Benim içinde bulunduğum evrende garip bir bug oluştu. Normalde uzun zamandır görüşmediğim eski kız arkadaşım ve ben farklı zamanlarda Ankara'ya taşındık. Birbirimizden uzak ve iletişimsiz oturuyoruz. Yıllardır kendi halinde bir bekar olarak Ankara'da takılırken birden hayatıma birisi girdi. Kendisi eski kız arkadaşla aynı semtte oturuyor. Ben henüz bu yeni giren kişiyle bir iki kez kahve içip ara sıra mesajlaşırken, iş yerinden bir kız daha benle ilgilenmeye başladı, o da aynı semtte oturuyor. Bu kızla da saatlerce telefonda konuşmalar, birlikte gezi planı yapmalar filan... Hayır Ankara küçük Bi yer de değil, semt dediğimiz şey de ilçenin küçüğü, hani öyle büyük bir alan da söz konusu değil.
Simülasyon bana aday olarak hep aynı semtten kız respawn ediyor. Ya da o semtte bi şey var, havasını soluyan veya suyunu içen ben gibi konuşkan ama asosyal ama işinde gücünde ortalama tipli erkeklerden hoşlanıyor olabilirler.
Benim de kafam karıştı. iki tane kızla konuşuyor olmak çok canımı sıkıyor ama ikisi de dümdüz görüşme olduğu için bu durum beni ne derece meşru kılar bilemiyorum.
Kullandığım tüm sözlüklerde bir şekilde tanıyan edenim oldu, sadece burada kullandığım nick ile içimi dökeyim dedim.
Edit: yetmezmiş gibi üniversitede hocam tez çalışma alanım olarak yine o semtteki bir kuruma gitmemi istedi. Var bir gariplik bakalım.
Nihal atsız ile arasındaki dava pek konuşulagelmiştir. Davayı bu kadar öne çıkaran şey Ali'nin içimizdeki şeytan romanında Atsızvari bir karakteri yeren ithamlarda bulunmasıdır. Bu romanın çıkışıyla atsız içimizdeki şeytanlar isimli bir uzunca yazıyla cevap vermiş ve ali'yi peyami safa'ya haraket ettiği, dönek ve vasıfsız olduğu kabilinde ifadelerin ardından açık açık ölümüne bir süngü düellosuna davet etmiştir. Davaya icabet olunmamış ve atsız dava edilmiştir.
Konu öyle gariptir ki atsız, Ali'yi ta ilk şiirlerini yazdığı dönemlerden beri tanımaktadır, hatta farketmişsinidir, ali'nin Tüm şiirlerinin toplandığı kitapta Atsız mecmua'da yayınlanmış şiirler bulunmaktadır. Böyle bir yakınlık söz konusuyken atsız'ın yazısındaki ifadeye göre ali ilk zamanlar atatürkçü-milliyetçi iken almanya'ya okumaya gittiğinde fikirleri sola eğilmiştir.
Yazı epey uzundur, teferruatını bir bir eklemeyeyim, okuyunuz, ali'yi yalnızca solculardan okumak yerine onu yakından takip etmiş davasından dönmeyen bir milliyetçi tarafından da okuyun. inanmak istemeyeceğiniz ayrıntılarla dahi karşılaşabilirsiniz.
Şöyle bir dip not da ekliyeyim; pantürkizm veya turan deyin, ikinci dünya harbi ile canlanmış bir fikir değildir. Fransız ihtilaliyle, 1789, zaten her taraftan vatan millet, bağımsızlık kavramları konuşulmaktadır. Anadolu'da ise milliyetçilik ittihatçılarla güçlenmiş, kurtuluş savaşı ve atatürk cumhuriyeti döneminde türkçülük adıyla alenen işlenmeye başlamıştır. Atsız da işte böyle bir dönemin Türkçüsüdür. Onu hitler'den gaz almış gibi göstermek düpedüz iftiradır ki kendisi de bunu açıkça reddetmiştir.
Şimdi bu konuya neden değindim, onu söyleyeyim, sabahattin ali bab-ı ali ocağı çıkışlıdır. Atsız ile tanışıklığı da buradandır. Kendisi o dönem milletçi geçinmiş, almanya sonrası sosyalizme evrilmiş, milliyetçiliği karalamış, siyasileti gözüne batınca yeniden milliyetçi kaleme dönmüş, daha sonra tekrar sola çark etmiştir. ölünün ardından fazla konuşmak iyi değildir, durum budur ki kaynak yukarıda belirtilendir, yazarın henüz hayattayken hakkında yazılmış beyanatın yorumlanmasıdır.
