bunlara ilaveten resim sanatında da reprodüksiyon vardır, ünlü tablolar başka başka ressamlar tarafından tekrar yapılırlar. lakin edebiyatta böyle bir yeniden yaratım sürecinin olmadığı düşüncesi doğru değildir. edebiyatta, post-modern edebiyatın yeniliklerinden biri olarak ecnebilerin breaking the forms dedikleri yeniden yaratım olayı vardır. örnek vermek gerekirse charlotte bronte'nin ünlü jane eyre'si Jean Rhys'ın wide sargasso sea adlı romanında yeniden can bulmuştur.
yirmiden fazla ülkenin müzisyenlerini bir araya toplayıp enfes müzikler icra eden kar amacı gütmeyen eğitsel amaçlı bir müzik topluluğu. grup liderleri çellist yo-yo-ma'dır.
bu adamlar ne yapar derseniz, aşağı yukarı şöyle bir şey:
oray eğin'in "medya nasıl çökertildi?" mottolu yeni kitabı.
--spoiler--
"bak" dedi genel yayın yönetmeni, ''hükümet isterse en sağlam kuruluşları, en sağlam bankaları bile bir günde batırır.''
tam da böyle oldu.
propagandanın başarıyla ulaşması için önce medyanın dönüştürülmesi gerekiyordu.
bir aşamadan sonra hiç kimse direnemedi, değişimden herkes nasibini aldı. künyeler yenilendi, köşeler boşaltıldı, insanlar işsiz bırakıldı, muhalif gazeteciler hapse atıldı. insanlar susturuldu, korkutuldu. itiraz etmeye kalkan herkes bir şekilde cezalandırıldı, sindirildi.
ve sonunda türk medyası çökertildi.
aydın doğan hangi tavizleri verdi?
cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde hükümet gazetelerden ne rica etti?
tmsf'nin parasıyla ıstakoz kırmızı şarap alemleri yapanlar kim?
milyarlarca dolarlık vergi cezası süreci nasıl gelişti?
hükümet yazar atamalarına, manşet değişikliklerine nasıl bulaştı?
yandaş medya nasıl yaratıldı?
hürriyet gazetesindeki kritik değişim nasıl gerçekleşti?
tasfiye listeleri nasıl belirleniyor, kimlerin üzeri çiziliyor?
sabah'a el konulmadan bir gece önce ankara'da hangi pazarlık yapıldı?
hangi yandaş gazeteci otopark işletmecisi oldu?
liberallerle hükümetin arası nasıl açıldı?
meslektaşlarını ihbar eden, tutuklanacak gazetesi listesi çıkaran yazarlar kim?
amerika'dan gelen gazetecilerin özel yetkileri ne?
son 10 yılda yaşanan en sarsıcı değişimi oray eğin anlatıyor. pek çoğu ilk kez ortaya çıkan bilgilerlerle tarihe düşülen bir not ''imha planı.'' demokrasinin olmazsa olmazı, özgür basının adım adım türkiye'de yok edilmesinin özeti.
--spoiler--
elizabethan dönemine ait anonim bir şiir. pek çok defa üzerine beste yapılmıştır. sense and sensibility filminde çalan halinin ise ölürken başucumda çalmasını istiyorum.
--spoiler--
Sırat köprüsünden jeeple geçilmez, adam olana çıplak ayak gerek. Belki yorgun, belki çelimsiz, belki mecalsiz, ve fakat bir ömür boyu hakikat peşinden koşmuş ayaklar...
Eldekiyle kanaat edebilmeyi öğrenmiş, rıza lokmasıyla yetinmiş, insanı insana kulluktan uzak tutmuş ayaklar...
Mahcub bir yüz, güçsüz bir gövde... zayıf ve çelimsiz... yani kıl kadar bir beden... incecik...
Dünyadan perhiz ettiği, gelip geçici zevklerin orucunu tuttuğu için değil sadece, insanın yükünü taşımaktan eridiği için de...
oyuncuları Evren Kardeş, Mehmet Ali Nuroğlu, Deniz Celiloğlu, Nihat ileri, Burak Sayar, Aybanu Aykut Gürses olan oyun.
Oyunda, California'nun çölündeki askeri lojmanda kocası Benito'nun dönüşünü bekleyen Gabriela'nın ağzından bir hikaye/rüya anlatılıyor.
Aslında savaşa gidenin ve geride kalanın durumu geride kalanın penceresinden verilmiş. Biz daha önce bildiklerimizden, asker Benito'ya uygun bir ruh hali giydiriyoruz. Herkesin Gabriela'sı benzer olabilir ama herkesin Benito'su ayrı olacaktır .
Körfez savaşı sırasında, izne dönecek olan kocasını (Mehmet Ali Nuroğlu) bekleyen Gabriela(Evren Kardeş) , evinin arka bahçesinde , düş mü gerçek mi belli olmayan gerçeküstü ("Dali gerçeküstü"sü) bir ortamda sırtüstü yatmış, gökyüzünü seyrediyor.Bahçede bir çakal(Burak Sayar),peşinde koştuğu kediyi (Aybanu Aykut Gürses) kandırmaya çalışmakta, komşunun 14 yaşındaki erken büyümüş oğlu Martin(Deniz Celiloğlu) Gabriela'yı gözetlemektedir. Ay(Nihat ileri) hepsini aydınlatıyor. *
dünyanın en kısa bilim kurgu hikayesine sahip olan amerikalı yazar. hikaye şöyle ki:
Profesör John, yıllardan beri zaman konusu üstünde çalışıyordu.
