun çok daha ötesinde midir?
Farklı bakış açıları dünyaya zenginlik katar öyle değil mi? O zaman bana kalırsa biz, oldukça fakir bir dünyada yaşıyoruz.
insan olmanın bile bu kadar basite indirgendiği bir dünya ne kadar zengin olabilir ki zaten? Olsa da neye yarar? Sonuçta her şeyin bir başlangıcı olduğu gibi aynı zamanda da bir sonu var.
Belki de hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamamızdır en büyük problemimiz. Hatta belki de tam anlamıyla insan olamayışımızın sebebi de budur. Her an her şeyin olabileceğini göz ardı etmektir bizi bu kadar saçmalığın içine iten..
Değer bilmek, önemsemek, sahip çıkmak, benimsemek, konuşmadan önce iki kez düşünmek, kırmamak, görmezden gelmemek, iyi ya da kötü her günde birlikte olmak, ezmemek, küçük görmemek, sevmek, gülümsemek, paylaşmak, hatta yoldan geçen kediye bile selam vermek.. Daha birçok şey sıralayabilirim insan olmak adına. Sıralamaktan ziyade, yapabilir miyiz bunları hayatımızın her anında?...
Hicbir yer insanin kendi evi gibi olmuyo. ister babanın evi olsun, ister ablanin. Hatta bazen kendi evinde bile yabancı gibi hissedebiliyor insan. Kendimi bu dünyanın hicbir yerine ait hissetmiyorum artik. Sadece bekliyorum...
ben şuan sadece hayatimda tanidigim en iyi insanlardan biri için yaziyorum. başına gelmeyen şey kalmamis, muhtemelen kendini dipsiz ve karanlik bi cukurun icinde sürekli düşüyormuş gibi hisseden biri için. yaptigi en büyük hata sadece sevmek olan biri için. aramizda çok mesafe var belki ama burdan onun acisini hissedebiliyorum. sanki ben yasiyomusum gibi. yaninda olup birazcik olsun daha iyi hissetmesini sağlayabilecek bi şeyler yapabilmeyi isterdim. ama kuracak cümle dahi bulamiyorum. umarim içinde olduğun bu sacma durumdan en kisa zamanda kurtulursun. belki birbirimizi hic görmedik ve çok az şey biliyoruz birbirimiz hakkında. ama emin ol cok uzaginda olsa bile seni gerçekten önemseyen biri var. kötü zamanlarinda içini dökecek biri arayisina girersen bil ki ben hep burdayim güzel insan.. seni her zaman dinlemeye hazirim..
Kabullenmesi seneler süren şeydir. üstelik arkadaşınız yan dairenizde oturuyorsa. onu en son gördüğünüz anı hatırladığınızda keşke yüzüne daha dikkatli baksaydım, boynuna sarılıp onu ne kadar çok sevdiğimi söyleseydim diye pişmanlık duymaktır. kapıyı açıp dışarı çıkmaya hazırlanırken, yan daireden gelen sesler arasında onun sesini aramaktır. kim olursa olsun, zordur birini kaybetmek. hele de böyle anidense...
asıl hayat o zaman başlayacak. ama ne yazıkki beş dakika sonra ölsem yanımda günahlarımdan başka götürebileceğim hiçbir şeyim yok. sonsuz hayata bu kadar hazırlıksız olmak aptallıktan başka hiçbir şey değil. acıyorum kendime...
ne mutlusundur ne de üzgün. ne iyisindir ne de kötü. o yüzden en korkunç şeylerden biridir hislerini kaybetmek. içinde bulunduğun duruma bir isim vermek her zaman rahatlatır çünkü.
beş yüz kilo bir insanı zayıflatmak, kırk kilo bir insana kilo aldırmaktan daha kolaymış. herhangi bir sağlık problemiyle alakalı olmadığı sürece çoğunlukla irade işi bu zayıflamak.
anlatacak çok şeyin olduğu halde doğru kelimeleri bulamayıp sustuğun günlerdir. hayattaki bütün amacını kaybetmişsin gibi, bir daha asla hiçbir şey düzelmeyecekmiş gibi hissettiğin günlerdir. sabretmeye çalıştıkça gücünü tüketen günlerdir. ama ne demiş Mevlana : her şey üstüne gelip, seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde , sakın vazgeçme! işte orası kaderinin değişeceği noktadır...