ooze venue'de düzenlenen konser. hayko cepkin piyanosunun başındaydı takım elbisesiyle, 17 parça çalındı(saymadım be, çıkışta parça listesini gördüm*) toplam. ilk kez bir de cover çaldı kendileri akustik performans hatırına, moğollar'dan selvi boylum al yazmalım. konserin unplugged olduğunu bilmeyen çok insan vardı tabi ki, "lan noldu böğürmüyo bu adam" falan diye sorup durdular bitime kadar. bütün ekip rakıları götürdü valla, afiyet bal şeker olsun. hatta poyraz kılıç'ı azarladı hayko cepkin şaka yollu "yavaş lan yavaş" falan diye, böyle de içli dışlı yer yer küfürlü bir konserdi. normal konserlerine göre bunda daha çok seyir zevki değil kulak zevki vardı. farklı bir tat, güzel olmuş, eline sağlık tüm ekibin. ayrıca poyraz kılıç'a hayran kaldım efendim, o bandına kurban olayım onun. acayip sempatikti valla*.
-kimi yahya kemal oluyor, şiir yazdırıyor bu manzara, kimi de "ulan istanbul sen mi büyüksün ben mi büyüğüm, ananı sikcem senin!!!" diyor.
--spoiler--
çıkar bakalım en sondaki küfrü, hadi çıkar bakalım gülme oranı ne kadar düşüyor, olmaz işte. bak baştan uyarıyorum yalnız lafı tutup kıçından anlayıp gelip bana sarmayın. demiyorum ki ota boka küfredin.
- seni seviyorum necmi
+ ben de senin ta .. koyuyorum ayten ehehee
- oha öküz
+ aa ne var komik değil mi şimdi bu, bak çift anlam, kelime oyunu bonus olarak küfür falan da var...
yazıktır günahtır, yapmayın, yaptırmayın.
tanım: eşeğin bitarafına su kaçırmadıkça, ara sıra gerçekleşebilen eylem.
fenerbahçe'ye büyük umutlarla getirilen ya da genç ve yetenekli futbolcuların bekleneni vermemesi sonucunda ulaşılan tespit. son örneği guiza'dır. geçen sezonun la liga gol kralı bu sezon acıların çocuğu modunda oraya buraya koşuyor. yazık günah, mundar oldu adam.
not: bir de bir kemal aslan vardı hatırımda ukte kalan.
erkek çocukların küçükken tuvalete birlikte girip yaptıkları eylem. sağlı sollu geçersin tuvalete ve başlarsın işemeye. sonra egzantrik hareketler, havada çişleri çarpıştırmaya çalışmak falan. üstün başın rezil olur ufak sıçramalarla sen de mutlu olursun işte.
(bkz: umut sarikaya tipi mutluluk tanimlari)
tadı acayip güzel meyveli şarap. denenmesi gereken tatlardan. bir tanesi nasıl etki eder bünyeye bilemiyorum şu anda ama şişe bittiğinde editleyip yazarım.
yemekte acı baharatları, acı biberleri yedikten sonra bünyede oluşan sorundur. "lan yedik yedik de nası çıkacak bunlar" diye düşündürür insana. gitiniz güzelim ocakbaşına yurt arkadaşlarınızla, herkes söyledi birer bol acılı adana. bir tartışmadır aldı başını gidiyor, kim bu kadar acının üstüne bir de pul biber döker yanına da acı biber turşusu yer diye. her ortamda bulunan gaz arkadaş gayet artistik döktü pul biberi, yanında gelen acı biberleri de yedi bir güzel. sonra midede bir kavrulma hissi, ağızda mazoşistçe bir yanma. ok yaydan çıktı yedin bir kere onları, geri dönüşü yok. artık onun aklında tek bir soru var "çok acır mı ki ya?". bu soru beynini yerken bağırsaklar çalışır da çalışır, sonra o an gelmiştir artık, gidersiniz tuvalete yusuf yusuf. tuvallette beraber acılı adana yediğiniz can dostunuz hülagü'yü görürsünüz. vedalaşıp girersiniz tuvalete. sonrası feci: "hülagüü, lan seninki de yanıyo mu mnakoyim, yanıyom laannn!!!", feryat figan, aman aman.
aynanın karşısına geçip kendine açılamayacak kadar utangaç, narsist ve az biraz şizofren bir bünyenin yaptığıdır.
sevgili ben,
sana bu satırları bizim masamızdan yazıyorum. yıllardır bunu söyleyemedim sana, artık söylüyorum. bana aşığım ulan!!! hep korktum, ben bana söyledikten sonra gidip de bunları başka birine söylersem ve sonra da mahallede duyulur diye. kahve önünden geçerken bana olabilecek bakışları tahmin edebiliyorum. sanki onlar hiç kendiyle dertleşmiyor kendileriyle sevişmiyorlar, sanki onlar hiç masturbasyon yapmıyorlar, gel de anlat. ama artık dayanamıyorum, gittikçe büyüyor durduramıyorum. hani aynanın karşısında ilk kendimi gördüğüm an var ya, işte o andan beri aşığım ben bana. sevgilim, bilmiyorum hislerimiz karşılıklı mı* ama karşılıklı olsa da olmasa da benim sevgim değişmeyecek bunu böyle bileyim. sen bu satırları okurken ben senin olduğun, yani olduğumuz yerde olacağım, uzaklarda arama. cevabın evetse, sağ elimle sol elimi tut, değilse al silahı çek vur kendini.
çok hoş bir turin brakes parçası. tatlı tatlı dinleniyor.
Let's go fishing for a dream
Let's find some place new
Somewhere we can be ourselves
Some of the time
Lose your heart, I lose my mind
We'll make quite a pair, dazzling all the time
Celebrity parties, the red carpet mile
Nothing is too good there for my girl
All of this world, is gonna see you shine
Let's do loneliness in style
Let's put on moonlight mile
And feel those radio waves flow
And don't say you won't...
Lose your heart, I lose my mind
We'll make quite a pair, dazzling all the time
Celebrity parties, the red carpet mile
Nothing is too good there for my girl
All of this world, is gonna see you shine
Oh lose your heart, and I'll lose my mind
We'll make quite a pair, dazzling all the time
Celebrity parties, the red carpet mile
Nothing is too good there for my girl
All of this world, is gonna see you shine
ahiret gününü en uzun geçirecek insan, millet sırat köprüsünden geçerken sen onları izle dur artık. allah kimsenin başına vermesin demek isterdim ama anca allah kolaylık versin diyebiliyorum, zira hak dinlerine göre gerçekleşmesi kaçınılmaz, evet birimiz bu başlıktaki insan olacağız. ulan 50 100 metrelik kuyrukta en sona kalmak baygınlık veriyor, düşünsene dünyadaki bütün insanlar içinde en sonuncusun. kabus gibi. hayır "olm en sonuncuyum artık bütün soruların cevabını bilirim, garanti cennetteyim ehehe" gibi bir durum da söz konusu değil ki ordan kurtarsan. artık cenabetlik seviyen neyse senin bahtına da bu gelmiş. kaynak maynak da sökmez buna, kayna kayna nereye kadar kardeşim kaç milyar insan var orda.
çay falı, kahve falı gibi sıcak çikolatayı da içtikten sonra, kupada kalan şekilleri inceleme ve geleceğe dair bir şeyler çıkarma eylemi. zor zanaattır efendim, zira çalışma sahası büyüktür, büyük konsantre gerektirir.