Fakat sonunda çözümü buldum, dedi kızına. Makine bizi geçmişe götürecek.
Bununla zamanı geriye çalıştıracağız.
Makinedeki düğmeye bastı.
Bastı düğmeye makinedeki.
Çalıştıracağız geriye zamanı bununla.
Götürecek geçmişe bizi makine, kızına dedi. Buldum çözümü sonunda fakat.
Çalışıyordu üstünde konusu zaman beri yıllardan John Profesör.
--spoiler--
öptüğünü düşünüyorum dudak yerine parayı
para için açarmış sevişenler arayı
madem para mühimdi, al koluna parayı
çantana da koy sen aldığın o kocayı
--spoiler--
gibi eğlenceli bir o kadar da hüzünlü sözleri olan bir şarkıdır.
ismi hacı ali beydir.1615 yılında vefat etmiştir. tasavvuf şairlerindendir. halkı saptırdığı iddiasıyla hakkında aleyhte fetvalar çıkardı. ancak halk ona fevkalade saygı beslerdi. lakabı olan muhtefi gizlenmiş manasındadır bunun sebebi kendisiyle yalnızca hamzaviliğe mensub olan kalbe bakıcı denen rehberlerin görüşebilmesiydi. kabri, kasımpaşa'da tersane ardında okmeydanı'nın alt tarafındaki doymazdere makberesindedir. en ünlü şiiri şathiyyedir.
--spoiler--
işbu deme erince
üç kez doğdum alemden
nice yavru uçurdum
nice aşiyaneden
dört doğurdum anamı
hamil oldum babadan
babam dokuz ayaklı
anlama efsaneden
on tayaya emzirdim
iki yüzlü bir çocuk
kara libas giydirdim
gösterdim kaşaneden
kafdağını arkama
yüklendim etme aceb
bahr-i muhiti içtim
kanmadım amma neden
altmış arşın menare
çıktım anın üstüne
çağıruban cihanı
doldurdum efsaneden
yüz tınaplı bir çadır
diktirdim siper için
ana tuttum yüzümü
doğdum ol kar-haneden
fir'avn ile görüşüp
biraz nasihat ettim
dedi sözün tutmazam
dönmezem hamaneden
yedi başlı bir yılan
gördüm ki hakim olmuş
sureti hayvan değil
bilmezem amma neden
ak sakallı bir avret
düştü benim peşime
zinet etmiş kendine
lü'lü'i dürdaneden
yetmiş iki llice
düdük aldım çarşıdan
çaldım ağır sadasın
geçti asumaneden
bir top attım maşrıktan
geldi düştü magrıba
bu bir rengin rumuzdur
anlama efsaneden
bir mektebe uğadım
kuş dilini okurlar
sivri sinek halife
hocası pervaneden
alaim-i semayı
olta edip sarkıttım
bin bıyıklı bir balık
çıkardım deryaneden
gördüm nuh'un gemisin
girdim anın içine
buldum anda necatı
korkmadım tufaneden
senin ''idris'' hakikat
bu rumuzat sözlerin
anladı insan olan
bilmedi hayvaneden
--spoiler--
bu şathiyye, bilhassa devir inancına dayanır. sufiler, bu surete gelinceye dek bir çok alemlerden geçtiğine inanırlar. insan, ana ve babanın yediği, içtiği şeylerden meydana gelen kadın ve erkek menisinden meydana gelir; yenip içilen şeylerse hayvan, nebat ve madendir. bunlar dört unsur ve dört tabiat denen hava, ateş, su ve toprakla soğukluk, sıcaklık, yaşlık ve kuruluktan bunlar da dkuz göğün dönüşünden meydana gelir.
idris-i muhtefi, varlığın insan oluncaya kadar önce tanrının bilgisinde, sonra kuvvetler aleminde bulunduğunu, sonra da madde alemine geldiğini, böylece anadan üç kere doğduğunu, kemale geldikten sonra da nice yuvadan nice kuşlar uçurduğunu, bir çok kişileri irşat ettiğini; babasının dokuz ayaklı yani dokuz gök olup dört unsurun da dört ana mesabesinde bulunduğunu bildiriyor. on dadı, beş bilinen, beş de eseri görünen zahiri ve batıni duygulardır. iki yüzlü çocuk hem madde hem mana alemini gören ve hükmeden insandır.
frederick brown'un muhteşem bir hikayesi. solipsizmin en iyi tanımını yapar ayrıca. şöyle ki:
--spoiler--
a solipsist, in case you don't happen to know the word , is one who believes that he himself is the only thing that really exists , that other people and the universe in general exist only in his imagination , and that if he quit imagining them they would cease to exist.
--spoiler--
--spoiler--
solipsist, dünyada varolan tek şeyin kendisi olduğuna, diğer insanları ve evreni kendi zihninde hayal ettiğine ve eğer hayal etmeyi bırakırsa kendisi hariç herşeyin varlığının sonlanacağına inanan kişidir.
--spoiler--