Davayı bu kadar öne çıkaran şey Ali'nin içimizdeki şeytan romanında Atsızvari bir karakteri yeren ithamlarda bulunmasıdır. Bu romanın çıkışıyla atsız içimizdeki şeytanlar isimli bir uzunca yazıyla cevap vermiş ve ali'yi peyami safa'ya haraket ettiği, dönek ve vasıfsız olduğu kabilinde ifadelerin ardından açık açık ölümüne bir süngü düellosuna davet etmiştir. Davaya icabet olunmamış ve atsız dava edilmiştir.
Konu öyle gariptir ki atsız, Ali'yi ta ilk şiirlerini yazdığı dönemlerden beri tanımaktadır, hatta farketmişsinidir, ali'nin Tüm şiirlerinin toplandığı kitapta Atsız mecmua'da yayınlanmış şiirler bulunmaktadır. Böyle bir yakınlık söz konusuyken atsız'ın yazısındaki ifadeye göre ali ilk zamanlar atatürkçü-milliyetçi iken almanya'ya okumaya gittiğinde fikirleri sola eğilmiştir.
Yazı epey uzundur, teferruatını bir bir eklemeyeyim, okuyunuz, ali'yi yalnızca solculardan okumak yerine onu yakından takip etmiş davasından dönmeyen bir milliyetçi tarafından da okuyun. inanmak istemeyeceğiniz ayrıntılarla dahi karşılaşabilirsiniz.
"we were hundred(S), we were face(d), we came to the (de)tail" şeklindeki eski bir iskoç sözü. çeviride yazılar silik olduğu için kayıplar yaşanmış. yani bağımsızlık mücadelesinden bahsediyor. ne yazık ki kuyruklu yalanlarla insanlar bunca yıl aldatılmış.
genç kızlarda pek moda olan yandan çantanın çapraz takılması halinde oluşacak görüntüyü göğüsleyen kızlar. şehvetli mi, evet, erkek olarak kafada direkt avuçlama potansiyelini düşünen abazalar var muhakkak. itici mi, kimde gördüğüne bağlı, ben kuzenimde öyle birşey görmek istemem mesela, kız arkadaşlarımda görmek istemem. haa, kız kemeri sıkıp mesefeyi daraltmışsa zaten dar olan pantolonumuzdaki hacmimiz artar, bu da bir gerçek.
sen bu kadar şişman olmasan, ben bu kadar zayıf olmasam, seni kaçırsam, güneyde bir sahil kasabasına yerleşsek, üçüncü çoğumuzun adını ne koymak isterdin?
sons of anarchy dizisine bir tür parodi niteliğinde pornogrofik ağırlıklı dizi, tam olarak kaç bölümdür bilmem, torrent'te 6 bölüm gördüm, birinciyi indirdim, bir erkek ve bir kadın birbirlerine hunharca muamele ediyorlardı, fazla izlemedim.
ilkel yaratıkların bile selam vermeyi öğrendiğinin kanıtıdır, "i love you" diyen köpek* için de ilerleme kabilinden yakıştırmalarda bulunmuş kişinin ifade özgürlüğündeki bir penceredir.
yoksa allah'ın selamını vermenin ilkel bir tarafı yoktur, asıl ilkellik kıçını kaşıyarak yanınıza gelen kişinin hal hatır sormadan çekip gitmesi, ya da daha kötüsü kendi işini görmesine yarayacak soruyu sorup bir daha hiç görüşmeyecekmiş gibi selamsız gelip eyvallahsız ayrılmasıdır.
barındırdığı başlıkları sizin bizim gibi internet gezginlerinin, kitap kurcalayıcılarının hazırladığı türkçe ansiklopedi. yazılanların çoğu taslak mahiyetinde kaldığı için hatası bağışlanabilir.
bir the band perry şarkısı.
"if you go before i do,
i'm gonna tell the grave digger that he better dig two"
sözlerine sahip, "sensiz yaşayamam" temalı vurucu cümleleriyle düşündürücü bir parça.
doğuda, çoğunlukla çin masallarında büyük yılan olarak tasvir edilir; ki bir zaman uçtuğu ve ağzından ateş püskürtebildiği de kaynaklarda yer etmiştir. kutsal sayılır ve yalnızca kutsal kişilerin gördüğüne inanılır. soylu hayvanlardır, cinsel hayatları yoktur.
batıda durum biraz daha farklıdır. iri yapılı, hafif göbekli gibi, insan yiyebilen, dağı taşı koruyan ateş püskürüklü yaratıklar olarak tasvir edilirler. yumurtlama yoluyla çoğalırlar.
türkçede de genellikle "büyük yılan" manasında kullanılır.
son oks'de türkçede türkiye birincisi olmuş, girdiği liseden ilk anadolu lisesi mezunu olarak çıkmış, kazandığı bölümün ilk ingilizce hazırlığına girmiş, 11 eylül gibi hatırlanası bir doğum gününe sahip beni içinde barındıran nesildir.