eksikliklerimizdir tüm nedenlerinin de nedeni. yoksa bir anlamı yoktur. "ben kişisel gelişimim için kullanıyorum" ya da "kültür birikimi burda olmamın temel amacı" diyen yalan söyler herhalde. bazen egolarımızı tatmin etmek, bazen de aynı egoyu yerle bir etmek için kullanırız bu siteyi.
"'sevdiğinin' ifadesi çok fena olmuş orda" dedirten ve bu yüzden güldüren söz grubu. "bikini mi giymiş sevdiğim? aman anam şerefimiz iki paralık oldu. sevdiğim gönül verdiğim kadınım bunu bana nasıl yaptı?" diye devam etmesini bekliyorum.
odamın düzenini haftada bir değiştiriyorum. sonunda bu içime sindi galiba derken birkaç güne yine darlanıp odayı üşenmeden alt üst ediyorum. yok dolabın yeri iyi olmadı yok çalışma masam en ışık alan yerde olmalı ama aynı zamanda yatağın zıttında kalmalı derken olan belime ve bu gereksiz detaylarda kaybolan zihnime oluyor.
eve sipariş getiren kişinin dokuz on yaşlarında bir çocuk çıkması ve bozuk para çıkmayınca "üstü de sana kalsın" dendiğinde "sağol abla" (gözlerine bakamayınca bu "sağol abla"ya bir betim ekleyemezsiniz. sevinçle ya da utanarak diyemezsiniz.) diyen çocuğun karşısındaki o abla olmak daha beş saat önce yaşanan detaydır. artık açlık kalmaz ve binlerce düşünce gelir üstüne.
mutsuz olduğun her an bu damgayı yiyebileceğin o özlemi yaşayabilirsin çünkü insanoğlunun mutsuzluğunu giderme yollarında biri de geçmişine dalmaktır (bkz: maziye bir bakıver). ezik midir bunu yapan? evet, o an için eziktir. aslında her şey bok gibidir dönsen yine öyle olacaktır ama sanki o an eski sevgili,kaçırdığın büyük bir balıkmış gibi görünür.
Zerdüşt ve ip cambazı arasında cambaz can verirken şu diyalog geçer:
Cambaz: Şeytan cehenneme sürükleyecek şimdi beni, ona engel olacak mısın?
Zerdüşt: Bu söylediğin şeylerin hiçbiri yoktur: ne şeytan, ne cehennem... Canın gövdenden bile önce ölecektir: hiçbir şeyden korkma artık.
şu aralar yaşadığımı tahmin ettiğim durumdur. elini uzatmak istersin uzatamazsın, kalkıp bir sirkelelenmek istersin ama yapamazsın. öyle uyur öyle uyursun ki unutmak istersin her şeyi. ama uyku daha da fena yapar aslında o her şeyi. saatlerce uyursun, uyursun da uyanınca öyle boş boş bakarsın tavana. gözünü açtığında tokat gibi çarpar o midendeki sancı. ''bu ben miyim?'' diye sorarsın ama çare bulamazsın eski sana dönmek için. kaçıp gitmeyi düşünürsün bir an ama gideceğin yere kendini de götüreceğini hatırlarsın; işte o zaman hepten sıçarsın. hapsolmak gibi bir his. etrafına örülmüş,senden sadece bir boy büyük bir çember vardır. aşamayacağın, aşamayacağına inandığın.
bunu bir erkeklik görevi sanmak ve aslında içinden ''uf gitmesem de olmaz ki şimdi hatunun gözüne girmek lazım'' gibi şeyler geçirten durumdur. gitmeme durumunda da zaten o hatun afra tafra yapacağından (''yok bişey'' gibi) gitmek için ikinci bir sebep doğar.
tek kelimeyle ironik bir olaydır. somaliyi ve daha nice afrika ülkesini mahfeden kapitalist sistemin sadık evlatlarından birinin böyle bir girişimde bulunması manidardır.