birkaç dakika önce başlamış, ankara'nın uzun zamandır yolunu gözlediği yağmurlardan ilki.
hatta bende bir an v for vendetta'da korkularından arınmış natalie portman, yahut ormanda boone ile gezerken yağmur yağan john locke hesabı ellerimi göğe doğru açarak ıslanma isteği doğursa da içimden gelen "akıllı ol, hasta olacaksın tam sınavlardan önce" sesi bu isteğimi baskılamıştır.
hepsinden öte, umarım bu yağmur ankara'daki barajları biraz olsun doldurur.
türkiye'deki ırkçılığı zencilere yönelik şiddet olarak arıyorsanız, evet doğrudur, çünkü türkiye'de zencilere sempatiyle bakılır. lakin farklılıkları olan sadece zenciler değildir.
bu vesileyle belirtmek isterim ki; ırkçılığın darwinizm ve kilisenin ortak hırsları sonucu oluştuğunu sömürgeci devletlerin de buna ön ayak olduğunu öğrenmemize vesile olan başlıktır.
bu fantastik iddiayı bir kenara bırakıp gerçek hayata dönecek olursak; çok kürt ve dahi türk tanıdım ama hiçbiri her şeyi devletten bekleyecek kadar salak insanlar değildi.
arkadaşlarımın isteği üzerine denediğim ama pek verim alamadığım hadise.
onun yerine balık yerken entry girerseniz inanın ki hem daha lezzetli hem de daha sağlıklı oluyor. düşünsenize dha bile var! hele elle yerseniz her ne kadar klavye biraz kirlense de tadına doyulmuyor. ha bu arada;
- adi carmen!
+ n'oldu abi hayr'ola?-
- abi bi kıza aşık oldum ama adi çıktı.
+ yapma ya. emin misin?
- ya herhalde öyle ya. ama bi daha bakayım.
...
- obareeeeeyy!
+ n'oldu abi?
- sağolasın haydar, büyüksün?
+ ulan yine karakter azizliğine uğradın di mi?
- evet abi yaa, adi carmen değilmiş adı carmen'miş.
+hadi yine iyisin.
- dıptıs dıptıs.
hayatının ilerleyen dönemlerinde kız arkadaşsız kalacak, bu yüzden depresyona girecek ve intihar girişiminde bulunacak ama bunu da başaramayacak erkeklerdir.*
fonetik açıdan mürteci kelimesini çağrıştırsa da çoğunlukla faşist iktidarların ya da askeri yönetimlerin baskısından dolayı bir başka ülkeye iltica talebinde bulunarak memleketinden ayrılmak zorunda kalan aydınları tanımlayan söz öbeği.
emin çölaşan'ı da pek sevmem lakin aydın doğan da ayar falan ver(e)memiştir. sürekli "arkadaşız, dostuz ama var ya, allah belanı versin" modunda sözler söylemiştir, "emin sen geçen gün çok iğrenç bir insansın" modunda konuşup durmuştur. emin çölaşan ise derdinin yıllardır arkadaşı olduğu bir insanla değil, ertuğrul özkök'le olduğunu belirtip aydın doğan telefonu kapattıktan sonra söylediklerine yanıt vermiştir. -kendi söylemiyle- "uzun yıllardır arkadaşı olan" aydın doğan'la canlı yayında kavga etmek istememiştir.
o değil de, ertuğrul özkök amerika'da imiş, o sebepten bağlanamamış. halbuki amerika'da telefon var diye biliyordum.
az önce evimin önünden yaklaşık 329367 otobüs ve 72035735435 özel araçtan oluşan bir konvoy halinde sürekli korna çalarak geçen seçmenlere sahip ve bu yönüyle kulağımın ebesiyle tehlikeli ilişkilere giren parti.
msn'den karşıdaki kişiye paylaşım klasörü değil "paylaşım sofrası" açmaktır. sofradaki yemekleri paylaşa paylaşa yemektir. yemekleri yerken "ekmeğimi böldüm de yediiimm" şeklinde şarkı söylemektir.
ancak minimum 6saatlik bir uykuyu göz önüne alırsak bu süre 405 saniyeye düşer ki bu da yaklaşık 6,5 dakikada bir sigara içmek demektir. ortalama bir sigara içiminin de en az 7-8 dk kadar sürdüğü varsayılacak olursa**, sonuç olarak karşımıza sigaradan mahvolmuş bir ciğer ve yarım sigaralarla dolmuş kül tablaları kalır.*
türkiye-ermenistan ilişkilerine büyük zarar veren, bu yolla türklere zarar verdiğini düşünürken ermenilerin sınır kapısının kapalı olmasından dolayı aç kaldığını görmek istemeyen, çünkü derdinin ermenistan'daki kardeşlerini ihya etmek değil türklere zarar vermek olarak belirlemiş diaspora. her yıl sözde soykırımın tanınması için harcadığı milyar dolarları ermenistan'ın kalkınması için harcasa samimi olacağına inananacağım, ancak derdinin bu olmadığı açık, rahmetli hrant dink'in de söylediği gibi kimliğini ermenilik üzerine değil türk düşmanlığı üzerine kurmuş insan topluluğu. çoğunluğu abd, fransa ve arjantin'de olmak üzere 6 milyon civarında insandan oluşur.